TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÜNVER KARAGÜLMEZ BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2021/47525)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Ünver KARAGÜLMEZ

Vekili

:

Av. Burak AKIN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın dosya üzerinden değerlendirilmesi üzerine açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/7/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başlatılan bir soruşturma kapsamında 5/2/2019 tarihinde gözaltına alınmış; 6/2/2019 tarihinde ise kasten öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanmıştır.

7. Soruşturma evresinde başvurucunun tutukluluk incelemeleri 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 108. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucu ve/veya müdafii dinlenilmek suretiyle en geç otuz günde içinde yapılmış ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

8. Başvurucu hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan görülen yargılamada, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 4/2/2020 tarihinde yaptığı duruşma hazırlığı işlemlerinde tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, tutukluluk durumunun 3/3/2020 tarihinde dosya üzerinden incelenmesine ve ilk duruşmanın 2/4/2020 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.

9. Başvurucunun tutukluluk incelemesi alınan karar gereğince 3/3/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılmış ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

10. Mahkeme, ilk duruşma günü olarak belirlediği 2/4/2020 tarihinde dosyayı tarafların yokluğunda resen ele alarak salgın hastalık nedeniyle alınan tedbirler kapsamında duruşmanın 16/6/2020 tarihine ertelenmesine, başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ve tutukluluk incelemesinin 30/4/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılmasına, bu tarihte de tutukluğun devamına karar verilmesi halinde ise 29/5/2020 tarihinde yine dosya üzerinden yapılmasına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun 19/3/2020 ve 30/3/2020 tarihli tahliye taleplerini de reddetmiştir.

11. Mahkemenin 2/4/2020 tarihli tutukluluk hâlinin devamı kararına başvurucunun yaptığı itiraz İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dosya üzerinden incelenerek 14/4/2020 tarihli kararla reddedilmiştir.

12. Mahkeme daha önce alınan karar gereği başvurucunun tutukluluk durumunu 30/4/2020 ve 29/5/2020 tarihlerinde dosya üzerinden inceleyerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu kararlara yaptığı itirazlar da İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dosya üzerinden incelenerek 15/5/2020 ve 15/6/2020 tarihli kararlarla reddedilmiştir.

13. Başvurucu bu karardan sonra 1/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş ve başvurucunun tutukluluk incelemeleri ile bu incelemeler sonucunda verilen kararlara yaptığı itirazların hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın değerlendirilmesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası yolunu tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Ünver Karagülmez, B. No: 2020/15818, 11/5/2022).

14. Mahkemenin 16/6/2020 tarihinde yaptığı ilk duruşmaya başvurucunun müdafii bizzat, başvurucu ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla katılarak davanın esasına ve tutukluluğa ilişkin savunmalarını ileri sürmüştür. Mahkeme, duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

15. Mahkeme 29/9/2020 tarihli üçüncü duruşmada başvurucunun kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. İstinaf kanun yolu incelemesinde başvurucunun neticeten 10 yıl 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ve karar 10/3/2022 tarihinde Yargıtay tarafından onanmıştır.

16. Başvurucu ayrıca tutukluluk hâlinin uzun süre mahkeme önüne çıkarılmaksızın devam ettirildiği gerekçesiyle 29/7/2020 tarihinde İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat davası açmıştır. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

17. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 19/11/2020 tarihinde "Korona virüs (Covid 19) sebebiyle alınan tedbirler, İstanbul Adliyesinde mahkemelerin derdest dosya sayısının çokluğu, buna bağlı olarak iş yükünün ağırlığı hususları birlikte değerlendirildiğinde yargılamada geçen sürenin makul olduğu, davacının yargılandığı dosyada yargılamaya ilişkin tutukluluğun devamı ve itirazların değerlendirilmesine ilişkin tutanaklar ve ekleri incelenmesinde mahkemece yapılan iş ve işlemlerde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

18. Başvurucunun istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi tarafından 16/6/2021 tarihinde esastan kesin olarak reddedilmiştir.

19. Başvurucu, nihai kararı 22/6/2021 tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve 8/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 5271 sayılı Kanun'un "Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.

(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.

(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir."

21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 12/6/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin beş ayı aşan süre boyunca dosya üzerinden değerlendirildiğini, 3/1/2020 tarihinde Mahkemece ilk duruşmanın yapıldığı bu tarihten 16/6/2020 tarihine kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın tutukluluk durumunun dosya üzerinden incelenerek devam ettirildiğini, HSK'nın kararıyla salgın hastalık sürecinde 5271 sayılı Kanun gereğince yapılacak tutukluluk incelemelerinin SEGBİS aracılığıyla yapılması gerektiğinin belirtildiğini, bu iddiayla açtığı tazminat davasının salgın hastalık nedeniyle alınan tedbirler ve iş durumu gerekçeleriyle iddiaya konu sürenin makul olduğu değerlendirilerek haksız şekilde reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; Ağır Ceza Mahkemesinin ilgili ve yeterli gerekçeyle davayı reddettiği, açıkça keyfî bir şekilde davrandığına işaret eden bir husus olmadığı belirtilerek iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Başvuruya konu iddianın esası bakımından Bakanlık, başvurucunun 5 ay 13 gün süreyle hakim önüne çıkarılmadığını, söz konusu tarihler arasında hâkim önüne çıkarılamamasının sebebinin COVID-19 pandemisi olduğunu, başvurucunun ve adli personelin sağlığının korunmasına, bireylerin birbirleriyle temaslarının asgariye indirilmesine ilişkin alınan tedbir kararları kapsamında başvurucu hakkında yapılması öngörülen tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapıldığını, dosya üzerinden inceleme yapılmasının acil bir sosyal ihtiyacı karşılamak adına alınan bir tedbir olduğunu ifade ederek bu hususların yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

25. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci ve dokuzuncu fıkraları şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.

 (Değişik: 3/10/2001-4709/4 md.) Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin

 uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

26. Başvurucunun iddialarının özü, uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesi olduğundan şikâyetin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Anayasa Mahkemesi inceleme konusu olan, uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetine ilişkin olarak Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018) kararında yaptığı incelemede, Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359) ve Erdal Tercan (aynı kararda bkz. §§ 229-251) kararlarına değindikten sonra anılan kararlardan farklı olarak başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olduğunu, bu nedenle verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını ve serbest kalmasını sağlamayacağını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu bağlamda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği değerlendirmesini yapmış ve ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 164-167).

28. Somut olayda başvurucu 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat davası açmıştır. Dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

i. İnceleme Yöntemi Yönünden

29. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci ve üçüncü fıkralarında özgürlüğün kısıtlanabileceği durumlar sayılmış, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ise hürriyetinden yoksun kalan kişilere tanınan güvencelere yer verilmiştir.

30. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 44).

31. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Safkan Aydoğdu, § 45).

32. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının yargı mercilerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Öte yandan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu yargı mercileri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 46, 47).

ii. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapılmasına İlişkin İddia Yönünden

33. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).

34. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması, tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 66; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 267; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333).

35. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73). Yine de, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin tutulma hâlinin devam edip etmeyeceğine ilişkin incelemenin çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak ve kişinin dinlenilmesi suretiyle makul aralıklarla yapılması gerekir (Mehmet Haberal, § 124).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun açtığı tazminat davasını reddetmiştir. Dolayısıyla somut olayda yargılama makamlarınca başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırılık oluşturduğu yönünde bir tespitte bulunulmamıştır.

37. Bu durumda başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekmektedir.

38. Başvurucu, tutukluluk incelemesinin duruşmalı olarak ve müdafii dinlenilmek suretiyle yapıldığı 3/1/2020 tarihinden 5 ay 13 gün sonra 16/6/2020 tarihinde mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur.

39. Ağır Ceza Mahkemesi "...Covid 19 sebebiyle alınan tedbirler, İstanbul Adliyesinde mahkemelerin derdest dosya sayısının çokluğu, buna bağlı olarak iş yükünün ağırlığı hususları birlikte değerlendirildiğinde yargılamada geçen sürenin makul olduğu..." gerekçesiyle başvurucunun tazminat talebini reddetmiştir.

40. Bu durumda olağanüstü hâl dönemi dışındaki bir dönemde, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanmış olan başvurucunun COVID-19 tedbirleri sebebiyle tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle 5 ay 13 gün süreyle hâkim önüne çıkarılmamış olmasının makul olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

41. Anayasa Mahkemesi; Mehmet Halim Oral (B. No: 2012/1221, 16/10/2014, § 53) ve Ferit Çelik (B. No: 2012/1220, 10/12/2014, § 53) kararlarında başvurucuların tutukluluk durumunun 7 ay 2 gün, Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 61) kararında ise 3 ay 17 gün, M.S. (B. No: 2020/15221, 5/10/2023, §§ 64-73) kararında ise 2 ay 26 gün boyunca boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesininAnayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

42. Dolayısıyla kasten öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanan başvurucunun olağan dönemdeki tutukluluk incelemeleri kapsamında 5 ay 13 gün süreyle hâkim önüne çıkarılmamış olması ve tutukluluğa yönelik itirazlarını, tutuklamaya dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını, tahliye taleplerini hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirmesine imkân tanınmaması Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırılık oluşturmaktadır.

43. Somut olayda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu sonucuna varıldığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.

44. Başvurucunun açtığı tazminat davası reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucu, Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulmasına rağmen bu aykırılığın karşılığı olarak bir tazminat elde edememiştir. Tutukluluk değerlendirmesinin zorunlu olduğu durumlarda, duruşma sırasında tutuklu ve müdafiinin SEGBİS üzerinden dinlenilme imkanı bulunduğu da gözetildiğinde, Ağır Ceza Mahkemesinin COVID-19 sebebiyle alınan tedbirleri beş ayı geçen bir süre boyunca kişinin hâkim karşısına çıkarılmadan dosya üzerinden tutuklama incelemesi yapılması için gerekçe olarak belirtmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

46. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 2.640 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

47. Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Anayasa Mahkemesinin tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden ve makul olmayan aralıklarla yapıldığı ile ilgili iddialarda hükmettiği tazminat miktarı Ağır Ceza Mahkemesinin karar tarihi olan 2020 yılı için asgari 10.000 TL, 2024 yılı için ise asgari 49.500 TL'dir. Ağır Ceza Mahkemesince hükmedilecek tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmaması gerekir. Yeniden yargılamada bu husus gözönünde bulundurulmalıdır.

48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2020/145, K.2020/220 ) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi (E.2021/504, K.2021/2177) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.