TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KEMAL KARANFİL BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2021/54151)

 

Karar Tarihi: 5/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

Kemal KARANFİL

Vekili

:

Av. Cahit ÇİFTÇİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi sebebiyle de silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu hâkim olarak görev yapmakta iken 16/7/2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında tutuklanmış ve Kocaeli 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) alınmıştır.

3. Kurum tarafından, başvurucunun infaz koruma memurunun önce göğüs bölgesine sert bir şekilde vurduğu, ardından tekmeleme ve tırnaklama suretiyle yaraladığı gerekçesiyle 29/8/2016 tarihinde 11 gün süre ile hücreye koyma cezası uygulanmasına karar verilmiştir. Başvurucu, disiplin cezası uygulanması kararına itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazını inceleyen Kocaeli İnfaz Hâkimliğince (İnfaz Hâkimliği) 13/12/2016 tarihinde disiplin cezasının iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde özetle; kamera kayıtları incelendiğinde başvurucu ile görevliler arasında avukat görüş mahallinin önünde bir konuşma yaşandığı, bu sırada görevlilerin ani bir şekilde olaya müdahale ederek başvurucuyu yere yatırdıkları ve kontrol altına aldıkları, başvurucunun görevlilere vurduğuna ya da tekme attığına dair görüntü tespit edilemediği belirtilmiştir.

4. Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) aynı olayla ilgili olarak başvurucunun avukatı ile yaptığı görüşme sonrasında rutin olarak yapılan üst araması uygulamasına itiraz ettiği, görevli memurlara zorluk çıkarması nedeniyle taraflar arasında tartışma yaşandığı, tartışma sırasında başvurucunun eliyle müşteki memurun göğüs bölgesine vurduğu, kollarını tırnakladığı ve tekme savurduğu gerekçesiyle 12/2/2019 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme suçundan başvurucu hakkında iddianame tanzim etmiştir.

5. İddianamenin kabulüyle Kandıra Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) açılan kamu davasında olaya ait kamera görüntülerinin çözümü bilirkişi vasıtası ile yaptırılmış ve 18/11/2019 tarihli rapor dosyaya girmiştir. Başvurucu, 16/12/2019 tarihli dilekçesiyle anılan rapora karşı itirazlarını Mahkemeye sunmuştur. Yapılan yargılama neticesinde 19/12/2019 tarihinde başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “...Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde her ne kadar sanık savunmasında, iddianame ile üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediğini inkar etse de katılan anlatımlarını doğrulayan tanık beyanlarına dikkat edildiğinde, infaz koruma memuru olan katılanın eline aldığı dedektör ile sanığın üzerini aramak amacıyla sanığa yöneldiğinde, sanığın eliyle müştekinin göğüs bölgesine sert bir şekilde vurmak suretiyle görevini yapmasına engel olduğu sabit olmuştur.

Sanık savunmasında, hakkında olay nedeniyle cezaevi idaresi tarafından kendisine yönelik olarak uygulanan disiplin kararının olaya ilişkin kamera görüntülerinin net [olmaması] nedeniyle Kocaeli İnfaz Hakimliğinin 2016/4200 Esas 2016/5746 Karar ve 13/12/2016 tarihli kararı ile kaldırıldığını beyan etmiş olsa da kararın incelenmesinde Hakimliğin gerekçesinin sanığın görevli memurlara vurduğuna veya tekme attığına dair herhangi bir görüntü tespit edilemediğine dayandığı anlaşılmıştır.

İnfaz Hakimliklerince verilen kararlar iddianameye konu suçun işlenip işlenmediğine yönelik ve işin esasına ilişkin olmayıp suçun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda olaya ilişkin tüm deliller ayrıntılı olarak değerlendirilip incelenmediğinden maddi ceza hukuku anlamında kesin hüküm teşkil etmediğinden sanığın bu yöndeki savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir.

Mahkememizce olaya ilişkin kamera görüntülerini içerir CD hakkında bilirkişi raporu tanzim ettirilmiş, düzenlenen raporda her ne kadar olayın oluş şeklini gösteren ayrıntılı görüntülere rastlanılmamış ise de sanığın İKM'lere yönelik olarak direnç gösterdiği şeklindeki belirlemenin dinlenen tanık anlatımları ile uyumlu olduğu anlaşıldığından TCK'nın 265. maddesinde 'görevi yaptırmamak için direnme' başlığıyla 'seçimlik hareketli' ve 'amaçlı bir fiil' olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin 'cebir veya tehdit' şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü göz önüne alındığında; sanığın iddianame kapsamında, üzerinin aranmasını engellemeye yönelik olarak katılanın göğüs bölgesine vurduğunun tanık anlatımları, doktor raporu ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan üzerine atılı suçu işlediğine yönelik mahkememizde tam bir vicdani kanı oluşmakla eylemine uyan ve TCK'nın 265/1 maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediği sabit olduğundan cezalandırılmasına karar verilmiş, ...”

6. Başvurucunun mahkûmiyet kararına karşı yaptığı istinaf kanun yolu başvurusu Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 2/11/2020 tarihinde esastan kesin olarak reddedilmiştir.

7. Komisyon, adil yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğince üzerine atılı suçu işlemediğine yönelik tespitte bulunularak hakkında verilen disiplin cezasının kaldırıldığını ancak görevi yaptırmamak için direnme suçundan yapılan yargılamada bu durum Mahkemece dikkate alınmadan aynı delillerle mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.

10. Başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

13. Bununla birlikte yargı mercinin aynı maddi veya hukuki olguyla ilgili olarak başka bir yargısal karardan farklı bir sonuca ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi kendisinden beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak yargısal nitelikte bir kimse lehine karar verildiği ancak yargı merciinin aynı olgu hakkında bu karardan farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati öneme sahiptir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29 ve ayrıca bkz. Mehmet Köz, B. No: 2018/23430, 27/1/2021, § 27).

14. İnfaz Hâkimliğinin disiplin cezasının iptaline ilişkin kararında başvurucunun görevlilere vurduğuna ya da tekme attığına dair görüntü tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkeme ise başvurucunun üzerinin aranmasını engellemeye yönelik olarak katılanın göğüs bölgesine vurduğu gerekçesiyle mahkûmiyet hükmü kurmuştur. Diğer bir ifadeyle İnfaz Hâkimliği başvurucunun üzerine atılı eylemi gerçekleştirmediği sonucuna ulaşırken Mahkeme aksi sonuca ulaşmıştır.

15. Somut olayda başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmeden önce disiplin hapsinin iptaline karar verilmiştir. İnfaz Hâkimliğinin kararı başvurucu tarafından Mahkemeye sunulmuştur. İnfaz Hâkimliği, kamera kayıtlarının incelendiğini de belirterek başvurucunun üzerine atılı suçu işlemediğine yönelik tespitte bulunmuştur. Bu nedenle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasının iptaline dair kararın mahkumiyet kararı açısından sonuca etkili olduğu, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.

16. Gerekçeli karar incelendiğinde Mahkemenin neden İnfaz Hakimliği ile aksi sonuca ulaştığını gerekçelendirmediği görülmektedir. Mahkeme gerekçeli kararında özetle; infaz hâkimliklerince verilen kararlarda suçun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda olaya ilişkin tüm delillerin ayrıntılı olarak değerlendirilip incelenmediğini, bu hâkimliklerce verilen kararların da maddi ceza hukuku anlamında kesin hüküm teşkil etmediğini belirtmekle yetinmiştir. Başvurucunun atılı suçu işlemediğini ispatlayan maddi vakıaya ilişkin İnfaz Hâkimliği kararının varlığına dair savunması Mahkemece itibar görmemiştir. İnfaz Hakimliği kararının niteliği ve kapsamı göz önüne alındığında Mahkemenin gerekçeli kararında kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmamasını sağlayan, hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşan bir tartışma yapılmamıştır. Başvurucunun ayrı ve açık yanıt verilmesini gerektiren atılı eylemi işlemediğine yönelik İnfaz Hâkimliğinin tespiti bulunduğu iddiası Mahkemece karşılanmamıştır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu, soruşturma evresinde alınan kamera görüntülerine ilişkin 28/12/2018 tarihli bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle rapora itirazlarını sunma imkânı tanınmadığını ileri sürmüştür.

19. Başvurunun bu kısmı, adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmiştir.

20. Ceza davasında ulaşılması hedeflenen temel amaç, maddi gerçeğin adil yargılanma hakkına uygun olarak ortaya çıkarılmasıdır. Çelişmeli yargılama ilkesi, bu amacın gerçekleştirilmesinin en önemli unsurlarındandır. Anılan ilke taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla ceza davalarında mahkemenin kararını etkilemek amacıyla dosyaya sunulan görüş ve delillerden sanığın haberdar olmasına, bunlara karşı etkili bir şekilde karşı çıkmasına fırsat verilmesi gerekir (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 25; Cezair Akgül, B. No: 2014/10634, 26/10/2016, §§ 27-31).

21. Çelişmeli yargılamanın bir amacı da dosyaya bir görüşün/talebin girmesini temin etmekle sınırlı olmayıp onun mahkemece dikkate alınarak bir sonuca ulaşmasını sağlamaktır. Çelişmeli yargılama ilkesi, sanığın aleyhindeki delillerin çelişmeli bir usul ile mahkemeye sunulmasını ve sadece tanık beyanlarının değil diğer delillerin de tartışılmasını gerektirir. Böylelikle sanıklar delilin davayla ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek güvenirliği hususundaki iddialarını ve itirazlarını dile getirebilecektir (Cezair Akgül, § 28).

22. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi ise davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı şartlara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

23. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu konuda değerlendirme yapmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte yargılamada adil yargılama hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine gerektiği ölçüde riayet edilip edilmediği Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır. Anılan ilkeler kapsamında yapılacak incelemede, delillere ilişkin olarak iddia ve savunma makamı arasında oluşturulan dengesizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir. Özellikle sanığın kendisinin elde etme olanağı bulunmayan deliller bakımından yargı makamlarınca savunmaya bunların aksini ortaya koyma hususunda makul imkânların sunulması gerekir (Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 60).

24. Somut olayda 28/12/2018 tarihli bilirkişi raporu soruşturma evresinde Başsavcılık tarafından alınmış ve sonrasında 12/2/2019 tarihinde iddianame tanzim edilmiştir. Mahkeme de ayrıca yargılama konusu olaya ilişkin 18/11/2019 tarihli bilirkişi raporunu tanzim ettirmiştir. Başvurucu kovuşturma evresinde iddianameye ve soruşturma dosyasında bulunan söz konusu rapora erişebilmiş, kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporuyla birlikte diğer sayılan belgelere karşı savunma ve itirazlarını sunma imkânına sahip olmuştur. Aynı zamanda başvurucu yargılama neticesinde hükmolunan mahkûmiyet kararına karşı istinaf kanun yoluna da başvurmuştur. Diğer bir ifade ile başvurucuya bilirkişi raporlarına yönelik itiraz etme fırsatı hem duruşma evresinde hem de istinaf aşamasında tanınmış; başvurucu, raporlarla ilgili karşı argümanları mahkemelere sunma imkânı elde etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun usule ilişkin haklarda diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin bilirkişi raporundan haberdar olup rapora ilişkin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

25. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

26. Başvurucu, haksız olarak mahkûmiyet kararı verildiğini ve suçu işlediğine yönelik oluşan şüphenin Mahkemece aleyhine yorumlandığını ileri sürmüştür. Başvurucunun yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kandıra 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2019/200, K.2019/972) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.