TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RECEP ORUÇ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/29033) |
|
Karar Tarihi: 23/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Ali Erdem ŞAHİN |
Başvurucu |
: |
Recep ORUÇ |
Vekili |
: |
Av. Erhan ÜRKÜT |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisinin üyesi olduğu sendikanın çağrısı üzerine katıldığı basın açıklamasından dolayı disiplin cezasıyla cezalandırılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, olay tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde psikolog olarak görev yapmaktadır. Ayrıca Sağlık Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi ve Sendikanın Diyarbakır Şubesinin eş başkanıdır.
3. Başvurucu, Sendikanın aldığı "18/3/2018 tarihinde Demir Otel'de yapılacak olan sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin katılacağı toplantıya katılım sağlanarak Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve SES'in Afrin ile ilgili görüşleri dillendirileceğine ve toplantı sonucunda delegasyona dahil olunacağına" ilişkin karar üzerine söz konusu basın açıklamasına katılmıştır.
4. Olay Yeri Tutanağı'na göre toplantıya aralarında siyasi parti, meslek odası, sendika temsilcilerinin de bulunduğu yaklaşık 60 kişi katılmıştır. Toplantının sosyal medya üzerinden canlı yayımlanan kısmında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri İ.T. ve B.Ö. çeşitli açıklamalarda bulunmuş ve toplantının sonunda B.Ö. "Sonuç Bildirgesi" adı altında basın açıklaması yapılmıştır. Söz konusu basın açıklamasının ilgili kısmı şöyledir:
"... Afrin topraklarından Türkiye'ye Türkiye sınırlarına bir tek taş bile atılmış değil idi ama ne hikmetse ÖSO, Özgür Suriye Ordusu denilen çete ile Türkiye ordusu 58 gün önce Afrin'e işgalci saldırıda bulundu. Bu kabul edilemez bir durum. Türkiye diğer üç devlet ile birlikte, İran , Irak ve Suriye ile birlikte bir tavır geliştirdi. Yine Kürtlerin kendi toprakları üzerinde kendi yönetenlerine karşı bir duruş sergilediler ve hatta şunu dediler. "Biz burayı aç bırakırız, susuz bırakırız, sınırları kapatırız. Uçak seferleri biliyorsunuz havaalanı kapatıldı. Eğer biz buna sessiz kalırsak, Afrin'de yüzlercesini, binlercesini, onbinlercesi öldürülür, katledilir. Halkımızın statü sahibi olmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Kürt halkı, Kuzey Suriye halkının statü sahibi olmasını istemiyorlar. Orada yaşayan halkın yaşamlarını kendilerinin yönetmesini istemiyorlar. Amaç budur!, Afrin'in Türkiye'ye yönelik hiçbir saldırısı olmadı. Sadece Afrin değil, Kuzey Kurdistan'da olmadı. Bugün baktığımızda işgalci devletler bütün imkanlarıyla, orada ortaya çıkan iradeyle ve kendileri ile birlikte var. Ettikleri sistemle kendilerini yönetmeye çalışan halkı yok etmeye çalışıyor, yıkmaya çalışıyor. Sessizliğimiz doğrusu, bu işgalci devletlere güç veriyor. Şu an burada konuşuyoruz fakat Afrin merkezini bombalıyorlar. 100-200 sivil hayatını kaybetti, katledildi. Bu katliamlar günden güne artacaktır. Bizler teşkilat olarak bundan sorumluyuz. Sessiz kaldığımızda gün geçtikçe katliamlar artacaktır. Dün Halepçeydi, Bugünde Afrin'dir bunu bilmemiz gerekmektedir. TSK ile birlikte ÖSO çetelerinin, Afrin'e yaptıkları saldırının Afrin kent merkezine kadar ulaşması ile büyük bir insanlık trajedisinin yaşanma olasılığı karşısında bütün uluslararası topluma aşağıdaki çağrıyı yapmayı ulusal, toplumsal, ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak gördük. Afrin'e yapılan askeri müdahale 58. gününe girdi bu süre içerisinde yapılan hava ve kara bombardımanları sonucunda yüzlerce sivil yaşamını yitirdi. Afrin'in köyleri ve kasabaları yapılan bombardımanlar sonucunda tam bir harabeye döndü. Kadim bir kürdistan şehri Afrin kent merkezinin kuşatma altına alınması, şehrin elektrik ve su şebekelerinin hedef alınarak hava bombardımanları ile tahrip edilmesi ve kontrol altına alınması nedeniyle günlerdir Afrin halkı susuzluk ve susuzluğun yol açtığı ciddi sağlık ve yaşam sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Hastanelerin bombalanarak onlarca yaralı sivil insanın ölümüne neden olarak savaş suçu işlenmiştir. Afrin'de büyük bir insanlık trajedisinin yaşanması an meselesidir. Afrin tek başına Afrin değildir. Afrin, DEAŞ çetelerinin bütün ortadoğuyu cehenneme ve kan gölünü çevirdiği süreçte, DEAŞ zülmünden kaçanlara ve ev sahipliği yapan, onlarda ekmeğini, suyunu, havasını ve bütün değerlerini paylaşan ortadoğunun bütün kültürleri, inançları ve dillerinin bir arada ve birlikte yaşayabileceğine ışık tutan bir ortak yaşam, barış ve kardeşlik vahasidir. Şimdi bu barış, kardeşlik ve birlikte yaşam vahası kurutulmak isteniyor. Bu nedenle Afrin tek başına bir Afrin değildir. Afrin semboldür. Afrinin gerçek sahipleri, yurtsuzlaştırılarak, dışarıda getirtilecekleri "Yurt" edilmek isteniyor. Afrin'in demografik yapısı değiştirilmek isteniyor. Afrin şahsında, kürt halkının kendi vatanına bir statü sahibi olması engellenmek isteniyor. Kürt halkının bütün kazanımları yok edilmek isteniyor. Kürtlerin oluşturduğu SDG güçleri kadın ve erkek binlerce kahraman evladını şehit vermiştir. Büyük ve ağır bedeller ödeme pahasına çağın direnişini gerçekleştirerek uluslararası toplumu DEAŞ terör çetesinden kurtarmıştır. Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'deki bütün halkları ve inanç topluluklarını, Afrin halkıyla dayanışmaya, seslerini yükseltmeye, Afrine yapılan saldırının son bulması için çok acil bir tutum almaya çağırıyoruz. Halkımızın diriliş ve varoluş günü olan 21 Mart Newroz Bayramı, Newroz"un direniş ruhu ile Afrin halkı ve direnişiyle dayanışmak için tüm halkımızı Newroz alanlarına davet ediyoruz..."
5. İdare, söz konusu basın açıklamasına katılması nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. Başvurucu, konuya ilişkin beyanında basın açıklamasına sendika kararı uyarınca SES Diyarbakır Şubesi başkanı ve KESK dönem sözcüsü sıfatıyla katıldığını belirtmiştir. Bunun yanında savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu düşündüğünden toplantıya katıldığını, toplantıda sağlıkla alakalı bir konuşma yaptığını, açıklamalarında şiddete çağrı yapma veya kurum ve kişileri hedef alma gibi unsurların bulunmadığını ifade etmiştir. Sonuç Bildirgesi'ndeki imzayı ise Konfederasyon ve Sendika adına attığını beyan etmiştir.
6. Soruşturma neticesinde başvurucunun eyleminin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrası olan "Devlet Memurları, kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir." hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle aynı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (m) alt bendi olan "yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek" uyarınca kınama disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, somut olaya konu kuralın devlet memurlarının kamu görevleri hakkında bilgi veya demeç vermesini yasakladığını ancak basın açıklamasında Afrin'e yapılan askerî operasyonların olumsuz yönde eleştirildiğini belirterek dava konusu işlemi iptal etmiştir. Bunun yanında Mahkeme eylemin 657 sayılı Kanun'da yer alan başka bir disiplin cezasını gerektirip gerektirmediğinin araştırılarak yeniden değerlendirilebileceğini vurgulamıştır.
8. Davalı idare, iptal kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...davacının katılmış olduğu basın açıklamasında yer alan ifadelerin içeriğinin terör örgütü mensuplarının yakalanması, sınırlarımızın korunması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yapmış olduğu Zeytin Dalı Harekatına karşı, siyasi içerikli ve belli bir partiyi hedef alan ifadeler olduğu dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşıldığından, davacıya isnat edilen fiilin sübut bulduğu kanaatine varılmış olup, anılan fiilinin karşılığı olarak davacının kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan davacı disiplin cezasına ilişkin dava konusu işlemi sendikal faaliyetin önünde bir engel olarak nitelendirse dahi, yukarıda hükmü yazılan 4688 sayılı Kanun'a göre sendikanın faaliyetlerinin ancak kamu görevlilerini ilgilendiren meselelerle sınırlı olduğu, sendikal faaliyet kapsamında yapıldığı ileri sürülen basın açıklamasının ise kamu görevlileri ile ilgili bir yanının bulunmadığı, kamu görevlilerini ilgilendiren bir yanı olmayan Zeytin Dalı Harekatını hedef alan ülke gündemine ilişkin tamamen siyasi içerikli bir basın açıklaması olduğundan davacının bu yöndeki iddiasına itibar edilmemiştir."
9. Başvurucu, nihai kararı 22/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 9/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; üyesi olduğu sendikanın aldığı kararı icra etmesi nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, dernek ve sendika kurma ve adil yargılanma hakları ile ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; somut olayda başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olup olmadığı, olduğu düşünüldüğü takdirde müdahalelerin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı, kararların demokratik toplum düzeninin gereklerinden olup olmadığı, bu anlamda ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile yargı içtihatlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50, 62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Somut olaya konu sendika kararı, Afrin'e düzenlenen askerî operasyonlar hakkında yapılacak toplantıya sendika üyelerinin katılması talebine ilişkindir. Dolayısıyla kamu görevlileri sendikalarının çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olmayan bir eyleme katılım nedeniyle yapılan müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Leyla Sezen, B. No: 2016/15197, 29/5/2019, § 22; Gülistan Atasoy ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15845, 21/1/2021, § 39).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik müdahalenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (m) alt bendinin somut olaya uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin aşağıdaki değerlendirmeler gözönüne alındığında ilgili normun mevcut başvurunun koşullarında kanunla sınırlama ölçütünü karşılayıp karşılamadığına ilişkin nihai bir değerlendirme yapmaya ve müdahalenin kanuniliği hususunda kesin bir sonuca varmaya gerek olmadığı değerlendirilmiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Cahit Baybariz ve Edep Tekin, B. No: 2015/15091, 22/7/2020, § 30; Hasan Mor, B. No: 2019/20996, 25/5/2022, § 26).
15. Bununla birlikte müdahalenin kamu hizmetlerinin gereği gibi sürekli ve düzenli yürütülmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir.
16. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, §§ 36-40; Gülistan Atasoy ve diğerleri §§ 59-63; Abdulkadir Öztürk, B. No: 2019/13420, 31/3/2022, § 36). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
17. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bu hakkın bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını, korunmasını ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 31; Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36).
18. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 32; Figen Yüksekdağ Şenoğlu (5), B. No: 2017/24556, 14/9/2022, § 47).
19. Somut olayda başvurucu, sendika kararı üzerine Afrin'e düzenlenen askerî operasyonu protesto etmek amacıyla düzenlenen toplantıya katılarak basın açıklaması olarak yayımlanan toplantı sonuç bildirgesini imzalamıştır. İdare, devlet memurlarının kamu görevleri hakkında basın ve yayın organlarına bilgi veremeyecekleri, bu konuda gerekli bilginin ancak ilgili bakanın yetkili kılacağı görevli tarafından verilebileceği yönünde ihdas edilen 657 sayılı Kanun’un 15. maddesi ve bu maddeye aykırı hareket edilmesi hâlinde disiplin cezası verilmesini öngören aynı Kanun'un 125. maddesi uyarınca başvurucuyu disiplin cezası ile cezalandırmıştır (bkz. §§ 5, 6). Dolayısıyla basın açıklamasına konu edilen bilgilerin başvurucunun yürüttüğü kamu göreviyle ilişkili olup olmadığı ve bu açıklamayı yetkisiz yapıp yapmadığı somut olayın değerlendirmesinde dikkate alınmalıdır.
20. Yargılama sürecinde ilk derece mahkemesi, basın açıklamasıyla Afrin'e yapılan askerî operasyonların işgal olarak nitelendirildiğini ve basın açıklamasının olumsuz yönde eleştirir mahiyette olduğunu ancak başvurucunun yürüttüğü kamu görevi hakkında olmadığını belirterek dava konusu disiplin cezasının iptaline karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise basın açıklamasının konusu ve içeriği itibarıyla sendikal faaliyet kapsamında kalmadığı, Zeytin Dalı Harekâtı'na karşı yapıldığı, siyasi içerikli olduğu ve belli bir partiyi hedef alan ifadeler içerdiği gerekçeleriyle ilk derece mahkemesinin iptal kararının kaldırılmasına ve davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Bunun haricinde Bölge İdare Mahkemesi, bu gibi müdahalelerin yapılabilmesi için kanunun öngördüğü şartlardan olan ve ilk derece mahkemesi tarafından da somut olayda bulunmadığı ifade edilen yapılan açıklamanın yürütülen kamu göreviyle ilgili olması kuralı ile basın açıklaması metni arasında nasıl bir ilişki kurduğunu ve bunu ne şekilde somut olaya uyguladığını açıklamamıştır (bkz. §§ 7, 8).
21. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 34. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Dilan Ögüz Canan, § 53; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 48; Kenan Güven, B. No: 2018/21657, 6/10/2022, § 13).
22. Ancak somut olayda idarenin ve Bölge İdare Mahkemesinin eylem ile uygulanan kural arasında açık, net, anlaşılır nitelikte objektif bir ilişkinin varlığını ve kuralın somut olaya ne şekilde uygulanabildiğini gösteremediği gözetildiğinde anılan mercilerce başvurucunun "yetkili olmadığı hâlde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek" hükmü uyarınca disiplin suçundan cezalandırılmasının tipikliğe uygun ve bu nedenle de zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğinin ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulduğunu kabul etmek mümkün olmamıştır. Bunun yanında müdahalenin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı bir etki oluşturması nedeniyle orantılı olduğu da söylenemez (orantılılık yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Hasan Güngör, B. No: 2013/6152, 24/2/2016, § 54).
23. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahale nedeniyle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
24. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesine iletilmek üzere (E.2019/3354, K.2021/172) Diyarbakır 3. İdare Mahkemesine (E.2018/1208, K.2019/238) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.