Ceza yargılamasında, mahkemenin kendiliğinden (resen) delil araştırıp araştıramayacağı bizim hukukumuzda tartışmalıdır. Hukukun genel teorisine olan hakimiyetin oldukça az olması ve yasaların nasıl yorumlanacağının bilinmemesi, hatalı sonuçlar doğurmakta ve bu sonuçlar, tüm bir yargılama sisteminin yanlış uygulanmasına neden olmaktadır. Bu yanlış uygulama sonucunda bireylerin hakları ihlal edilmekte ve onlar hakkında hatalı hükümler kurulmaktadır.
Ceza mahkemesinin kendiliğinden delil araştırıp araştıramayacağı konusunda doktrinde iki görüş vardır. Bunlardan ilkine göre yargıç, kendisi delil araştırabilir ve toplayabilir. Zira, ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu amaç, yasanın maddelerinden çıkarsanmaktadır. Doktrindeki hâkim görüş de budur[1]. Yargıtay da bu görüşü benimsemektedir[2].
Doktrindeki diğer görüşe göreyse, yasada yargıca bu yetki açıkça verilmediğinden yargıç, kendiliğinden delil araştıramaz ve toplayamaz[3].
Görüşlerin hangisinin doğru olduğunu saptayabilmek için öncelikle şu sorunun yanıtı aranmalıdır: yargıcın kendiliğinden delil araştırabilmesi için yasada yetki verilmiş olması gerekir mi ve bizim yasamızda buna dair bir düzenleme var mıdır?
Anayasamızın 142. maddesi uyarınca; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri yasayla düzenlenir.
Bilindiği gibi, kimse Anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Hukukun genel teorisinde yetkisizlik asıl, yetki ise istisnadır. Bir kimsenin veya kurumun, örneğin mahkemelerin, bir konuda yetkili olabilmesi için yasada açıkça bu yetkinin kendisine verilmiş olması gerekir. Bunun bir sonucu olarak da yetkiler dar yorumlanır. Bir kurumun yetkili olup olmadığı kuşkuluysa, yetkisiz olduğu kabul edilir[4].
O halde ilk sorunun cevabı: Mahkemenin kendiliğinden delil araştırabilmesi için açık bir yetkiye ihtiyacı vardır. Eğer böyle bir yetki yoksa ve hatta böyle bir yetkinin olup olmadığı kuşkuluysa, mahkemenin böyle bir yetkisi olmadığı kabul edilmelidir. Eğer yasa koyucu, mahkemelerin böyle bir yetkisi olmasını istiyorsa, Anayasamız ve hukukun genel teorisi uyarınca, bunu ayrıca ve açıkça düzenlemelidir.
O halde ikinci sorunun cevabını araştırabiliriz: Bizim yargılama yasamızda, ceza mahkemelerinin kendiliğinden delil araştırabileceği yönünde bir hüküm var mıdır?
Bu sorunun cevabını bulmak zor değildir. Bizim yasamızın hiçbir yerinde yargıcın kendiliğinden delil araştırabileceğine dair bir düzenleme yoktur.
Aksi görüşün dayanağı olan ceza yargılamasında maddi gerçeğin aranması konusuna gelirsek, yasanın hiçbir yerinde mahkemenin maddi gerçeği araştırabileceği belirtilmemiştir. Ceza yargılamasında maddi gerçeğin araştırılması, Cumhuriyet savcısının soruşturmadaki görevidir (CMK m. 160).
Bir ceza yargılamasının mantığı şu şekildedir: Cumhuriyet savcısı bir suçun işlendiği şüphesi üzerine maddi gerçeğe ulaşmak için her türlü araştırmayı yapar. Deliller bu aşamada toplanır. Cumhuriyet savcısı, ulaşabildiği tüm delilleri toplamalıdır. Bunların hepsini topladığı kanaatine vardıktan sonra dava açmak için yeterli şüphe olup olmadığını değerlendirir. Yeterli şüphe olduğunu düşünürse iddianame düzenler. Davanın konusu, iddianamede anlatılan eylemdir.
Cumhuriyet savcısının soruşturmada topladığı tüm deliller duruşmada ortaya konulur ve tartışılır. Savunma, bir delilin eksik toplandığı iddiasındaysa bunu, duruşma hazırlığı evresinde bildirmelidir. Ancak, geç bildirme halinde dahi delil gerekliyse, mahkeme bunu toplayabilir. Yani mahkeme, bir talep varsa delil toplayabilir. Taraflar bu delilleri tartıştıktan sonra bir bütün olarak son konuşmalarını yaparlar.
Mahkemenin görevi, bağımsız ve tarafsız bir üçüncü kişi olarak, iddia ve savunmanın çelişmesini izlemek ve bu gözleminden edindiği vicdani kanaat doğrultusunda hüküm kurmaktır. Eğer mahkeme kendiliğinden delil araştırırsa, tarafsızlığını kaybetmiş olur. Taraflı bir kimse, ön yargılı olur ve hatalı karar verme olasılığı artar.
Bizim yasamızın sistematiği ile genel ve madde gerekçelerine bakıldığında bu yargılama yapısının benimsendiği apaçık bir biçimde anlaşılmaktadır.
Bu durum, yasa koyucunun tercihi ile alakalıdır. Örneğin Anglo-Amerikan hukukunda itham sistemi uygulanır. Fakat, Kıta Avrupası ülkelerinin çoğunda, yargıcın maddi gerçeğe ulaşmak için kendisinin de delil araştırabileceği düzenlenmiştir. Örneğin, İtalyan ceza yargılamasında yapılan reformlarla Anglo-Amerikan yargılamasına yaklaşılmışsa da yine de yargıca delil araştırma yetkisi verilmiştir (bkz. İtalyan yasası m. 507/1). Keza, Fransız ceza yargılama yasasının 456. maddesinde ve yasamızın en çok etkilendiği Alman ceza yargılama yasasının 221. maddesinde, mahkemeye kendiliğinden delil araştırma yetkisi tanınmıştır.
Yukarıda açıklandığı gibi, hukukun genel teorisi uyarınca mahkemelerin yetkisi, ayrıca ve açıkça yasada tanımlanmalıdır. Bu nedenle anılan Avrupa ülkelerinde yasada açık bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu düzenleme olmasaydı, ilgili ülkelerin mahkemeleri de kendiliğinden delil araştıramazdı.
Bizim eski yasamızda ve yeni yasamızın tasarısında da buna benzer bir hüküm vardı (Tasarı m. 214/2). Bu hükme göre, mahkeme kendiliğinden tanık araştırabilirdi. Ancak bu madde, tasarıdan çıkarıldı. Bahri Öztürk’e göre bu hamle, bir sistem değişikliğidir ve bilinçli olarak yapılmıştır. Buna göre mahkeme, eksik bir delil olduğunu düşünüyorsa iddianameyi iade eder, fakat kendisi delil araştıramaz[5].
Sonuç olarak ceza yargıcı; kendisi delil araştıramaz. Ancak, bir talep olması halinde delil toplayabilir. Delilleri araştırmak, Cumhuriyet savcısının görevidir. Yasada verilmeyen bir yetkinin yargıç tarafından kullanılması, Anayasaya aykırıdır. Ayrıca, bu yargıcın artık tarafsız olduğundan da söz etmek mümkün değildir[6].
-----------
[1] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, s. 57. Ünver/Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, s. 95. Özbek/Doğan/Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, s. 69.
[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 18.03.2008 Tarih, 2008/9-37 Esas ve 2008/55 Karar.
[3] Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, s. 338. Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, s. 541. Duygun Yarsuvat, “Türk Ceza Muhakemesi Hukukuna Hâkim İlkeler: İtham Sistemi mi, Tahkik Sistemi mi?”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Köksal Bayraktar’a Armağan, 2010/1, s. 382.
[4] Gözler, Hukuka Giriş, 19. Baskı, s. 356 vd.
[5] Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 338.
[6] Daha ayrıntılı açıklamalar için bkz. Şen, Ceza Davalarında İspat, s. 57 vd.