TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
DELİL TEKİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/20630) |
|
Karar Tarihi: 23/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Hasan SARAÇ |
Başvurucu |
: |
Delil TEKİN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, İzmir 4 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak barındırılmaktayken 8/12/2020 tarihinde yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadelerin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un44. maddesinin 3. fıkrasının (l) bendinde yer alan "suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak" hükmü kapsamında kaldığı iddiasıyla başlatılan disiplin soruşturması sonucu İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunun18/12/2020 tarihli kararıyla 20 gün hücreye konulma disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.
3. Başvurucu anılan disiplin cezasına karşı Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun beyanını duruşmada aldıktan sonra 14/1/2021 tarihinde başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. İnfaz Hâkimliği gerekçeli kararında başvurucunun eylemini 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 3. fıkrasının (ı) bendinde yer alan "firar etmek" olarak nitelendirmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"..Hakimliğimizce yapılan incelemede; hükümlünün açık ceza infaz kurumuna sevk edildiği esnada firar ettiğinin anlaşıldığı, hükümlünün cezasının infazı boyunca 5275 sayılı yasada düzenlenen hükümlere uymak zorunda olduğu kanaatine varılarak 5275 sayılı Yasanın 44/3 (ı) maddesinde düzenlenen firar disiplin suçunu işlediğinin sabit olduğu anlaşıldığından hükümlünün itirazının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir."
4. İnfaz Hâkimliği verilen kararda maddi hata yapıldığı gerekçesiyle 18/1/2021tarihli ek kararıyla başvurucunun 22/12/2020 yaptığı şikâyet başvurusunu dosya üzerinden yeniden incelemiş ve başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. İnfaz Hâkimliği gerekçeli kararında başvurucunun eylemini 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 3. fıkrasının (l) bendinde yer alan "suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak" şeklinde nitelendirerek incelemesini yapmıştır. Anılan kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Bu bağlamda hükümlünün itiraz dilekçesi içeriği, huzurdaki savunması, 10/12/2020 tarihli tuanak ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; Ceza verme kararında bulunan defter içeriğinin Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak suçunu oluşturduğu, ceza verme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından itirazın reddine, disiplin cezasının onanmasına karar vermek gerekmiştir."
5. İnfaz Hâkimliğinin ek kararı başvurucuya 20/1/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 21-22/1/2021 tarihli dilekçeleriyle İnfaz Hâkimliğinin 18/1/2021 tarihli kararının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla kaldırılması için Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesine (Ağır Ceza Mahkemesi) itirazda bulunmuştur.
6. Ağır Ceza Mahkemesi 4/2/2021 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi incelemesini İnfaz Hâkimliğinin 14/1/2021 tarihli kararı üzerinden yapmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliğinin 18/1/2021 tarihli ek kararıyla ilgili olarak herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.
7. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/2/2021 tarihli kararında İnfaz Hâkimliğinin 18/1/2021 tarihli ek kararıyla ilgili olarak herhangi bir değerlendirmede bulunulmaması, İnfaz Kurumu disiplin cezasının kesinleştirilmesinde tereddüt hasıl olması nedenleriyle tereddütün giderilmesi için Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından söz konusu yazıya ilişkin olarak 4/3/2021 tarihli ve 2021/401 D. İş sayılı müzekkere ile "Disiplin kurulu kararı ve infaz hâkimliğinin ek kararında 5275 sayılı Kanun'un 44 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (l) bendi uygulanarak disiplin cezası verildiği, mahkememizin itiraz değerlendirme kararında ise infaz hâkimliğinin ilk kararı esas alınarak maddi hata nedeniyle firar suçuna ilişkin açıklama yapıldığı anlaşıldığı ve mahkememizce disiplin cezası sonuçlandırıldığından disiplin cezasının 5275 sayılı Kanun'un 44 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (l) bendi esas alınması gerektiği düşünülmektedir." şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır.
8. Ağır Ceza Mahkemesinin söz konusu yazısı ile başvurucunun disiplin cezasının kesinleşmesi üzerine, İnfaz Kurumu tarafından disiplin cezasının infazına başlanmıştır. Kesinleşen disiplin cezası 5-25/3/2021 tarihleri arasında infaz edilmiştir.
9. Başvurucu, cezanın infaz edildiği aşamada 8/3/2021 tarihinde kesinleşen kararı tebellüğ ettikten sonra 29/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, şikâyetine ilişkin değerlendirme yapılmaksızın başka bir gerekçe ile şikâyetin incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, konuya ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer verildikten sonra yapılacak incelemede bu içtihatların değerlendirilmesi gerektiği açıklanmıştır. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı meselenin sadece maddi hata ile açıklanamayacağını, işlenmeyen hatta işlendiği iddia edilmeyen bir fiilden dolayı ilgisiz ve yetersiz gerekçe ile şikâyetlerinin aslının incelenmediğini, İnfaz Hâkimliğinin sadece kararı değil yargılamayı da firar etme eyleminden yaptığını, kararın İnfaz Hâkimliğince düzeltilme aşamasında savunmasının alınmadığını, yanlış eylemden ötürü hatalı muhakeme ile yanlış karar verildiğini, Ağır Ceza Mahkemesinin de yanlış eylemlere ilişkin yanlış değerlendirmelere karşı özensiz inceleme yapmak suretiyle kararında ceza verilmesine ilişkin olarak defter içeriğine atıf yaptığını, ceza verme kararında ise telefon görüşmesinde geçen ifadeler nedeniyle ceza verildiğini, özetle bir bütün olarak maddi hatadan ziyade yargılama konusuna ilişkin hazırlanan dosyada özenli davranılmadığını, yüzseysel bir inceleme yapıldığını ileri sürmüştür.
13. Başvuru gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı cevap vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara cevap vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile cevap verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir cevap vermemesi veya cevap vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları tartışmasız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
16. Somut olayda, başvurucunun haftalık olarak yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle İnfaz Kurumu tarafından suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak disiplin suçu nedeniyle disiplin soruşturması başlatılarak başvurucunun savunmasının da buna ilişkin olarak alındığı ve cezanın da bu eyleme dayalı olarak verildiği hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet başvurusunda ise bu Mahkeme, şikâyet konusu eylemden tamamen farklı olacak şekilde, disipline konu eylemle bağdaşmayan bir gerekçe ile hüküm tesis etmiştir. 14/1/2024 tarihli karardaki bu yanlışlığın farkına varılarak itiraz üzerine dosya yeniden değerlendirmeye alınmıştır. 18/1/2021 tarihli ek kararda başvurucunun eylemine ilişkin olarak önce değerlendirme kısmında telefon görüşmesi içeriğine yer verilmiş ise de değerlendirmenin son kısmında ''ceza verme kararında bulunan defter içeriğinin suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak suçunu oluşturduğu, ceza verme kararının usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşıldığı'' şeklinde ifadelere yer verilmiş ve İnfaz Kurumunca tesis edilen disiplin cezası onanmıştır.
17. İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı yapılan itiraz üzerine ise Ağır Ceza Mahkemesi de İnfaz Hâkimliğinin 14/1/2021 tarihli kararının usul ve kanuna uygun olduğundan itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğinin ek kararına itirazına ilişkin olarak ise herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, İnfaz Kurumunun tereddüt oluşması nedeniyle yaptığı yazışma üzerine ise Ağır Ceza Mahkemesinin bir yazışma ile başvurucuya verilen disiplin cezasının dayanağını açıklamaya çalıştığı, böylece yargısal mercilerin bir bütün olarak yargılamanın ilk anından itibaren başvurucun iddialarına ilişkin esaslı bir incelemeyi özenli şekilde yapmayıp ilgili ve yeterli gerekçe ortaya koyamadıkları anlaşılmıştır.
18. Diğer taraftan bu ihlal kararının davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddiayla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yine yargılama mercilerinin takdirindedir.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
20. Başvurucu; ailesi ile haftada iki kez yaptığı telefon görüşmesinde kullanılan ifadelerin propaganda olarak değerlendirilmesinin imkânsız olduğunu, telefon görüşmelerinde geçen ifadelerin yanlış tercüme edildiğini, iki kişi arasında geçen ve şiddet içermeyen ifadelerin haksız bir şekilde örgüt propagandası yapmak olarak nitelendirildiğini böylece ifade hürriyetinin de ihlal edildiğini öne sürmüştür. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden ifade hürriyetinin ihlal edildiğine yönelik iddia hakkında bu aşamada ayrıca kabul edilebilirlik ve esas yönünden bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
21. Başvurucu ihlalin ortadan kaldırılması ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
22. Başvuruda gerekçeli karar hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
E. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (E. 2020/4273, K. 2021/328) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.