ÖZ
Günümüz dünyasında gerek bireyler gerekse tacirler veya ticari işletme sahipleri ya da şirketler nakdi veya gayri nakdi nitelikte birtakım kredilere ihtiyaç duyabilmektedir. Bireylere veya tacirlere/ticari işletme sahiplerine/şirketlere, ihtiyaç duymuş olduğu krediyi çoğu kere finansal bakımından ve yasal mevzuatlar kapsamında güçlü olan bankalar veya kredi kuruluşları sağlamaktadır. Bankalar veya kredi kuruluşları, bir hukuki ilişki kapsamında gerekli kredi sağlarken bir yandan da kendi (kredi) alacağını teminat altına almak amacıyla bizzat borçlunun mülkiyetinde bulunan veya üçüncü şahısların mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde kendi lehine olacak şekilde taşınmaz rehninin bir türü olan “ipotek” tesis ettirmekte veya sair türden teminatlar sağlamaktadır. Bankalar/kredi ve finans kuruluşları bu ipotek tesisinde ipoteğin dayanağı olan yani hukuki sebebini( causa) teşkil eden sözleşmelerin içerisine veya diğer türden sağlanan teminatlara dair sözleşmelere söz konusu ipoteğin/teminatın “borçlunun banka nezdinde doğmuş ve doğacak olan tüm borçlarına güvence sağlamaktadır” şekilde bu ve bu benzeri birtakım kayıtlara yer verilmektedir. İpotek/teminat sözleşmesine konulan bu nitelikteki kayıtlar çoğu kere genel işlem koşullu mahiyetinde olup içerik ve yürürlük denetimine tabi tutulması gerekecektir. Bunun yanında, banka ve müşterisi yani borç ilişkisinin diğer tarafı arasında süregelen bir ticari ilişki var ise o durumda geniş teminat amacını içeren teminat koşulları ticari ilişkiden doğan alacaklar da bu teminat kapsamında yer alacaktır. Ancak, taraflar arasındaki ticari ilişkiye yabancı olan doğmuş veya ileride doğacak alacaklar teminatın kapsamında olmayacaktır. Aynı şekilde, taraflar arasında doğan alacak yine taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında olsa bile eğer bu konuda herhangi bir süre sınırlaması yapılmamış ise söz konusu teminat koşulu MK 23 bağlamında geçersizlik yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır. Bu yüzden, çalışmamız da bankaların kendi alacaklarını güvence altına almak amacıyla tesis etmiş olduğu ipotek sözleşmelerinde veya teminat sözleşmelerinde geniş teminat amacını içeren koşulların genel işlem koşulları kurumu ve “ticari ilişki” bağlamında değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
I. GİRİŞ:
Bir borç ilişkisi kapsamından alacağını teminat altına almak amacıyla alacaklı taraf, borçlunun malvarlığı üzerinde veya üçüncü şahıs borçlu için kendi malvarlığı üzerinde ipotek tesis edebilir. İpotek tesis işlemini uygulama da daha çok finansal anlamda güçlü olan ve yasal mevzuat anlamında birçok noktada ayrıcalıklı olan bankalar lehine yapılmaktadır. Bankalar ipotek tesis işleminin geçerli bir hukuki sebebi olan sözleşmelerde veya diğer teminat sözleşmelerinde çoğu kere” ipoteğin/teminatın borçlunun banka nezdinde doğmuş veya ileri doğacak olan tüm borçlarına teminat sağlamaktadır “şeklinde kayıtlara yer vermektedir.
Bu şekildeki teminatlar veya teminat kayıtları genellikle genel işlem koşulları mahiyetindedir. Bu yüzden bu kayıtlar ihtilaf çıkması halinde genel işlem koşulları kurumu bakımından yürürlük ve içerik denetimine tabi tutulması gerekecektir. İçerik ve yürürlük denetiminden başka söz konusu kayıtlar uygulama ve öğretide kabul edilen “ticari ilişki” kavramı ile de yakından ilgilidir. Diğer bir ifade ile “ticari ilişki “ bankaların yukarıda yer vermiş olduğumuz geniş teminat amacını içeren teminat koşullarının geçerliliğini etkilemektedir.
İşte bu sebeple, çalışmamızda bankaların uygulamada geniş teminat amacını içeren teminat koşullarının geçerliliği meselesini genel işlem koşulları ve ticari ilişki kavramı açısından değerlendireceğiz. Bunun öncesinde konunun anlaşılması için genel olarak ipotek kavramı üzerinde duracağız.
II. GENEL OLARAK İPOTEK:
İpotek, alacaklının bir borç ilişkisi kapsamında olan alacağını güvence altına alan, borçlunun veya üçüncü şahsın taşınmazı üzerinde kurulmak suretiyle borcun vadesi geldiği halde borcun ödenmemesi halinde alacaklının, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın cebri icra aracılığı ile paraya çevirtme yetkisini kullanarak taşınmazın paraya çevirttirerek alacağını öncelikle almakla yetkisi veren, uygulama da en çok uygulama alanı bulan taşınmaz rehinin bir türü olarak tanımlanabilir[1].
İpotek, ancak, tapuya kayıtlı olan bir taşınmaz üzerinde kurulabilir(TMK m.853). Birden fazla taşınmaz üzerinde rehin bu manada ipotek kurulabilmesi için TMK m.855 f.2 hükmüne göre, rehin yükü yani her bir taşınmazın yükleneceği teminat yükünün paylaştırılması gerekmektedir. Bu şekilde kurulan rehne, öğretide “paylı rehin” olarak adlandırılmaktadır[2]. Ancak istisnai olarak, aynı alacak için birden fazla taşınmaz üzerinde ipotek tesisi için söz konusu taşınmazların aynı malike ait olması veya malikleri farklı olmakla birlikte bu kişilerin borçtan müteselsilen sorumlu olmasına bağlıdır( TMK m.855 f.1). İstisnai nitelikteki bu rehin veya ipotek türüne öğretide, kollektif rehin, müteselsil rehin, toplu rehin, müşterek rehin vs. olarak adlandırılmaktadır[3]. Toplu rehin, paylı rehinden farklı olarak her bir taşınmaz alacağın tamamını güvence altına almaktadır.
Türk hukukunda ipoteğin, “ana para ipoteği” ve “üst sınır ipoteği” olmak üzere iki türü bulunmaktadır[4].
Anapara ipoteği, teminat miktarının belirli olduğu bir alacak için kurulan ipotek türü olup; öğretide sabit ipotek, kesin borç ipoteği olarak da anılmaktadır[5]. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 851. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinde ana para ipoteği şöyle düzenlenmiştir: “Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir.”
Üst sınır ipoteği ise, alacağın miktarın belirli olmamakla birlikte ileri doğacak veya doğması muhtemel bir alacağı teminat altına almak amacıyla kurulan bir ipotek türüdür[6]. Başka bir ifade ile alacağın miktarının belirsiz olduğu durumlarda tapu kütüğünde ana para, faiz, takip giderleri gibi kalemlerinin tamamını kapsayacak şekilde üst sınırın belirtilerek kurulan ipotek türüne üst sınır ipoteği denilmektedir[7]. Üst sınır ipoteği, TMK m. 851 f.1 c.1 de aynen şu şekilde ifade edilmiştir: “Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir.”
Kural olarak, bir taşınmaz üzerinde iradi olarak ipotek tesisi için geçerli bir kazanma sebebi, tescil talebi ve tescil gerekmektedir. İpotek tesciline dayanak oluşturacak olan hukuki sebep yani “causa” taşınmaz ipotek sözleşmesi, vasiyetname, kanun hükmü, mahkeme kararı vs. olabilir[8]. Ancak, iradi ipotek tesisi dışında, tescile tabi olan( yapı alacaklısı ipoteği, satım sözleşmesinden kaynaklanan satıcının satış bedelini teminat alan ipotek, TBK m. 613, MK m.699 f.2, 829 f.2, 834, KMK m.22 f.2, vs.) veya olmayan( MK m. 865 f.3, 867 f.2, 876) ipotek çeşitleri de bulunmaktadır. Bu anlamda, tescile tabi olan kanuni ipotek hallerinde ipoteğin hukuki sebebini kanun hükmü oluşturmakla birlikte geçerli bir ipoteğin tesis edilmesi yine de hak sahiplerinin tescil talebine ve akabinde tapu müdürlüğü tarafından tesciline bağlıdır. Ancak, tescile tabi olmayan ipotek hallerinde ise kanun hükmü ipoteğin hukuki sebebini oluşturmasının yanında ayrıca tescil talebinde bulunulmasına gerek yoktur.
İpoteğin yükünün kapsamına, taşınmaz, bütünleyici parça, eklenti ve kaim değerler girmektedir(TMK m.862).
Geçerli bir şekilde tesis edilmiş olan ipotek konusu alacağın kapsamına ise, ana para, gecikme faizi, takip giderleri, İflâsın açıldığı veya rehnin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faiz, girmektedir(TMK m.875).
Nihai olarak, borç vadesinde ödenmediği takdirde alacaklı taraf, ipotek konusu taşınmazı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun hükümleri uyarınca cebri icra marifetiyle paraya çevirttirerek alacağını öncelikle alabilme imkanına sahiptir. Nitekim bu durum, TMK 871 f.1 de şu şekilde hüküm altına alınmıştır: “Borç ödenmezse alacaklı, alacağını rehinli taşınmazın satış bedelinden elde etme hakkına sahiptir.”
III. GENEL TEMİNAT AMACI İÇEREN İPOTEK SÖZLEŞEMESİNDEKİ KAYITLARIN GEÇERLİLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Bir kredi kuruluşu veya finans kuruluşundan daha özelde bankadan, belirli bir miktarın üzerinde alınan krediye karşılık olarak uygulama da genellikle teminat amaçlı olarak kredi veren banka lehine ipotek tesis edilmekte veya sair türden teminat sözleşmeleri yapılmaktadır. Bankalar, ipotek tesisinin dayanağı olan sözleşmelere veya teminat/kredi sözleşmelerinde genellikle, söz konusu teminatın borçlunun banka nezdindeki doğmuş veya ileride doğacak olan borçlarının da teminat kapsamında olduğu yönünde birtakım kayıtlar koymaktadırlar. Bu kayıtlar daha önce de ifade ettiğimiz üzere çoğu kere genel işlem koşulu mahiyetindedir. Daha doğru bir ifade ile genel teminat koşulları mahiyetindedir.
Bankacılık sektöründe kredi sözleşmeleri ve teminat sözleşmeleri istisnasız bir şekilde genel işlem koşulları ( genel teminat koşulları) kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmektedir[9].
Genel işlem koşulları, TBK m. 20 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşme taraflarından birinin ileri birden çok sözleşmelerde kullanmak üzere, daha önceden tek taraflı olarak hazırlayarak karşı tarafa sunmuş olduğu sözleşme hükümlerine genel işlem koşulları adı verilmektedir.
Genel işlem koşulları, içerik ve yürürlük denetimine tabi tutulmaktadır.
Önceden sözleşmenin taraflarından birisinin( banka veya kredi kuruluşları) tek taraflı olarak hazırlamış olduğu sözleşme hükümleri, sözleşmenin diğer tarafına verilip onun bilgi almasına, öğrenmesine imkan verip ve akabinde bu koşulları kabul etmiş olması gerekmektedir. Aksine durumda, söz konusu hükümler yazılmamış sayılır(TBK m.21 f.1)[10]. İşte bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda yapılacak denetim “yürürlük denetimidir”[11]. Aynı şekilde, sözleşme metninde yer alan genel işlem koşulları sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı ise o durumda bu koşullarda yazılmamış yaptırımına tabi tutulmaktadır. Bu nitelikteki koşullara öğretide, sürpriz yahut alışılmadık koşullar olarak adlandırılmaktadır[12].
İçerik denetimi ise, adından da anlaşılacağı üzere daha çok genel işlem koşullarının içeriğine dönüktür. Bu manada, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte genel işlem koşulları mahiyetindeki hükümler, sözleşme metnine konulamaz. İşte buna dönük olarak yapılan denetimine de “içerik denetimi” olarak adlandırılmaktadır.
Yeri gelmiş iken ifade etmek gerekir ki, öğretide, ipotek sözleşmelerinin tapu müdürlüğünde düzenleme şeklinde hazırlanmış olması halinde söz konusu bu sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, meğer ki, sözleşme taraflarından birisinin daha öncesinde hazırlamış olduğu sözleşme metnini bu şekilde düzenlemesi amacıyla notere veya tapu müdürlüğüne sunmamış olsun[13]. Eğer banka veya kredi kuruluşu, tapuda veya noterde düzenleme şeklinde yapılacak olan sözleşme hükümleri daha önceden hazırlayıp ; hazırlanan bu şekilde resen tanzim edilmesini için tapu müdürlüğüne veya notere teslim etmiş ise o durumda bu sözleşme de her ne kadar düzenleme şekilden hazırlanıp taraflarca imza edilse dahi genel işlem koşullarının hükümlerine tabi olacaktır. Kaldı ki, Tapu Kanunun 26. Maddesinin 10. Fıkrasına göre, bankalar veya kredi kuruluşları ipotek sözleşmelerini yazılı şekilde yapma imkanını haizdir. O yüzden, ipotek sözleşmesi bu hükme göre yazılı yapılıp tapuya tescil edilirse o durumda somut olayın koşulları ve sözleşme içeriğine göre genel işlem koşullarına dair hükümler uygulama alanı bulacaktır. Dolayısıyla genel işlem koşulu mahiyetindeki ipotek sözleşmesi de içerik ve yürürlük denetimine tabi olacaktır.
Bu kısmın başında da izah ettiğimiz üzere, bankalar tarafından kredi sözleşmelerinde veya teminat sözleşmelerinde geniş teminat amacını içeren teminat koşullarına yer vermektedir. Bu nitelikteki teminat koşulları TBK m. 20 vd. uyarınca içerik ve yürürlük denetimine tabi olmasının yanında öğretide bu koşullar ticari ilişki kapsamında da değerlendirilmektedir.
Doktrinde, ticari ilişki, “aralarında sürekli ticari işlemler yapan yahut en azından bu türden çok sayıda işlem yapmayı amaçlayan taraflar arasındaki ilişki” olarak tanımlanmaktadır[14]. Bir işin ticari nitelikteki iş sayılması Türk Ticaret Hukukuna göre tayin edilecektir. Bu anlamda, ticaret ve sair kanunlarda bir işin ticari nitelikteki iş sayılması durumu, örneğin, kambiyo senetleri, taşınma işleri, ticari işletmenin devri, navlun, sigorta sözleşmesi, finansal kiralama vs.; tacirin borçlarının ticari olması karinesi; ticari işletmeyi ilgilendiren iş veya işlemler; bir taraf için ticari nitelikteki sözleşme diğer taraf içinde ticari nitelikte sayılması, durumu ticari işe örnek olarak verilebilir.
Banka ve teminat hukuku anlamında ticari ilişki doktrinde, banka ve müşteri arasında bireysel veya ticari bankacılık hizmetleri sözleşmesi akdiyle açılan hesap ile ortaya çıkmakta olduğunu, bu ilişki kapsamında yine banka ve müşterisi arasında daha sonra akdedilecek olan tüketici kredisi sözleşmesi, kredi kartı sözleşmesi, ticari kredi sözleşmesi, havale sözleşmesi, akreditif sözleşmesi, çek defteri verilmesine dair sözleşme vs. ticari ilişkinin kapsamına dahil olacağını ifade etmektedir[15].
Böylelikle, banka ve müşterisi arasındaki akdedilen sözleşmelere taraflarca konulan veya tek taraflı konulup da TBK m.20 vd. uyarınca denetimden geçen geniş teminat amacını içeren teminat kayıtları veya genel teminat koşulları taraflar arasındaki daha sonraki hukuki işlemlerden doğan alacaklarını, yine taraflar arasına süregelen “ticari ilişki “ kapsamında kalması koşulu ile teminat altına alacak veya daha doğru bir ifade ile teminatın kapsamına dahil olacaktır[16]. Zira, bu duruma gerekçe olarak, taraflar arasındaki sonra kurulan hukuki ilişki veya bu hukuki ilişkiden doğan alacağın belirlenebilir veya öngörülebilir olduğu savunulmaktadır.
Ancak, taraflar arasında böyle bir ticari ilişki yok ise o durumda geniş teminat amacını içeren teminat kayıtları, TBK m.21 f.2 ‘nin: “Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.” şeklindeki hüküm uyarınca öğretide de ifade edildiği üzere sürpriz şart veya alışılmadık bir şart olup; yazılmamış sayılma yaptırımına tabi tutulacaktır. Aynı şekilde, bu türden kayıtlar taraflar arasındaki ticari ilişkiye de yabancı ise ya da ticari ilişki kapsamında olmuş olsa dahi süre sınırı yok veya daha doğru bir ifade ile herhangi bir süre ile sınırlandırılmamış ise o durumda bu kayıtlar duruma göre ya hükümsüzdür veyahut yazılmamış sayılır. Nitekim, Yargıtay vermiş olduğu bir kararında[17], banka ile müşterisi arasında akdedilen sözleşme de geniş teminat amacını içeren teminat kayıtlarını zaman sınırı olmadığından dolayı haksız şart olarak nitelendirmiştir. Kararın özeti şu şekildedir: “Davalı banka ipotek sözleşmesinin 1.maddesinde davacının sair borçları ödeninceye dek ipoteğin baki kalacağının kararlaştırıldığını, davacının ticari ilişkileri nedeniyle verdiği bonolardan dolayı bankaya borçlu olduğundan ipoteğin kaldırılmaması gerektiğini savunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşme ve 1.3.2006 tarihli ipotek senedinin 1.maddesinde”..
İpoteğe konu borç ödenmiş olsa bile, ipoteğin banka tarafından lehime açılmış veya açılacak başkaca kredilerden veya kefaletlerimden, diğer hukuki ilişkilerimden doğmuş veya doğacak hür türlü borçlarımın teminatını 1.maddede belirtilen tutara kadar (57.000 TL)oluşturacağını kabul ederim. ”şeklinde düzenleme yapıldığı, davalı bankanın bu düzenlemeye dayanarak ipoteği davacının ticari ilişkileri nedeniyle verdiği bonolarından kaynaklanan banka alacağı nedeniyle kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu dayanak kredi sözleşmesinin konut kredisinden kaynaklandığı hususları taraflar arasında ihtilaflı değildir. Ayrıca konut kredisi borcunun kapatılmış olduğu iddiasına karşı davalı tarafça bir itirazda da bulunulmamıştır.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve "Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ... " hükmü, yine 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır" hükmü getirilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 1.3.2006 tarihli konut kredisi sözleşmesine dayanak ipotek senedinin 1.maddesi hükmü yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğindedir. Davacının ticari ilişkileri olduğu ve buna dayalı bonolar verdiği bildirilmiş ise de davacı gerçek kişi konut almak üzere davalı bankadan konut kredisi kullanmıştır. Davacı buna göre tüketici durumunda olup davaya da tüketici 2012/12055-22095 mahkemesince bakılmıştır. Buna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ilişkin mahkeme kararının zuhulen onandığı bu kez yapılan karar düzeltme incelemesinde anlaşılmakla, dairenin onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.”
Ancak, Yargıtay vermiş olduğu bir kararında[18], süre ile sınırlandırılmamış şekilde ipotek sözleşmesinde “taşınmazın...oğlu ...'ın Türkiye İş Bankası şubelerinden kullandığı ve kullanacağı krediler ile her ne sebepten olursa olsun bankaya karşı doğmuş doğacak, her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 1.derece 1.sırada fekki alacaklı banka tarafından bildirilinceye kadar süresiz olarak (150.000 YTL) yüzelli bin YTL bedelle ipotek edildiği” şeklinde geniş teminat amacını içeren teminat kayıtlarına yer vermiş olmasına karşın söz konusu sözleşmenin bu nitelikteki şartını geçerli saymıştır. Bu karar, doktrinde, ipoteğin verilmiş olduğu hukuki ilişki doğan alacağın dışındaki başka bir alacağın söz konusu ipoteğin kapsamına girebilmesi için taraflar arasında süregelen ticari nitelikteki bir ilişkinde doğması gerektiği, ancak karara konu olayda böyle bir ticari ilişki olmadığı için alacak teminatın kapsamına girmemiş olduğu şeklindeki gerekçeler ile haklı olarak eleştirilmektedir[19].
Hatta o kadar ki, Yargıtay bir kararında ticari nitelikteki kredi sözleşmelerine geniş teminat amacını içeren teminat kayıtları hakkında TBK’nın genel işlem koşulluna dair hükümlerin uygulanmayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararlarını hakkına bozma kararı vermiştir. Bahsi geçen Yargıtay kararı şu şekildedir: “Mahkemece davacı tarafından 28.05.2012 tarihinde tesis edilen mevduat rehin sözleşmesinin “doğmuş ve doğacak borçlar için” şeklinde yer alan taahhüdün Türk Borçlar Kanunun genel işlem koşullarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir. Davalı banka ile dava dışı ... arasında düzenlenmiş bulunan Genel Kredi Sözleşmesi ticari nitelikte olup, bu sözleşme kapsamında olan uyuşmazlıklara Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Davacı tarafından 28.05.2012 tarihinde ticari nitelikteki kredi ilişkisi için “ nakit teminat için bloke ve rehin talimatı mektubu” başlıklı rehin sözleşmesi ile dava dışı ... “doğmuş doğacak” borçlarına yönelik olarak 23.000,00 TL'lik mevduat rehin tesis edilmiştir. Somut olayın açıklanan özelliği dikkate alındığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulama yeri bulunmamaktadır. Mahkemece açıklanan bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/4494 E. ,2016/7431 K.);
IV. SONUÇ:
Banka veya daha üst bir kavram ile ifade etmek gerekirse kredi ve finans kuruluşları gerek gerçek kişilere gerekse tüzelkişilere( şirket, vakıf, sendika vs.) kredi verirken karşılığında ipotek veya sair türden birtakım teminatlar istemektedirler.
Kredi karşılığında banka veya sair kredi kuruluşlarıyla imzalanan ipotek ya da teminat sözleşmelerinde bankalar/kredi ve finans kuruluşları, “iş bu verilen teminatın, borçlunun bankaya doğmuş ve doğacak olan borçlarına teminat sağlamaktadır” şeklinde birtakım kayıtlara verildiği görülmektedir. Bu ve benzeri nitelikteki kayıtlar, genellikle genel işlem koşulu mahiyetindedir. Genel işlem koşulu olmasının doğal sonucu ise, söz konusu kayıtların yürürlük ve içerik denetimine tabi tutulması anlamına gelecektir. Eğer bu kayıtlar, müzakere edilmeden veya sözleşme niteliğine ve işin durumuna aykırılık teşkil etmekte ise o durumda bu kayıtlar yazılmamış sayılırlar. Ve yine, söz konusu bu ve benzeri nitelikteki kayıtlar, sözleşmenin diğer tarafı aleyhine bir durum oluşturuyorsa veya dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecekse o durumda bu kayıtlar hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşılacaktır.
Bununla birlikte, banka ve müşterisi yani borç ilişkisinin diğer tarafı arasında süregelen bir ticari ilişki var ise o durumda geniş teminat amacını içeren teminat koşulları ticari ilişkiden doğan alacaklar da bu teminat kapsamında yer alacaktır. Ancak, taraflar arasındaki ticari ilişkiye yabancı olan doğmuş veya ileride doğacak alacaklar teminatın kapsamında olmayacaktır. Aynı şekilde, taraflar arasında doğan alacak yine taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında olsa bile eğer bu konuda herhangi bir süre sınırlaması yapılmamış ise söz konusu teminat koşulu ekonomik özgürlüğü aşırı sınırlamış olması sebebiyle MK 23 bağlamında geçersizlik yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır.
------------
[1] Ayrıntılı bilgi için bkz: Serozan, R: (2006) "Taşınmaz Rehni." Journal of Istanbul University Law Faculty 64.2, s. 301-324; Oğuzman, K; Seliçi, Ö; Oktay-Özdemir, S: ( 2017), Eşya Hukuku, 20. Baskı, Filiz Kitapevi, Ankara, s. 899.
[2] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 907.
[3] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 908.
[4] Javadkhani, S: (2016), Türk Hukukun İpoteği, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, s. 46.
[5] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 902-903.
[6] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 903.
[7] Çetiner, B: (2015), Taşınmaz Teminatı, 1. Baskı, Filiz Kitapevi, İstanbul, s. 162-163.
[8] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 911-916.
[9] Çetiner, s. 71.
[10] Eğer hukuki ilişki, tüketici işlemi mahiyetinde ise o durumda dürüstlük kurallarına aykırı sözleşme kayıtları 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre “haksız şart” niteliğinde sayılmaktadır.
[11] Çetiner, s. 73.
[12] Çetiner, s. 74.
[13] Çetiner, 72.
[14] Çetiner, s. 80.
[15] Çetiner, s.81.
[16] Çetiner, s. 81.
[17] Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2012/12055 E. ,2012/22095 K.( https://karararama.yargitay.gov.tr/) Erişim Tarihi: 27.05.2023 ( Adı geçen karara şuradan ulaşmış bulunmaktayız: Çetiner, s. 84)
[18] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/4787 E. ,2012/5260 K.( https://karararama.yargitay.gov.tr/) Erişim Tarihi: 27.05.2023( Adı geçen karara şuradan ulaşmış bulunmaktayız: Çetiner, s. 83)
[19] Çetiner, s.83.
Anahtar Kelimeler: İpotek, Banka, Genel İşlem Koşulları, Haksız Şart, Ticari İlişki.