Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 267’nci maddesi ile 271’nci maddesi arasında itiraz kanun yolu düzenlenmiştir. Buna göre duruşmanın yürüyüşü sırasında verilen hâkim kararlarına ve kanunda öngörülen hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. İtiraz kanun yolu dışında duruşmanın seyri sırasında hakim veya mahkeme başkanın işlemleri ve duruşmaya katılanların işlemlerine karşı itiraz mümkündür. Bu itirazlar, kanun yolu niteliğinde olmayıp, davayı gören hakim veya mahkeme tarafından ara kararıyla çözümlenir. Kanun yolu niteliğinde olmayan bu itirazlara öğreti ve uygulamada kanun yolu itirazla karıştırılmaması için “karşı gelme” ifadesi kullanılmaktadır. Bu yazımızda teknik olmayan bu itirazları, itiraz yöntemini ve çözüm yolunu inceleyeceğiz.

Ceza duruşmasında itiraz usûlü konusunda vekil veya müdafi sıfatıyla davayı takip eden avukatın ustalaşması, hukuka aykırı uygulamalara zamanında ve gerekçeli olarak itirazda bulunarak duruşmanın hukuka uygun yürütülmesini sağlaması gerekmektedir. İtirazlar, duruşmada avukatın en temel savunma silahları, âdeta Amerikalı bir meslektaşın ifadesiyle savunmanın kılıç ve kalkanıdır. Bununla birlikte itirazlar da stratejik davranmak gerekir. Çok fazla veya yanlış zamanlarda itiraz etmek mahkemenin gereksiz yere olumsuz tepkisine yol açabilir. Bu nedenle, itiraz EDEBİLİYOR olmanız, her durumda itiraz ETMENİZ GEREKTİĞİ anlamına gelmez.

I. HAKİM VEYA MAHKEME BAŞKANI İŞLEMLERİNE KARŞI İTİRAZ

CMK’nun 192’nci maddesinin birinci fıkrasına göre mahkeme başkanı veya hâkim duruşmayı yönetir, sanığı sorguya çeker ve delillerin ortaya konulmasını sağlar. Aynı Kanunun 203’ücü maddesine göre ise duruşma düzeni mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır. Mahkeme başkanı veya hâkim duruşmanın düzenini bozan kişinin savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkartılmasını emreder. Kişi dışarı çıkarılması sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara neden olursa yakalanır ve hâkim ve mahkeme tarafından, avukatlar hariç, verilecek bir kararla dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir.

Duruşmanın düzen ve disiplin içinde yürütülmesi, muhakeme hukuku ilke ve kurallarının etkin olarak uygulanması amacına yöneliktir. Mahkeme başkanı veya hâkimin, duruşmanın idaresi için verdiği emirler ve aldığı kararlar ceza muhakemesi ilke ve kurallarına uygun olmalıdır. Mahkeme başkanı ve hâkimin duruşmayı idare etme ve düzen sağlama yetkisi, keyfi olarak kullanılamaz. Hâkime tanınan bu yetkiler, duruşmanın başlatılması, sanığın sorguya çekilmesi, delillerin ortaya konulma sırasının belirlenmesi, muhakeme sujelerine söz verilerek duruşmaya etkin katılımlarının sağlanması ve duruşmanın bitirilmesi işlemlerinin icrası sırasında düzen ve disiplinin sağlanmasına yöneliktir.

Ne var ki Mahkeme başkanı ve hâkimin duruşmanın düzenini ve disiplinin sağlamak adına emrettiği tedbirler ve aldığı kararlar her zaman hukuka uygun olmayabilir. Hatta duruşma düzeninin bizzat mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanamadığı yahut bozulduğu uygulamada zaman zaman görülen olaylardandır.

Mahkeme başkanı veya hâkimin emrettiği tedbirin veya yaptığı bir muhakeme işleminin hukuka aykırı olduğunu düşünen müdafi veya vekil CMK’nun 192’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mahkeme başkanı veya hâkimin emri veya işleminin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla itirazda bulunabilecektir. Kanun koyucu, anılan maddede itiraz kanun yolu ile karıştırılmaması için “itiraz” terimini kullanmak yerine “mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini ileri sürme” ibaresini kullanmıştır.

Müdafi veya vekil, hukuka aykırı olduğu düşünülen bir işlemin hemen akabinde ayağa kalkma mecburiyeti olmamasına rağmen tercihan hakimin dikkatini çekmek için ayağa kalkarak itirazını açık ve öz birkaç cümlelik gerekçeyle gecikmeksizin ifade etmelidir. Bu itirazın zamanlaması ve sırası mahkeme başkanı veya hâkimin hukuka aykırı olan işlemi yaptığı andır. İtirazlar, hâkimin hatasını düzeltmek için de bir fırsattır. Böyle bir itiraz vaki olduğunda mahkeme bu itirazı tutanağa geçirerek bu konuda bir karar vermek zorundadır. CMK’nun 33’üncü maddesine göre duruşmada verilecek kararlar Cumhuriyet Savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten sonra verilir. Aynı Kanunun 34’üncü maddesine göre Mahkemelerin her türlü kararı gerekçeli olmak zorundadır. Mahkeme başkanı veya hâkimin aldığı bir tedbire veya yaptığı bir işleme CMK’nun 192’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca itiraz vaki olduğunda mahkeme, ilgili süjelerinin mesele hakkındaki görüşlerini aldıktan sonra gerekçeli olarak bir karar vermek mecburiyetindedir. Mahkeme, itirazı, tarafların görüşlerini ve itiraz hakkında verdiği kararı tutanağa yazdırmalı veya kayıt altına aldırmalıdır. Duruşmada bulunan süjeler ve diğer ilgililer usulüne uygun olarak alınmış bu karara uymakla yükümlüdür. Usulüne uygun olarak verilmiş bu karara karşı mahkeme başkanı veya hâkimle tartışmaya girmek duruşma düzenini bozucu davranış olarak değerlendirilebilecektir. Mahkemenin verdiği bu karara karşı itirazlar, ancak kanunda öngörülmüş ise itiraz kanun yolu, itiraz kanun yolu öngörülmemiş ise nihai hükme karşı yapılacak diğer kanun yolu başvurularında dile getirilebilecektir.

Uygulamada duruşmanın yürüyüşüyle ilgili olarak kanunda öngörülen “hukuka aykırı işlem+işleme itiraz+ ilgili süjelerin görüşünü alma+ gerekçeli mahkeme ara kararı+beyanları ve kararı tutanağa geçirme” prosedürüne çoğu kez uyulmadığı gözlenmektedir. Mahkeme başkanı veya hâkim usulüne uygun bir karar vermek yerine itiraz sahibini azarlama, duruşmadan çıkarma, itirazları tutanağa geçirmeme gibi duruşma düzenini ihlal eden, gerilimi tırmandıran davranışlar sergileyebilmektedir. Böyle bir hukuka aykırı tutumla karşılaşan müdafi veya vekil; nezaket, vakar ve soğukkanlılığını koruyarak durumun tanık veya tutanakla belgelendirilmesi için çaba sarf etmeli, gerekirse üyesi olduğu baronun avukat hakları merkezinden destek alması, duruşmayı terk ederek baroyu bilgilendirmesi yahut son çare olarak reddi hâkim talebinde bulunması gerekir.

II. DELİLLERİN İKAMESİ VE TARTIŞILMASINDA İTİRAZLAR

CMK’nun 206’ncı maddesine göre Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. Ortaya konulması istenilen bir delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa istem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa reddolunur. Aynı Kanunun 215’nci maddesine göre ise suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur. Bir delile karşı delilin ortaya konulmasından sonra varsa itirazların gerekçeli olarak yapılması gerekir. Ortaya konulan bir delile karşı şu itirazlar yapılabilir:

1. Delilin Hukuka Aykırı Elde Edildiği İtirazı

2. Delilin İspat Edilmek İstenen Olayı Temsil Etmediği İtirazı

3. Delilin Akla ve Mantığa Uygun Olmadığı İtirazı

4. Delilin İspat İçin Yeterli Olmadığı İtirazı

III. DOĞRUDAN SORU YÖNELTME SÜRECİNDE İTİRAZLAR

CMK’nun 201’inci maddesine göre Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir. Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir. Müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, Mahkeme başkanı veya hâkimin, cumhuriyet savcısının ve diğer taraf avukatının sorduğu sorulara itiraz edebilecektir.

Doğrudan soru yöneltme hakkı gibi yöneltilmiş soruya itiraz etme de bir haktır. Kanunda itiraz hakkı tanınmış ise de, itiraz nedenleri konusunda bir açıklama yapılmamıştır. Kanunda soruların kapsamı ve niteliği konusunda bir sınırlama da getirilmemiştir. Oysa doğrudan soru yöneltme kurumunun esinlendiği Anglo-Amerikan hukukunda esas sorgu ve çapraz sorguda yöneltilebilecek sorular ve itiraz nedenleri konusunda detaylı düzenlemelerin olduğu görülmektedir.

Hukukumuzdaki bu düzenleme eksikliği karşısında hangi gerekçeyle soruya itiraz edilecektir ve Mahkeme başkanı veya hâkim itiraz hakkında nasıl karar verecektir?

Öğretide itiraz konusunda değerlendirme yapacak Mahkeme başkanı veya hâkimin delil yasakları, temel hak ve özgürlükler ile ceza muhakemesi temel ilkelerini esas alacağı ifade edilmiştir[1]. Akif Yıldırım’a göre İlgisiz, gereksiz, Anayasa’da yer alan yasaklara aykırı ve kendisine soru sorulanın temel anayasal haklarını ihlal eden sorular sorulamaz ve itiraza konu olabilir[2]. Ancak bu ifadeler çok genel ve soyuttur. Bu konu daha ayrıntılı ve somut düzenlemelere muhtaçtır. Anglo-Amerikan hukukunda itiraz nedenleri ayrıntılı şekilde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmadan yararlanarak öğretideki ve yasal düzenlemedeki soyut görüşleri somutlaştırmak mümkündür.

A. YÖNELTİLEN SORULARA İTİRAZ

Müdafi veya vekil, mahkeme başkanı ve hâkim, cumhuriyet savcısı veya karşı taraf avukatı tarafından sorulan bir soruya itiraz etmek istediğinde ayağa kalkmak mecburiyeti olmamasına karşın mahkemenin dikkatini çekmek için tercihan ayağa kalkarak “itiraz ediyorum” diyerek ardından bir iki cümleyle kısa ve öz olarak mümkünse tek bir cümle ile itiraz gerekçesini açıklamalıdır. Avukat beyanında kesin ve net olmalı, yalnızca gerekli olduğu kadar gerekçe sunmalıdır. Avukatın itirazı hızlı şekilde, soruya cevap verilmeden genellikle bir saniyenin kesirleri içinde hareket etmesi gerekir. İtiraza konu olabilecek soruları genel olarak şu şekilde tasnif edebiliriz:

1. İlgisiz ve Gereksiz Soru İtirazı

Görülmekte olan dava ile dolaylı da olsa dahi bir bağlantısı olmayan soru ilgisiz, maddi gerçeğin bulunması amacına yönelik olmayan sorular ise gereksiz sorulardır.

2. Yönlendirici Soru İtirazı

Yönlendirici sorular, cevabı içinde saklı olan, muhatabı evet veya hayır demeye yönlendiren sorulardır. Müdafi veya vekil olarak savunduğunuz tarafın aleyhine beyanda bulunan tanık ve bilirkişilere; katılan vekili olarak da sanığa beyanlarını çürütmek ve güvenilirliğini sarsmak için yönlendirici soru sorulması mümkündür. Ancak müdafiin, savunmasını üstlendiği sanığa veya sanık lehine tanıklık eden tanık veya bilirkişiye yönlendirici soru sorması avukatın kendisinin ifade vermesi anlamına geleceğinden hukuken mümkün olmamalıdır. Keza katılan vekilinin da, müvekkiline veya müvekkili lehine beyanda bulunan tanık veya bilirkişiye yönlendirici soru sorması da hukuken mümkün olmamalıdır.

3. Bileşik Soru İtirazı

Bileşik soru, iki veya daha fazla sorunun tek bir soru olarak birleştirilmesidir. Bileşik sorular muhatabı ve mahkemesi yanıltabilecek sorulardır. Ayrıca, muhatabın bileşik soru içindeki hangi soruları yanıtladığı mahkeme kayıtları için net olmayabilir.

4. Tartışmacı Soru İtirazı

Soru yönelten kişi, sorunun muhatabıyla tartışmaya başladığında buna “tanığı rahatsız etmek” denir, o zaman diğer taraf sorgulamaya tartışmacı olduğu gerekçesiyle itiraz edebilir.

5. Daha Önce Sorulmuş Soru İtirazı (Soruldu-Cevaplandı)

Bazen çapraz sorgu sırasında, soru soran kişi aynı soruyu tekrar tekrar, belki biraz farklı şekillerde sorabilir veya ifadede daha önce sorduğu bir soruyu yeniden sorabilir. Bu itirazın benzersiz yanı, iki farklı senaryoda ortaya çıkabilmesidir. Birincisi, karşı tarafın avukatı size veya tanığınıza aynı soruyu tekrar tekrar sorabilir ve çelişkili cevaplar verileceğini umabilir. İkincisi, karşı tarafın avukatı kendi müvekkiline aynı soruyu biraz farklı şekillerde tekrar tekrar sorabilir ve müvekkilinin daha önce verilen cevaptan daha iyi bir cevap vereceğini umabilir. Her iki durumda da, bir soru yalnızca bir kez sorulabilir ve cevaplandıktan sonra soruyu sormaya yönelik herhangi bir sonraki girişim sakıncalıdır.

6. Belirsiz Soru İtirazı

Belirsiz bir soru, sorunun ne hakkında olduğunu söylemenin zor veya imkânsız olmasıdır. Tanığın soruyu yanlış anlayıp davanıza zarar verecek bir şey söylemesi riski nedeniyle tanığınıza sorulan belirsiz bir soruya itiraz etmek isteyebilirsiniz. Soruya itiraz edilirse, soruyu soran kişi soruyu daha mantıklı veya daha spesifik bir şekilde sorabilir.

B. SORUNUN MUHATABI TARAFINDAN VERİLEN CEVABA İTİRAZ

CMK’nun 215’nci maddesine göre “Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.” Buna göre katılan, tanık veya bilirkişiye sorulan bir soruya sorunun muhatabı tarafından verilen cevaba itirazlar ise duruma göre soruya cevap verildikten sonra veya tanık dinlendikten sonra yapılabilir.

1. Cevap İçermeyen Beyan İtirazı

Bir tanık bir soruya soruyla tamamen alakasız bilgilerle yanıt vermeye başladığında, buna beyanın cevap içermediği gerekçesiyle itiraz edilebilir. Bu, çok özel "evet" veya "hayır" cevapları aradığınız çapraz sorgulamada özellikle önemli olabilir.

2. Spekülasyon İtirazı

Spekülasyon itirazı iki farklı durumda kullanılabilir. Birincisi, bir tanık bir gerçeği bilmesi fiilen mümkün değilse ama yine de bu konuda tanıklık ediyorsa, bu tanıklığa spekülasyon olduğu gerekçesiyle itiraz edilebilir. Bir tanığın bir gerçek hakkında tanıklık edebilmesi ve bunu mahkeme kayıtlarına geçirebilmesi için o gerçek hakkında kişisel bilgisi olması gerekir. İkincisi, eğer sorulan bir soruya ancak spekülasyon yoluyla cevap verilebiliyorsa, o soru sakıncalı olur.

3. Tanığın Görüş Bildirmesi İtirazı

Tanık beş duyu organıyla algıladıkları konusunda tanıklık edecektir. Eğer bir tanık, teknik nitelikte olan ve tanığın birinci elden bilgi sahibi olduğu hiçbir olguya dayanmayan bir görüş hakkında tanıklık ederse, o zaman bunun onların görüşü olduğu gerekçesiyle itiraz edilebilir. Teknik bir konuda bilirkişi veya uzman görüş sunabilir.

4. Duyuma Dayalı Tanıklık İtirazı

Kişi yalnızca doğru olduğunu bildiği şeylere tanıklık edebilir, başkasından duyduğu şeylere değil. Bir tanık, tarafsız birinin kendisine söylediği bir şey hakkında tanıklık etmeye çalışırsa veya tarafsız birinin yazdığı bir şeyi yazılı olarak delil olarak sunmaya çalışırsa, tanıklığa söylenti olduğu gerekçesiyle itiraz edilebilir.

SONUÇ

Kanun yolu niteliğinde olmayan itirazlar duruşmanın/tartışmanın motorudur. Muhakeme itirazlarla ve itirazların mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çözülmesiyle ilerler. Delillerin tartışılması, itirazlar aracığıyla mümkün olur. Yerinde ve zamanına yapılan itirazlar duruşmanın hukuka uygun olarak yürüyüşünü mümkün kılar, adli hataların önüne geçer. İtirazlar, en temel savunma aracıdır.

Savunma mesleğini yapanların itiraz sebepleri ve usûlü konusunda kendisini eğitmesi ve ustalık kazanması etkili savunma için elzemdir. Yerinde ve zamanında itirazda bulunmak için duruşmaya çok iyi hazırlanmak, dosyaya hâkim olmak gerekir.

------------

[1] Burcu Dönmez, Ceza Muhakemesi Hukukunda Çapraz Sorgu (Doğrudan Soru Yöneltme), Ankara, Seçkin Yayınları, 2. Baskı, 2019, s. 354-355.

[2] Akif Yıldırım, Anayasal Düzeyde Bir Güvence Olarak Ceza muhakemesinde Tanık Sorgulama Hakkı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2023 s. 162-164.