Kimyasal hadım, kişinin tıbbi ilaçlarla testosteron hormonu salgılamasının azaltılmasını ve bu yolla cinsel isteğin ortadan kaldırılmasını ifade etmektedir. Böylece kişi, cinsel ilişkiye girme yeteneğini kaybetmemekte, sadece cinsel ilişki başlatamamakta yahut cinsel haz hissedememektedir. Patolojik düzeyde olan cinsel takıntının yoğunluğu hormonun azaltılmasıyla sağlanarak, bireyin kendisini kontrol etmesine yardımcı olunmaktadır. Burada kişinin testislerinin cerrahi bir müdahale ile alınması söz konusu değildir. Bu ikincisi, cerrahi hadım olarak isimlendirilir. Cerrahi hadımda kişi, kural olarak cinsel ilişkiye girebilme yetisini kaybetmektedir. Ancak burada da dışarıdan vücuda testosteron hormonu enjekte edilerek cinsel istekte artış ve eylemde bulunma imkanı mevcut olabilir.
Ülkemizde son dönemde cinsel suç faillerine yönelik kimyasal hadımın uygulanabilip uygulanamayacağı tartışılmakta olup, bu hususta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 08.02.2011 tarihinde bir kanun teklifi de verilmiştir. İfade edelim ki, bizatihi cinsel suç faili olması dolayısıyla bir kimseye, kimyasal kastrasyon tatbiki insanilik ilkesine aykırıdır.
Amerika Birleşik Devletlerinde dokuz eyalette (Kaliforniya, Georgia, Montana, Oregon, Wisconsin, Florida, Iowa, Louisiana ve Teksas) cinsel suç faillerine yönelik kastrasyon öngörülmüştür. Avrupa’da İsveç, Finlandiya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Almanya gibi ülkelerde de kimyasal kastrasyonun bir güvenlik tedbiri niteliğinde uygulandığı ifade edilmelidir. Örneğin, İsveç’te 23 yaşından büyük failler hakkında, toplum için tehlike oluşturduğu sabit ise, tıbbi gerekliliğin ilgili kurullarca belirlenmesi halinde rızaya dayalı olarak tatbik edilir. Almanya’da da yaş şartı (25 yaş) ve iyileştirme amacı ile rızanın varlığı aranmaktadır. Danimarka, Çek Cumhuriyeti ve Finlandiya da kişinin rızası halinde, kimyasal kastrasyona cevaz vermiştir.
Kanaatimizce, böyle bir yaptırımın hem ceza hukukunun temel prensipleri, temel hak ve özgürlükler ile bağdaşır, hukuk devletine yaraşır bir tarzda dizayn edilmesi, hem de toplumun bu suçlardan korunması açısından ihtiyacın mevcut olduğu alanlarda etkili bir araç olması gerekir. İşlenen cinsel suçun, tıp biliminin verilerine göre kişideki psikolojik yahut biyolojik bir rahatsızlıktan meydana geldiğinin ortaya konulması ve bu rahatsızlığın etkilerinin zayıflatılabilmesi için mutlaka kimyasal kastrasyonun gerekli görülmesi halinde, belirli bir yaşın üzerindeki kişilere, rızalarına dayalı (muhtemelen şartla salıverme koşulu şeklinde) bir denetimli serbestlik tedbiri olarak kimyasal kastrasyon tatbik edilebilir. Buna karşılık cerrahi kastrasyon, bireyin vücuduna geri dönülmez bir biçimde müdahale içerdiği için, bir suçun karşılığında ceza yahut güvenlik tedbiri olarak tatbik edilemez.
Kastrasyon tedbirine tüm cinsel suçlular bakımından müracaat edilebilip edilemeyeceğine ise olumsuz yanıt vermek gerekir. Cinsel suçları işleyenlerin farklı amilleri, onları bu davranışa iten farklı faktörler olabilir. Dolayısıyla cinsel suçlu profilinin ayırt edilmesi önemlidir. Bu kapsamda, cinsel suçları işleyenleri çeşitli gruplara ayırmak mümkün olup, bu gruplardan biri cinsel dürtülerini kontrol edemeyen, aşırı tahrik olan yahut cinsel yönden takıntıları bulunan kişilerdir. Bu gruptakilerin işledikleri cinsel suçların tek çıkış noktası cinsel dürtülerin esiri olmak şeklinde tezahür eder. Bu kapsamda olan kimseler cinsel dürtülerini kontrol edemedikleri için suç işleyen “parafili” hastalarıdır[1]. Cinsel suçlu gruplarından yalnızca bu grup kimyasal kastrasyon açısından uygundur. Çünkü diğerlerinde cinsel dürtülerin kontrol edilemezliği ile ilgili bir sorun yoktur ve bu kişileri cinsel suçlardan vazgeçirmek kastrasyon yoluyla da mümkün olmayabilir. Dolayısıyla her cinsel suçlu üzerinde bu tedbire müracaat tarzında bir düzenleme yapılamaz.
Cinsel suçlarda sadece ağır hapis cezaları ile mücadele edilmesi fikrini çağdışı bir uygulama olarak görüyoruz. Muhakkak eylemin haksızlık içeriğini karşılayacak cezaların tespiti yerindedir, ancak bir kimseyi hiçbir tedaviye tabi tutmaksızın yıllarca cezaevinde tecrit edip, ardından hiçbir kontrol ve destek olmaksızın şartla salıvererek toplum içerisine göndermek, ilk suçun işlenmesinden daha büyük bir riski topluma mal etmek anlamına gelir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. A. Caner Yenidünya tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-------------------------------
[1] Parafili hastalığı psikiyatri hastalıkları tasnifi kapsamında tanımlanan bir grup hastalığı içerir. Bu grup içerisinde teşhircilik, fetişzm, sürtünmecilik, cinsel sadizm, cinsel mazoşizm ve pedofili gibi psikiyatrik hastalıklar yer almaktadır.
CİNSEL SUÇ FAİLLERİNİN ISLAHINDA KİMYASAL HADIM UYGUN BİR TEDBİR OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. A. Caner YENİDÜNYA
Yorumlar
Trend Haberler
Hukuk fakülteleri döküldü! HMGS'de başarı oranı yüzde 42, idari yargı sınavında başarı oranı yüzde 1,2
Avukata tacizci yumruğu
HUKUK MESLEKLERİNE GİRİŞ SINAVI SINAV SONUÇ VE İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ
Avukat, polisi tacizciye benzetip saldırmış!
Halı saha maçında kalp krizi geçiren avukat hayatını kaybetti
ÖN ALIM HAKKINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ - KEŞİF - EYLEMLİ PAYLAŞMA