1- Kanun yararına bozma kararına karşı Başsavcı itirazı

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.307/4’e göre, Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen karara karşı direnilemez.

CMK m.309’da; hakim veya mahkeme tarafından verilip de istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararda veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o kararın veya hükmün Yargıtay tarafından bozulması istemini, yasal nedenlerini göstermek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazı olarak bildirir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, Adalet Bakanlığı’ndan gelen istemi geri çevirme veya reddetme yetkisi olmayıp, Adalet Bakanlığı’nın isteminde yer alanları aynen yazarak, ilgili kararın veya hükmün bozulması istemi yazısını Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine verir. Kanun yararına bozma sonucu verilen bozma kararına karşı ilk derece mahkemesince direnilemez.

Bununla birlikte; CMK m.308’de düzenlenen ve bir olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisine halel gelmez. Münhasıran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı münhasıran kendisine tanınan itiraz yetkisini; kanun yararına bozma üzerine Yargıtay ceza dairesi tarafından verilen karara karşı re’sen veya talep üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde sanık aleyhine veya süre ile bağlı olmaksızın sanık lehine kullanabilir. Bu durumda dosya önce ilgili ceza dairesine, itiraz kabul görmezse, itiraza konu karar veya hüküm dosyası ile birlikte Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Başsavcı itiraznamesinde gösterilen sebeplerle bağlı olmaksızın önüne gelen dosyayı tüm yönleri ile inceler. Çünkü bir bütün olarak dosyayı inceleyen Genel Kurul, itirazda gösterilen sebep veya sebeplerle bağlı olmaksızın tüm yönlerden hukukilik denetimi yapar.

Başsavcı itiraz yetkisini kullanmışsa, dava dosyasının görülmemesi ve itirazın sonucunun beklenmesi gerekir.

2- Başsavcının Kurulda temsil yetkisi

Yeri gelmişken; CMK m.308 yönünden Başsavcı itirazı yapıldığında, hatta CMK m.308/A’da düzenlenen bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisi kullanıldığında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının veya BAM başsavcısının veya onları temsilen vekilinin veya bir Cumhuriyet savcısının Ceza Genel Kurulunda veya bölge başkanlar kurulunda yapılacak incelemeye katılmasının yolu açılmalıdır.

Başsavcının temsil yetkisi Genel Kurul toplantısı ile sınırlı olmalı, ceza dairesini kapsamamalıdır. Her ne kadar dosyanın daha önce tebliğname görmek suretiyle daireye geldiği, fakat duruşmalı yapılmayan incelemelerde Yargıtay Başsavcılığının incelemeye katılmadığı, bu nedenle dosya üzerinden yapılan daire incelemelerine Başsavcılığın da katılması gerektiği ileri sürülse de, olağan kanun yolunun işletildiği durumlarda taraf sıfatı devam ettiğinden, sanığın bulunmadığı ve temsil edilmediği bir incelemede Başsavcılığın da bulunmaması gerekir. Olağanüstü kanun yolu olan Başsavcı itirazında ise, itiraz yetkisi münhasıran Başsavcının tasarrufuna bırakılmıştır. Başsavcı bu yetkiyi kullandığı takdirde, o yetkinin devamı olarak itirazla ilgili yapılacak Genel Kurul toplantı ve tartışmalarında Başsavcının veya onu temsilen Vekilinin veya yardımcısının yer alabilmesi gerekir. Benzer öneri, CMK m.308/A uyarınca BAM başkanlar kurulunda yapılacak incelemeler için de yapılabilir. Hatta istinaf incelemesinde tebliğname usulü olmadığından, BAM başsavcılığını temsilen duruşma savcısının, başsavcılık itirazına ilişkin daire incelemesine katılması gerektiği düşünülebilir.

3- İtiraz incelemesinde sebeple bağlılığın yokluğu

Belirtmeliyiz ki, bir olağanüstü kanun yolu olan Başsavcı itirazı yönünden sebeple bağlılık olmaz. Olağanüstü kanun yolunda amaç; dosya içeriğinde olup da dikkate alınmayan esasa müessir hukuka ve maddi gerçeğe aykırılıkların düzeltilmesi yoluyla adalete ulaşılması, yani adalette gerçekleşen aksaklıkların, hataların ve yanlışlıkların giderilmesidir. Sebeple bağlılıktan kastedilen; sadece Başsavcının itiraznamesinde gösterdiği sebeplerle bağlılık olmayıp, temyiz aşamasında belirtilmeyen sebeplerle ilgili de bağlılıktan bahsedilemez. Aksi halde, maddi hakikate ve adalete tam manası ile ulaşmanın bir olağanüstü kanun yolu olarak düzenlenen Başsavcı itirazının önemi azalır ve bu yolla beklenen amaca ulaşılamaz. BAM başsavcılığı tarafından yapılan başsavcılık itirazında da sebeple bağlılık bulunmamaktadır.

4- Sanık Lehine Yapılan İtirazın Aleyhe Kabulle Sonuçlanma Yasağı

CMK m.308’in bir olağanüstü kanun yolu olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına münhasıran itiraz yetkisi tanıdığı, benzer yetkinin CMK m.308/A’da bu defa BAM Cumhuriyet başsavcılıklarına tanındığı, her iki maddede de itiraz yetkisinin sanığın lehine veya aleyhine kullanılabileceğinin belirtildiği, sanığın aleyhine itiraz edilmesinde bir aylık süre sınırının bulunduğu, itirazın dairede kabul görmemesi halinde dava dosyası ile birlikte Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na veya BAM başkanlar kuruluna gönderileceğinin anlaşıldığı, her iki hükümde itirazın nasıl inceleneceğine dair düzenleme olmamakla birlikte, CMK m.308/A’da BAM başkanlar kuruluna gönderilen itiraz hakkında, kararına itiraz edilen dairenin başkanının veya görevlendireceği üyenin kurula sunulmak üzere bir rapor hazırlayacağının belirtildiği, bunun dışında bir hüküm olmadığı, sadece BAM başkanlar kurulunun verdiği kararın kesin olduğunun belirtildiği, her iki hükümden Yargıtay Başsavcısının veya BAM başsavcılığının yaptığı itirazda sanığın lehine mi, yoksa aleyhine mi itiraz ettiğinin anlaşılması gerektiği, aleyhe itirazda süre ile bağlı kalmak kaydıyla lehe itirazda birlikte sunulabileceğinin anlaşıldığı, fakat bu süreden sonra sanık aleyhine yapılan itiraza itibar edilemeyeceğinin kabulü gerektiği, her ne kadar gösterilen itiraz sebebiyle bağlılık olmasa da, yapılan itirazın sanığın lehine veya aleyhine olması durumuna göre, münhasıran itiraz yetkisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ve BAM başsavcılığına tanındığı için bu yönü ile Ceza Genel Kurulu’nu ve BAM başkanlar kurulunu bağlayacağı, sanığın lehine yapılan itirazın sonrasında, Ceza Genel Kurulu’nun veya BAM başkanlar kurulunun önüne gelen itirazı ve dosyayı incelerken, itirazda gösterilen sebeple bağlı olmadığından bahisle sanığın aleyhine de karar verebileceğine dair düşünceye katılmanın mümkün olmayacağı, her ne kadar itirazdan sonra gösterilen sebeple bağlılık olmasa dahi, sanık lehine veya aleyhine yapılan itirazdan dolayı, Ceza Genel Kurulu’nun ve BAM başkanlar kurulunun tersi yönde karar vermesinin mümkün olamayacağı, bir an için bunun mümkün olduğu düşünülse bile sanık lehine itirazın kabulü yönünde karar verilebileceği, fakat sanığın aleyhine itiraz edilmediği ve itiraznamenin lafsından veya içeriği ile ruhundan bunun anlaşıldığı durumda, Ceza Genel Kurulu’nun ve BAM başkanlar kurulunun sanığın lehine veya aleyhine karar vermekte serbest olduğundan hareketle, sanığın lehine yapılmış itirazı aleyhe sonuçlandırmasının mümkün olmayacağı, sanık aleyhine bozma yasağının burada da devam edeceği, sanığın müktesep/kazanılmış hakkının korunması gerektiği, Ceza Genel Kurulu’nun ve BAM başkanlar kurulunun gösterilen sebeple bağlı olmamasına dair kuralın, sanık lehine yapıldığı anlaşılan itirazın, sanığın aleyhine sonuçlandırılamamasına yol açacağı düşünülmelidir.

Farklı yönde bir kabul, yani sanık lehine yapılmış itirazdan hareketle, Ceza Genel Kurulu’nun veya BAM başkanlar kurulunun itirazdan sonra serbest olduğu, itirazın yapılması ile başlayan süreçte sanık lehine veya aleyhine karar verme zorunluluğunun olmayacağı, bu aşamada sanığın müktesep/kazanılmış hakkından da bahsedilemeyeceği, bu nedenle itirazdan sonra önüne gelen dosyayla ilgili sebep veya sebepler de bağlı olmayan Ceza Genel Kurulu’nun veya BAM başkanlar kurulunun sanık lehine yapılan itirazda, sanığın aleyhine de karar veremeyeceği, sanığın aleyhine kabul verebileceğine dair görüşe katılmadığımızı, sanık lehine yapılmış bir itirazda, hem sebeple bağlılığın olmayışının ve hem de sanık aleyhine karar verilemeyeceği kuralının varlığını koruyacağı, aksi yönde düşüncenin Başsavcının veya BAM başsavcılığının iradesiyle çelişeceği, kanun koyucunun iradesinin ve her iki maddenin lafzının bu tür bir aleyhe değerlendirmeye de müsait olmadığı, nitekim CMK m.307/5’de yer alan müktesep/kazanılmış hak kuralının itiraz yetkisi yönünden de devam edeceği belirtilmelidir.

5- Kurul incelemelerinin genişletilmesi

Yine yeri gelmişken; toplam cezası itibariyle temyize gidilme yolunun kapalı olması nedeniyle kesinleşen, yani her bir cezanın 5 yıl ve altında hapis cezası olup, toplam cezanın 50 veya 100 yıl hapis olduğu veya Yargıtay’a gidip de ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis veya çok sayıda ağırlaştırılmış veya müebbet hapsin tatbik edildiği, hatta yüzlerce veya binlerce yıl hapis cezası kararları verilen dosyalarda, BAM bölge başkanlar kuruluna veya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvuru yolunun en azından duruşma açılmadan veya çok istisnai hallerde duruşma açılarak, fakat muhakkak dosya üzerinden yapılacak sebeple bağlı olmayan incelemeye tabi tutulması gereklidir.

Ceza yargılamasında amacın maddi hakikate ve adalete ulaşmak olduğu, ancak diğer taraftan da adaletin geç tecelli etmemesi gerektiği, bununla birlikte maddi hakikate ve adalete ulaşmanın adaletin geç tecellisinin önünde geldiği, çok ağır cezalara konu edilmiş dosyalarda hiçbir usul ve esas hatasının olmaması bakımından, mahkumiyet kararları ile ilgili yapılan itirazların Sayın Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve BAM başkanlar kurulu tarafından dosya üzerinden incelemeye tabi tutulması, gerekli olması halinde istisnai olarak duruşmalı inceleme yapılması hususunda yasal düzenleme yapılması tartışmaya açılıp değerlendirilmelidir.

Elbette olağan kanun yolunun bir yerde tüketilip, kararın ve hükmün infazına geçilmesi, böylelikle ulaşılan maddi hakikat icabınca adaletin tecellisi önemlidir, fakat cezanın ve infazın çok ağır olduğu dosyalar hakkında yapılacak çerçevesi belli yasal düzenleme yoluyla Genel Kurul veya bölge başkanlar kurulu tarafından dosyanın usul ve esas yönlerinden incelemeye tabi tutulması yararlı olacaktır. Mevcut durumda, temyiz aşamasında Ceza Genel Kuruluna dosyanın gidebilmesinin şartı, sadece bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin veya ilk derece mahkemesinin direnmesi veya Başsavcının itirazı ile mümkün olabilmekte, BAM başkanlar kuruluna gidilmesi için ise, CMK m.284 gereğince direnme yasağı bulunduğunda, yalnızca BAM başsavcılığının CMK m.308/A uyarınca itiraz yetkisini kullanması ile gündeme gelebilmektedir. Bunun dışında verilen çok ağır mahkumiyet kararlarından dolayı, bundan mağdur olduğunu ileri süren sanığın, hükümlünün veya müdafiin bu yargı mercilerine doğrudan başvuru hakkı bulunmamaktadır.

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)