TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞUR BEKAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/36239)

 

Karar Tarihi: 22/5/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Uğur BEKAR

Vekili

:

Av. Selin KASACI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1971 doğumlu olup 2014 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığında (asıl işveren/THY) hizmet alım sözleşmesi kapsamında iş gören özel bir şirkette belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Başvurucu, iş sözleşmesinin feshedildiği sırada güvenlik koordinatörü olarak çalışmaktadır.

3. 26/5/2017 tarihinde alt işveren tarafından başvurucunun iş sözleşmesi sözlü olarak feshedilmiştir. Dosyadaki bilgilere göre başvurucun iş sözleşmesi Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile devlet büyükleri ve devletin resmî makam ve görevlileriyle ilgili yazılı ve görsel sosyal medya paylaşımları nedeniyle feshedilmiştir. Ancak gerek bireysel başvuru formu ile ekindeki belgelerden gerekse ilk derece mahkemesi ve istinaf kararlarından feshe konu sosyal medya paylaşımlarının neler olduğu anlaşılamamıştır.

4. Başvurucu; fesih işleminin haksız ve geçersiz olduğunu belirterek işveren aleyhine işe iade talebiyle tespit davası açmıştır. Davanın görüldüğü Bakırköy 32. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 11/10/2018 tarihinde davanın kabulüyle başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Gerekçeli kararında İş Mahkemesi; işverenin başvurucunun iş sözleşmesini 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname gereğince haklı nedenle feshettiğini tespit ettikten sonra dosyaya celbedilen İl Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının cevabi yazıları dikkate alındığında başvurucunun işverenin savunmasına konu olan durum ve eylemlerle ilgisinin ortaya konulamadığını, bu yönde dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığını, dolayısıyla işverenin üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediğini belirtmiştir. Devamında Mahkeme; başvurucu hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/83158 Soruşturma sayılı kararı ile feshe konu yapılan eylem yönünden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiğini, bu kararın da başvurucunun iddiasını destekler nitelikte olduğunu belirterek tüm bu nedenlerle feshin geçerli olmadığı kanaatine varmıştır.

5. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi/Daire) 14/11/2019 tarihinde eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği gerekçesiyle İş Mahkemesi tarafından verilen kararın ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

6. Yeniden yargılama sonucu İş Mahkemesi 14/7/2020 tarihinde davanın kabulüyle başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme; davaya konu eyleme yönelik ilgili yerlere yazıların yazıldığını, gelen bilgi ve belgelerden, başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği yahut yöneticiliğiyle ilgili herhangi bir soruşturma veya kovuşturmanın bulunmadığını, yapılan araştırma neticesinde somut bir bilgi ve bulguya rastlanmadığını belirtmiştir. Devamında Mahkeme, feshin geçerli nedene dayanmadığı ve şüphe feshi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varmıştır.

7. Kararın yeniden istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 23/6/2021 tarihinde İş Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme; başvurucunun işveren tarafından dosyaya sunulan sosyal medya paylaşımlarının incelendiğini, paylaşımların eleştiri sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini ancak işverenin, ticari hayatında özel sektörden veya kamu sektöründen işler alan ve ticari hayatını devam ettiren bir şirket olduğunu, paylaşımların işveren Şirketin ticari ilişkilerini ve itibarını zedeleyebilecek nitelikte olduğunu, başvurucu ile çalışmasının Şirketten beklenemeyeceğini belirterek feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır.

8. Başvurucu, nihai kararı 9/7/2021 tarihinde öğrendikten sonra 6/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; öncelikle 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nda öngörülen fesih usullerine uyulmadığını, feshin sözlü olarak bildirildiğini, yalnızca bu hâliyle feshin geçersiz olduğunu ancak mahkemelerce bu hususta inceleme yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu devamında sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu paylaşımların feshe esas alınamayacağını, paylaşımların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını ve iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı, çalışma hakkı ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

11. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının göz önüne alınması gerektiği belirtilmiştir.

12. Başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık, iş sözleşmesinin sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek feshedilmesine ilişkindir. Bu kapsamda ifade özgürlüğüne yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her durumda mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda ifade özgürlüğüne keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de bu hakkın korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da ifade özgürlüğünün güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 45,46). Ancak hemen belirtmek gerekir ki devletin ister pozitif isterse de negatif yükümlülükleri söz konusu olsun uygulanacak ilkeler de çoğunlukla önemli ölçüde benzeşmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 70).

15. Bu aşamada somut olayda Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi üzerine etkili bir yargısal sistem kurup işleterek çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurmak suretiyle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmekte başarılı olup olmadığını belirlemektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Volkan Çakır, B. No: 2017/35488, 7/4/2021, § 28; Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 50, 51; Kasım Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2019/33243, 4/7/2022, §§32, 33).

16. 4857 sayılı Kanun'un 18. maddesinde belirsiz süreli iş sözleşmelerinin işveren tarafından sona erdirilmesinde geçerli bir sebep bildirme zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu hükümde, geçerli sebeplerin neler olabileceği madde metninde sayılmıştır. İşveren tarafından iş sözleşmesinin feshi için ya işçinin yeterliliği ve davranışlarından kaynaklanan ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebin işveren tarafından gösterilmesi gerekmektedir. Hükmün gerekçesinde de işbu hüküm gereği iş sözleşmesinin feshi için işçinin davranışlarının iş görme borcunu ciddi biçimde olumsuz etkilemesi, iş görme borcunu gerektiği biçimde yerine getirmesine imkân vermemesi, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından makul ölçülerde beklenememesi gerektiği ifade edilmiştir. Hükme göre bir davranış ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması hâlinde geçerli sebep sayılabilir. İşçinin davranışlarının işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine olumsuz bir etkisi yoksa bu davranışların iş sözleşmesinin feshinde geçerli bir sebep olarak gösterilmesi mümkün değildir (Ayhan deniz ve diğerleri [GK], B. No: 2019/10975, 14/6/2023, § 42).

17. Başvurucunun feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle açtığı davada davanın reddine karar veren Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucunun sosyal medya hesabında paylaşımda bulunmasını feshin geçerli nedene dayandığının kabulünde yeterli görerek başvurucunun talebini reddetmiş ise de kararda soyut ve genel ifadeler kullanıldığı görülmüştür. Söz konusu paylaşımlara yer verilmediği gibi, paylaşımların hangi sebeple iş yerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz olarak etkilediğine ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin kararında başvurucunun paylaşımlarının işverenin ticari itibarını zedelediği, bu nedenle başvurucuyla işveren arasındaki güven ilişkisinin ortadan kalktığı soyut olarak belirtilmekle yetinilmiş, işçiye somut olarak hangi sözleşme yükümlülüğünün yüklendiği ve işçinin, hangi paylaşımın hangi gerekçeyle hangi somut sözleşme yükümlülüğünü ihlal ettiği eksiksiz olarak tespit edilmemiş, işverenin zarar gören işletme menfaatlerinin neler olduğu da sosyal medya paylaşımlarıyla bağlantılı olarak açıklanmamıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kasım Çiftçi ve diğerleri, § 34) .

18. İlgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmadan uygulanan işten çıkarma yaptırımının amaçlanan hedeflere ulaşmak için son derece ağır olduğu hususunda şüphe yoktur (benzer yönde bkz. Volkan Çakır, § 39; Kasım Çiftçi ve diğerleri, § 36). Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında yargı mercilerince ifade özgürlüğüne ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı görülmektedir.

19. Açıklanan gerekçelerle anayasal güvencelerin korunması açısından devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. Ayrıca ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesine iletilmesi için Bakırköy 32. İş Mahkemesine (E.2019/559, K.2020/353) GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 TL başvurucu harcı ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TLmanevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.