Mesleğe yeni başlayan avukatlara en sık verilen tavsiye “duruşmada beyanlarınızı tutanağa geçirtin” tavsiyesidir. Bu tavsiyeye Prof Dr. Adem Sözüer’in YouTube kanalındaki “Ceza Hukuku Panelleri: Duruşma” başlıklı panelinde de rastladım[i]. Programda Prof. Dr. Ali Kemal Yılmaz, avukatlara hitaben ısrarla “usule aykırı her işlemi tutanağa geçirtin” tavsiyesinde bulunuyordu.
Bu tavsiye avukatlar arasında o kadar sık tekrarlanır ki, bunun bir Tük avukat atasözü haline geldiğini söyleyebiliriz. Bu ısrarlı tavsiye, ülkemizde duruşma tutanağının tutulması konusunda büyük sorunlar olduğuna işaret etmektedir. Duruşma tutanağı, davanın kaderini belirleyen bir belgedir. Zira Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) 222 - (1) maddesine göre duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. Bu nedenle tutanağa geçmemiş bir muhakeme olayını kanıtlamak nerdeyse imkânsızdır.
Ülkemizde duruşma tutanağının düzenlenmesi, kanunda bu konuda bir hüküm olmamasına karşın “Türkçeden Türkçeye tercüme” yoluyla yapılmaktadır. Duruşmadaki beyanlar hâkim tarafından kâtibe yazdırılmak suretiyle tutanak tutulmaktadır. Teknik araçlarla kaydedilen duruşmalar dışında, duruşmanın seyri hâkim tarafından zabıt kâtibine dikte ettirilerek tutanağa bağlanmaktadır. Bu tutanaklar, duruşmada olan biteni olduğu gibi değil, tutanağı dikte ettiren hâkimin bakış açısıyla duruşmada olup bitenlerden hakimin uygun gördüklerini yansıtmaktadır.
Şimdi bir örnek olay üzerinden uygulamadaki tutanak tutma usulünün sakıncalarını görelim. Ankara Batı 9. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen bir duruşmada kelimesi kelimesine şöyle bir diyalog gerçekleşmiştir:
Sanık Müdafii: Olaydan önce hiç alkollü içecek aldınız mı?
Müşteki Tanık : Hayır almadım (müşteki dosyaya göre 50 promil alkollüdür)
Diğer Müşteki Tanık: (salonda duyulacak şeklide)Lan dosyada alkol raporu var
Müşteki Tanık: (diğer müştekinin ikazı üzerine panikle)İki tane bira içmiştim ancak olay saatinde etkisi kalmamıştır
Duruşmada gerçekleşen bu olay hâkim tarafından tutanağa şöyle geçirilmiştir:
“Sanık müdafinin talebi üzerine müştekiden soruldu; olay tarihinde alkollü değildim, olay tarihinde iki tane bira içmiştim ancak olay saatinde etkisi kalmamıştır,”
Bu olayda müdafii CMK 201. madde uyarınca müştekiye doğrudan soru yöneltmektedir. Müdafi soru yöneltme hakkını arada hâkim olmadan kullanmaktadır. Tutanaktaki “Sanık müdafinin talebi üzerine müştekiden soruldu” ibaresi, sorunun müdafi tarafından doğrudan sorulmadığını, hakim aracılığıyla sorulduğunu ifade etmektedir. Müştekinin soruya verdiği yanıt çok nettir: “Hayır Almadım.” beyan tutanağa çarpıtılarak “olay tarihinde alkollü değildim” olarak geçmiştir. Gerçekte olanla tutanağa geçen ibarenin aynı şeyi ifade etmediği açıktır. Gerçekte olan diyaloga baktığımızda müştekinin yalan söylediği ve güvenilmez bir tanık olduğu kanıtlanmış durumdadır. Tutanağa göre ise müştekinin ifadesi tevil edilerek dosya ile uyumlu hale getirilmiştir. Diğer müşteki tanığın “Lan dosyada rapor var” uyarısı ise hakim tarafından işitilmesine ve görülmesine ve müştekinin bu uyarı üzerine “olay tarihinde “iki tane bira içmiştim ancak olay saatinde etkisi kalmamıştır “ demiş olmasına rağmen tutanağa yansımamıştır. Bir sonraki celse ise hâkim değişmiştir. Yeni hakim, önceki duruşmada yaşanan olayı yaşamamıştır. Yeni hâkim için, istinaf ve Yargıtay hakimleri, AYM veya AİHM hakimleri için artık maddi gerçek tutanakta yazılı olduğu gibidir.
Bu somut olayda müdafi, “tutanağa geçirtin” Türk atasözünü nasıl hayata geçirecektir? Zabıt katibi hakimin emrindedir ve sadece hakimin söylediklerini tutanağa geçirmektedir. CMK m. 203 (1)’e göre de Duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır. Avukatın talebini hakime ısrarlı olarak söylemekten başka yaptırım imkanı bulunmamaktadır. Eğer müdafi bu durumu tutanağa geçirmekte kararlı ise, hâkimle yine tutanak dışı ve sonunda kavgaya dönüşen sonuçsuz bir tartışmanın içine girecektir. Bu tartışmanın sonucunda avukat “duruşma düzenini” bozduğu suçlamasıyla karşı karşıya kalabilecektir. Ve bu çok sık yaşanan bir durumdur.
Ülkemizde uygulamadaki tutanak tutulma usulü nedeniyle hakimlerin bilerek veya bilmeyerek çok sık “tutanak suiistimali” yaptığına ve bu durumun kanıksanmış olduğuna tanık oluyoruz. Bu suiistimal biçimlerini tek tek görelim.
1. Beyanı özetleyip yeniden çerçeveleyerek tutanağa geçirme
En sık rastlanan suiistimal biçimidir. Hâkim beyan sahibinin ifadelerini kendi sözcükleriyle özetlemekte, kronolojik olarak sıralamakta ve yeniden çerçeveleyerek tutanağa geçirmektedir. Tutanağa geçen şey, beyan sahibinin ifadeleri değil, hâkimin kendi ifadesidir.
2. İndirgeyerek tutanağa geçirme
Hâkim beyan sahibinin ifadesini indirgeyerek tutanağa geçirmektedir. Örneğin beyan sahibinin argümanları yerine, “aleyhe beyanları kabul etmiyorum” şeklinde tutanak tutmaktadır.
3. İfadedeki çelişkiyi tutanağa yansıtmayarak tutarlı olarak geçirme
Beyan sahibi çelişkiye düşmüş olmasına rağmen, çelişki ve bu çelişkinin giderilme biçimi tutanağa geçirilmeden, tutanak dışı soru cevaplarla çelişki giderilerek tutanak düzenlenmektedir. Özellikle tanık dinlenilmesinde, tanığın yalanı bu yöntemle gizlenmekte veya tanığın güvenilirliğini etkileyen beyanlar tutanak dışı kalabilmektedir. Hâkim, istinafta veya Yargıtay’da bozulmayacak, sağlam bir karar çıkarma saikiyle bu yola başvurabilmektedir.
4. Çarpıtarak ve tevil ederek tutanağa geçirme
Tutanak suiistimalinin en ağır biçimlerinden biridir. Hâkimin tarafsızlığını yitirdiği durumlarda ya da hakimin rol karmaşasına düştüğü durumlarda ortaya çıkmaktadır. Hâkim; çeşitli saiklerle savcı veya müdafi rolüne soyunabilmektedir.
5. Tutanağa hiç geçirmeme
Tutanak suiistimalinin en ağır biçimlerinden biridir. Taraf veya avukat ısrar etmesine rağmen bir beyan hâkim tarafından tutanağa geçirilmez. Hâkimle tutanağa geçirme tartışması tutanak dışı yapılır ve tartışma yeni bir adli vak’aya dönüşebilir.
SONUÇ: Ülkemizdeki duruşma tutanağı düzenleme usulü nedeniyle çoğu duruşma tutanağı duruşmanın seyrini gerçeğe uygun olarak yansıtmayabilmektedir. Taraflar ve avukatlar, duruşma tutanağının aksini ispat edecek ispat vasıtalarından da çoğu defa yoksundur. Bu nedenle ülkemizde avukatların duruşmadaki muhakeme olaylarını tutanağa geçirtebilmek gibi tuhaf, ama çok önemli bir sorunları vardır. Bu nedenle kanunda yeri olmayan “Türkçeden Türkçeye tercüme ve dikte” yöntemi terk edilmeli, zabıt katibi duruşmada olup biteni steno yoluyla olduğu gibi tutanağa geçirmelidir. Steno bilen katip sıkıntısı yaşanabileceğinden en azından şimdilik adil bir yargılama için duruşmaların tamamının teknik araçlarla tespit edilmesi, tutanağa itiraz edildiğinde teknik araçlarla tespit edilen kayıtlara başvurulması en uygun çözüm gibi gözükmektedir.
-------------------------------
[i]Prof. Dr. Adem Sözüer, “Ceza Hukuku Panelleri: Duruşma”, YouTube kanalı, Erişim Tarihi: 7.8.2020 https://www.youtube.com/results?search_query=adem+s%C3%B6z%C3%BCer