CMK’nın “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223 maddesinin 9. fıkrasına göre; “Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez” denilmektedir.
Ancak derhal beraat kararı nedir? Derhal beraat kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/13923 E., 2023/2964 K. 08.05.2023 tarihli kararı ile de ayrıca ve açıkça tanımlanmıştır.
“2. Sanığa yüklenen suçun yasa maddesinde öngörülen cezasının türü ve üst sınırı itibariyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66 ncı maddesinin birinci fıkrası (e) bendinde belirlenen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının, bozma öncesi verilen ve zamanaşımını kesen son işlem olan 26.09.2013 tarihli mahkumiyet kararından temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ise de, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer alan “Derhal beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez” şeklindeki düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, madde hükmünde belirtilen “derhâl” kavramının dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; AİHS’nin 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ve 38 inci maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilâve bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan…” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yâni, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1-Yüklenen fiilin Kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2-Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5-Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir.
Önemli olan beraat kararının derhâl verilebilecek olmasıdır.
Derhâl yâni yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma”, “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.” [1]Şeklinde ifade edilmektedir.
Ayrıca aynı kararda şu ifadelerle de ceza hukukunun temel mantığı ve felsefesine uygun olarak “5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin âmir hükmü uyarınca; dava zamanaşımı süresi dolmasaydı, davanın esasına girip, işbu kararı bozmamız gerekirdi diyorsak artık; sırf yargılama dava zamanaşımı süresi içinde sonuçlandırılamadı, diye davayı düşüremeyiz, yâni sanığı lekelenmiş durumda bırakamayız.” [2]denilmektedir.
Takibi şikâyete bağlı suçlar için ayrı bir parantez açmak gerekirse ise; şikâyetten vazgeçme halinde sanığın vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorulmalı, sonuca göre yargılama yapılmalıdır.
5237 sayılı TCK'nın,73. maddesinin 4 ve 6. fıkralarında:
“(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.” hükümleri düzenlenmiştir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/217 E., 2016/8619 K. 25.04.2016 tarihli kararında “Yukarıda yer verilen yasal mevzuat ve açıklamalardan, kanunda aksi yazılı olmadıkça, şikayetten vazgeçmenin iki taraflı bir hukuki işlem olup, sanığın şikayetten vazgeçmeyi kabul etmemesi halinde hukuki değerinin olmayacağının anlaşılması, somut olayda da, mağdur Hüseyin Ateş'in şikayetten vazgeçtiğini açıklaması ve sanık ...'nun da şikayetten vazgeçmeyi kabul etmemesi karşısında; sanığın şikayetten vazgeçmeyi kabul etmemesi nedeniyle, hukuken geçerli bir vazgeçme söz konusu olmadığından, toplanan delillere göre suçun sübut bulması dolayısıyla sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” [3]şeklindeki ifadelerle söz konusu hususu açıklamıştır.
Hukukun temel ilkeleri çerçevesinde düşünüldüğü takdirde de sanığın daha lehine olacak bir durum yani beraat hükmü verilebilecekken düşme, ceza verilmesine yer olmadığı vd. kararların verilmemesi gerekmektedir.
Av. Ahmet Muhammed Furkan DOĞAN
-------------
[1] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/13923 E., 2023/2964 K. 08.05.2023 tarihli kararı
[2] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/13923 E., 2023/2964 K. 08.05.2023 tarihli kararı
[3] Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/217 E., 2016/8619 K. 25.04.2016 tarihli kararı