TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

REŞİT DURGUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/75342)

 

Karar Tarihi: 20/11/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Reşit DURGUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kanun hükümleri yanlış yorumlanarak koşullu salıverilme süresinin hatalı hesaplanması ve hapis cezasından mahsup edilmesi gereken sürelerin eksik hesaplandığına ilişkin itirazların değerlendirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 21/3/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve 27/3/2017 tarihinde tutuklanmıştır.

3. Başsavcılığın başvurucu hakkında anılan suçtan düzenlediği 30/3/2017 tarihli iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmüştür.

4. Başvurucu, Mahkemenin 2/6/2017 tarihli kararı ile serbest bırakılmıştır.

5. Mahkeme 28/6/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir. Hükmün ilgili kısmı şöyledir:

"...sanığın silahlı FETÖ Terör Örgütüne Üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği sabit olmakla eylemine uyan TCK'nın 314/3 ve TCK'nın 220/7 maddesi yollamasıyla TCK'nın 314/2 maddesi gereğince suçun sebep ve saikleri, suçun işleniş şekli, zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak takdiren 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Yasal şartları oluştuğundan sanığın cezasından 5237 sayılı TCK'nın 220/7 maddesi gereğince yapılan yardımın niteliği ve miktarı nazara alınarak takdiren 2/3 oranında indirim yapılarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığa yüklenen suçun terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması nedeniyle 3713 sayılı Yasa'nın 5/1. maddesi gereğince 1/2 oranında artış yapılarak 1 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın yargılama sürecindeki davranışları lehine takdiri hafifletici neden kabul edilerek cezasından TCK'nın 62/1’inci maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılarak 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

...

Sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 58/9. maddesi yönüyle yasal şartları oluşmadığından uygulanmasına yer olmadığına,

Sanığın şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirmiş olduğu sürelerin TCK’nın 63/1 maddesi gereğince cezasından mahsubuna, [karar verildi.]"

6. Söz konusu hüküm, başvurucunun istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddi ile 12/4/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Hükmün kesinleşmesi sonrasında başvurucu hapis cezasının infazı kapsamında 8/7/2019 tarihinde ceza infaz kurumuna alınmıştır.

7. Başvurucu 24/10/2019 tarihinde Mahkemeye başvurarak 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun gereğince temyiz yoluna başvurma imkânının tanındığı gerekçesiyle infazın durdurulmasını talep etmiştir. Mahkeme 24/10/2019 tarihli ek kararıyla başvurucu hakkındaki hükmün infazının durdurulmasına karar vermiştir.

8. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 16/2/2022 tarihinde temyiz kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

9. Başsavcılık başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının infazına başlamış ve başvurucu 15/4/2022 tarihinde ceza infaz kurumuna yerleştirilmiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen müddetnameye göre başvurucunun koşullu salıverilme tarihi 5/5/2023, hak ederek tahliye tarihi ise 10/11/2023'tür. Müddetnamede infaz türü olarak 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107. maddesinin (4) numaralı fıkrası belirtilmiştir.

10. Müddetnamede ayrıca hapis cezasından mahsup edilecek sürelere ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Buna göre başvurucunun 21/3/2017-27/3/2017 tarihleri arasında gözaltında kaldığı 6 gün, 27/3/2017-2/6/2017 tarihleri arasında tutuklu kaldığı 67 gün ve 8/7/2019-24/10/2019 tarihleri arasında ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunduğu 108 gün olmak üzere toplam 181 günlük süre, hapis cezasından mahsup edilecektir.

11. Söz konusu müddetname başvurucuya 25/4/2022 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, müddetnameye Malatya İnfaz Hâkimliği (Hâkimlik) nezdinde 26/4/2022 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu; öncelikle müddetnamenin iki gün eksik düzenlendiğini iddia etmiştir. Ayrıca terör örgütü üyeliğinden ceza almamasına rağmen koşullu salıverilme süresinin belirlenmesinde 2/3 yerine 3/4 oranının esas alındığını ileri sürmüştür.

12. Hâkimlik 28/4/2022 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Anılan kararda başvurucunun mahkûm edildiği suçun 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 3. maddesi gereğince terör suçu olduğu ve bu suç için öngörülen koşullu salıverilme oranının aynı Kanun'un 17. maddesi gereğince 3/4 olduğu belirtilmiştir.

13. Başvurucu, Hâkimlik kararına 24/5/2022 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde, tutuklu ve hükümlü olarak geçirdiği sürelerin eksik hesaplandığı iddiasının değerlendirilmediğini ve mahkûmiyet kararına konu suçun hatalı olarak 3713 sayılı Kanun kapsamında kabul edildiğini ileri sürmüştür. İtiraz mercii, 6/6/2022 tarihinde infaza konu suçun terör suçu olması nedeniyle koşullu salıverme süresinin hesabında bir hata olmadığı gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.

14. Başvurucu, itirazın reddi kararını 10/6/2022 tarihinde öğrendikten sonra 8/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Komisyon, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendi şöyledir:

"Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır."

17. 5237 sayılı Kanun'un "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin eylem tarihinde yürürlükteki hâli şöyledir:

"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

 (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

 (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

 (5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

 (6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.

 (7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.

 (8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

18. 5237 sayılı Kanun'un "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesi eylem tarihinde yürürlükteki hâli şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır."

19. 3713 sayılı Kanun'un "Terör suçlusu" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:

"Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.

Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır."

20. 3713 sayılı Kanun'un "Terör suçları" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"(Değişik: 29/6/2006-5532/2 md.) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır."

21. 3713 sayılı Kanun'un "Koşullu salıverilme" kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(Değişik: 29/6/2006-5532/12 md.) Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır. (Ek cümle:14/4/2020-7242/65 md.) Ancak, süreli hapis cezaları bakımından düzenlenen koşullu salıverilme oranı, dörtte üç olarak uygulanır..."

22. 5275 sayılı Kanun'un "Koşullu salıverilme" kenar başlıklı 107. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümle:14/4/2020-7242/48 md.) Koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından ise tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır."

B. Yargıtay Kararları

23. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 1/12/2023 tarihli ve E.2023/5799; K.2023/7382 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"7. Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220 inci maddesinin yedinci fıkrası ve 314 ncü maddenin üçüncü fıkrası delaleti ile 324 ncü maddenin ikinci, 220 nci maddenin yedinci fıkrası ve 3713 sayılı Kanun’un 5 inci ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62 nci maddeleri uyarınca 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve verilen bu karar kesinleşmiştir.

8. Kesinleşen 1 yıl 13 ay hapis cezasının infazı amacıyla 15.03.2021 tarihinde ceza infaz kurumuna alınan hükümlü hakkında düzenlenen 15.03.2021 tarihli müddetnameye göre, cezasından3713 sayılı Kanun’un 17 nci maddesi uyarınca ¼ oranında indirim yapılmak suretiyle, şartla tahliye tarihinin 02.1.2022, bihakkın tahliye tarihinin ise 09.04.2023 olarak belirlendiği görülmüştür.

9. Hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım eden sanık hakkında verilen cezanın 3713 sayılı Kanun'un 17 nci maddesinin birinci fıkrası delaleti ile 5275 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince infaz edilmesi gerekmekte olup, 3713 sayılı Kanun’un 17 nci maddesinin birinci fıkrasına 7242 sayılı Kanun’un 65 inci maddesi ile eklenen ek cümle dikkate alındığında, 7242 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi ile yapılan değişiklik ile terör suçundan mahkum olan yetişkin hükümlülerin şartla tahliyeden yararlanabilmeleri için ceza infaz kurumunda geçirmeleri gereken süre açısından lehe ya da aleyhe bir değişiklik yapılmamış olup, değişiklik öncesi ve sonrası duruma göreletişkin hükümlünün cezasının ¾ nü ceza infaz kurumunda iyi halli olarak infaz etmesi durumunda şartla tahliyeden yararlanmaya hak kazanabileceği gözetilmelidir.

10. Somut olayda, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanun’un 17 nci maddesinin birinci fıkrasınca atıf yapılan, 5275 sayılı Kanun’un 107 nci maddesinin dördüncü fıkrasındaki 7242 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi düzenleme dikkate alınmaksızın, hükümlü hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58 inci maddesinin 9 uncu fıkrasının uygulanmadığından bahisle hükümlünün müddetnameye yaptığın itirazın kabulü ile 5275 sayılı Kanun’un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 1/3 oranında indirim yapılmak suretiyle düzenlenecek müddetnameye göre infazın yapılması gerektiğine ilişkin İnfaz Hakimliğince verilen karara karşı Cumhuriyet savcılığınca yapılan itirazın kabulü yerine reddine dair itiraz merciince verilen karar Kanun’a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi açıklanan bu sebeple yerinde görülmüştür."

24. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15/2/2021 tarihli ve E.2019/1078; K.2021/1330 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/01/2018 tarihli ve 2017/2634 esas, 2018/16 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, ancak örgüt mensubu suçlu hakkında uygulanabilen ve 5237 sayılı Kanun'un 6/1-j maddesinde tanımlanıp tahdidi olarak sayılan; suç örgütü kuran, yöneten, örgüte katılan/üye olan veya örgüt adına suç işleyenlerden olmadığı için örgüt mensubu sayılmayan, hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden sanık hakkında verilen cezanın 3713 sayılı Kanun'un 17/1. maddesi delaleti ile 5275 sayılı Kanunun 107/4 ve 108. maddeleri gereğince infaz edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne kararverilmesinde isabet görülmediğinden bahisle [...] Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2018 tarihli [...] kararının 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA [karar verildi.]"

25. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2018 tarihli ve E.2017/2634; K.2018/16 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Ancak örgüt mensubu suçlu hakkında uygulanabilen ve 5237 sayılı TCK'nın 6/1-j maddesinde tanımlanıp tahdidi olarak sayılan; suç örgütü kuran, yöneten, örgüte katılan/üye olan veya örgüt adına suç işleyenlerden olmadığı için örgüt mensubu sayılmayan, hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden sanık hakkında verilen cezanın 3713 sayılı Kanunun 17/1. maddesi delaleti ile 5275 sayılı Kanunun 107/4 ve 108. maddeleri gereğince infaz edilmesi gerekmekte ise de şartları oluşmadığı halde TCK'nın 58/9. maddesinin tatbik edilmesi [bozmayı gerektirmiştir.]

III. DEĞERLENDİRME

26. Başvurucu, başvuru formunda özetle;

i. Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan hapis cezasına mahkûm edildiğini, örgüt üyesi olmamasına rağmen hakkında düzenlenen müddetnamede koşullu salıverilme süresinin örgüt üyeleri ile aynı olacak şekildebelirlendiğini, anılan sürenin belirlenmesinde 2/3 yerine 3/4 oranının esas alındığını ve müddetnameye yaptığı itirazın gerekçesiz şekilde reddedildiğini,

ii. Hakkında düzenlenen müddetnamede mahsup edilmesi gereken sürenin iki gün eksik hesaplandığını, müddetnameye bu hususta yaptığı itirazın Hâkimlik ve itiraz mercii tarafından herhangi bir şekilde değerlendirilmediğini beyan ederek adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde esasa ilişkin olarak Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamda yapılması uygun görülmüştür.

A. Koşullu Salıverilme Süresinin Hatalı Hesaplanması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek kaydıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

30. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ilk istisnası "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan suç şüphesine bağlı tutma kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı ifade etmektedir (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33).

31. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Ancak Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bir kimsenin mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40; Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017 § 32; Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018 § 33).

32. Başvurucunun şikâyetinin özü, terör örgütü üyesi olmadığı mahkeme kararıyla tespit edilmesine rağmen hakkında terör örgütü üyelerinin tabi olduğu infaz rejiminin uygulandığı iddiasına ilişkindir. Bu nedenle başvuruya konu hukuki meselenin çözümünde belirleyici olan husus başvurucunun mahkûmiyetine esas alınan terör örgütüne yardım etme suçunun 3713 sayılı Kanun kapsamına dâhil olup olmadığıdır. 3713 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır (bkz. § 19). Yine aynı Kanun'un 3. maddesi ile 5237 sayılı Kanun'un -diğerlerinin yanı sıra- 314. maddesinde düzenlenen suçlar da terör suçları olarak kabul edilmiştir (bkz. § 20).

33. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Bu kararda sevk maddeleri olarak 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile aynı Kanun'un 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası gösterilmiştir. Kanun'un 314. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler silahlı örgüte üye olma suçu yönünden de aynen uygulanacaktır. Kanun'un silahlı örgüt kenar başlıklı 314. maddesinde silahlı terör örgütüne yardım etme suçu ayrıca düzenlenmemiş ancak suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun düzenlendiği 220. maddeye açıkça atıf yapılmıştır. Anılan Kanun'un 220. maddesinin (7) numaralı fıkrasında ise örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçu düzenlenmiştir. Dolayısıyla mahkûmiyet hükmünün Kanun'un 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası ile birlikte silahlı örgütün düzenlendiği 314. maddesinin (3) numaralı fıkrasına dayandığı görülmektedir. Dahası gerekçeli karar içeriğinden başvurucuya isnat edilen suçun terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiğinin kabul edildiği açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

34. Başvurucunun 15/4/2022 tarihli müddetnameye yaptığı itiraz, Hâkimlik tarafından mahkûmiyete esas suçun 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesi gereğince terör suçu olduğu ve bu suç için öngörülen koşullu salıverilme oranının aynı Kanun'un 17. maddesi gereğince 3/4 olarak belirlendiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Somut olayda gerek mahkûmiyet kararı veren Mahkeme gerekse müddetnameye itirazı reddeden Hâkimlik tarafından silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun 3713 sayılı Kanun kapsamında değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay içtihadı da anılan suçun 3713 sayılı Kanun kapsamında yer aldığı ve bu nedenle koşullu salıverilme süresinin tespitinde aynı Kanun'un 17. maddesi uyarınca3/4 oranının esas alınması gerektiği yönündedir (bkz. §§ 23-25).

35. Sonuç olarak yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında mahkemelerce başvurucu hakkında hapis cezalarının infazına ilişkin olarak verilen kararın mevzuat hükümleri ve yargısal içtihatlarla uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. İnfaz Hâkimliği ve itiraz mercii kararlarında ilgili ve yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Bu bağlamda başvurucunun cezasının infazının kapsamı, kanun maddeleri gözetilerek herhangi bir keyfîliğe meydan vermeden belirlenmiştir. Belirtilen bu hususlar doğrultusunda başvurucunun hukuk sistemince belirlenen çerçevede hürriyetinden yoksun kalmasının hukuki bir temelinin bulunduğu anlaşıldığından başvurucunun iddialarına ilişkin açık bir ihlal olmadığı sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mahsup Edilecek Sürenin Eksik Hesaplanması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olaylarda bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır.

38. İhlal iddiasına ilişkin delilleri sunma ve temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği, dolayısıyla iddiaların temellendirilmediği durumlarda kabul edilemezlik kararı verilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021).

39. Başsavcılık tarafından düzenlenen müddetnameden başvurucunun tutuklu ve hükümlü olarak ceza infaz kurumunda kaldığı sürenin takvim gün sayısı olarak değil ceza infaz kurumunda geçirilen 24 saatlik dilimler esas alınarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Ancak hapis cezasından mahsup edilmesi gereken sürenin iki gün eksik hesaplandığını ileri süren başvurucu, hesap hatasının ne şekilde yapıldığına dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Başvurucu, mahsuba konu sürenin hatalı hesaplandığını somut olgularla ortaya koyamamış ve ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu nedenle söz konusu iddianın temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Koşullu salıverilme süresinin hatalı hesaplanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahsup edilecek sürenin eksik hesaplanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.