TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MERVE NUR TEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/21108)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Merve Nur TEKİN

Vekili

:

Av. Ahmet Yavuz YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, başvurucunun katıldığı bir gösteride söylenen marşa eşlik etmesi ve slogan atması nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. 2014 yılı Mayıs ayında Diyarbakır'ın Lice ilçesinde, sınır bölgelerindeki karakol inşaatlarını protesto etmek amacıyla eylemler yapılmış; söz konusu gösteriler esnasında aralarında kolluk güçlerinin de olduğu çok sayıda kişi yaralanmış, 7/6/2014 tarihinde R.B ve B.A. hayatını kaybetmiştir.

3. 10/6/2014 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre aynı tarihte Ardahan Öğrencileri Derneğinin Lice'de meydana gelen olayları protesto etmek amacıyla organize ettiği toplantıya, aralarında Barış ve Demokrasi Partisi il teşkilatına mensup şahısların da olduğu yaklaşık yüz kişi katılmıştır. Grup "Her Yer Lice Her Yer Direniş" yazan bir afişle yürüyüş yapmış, gruptan bir kişinin Kürtçe " ...davamız ve şehitlerimiz anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum." şeklindeki sözleri üzerine saygı duruşunda bulunulmuş, akabinde basın açıklaması yapılmıştır. Basın açıklamasında, sınır boyunca yapılan karakol inşaatları ile bu nedenle yapılan protestolarda hayatını kaybeden ve yaralanan katılımcılara dikkat çekilmiş; kolluk güçlerinin sert müdahalede bulunması eleştirilmiş ve durumun takip edileceği ifade edilmiştir. Grup, basın açıklamasından sonra sloganlar atarak tekrar aynı güzergâhta yürümüş ve akabinde kendiliğinden dağılmıştır.

4. 9/7/2014 tarihli Görüntü Tespit Teşhis ve Analiz Tutanağı'na başvurucunun protesto esnasında "PKK Halktır, Halk Burada" şeklinde slogan attığı yazılmıştır. 15/7/2014 tarihli fezlekede ise başvurucunun Türkçesi "Yaşasın Başkan Apo" olan "Biji Serok Apo" şeklinde slogan attığı ifade edilmiştir. Başvurucunun da aralarında olduğu yedi kişi hakkında terör örgütü propagandası yapma suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu ve toplantıya katılan Ü.B., S.Y. ve S.T.nin "Biji Serok Apo" şeklinde, M.Z.T.nin ise "Biji Serok Apo" ve "PKK Halktır, Halk Burada" şeklinde slogan attığı, diğer katılımcı F.Ö.nün PKK/KCK terör örgütünün marşı olan Gerilla Marşı'nı okuttuğu iddiasıyla ceza davası açmıştır. "Biji Serok Apo" şeklinde slogan attığı iddiasıyla yargılanan başvurucu, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca terör örgütü propagandası yapma suçundan 6.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmış; yargılanan diğer şahıslar hakkında verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

5. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında her bir sanık yönünden kabul edilen eylemleri açıklamadan, genel bir değerlendirme yaparak başvurucunun da aralarında olduğu tüm sanıkların terör örgütü lehine slogan attığını ve PKK terör örgütünün marşına iştirak ettiğini kabul etmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Olay tarihinde sanıkların içinde bulunduğu yasadışı grubun Lice ilçesinde meydana gelen olayları protesto etmek amacı ile yürüyüş yaptıkları, yürüyüş esnasında sanıkların terör örgütü lehine slogan attıkları, kürtçe marşlar söyledikleri ve kendilerinden dağıldıkları, gösteri esnasında söylenen kürtçe marş üzerine yapılan bilirkişi incelemesinde marşın terör örgütü PKK'nın marşı olduğunun anlaşıldığı, tüm dosya kapsamında anlaşılmakla;

Her ne kadar sanıklar üzerine atılı suçu işlemediklerinin iddia etmişlerse de, gösteri esnasında yürüyüş yapan grubu başından sonuna kadar kamerayla kayıt altına alındığı, ve yine slogan atan kişilerin fotoğraflarının çekildiği, dosya içerisinde bulunan cd lerden anlaşılması karşısında, sanıkların olay günü açık net bir biçimde terör örgütü lehine slogan attıkları görülmesi ve duyulması karşısında slogan atılmadığına yönelik beyanlarına itibar edilmemiş,

Sanıkların gösteri esnasında söylemiş olduğu kürtçe marşın yaptırılan çözümlemesinde PKK terör örgütünün marşı olduğu anlaşılması ve sanıkların da bu marşa iştirak ettiklerinin tespit edilmesi karşısında da üzerlerine atılı terör örgütü propagandası yapmak suçu işledikleri kanaati hasıl olmuş, suçtan kurtulmaya yönelik tipik savunmaya itibar edilmemiştir."

6. Yargıtay anılan kararı 23/6/2021 tarihinde onamıştır. Başvurucu, nihai hükmü 25/1/2022 tarihinde öğrendikten sonra 11/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Anayasa Mahkemesinin talebi üzerine ilk derece mahkemesi 2/2/2023 tarihindebaşvurucunun cezalandırılmasına esas alınan Görüntü Kayıt Çözüm Tutanaklarını göndermiştir. Mahkeme olay yeri CD'sinde sanıkların attığı sloganların vesloganların anlamlarının Türkçeye çevrilmesi, ayrıca sanıkların topluluk içinde söylediği sloganın marş olup olmadığı yönünde toplulukta söylenen sloganların ve marşın Türkçe anlamlarının açıklandığı bir belge göndermiştir. Tutanaklara göre toplantıda "Biji serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)", "Şehit namırın (Şehitler ölmez)", "Kurdistan goristan ji faşıstan (Kürdistan faşizme mezar olacak)" şeklinde sloganlar atılmış ve Cerxa Şeroşe (Devrim Çarkı) isimli marş söylenmiştir (anılan marşın içeriği için bkz. Meki Katar [GK], B. No: 2015/4916, 3/10/2019, § 12).

II. DEĞERLENDİRME

8. Mahkûmiyet hükmüne esas alınan sloganın belli olmadığını belirten başvurucu, örgüt propagandası niteliğinde olmayan slogan nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ve Anayasa'nın 38. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde ilk olarak ihlal iddiasının kanun yolu şikâyeti kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca başvurucunun "Biji Serok Apo" şeklinde slogan atması nedeniyle verilen adli para cezasının demokratik toplum düzeninde gerekli olup olmadığı değerlendirilirken terörü meşrulaştıran, öven ya da buna teşvik eden sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında görülemeyeceğine yönelik Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınması gerektiği bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

9. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin dayanağı olan 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı kabul edilmiştir. Müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sınırlama sebeplerinden kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.

11. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut şartlarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir (diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 84; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 47; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64; Meki Katar, § 53; Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, § 175; terör örgütünün propagandasını yapma suçunun Türk hukukundaki görünümüne ilişkin tespitler için Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 115-118; terör örgütü propagandası suçunun tanımına ve suçun tespitine yönelik değerlendirmeler için bkz. Ömer Faruk Gergerlioğlu, §§ 155-163, 175; Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri, B. No: 2016/39759, 30/3/2022, § 73; Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 54; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 86)

12. Bunun yanında bir usul güvencesi olan gerekçeli karar hakkının maddi haklara etkisi yönünden de Anayasa Mahkemesi, çok sayıda kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın ilgili maddelerini ihlal edeceğini ifade etmiştir (diğerleri arasından bkz. Ayhan Ölmez ve diğerleri, B. No: 2015/15090, 11/2/2021, § 46; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder, § 60; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53; Atilla Yazar ve diğerleri [GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022, § 127). O hâlde Anayasa Mahkemesince çözümlemesi gereken mesele, yargı mercinin başvurucunun açıkladığı düşüncelerle, kişileri terör suçlarının işlenmesine teşvik ettiğini ya da bunları meşru göstermek niyetinde bulunduğunu ikna edici bir biçimde ortaya koyup koymadığıdır (Candar Şafak Dönmez, § 52). Anılan inceleme, ilk derece mahkemesi tarafından gerekçeli kararda başvurucunun mahkûmiyeti için gösterilen sebeplerle sınırlı olacaktır.

13. İlk derece mahkemesi, terör örgütü lehine sloganlara ve PKK terör örgütünün olduğu kabul edilen bir marşın söylenmesine iştirak ettiği gerekçesiyle başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir. Kararda, bahse konu marşın PKK terör örgütünün marşı olduğu ifade edilmiş ancak marşın içeriğine ve şiddete teşvik edip etmediğine dair hiçbir açıklamada bulunulmamıştır. Ayrıca kararda, başvurucunun hangi ifadesinin terör örgütü propagandasını oluşturduğuna yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle farklı söylemleri nedeniyle yargılanan -ve aralarında başvurucunun da olduğu- şahısların mahkûmiyetlerine esas alınan ifadelerin ne olduğu, başvurucunun hangi ifadelerinin ne surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiği veya övdüğü ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiği anlaşılamamıştır.

14. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, PKK'nın kurucusu olan A.Ö.yü politik bir lider ve toplumsal sorunların demokratik yollarla çözümünde meşru bir aktör olarak ilan eden söylemleri ya da bu nitelikte olmadığı konusunda yargı mercilerince ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konamamış ifadeleri, terör eylemlerinin failini öven ve dolayısıyla terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik eden mesajlar olarak değerlendirmemiştir (Sırrı Süreyya Önder §§ 69-87; Meki Katar, § 58; Zerga ÖztürkB. No: 2015/4556, 9/1/2020, §§ 40-49; anılan ifadelerin terör örgütü propagandası olarak değerlendirildiği kararlar için bkz. M.M.B., B. No: 2015/15088, 8/1/2020, § 58; ayrıca bkz. Baver Mızrak, B. No: 2015/19280, 9/1/2020, §§ 48-53). Ayrıca Anayasa Mahkemesi Cerxa Şeroşe marşının (Devrim Çarkı) bir toplantıda söylenmesini değerlendirdiği Meki Katar kararında; marş vasıtasıyla kamuya aktarılan görüşlerin başkaları açısından değersiz, yararsız, kışkırtıcı veya rahatsız edici görülse bile kişilerin subjektif değerlendirmelerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğünün korumasında olduğunu vurgulamış; öznel değerlendirmeler veya varsayımlarla kişilerin cezalandırılmasının ve düşünce açıklamalarına bu şekilde müdahale edilmesinin temel hakkı ihlal edeceğini ifade etmiştir. Zikredilen kararda bahse konu marş ve sloganın şiddeti yaymasının muhtemel olduğu, bunun hızla yayıldığını doğrulayan ve potansiyel olarak tehlikeli bir etkisi olduğunu gösteren bir delil de gösterilmediği ve şiddeti teşvik edecek nitelikte de olmadığı belirtilmiştir (Meki Katar, §§ 65, 72, 73). Somut olayda da ilk derece mahkemesinin okunan marş ve atılan sloganın bağlamını, göstericilerin davranışlarını irdelemediği, söylemlerin hangi surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiğine veya övdüğüne ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiğine dair bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmıştır.

15. Öte yandan somut olaya konu toplantı uzun süredir devam eden terör olaylarının sona erdirilmesi amacıyla başlatılan, demokratik açılım olarak adlandırılan süreçte yapılmıştır. Olayda gerçekleştirilen basın açıklamasının, atılan sloganların ve okunan marşın iki hafta önce protesto eylemlerinde meydana gelen ve iki kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına neden olan olaya ve kolluk güçlerinin tutumlarına yönelik olduğu, ayrıca başvuruya konu eylemlerde herhangi bir şiddet olayının da yaşanmadığı görülmüştür.

16. Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin başvurucunun mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir.

Yıldız SEFERİNOĞLU ve Ömer ÇINAR bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

18. Başvurucu, ihlalin tespiti ve miktar belirtmeksizin tazminat talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğününİHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU ve Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ardahan Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/119, K.2015/105) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

Mayıs 2014 tarihinde Lice’de gerçekleşen olayları protesto etmek amacı ile 10 Haziran 2014 tarihinde Ardahan Öğrencileri Derneği tarafından organize edilen Başvurucunun da aralarında bulunduğu bir grup “Her Yer Lice Her yer Direniş” sloganı yazan afişle yürüyüş yapmış, toplulukta yer alan bir şahsın “davamız ve şehitlerimiz anısına saygı duruşuna davet ediyorum” sözü üzerine saygı duruşunda bulunulmuş, Kolluk tarafından yapılan görüntü tespit ve teşhis tutanağında Başvurucunun yürüyüş esnasında “PKK Halktır. Halk Burada” şeklinde slogan attığı, yine 15.07.2014 tarihli fezlekede “Biji Serok Apo-Yaşasın Başkan Apo” şeklinde slogan attığı tespitlerine yer verilmiştir. Mahkeme kararında söz konusu sloganlara yer verildiği gibi Başvurucuların da aralarında bulunduğu grup tarafından kürtçe olarak (Gerilla Marşı olarak bilinen) PKK terör örgütünün marşının da okunduğu belirtilerek Başvurucu hakkında adli para cezasına hükmedilmiştir.

Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından Mahkeme kararında marşın içeriğine değinilmediği, Başvurucunun hangi ifadesinin terör örgütü propagandası oluşturduğu,Başvurucunun hangi ifadesinin ne surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiği veya övdüğünün anlaşılamadığı, başvuruya konu eylemlerde herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığı, sonuç olarak mahkumiyetin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgi ve yeterli gerekçe ile açıklayamadığı belirtilerek, Başvurucunun Anayasanın 26. Maddesinde yer alan ifade özgürlüğünü ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.Başvurucunun ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine ilişkin Çoğunluk tarafından ulaşılan sonuca aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz. Şöyle ki;

Mahkeme kararında marşın sözlerine değinilmemiş ise de söz konusu marşın PKK terör örgütü üyelerince söylendiği, Kürdistan’ın PKK terör örgütünün saflarında ölenlerin kanı üzerinde hayat bulduğu ve direnişe çağrıda bulunduğu, terör örgütünün amacı için ölenlerin yüceltildiği maruf bir vakıa olup, Mahkeme kararında söz konusu marşın sözlerine yer verilmemesi veya terörü ne şekilde teşvik ettiğinin açıklanması gerekmemektedir. Somut olayda terör örgütü ve onun sözde liderinin sloganlarla övüldüğü, teröristler için saygı duruşunda bulunulduğu nazara alındığında, yine PKK’nın yıllarca uyguladığı şiddet ve terör kapasitesinin yüksekliği ve halen terörün devam ettiği olgusu da dikkate alındığında, gösteride atılan slogan ve söylenen marşın teröre ve şiddete teşvik eden, terör örgütünü manevi olarak güçlendiren bir mesajın kamuoyu ile paylaşılması niteliğini haiz olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki, PKK’nın insanlığa karşı suç işlediği, devletin PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadele etmesinin bir yükümlülük olduğu nazara alındığında, terör örgütü propagandasının suç olarak düzenlenmesinde devletin diğer suçlara nazaran daha geniş takdir hakkı mevcuttur. Mahkeme hükmünde, Başvurucunun ve diğer sanıkların slogan atma, saygı duruşu ve marşa iştirak edilmesi şeklindeki fillerine ayrıntılı şekilde yer verilmiş olup, söz konusu fiiller terör örgütünün kullandığı yöntemlerin üçüncü kişiler için teşvik edici olarak kabul edilmesi ve terör propagandasının ispatı için yeterlidir.

Nitekim Anayasa Mahkemesi Kadri Pervane Başvurusuna (Başvuru Numarası: 2015/12115, Karar Tarihi: 8/6/2021 ve R.G. Tarih ve Sayı: 30/9/2021 - 31614) ilişkin verdiği kararda“...48. Terörizmin propagandası, şiddetin geçerli ve etkili bir yöntem olduğu görüşünün toplum içinde yayılmasını ve terör eylemlerine neden olan fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak amacını taşır ve bu amaca ulaşmak ancak belirli bir çaba ve zaman harcanması ile mümkün olabilir. Terör örgütlerine aşama aşama önce sempatizan, daha sonra destekçi ve üye olunması sürecinde propagandanın önemli bir işlevi vardır. Üstelik başvuruya konu PKK terör örgütü artık tehlikeliliği bulunmayan veya tehlikeliliği varsayımsal bir örgüt değildir. PKK terör örgütü olayların geçtiği tarihlerde ve hâlen vahim şiddet hareketlerinin planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Dolayısıyla PKK toplum yönünden oldukça yoğun, ciddi ve somut bir tehlike arz etmektedir (Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, § 74). A.Ö. ise bu örgütün kurucusu ve uzun süre yöneticisi olarak örgütün benimsediği şiddet yöntemleri ile ismi özdeşleşmiş bir kişidir…50. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkûmiyetinde Mahkemece değerlendirmeye alınan "Biji PKK, bu yola başkoymuşuz, liderimiz Apo bizim" şeklindeki sözler, özellikle polis raporlarında çözümü yapılan parçadaki tüm sözlerle birlikte değerlendirilmelidir. Cezalandırmaya neden olan söz konusu şarkı (bkz. § 7) bir bütün hâlinde incelendiğinde … terör örgütüne katılımın teşvik edildiği anlaşılmaktadır. Marşta saygı duyulan, değer verilen semboller ve kavramlar kullanılarak PKK terör örgütüne hayranlık duyulmasını sağlamak amaçlanmaktadır.” şeklindeki gerekçesi ile bir şarkının örgüt propagandası sayılabileceğini açıkça kabul etmiştir.

Anayasa Mahkemesi yine Kadri Pervane kararında “..51…Anayasa Mahkemesi, isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK terör örgütünü veya A.Ö.yü bu bağlamda övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı kanaatindedir. 52. Başvurucu, bir halk otobüsü şoförü olup otobüse binen sayısız kişinin söz konusu şarkıdan haberdar olmasına neden olmuştur. Bu yolla başvurucu, toplumsal sorunların çözümünde her tür siyasal yöntemi reddeden ve terör yöntemlerini tek ve geçerli bir yöntem olarak benimseyen PKK, A.Ö. ve takipçilerini överek, başkalarına benimsetmeye çalışarak insanları cesaretlendirmeye, halkın örgüte olan sempatisini artırmaya ve giderek aktif desteğini sağlamaya olanak sağlamıştır.…57.Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında -derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- ilk derece mahkemesinin başvurucunun cezalandırılmasını gerekçelendirmek için sunduğu nedenler bu tür bir mahkûmiyeti haklı göstermek için ilgili ve yeterlidir….” gerekçelerine yer vererek, Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olduğu, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Somut olayımızda da Başvurucu’nun terör örgütü ve sözde lideri lehine slogan attığı, saygı duruşunda bulunduğu ve terör örgütü ile özdeşleşen Marşa eşlik ettiği nazara alındığında isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK terör örgütünü veya A.Ö.yü övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı ve Sayın Mahkemenin Kadri Pervane içtihadından ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki, Başvurucu hakkında hapis cezası değil daha hafif bir yaptırım olan adli para cezası uygulanmış olup, söz konusu ceza Başvurucunun işlediği fiil ile orantılıdır. Bu nedenlerle Başvurucunun cezalandırılması zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olup, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kanaatinde olduğumuzdan, Başvurucunun Anayasanın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Üye

Yıldız SEFERİNOĞLU

Üye

Ömer ÇINAR