TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL ATÇEKEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/17879)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

İsmail ATÇEKEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; soruşturma evresinde başvurucunun gözaltında bulunduğu sırada müdafiiyle yaptığı görüşmenin kolluk görevlisi tarafından izlenmesi, gözaltında ve ceza infaz kurumunda belge alışverişinin sınırlandırılması ve müdafii ile ceza infaz kurumunda görüşememesi nedenleriyle müdafi yardımından yararlanma hakkının, duruşmaya katılımının ses ve görüntü aktarımı suretiyle sağlanması nedeniyle de duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. Bireysel Başvuru Süreci

2. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üye olma suçundan soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında yakalanan başvurucunun talebi üzerine aynı tarihte Kırıkkale Barosu tarafından görevlendirilen Av. A.U. başvurucunun kollukta alınan ifadesi sırasında hazır bulunmuştur. 27/12/2018 tarihli Şüpheli - Müdafi Görüşme Tutanağı'nda; başvurucunun ifadesinin alınmasından önce müdafii ile yaptığı görüşme sırasında herhangi bir görevlinin başvurucu ile müdafiinin yanında bulunmadığı, görüşmenin kimse tarafından dinlenilmediği, görüşme süresi ve mahremiyetinin ihlal edilmediği belirtilmiş, anılan tutanak kolluk görevlilerinin yanı sıra başvurucu ve müdafii tarafından da imzalanmıştır.

3. Başvurucunun Başsavcılıkta alınan ifadesinde ve tutuklanma talebi üzerine yapılan sorgusunda da aynı müdafii hazır bulunmuş, başvurucu ya da müdafii bu ifadelerinde müdafii ile belge alışverişinin sınırlandırıldığına veya anılan tutanakta yer alan hususlara dair itiraz ileri sürmemiştir. Sorgusunun ardından başvurucu hakkında adli kontrol tedbirleri uygulanmasına karar verilmiştir.

4. Başvurucu, soruşturma evresindeki adlî işlemlere baro tarafından görevlendirilen müdafii olarak katılan Av. A.U.yu Kayseri 9. Noterliğinin 31/12/2018 tarihli vekâletnamesi uyarınca müdafii olarak tayin etmiştir.

5. Başsavcılık 4/1/2019 tarihinde başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla iddianame düzenlemiştir. Anılan iddianamede yer verilen ve başvurucu aleyhine beyanda bulunan tanık M.K.nın ifadesi ile başvurucunun ByLock programını kullandığına dair tespite dayalı olarak atılı suçu işlediği kanaatine varılmıştır.

6. Kırıkkale 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 8/1/2019 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucu hakkında yakalama emri düzenlenmesine, -diğerlerinin yanı sıra- başvurucunun kullanımındaki GSM hattına dair HTS ve IMEI kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) temin edilerek bu kayıtlar üzerine bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve iddianamede adı geçen M.K.nın istinabe yoluyla tanık sıfatıyla ifadesinin alınmasına karar vermiştir.

7. Başvurucu hakkındaki duruşma 3 celsede tamamlanmış, başvurucunun tüm celselere katılımı ses ve görüntü aktarımı (SEGBİS) aracılığıyla sağlanmış ve bu celselerde başvurucunun müdafii A.U. da hazır bulunmuştur. Mahkemece düzenlenen yakalama emri üzerine başvurucunun Tensip Tutanağı'nda kararlaştırılan celse tarihinden önce Kayseri'de yakalanması ve Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinin SEGBİS salonunda hazır edilmesi üzerine Mahkemece 29/1/2019 tarihinde duruşma açılmıştır. Başvurucu, bu celsede savunmasını müdafii huzurunda yapacağını beyan etmiş ve kendisine okunan iddianameye karşı savunmasını yapmıştır. Başvurucu celse sonunda atılı suçtan tutuklanarak Kayseri 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) alınmıştır.

8. Başvurucu müdafii 5/2/2019 tarihli dilekçesiyle başvurucu hakkında iddianamede yer verilen delillere yönelik itirazlarını dile getirerek tutuklama kararına itiraz etmiş, bu talep reddedilmiştir.

9. Yargılamanın 13/3/2019 tarihli ikinci celsesinde, duruşma hazırlığı işlemleri sırasında Mahkemece çeşitli kurumlara gönderilen müzekkerelerin cevaplarına dair yazılar, tanık M.K.nın istinabe yoluyla alınan ifadesi ile BTK kayıtlarına dair düzenlenen bilirkişi raporu okunmuş, başvurucu ve müdafii bu belgelere karşı itirazları dile getirilmiştir. Anılan celsede Başsavcılık esas hakkındaki mütalaasını da sunmuş ve başvurucu müdafii mütalaaya karşı savunma hazırlayabilmek için süre talebinde bulunmuştur. Celse sonunda başvurucu ve müdafiine mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmesine karar verilmiştir.

10. Başvurucu müdafii, son celseden önce esas hakkındaki mütalaaya karşı kendisinin ve başvurucunun savunmalarını içeren dilekçeleri Mahkemeye sunmuştur. Bu dilekçelerde muhakeme sürecinde toplanan delillere dair itirazlar dile getirilmekle birlikte, başvurucunun soruşturma evresinde müdafii ile görüşmesinin görevliler tarafından izlendiğine, tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumunda müdafii ile görüşemediğine, gözaltında ve tutuklu bulunduğu sırada müdafii ile belge alışverişinin sınırlandırıldığına veya duruşmalara katılımının rızasına aykırı olarak SEGBİS aracılığıyla sağlandığına yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir.

11. Başvurucu ve müdafii anılan dilekçelerde dile getirdikleri itirazları 15/5/2019 tarihli son celsede de tekrar etmiş, yargılama sonucunda Mahkeme başvurucunun atılı suçtan5 yıl 27 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

12. Başvurucunun Mahkemeye sunduğu 21/5/2019 tarihli dilekçede İnfaz Kurumu ile yargılandığı Mahkemenin farklı illerde bulunduğunu, yargılama sırasında müdafii ile yüz yüze görüşemediğini ve yargılamanın kısa sürede tamamlandığını beyan ederek dosya suretinin kendisine gönderilmesini talep etmesi üzerine Mahkeme dosya suretini başvurucuya UYAP üzerinden göndermiştir. Başvurucu ve müdafii Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu müdafii istinaf dilekçesinde mahkûmiyete esas alınan delillere dair itirazlarını dile getirmiş, başvurucu ise benzer itirazların yanı sıra duruşmalara bizzat katılabilmesi için Mahkemeye yakın bir ceza infaz kurumuna nakledilmesini talep ettiğini ancak tüm celselere katılımının SEGBİS aracılığıyla sağlandığını beyan etmiştir.

13. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi (Daire) 23/1/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvuru taleplerinin esastan reddine karar vermiştir. Başvurucu ve müdafii Daire kararına Mahkeme kararına dayanak olan delillere ve duruşmalara katılımın SEGBİS aracılığıyla yapılmasına yönelik itirazlarını dile getirerek temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu temyiz dilekçesinde buna ek olarak tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumunun Mahkemeden farklı ilde yer alması nedeniyle müdafii ile yargılama sırasında fiilen bir arada bulunamaması nedeniyle müdafii yardımından yararlanamadığını da dile getirmiştir.

14. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi 14/10/2020 tarihinde başvurucu hakkındaki temel cezanın hatalı olarak hesaplandığı gerekçesiyle Mahkemece 5 yıl 27 ay 15 gün olarak belirlenen cezanın 6 yıl 15 ay gün gün olarak düzeltilmesi suretiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.

15. Başvurucu nihai kararı 22/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 3/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne ve duruşmada hazır bulunma ve müdafi yardımından yararlanma hakları dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç

17. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/2/2021 tarihinde, başvurucu aleyhine temyiz kanun yoluna başvurulmadığı hâlde başvurucu hakkındaki cezanın aleyhe değiştirilmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle onama kararına karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca itiraz talebinde bulunmuştur. Bu talep üzerine (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi 1/6/2021 tarihinde itiraz talebini kabul ederek kararın kaldırılmasına ve şu gerekçeyle düzeltilerek onanmasına karar vermiştir:

"Tayin edilen temel cezadan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi uyarınca artırım yapılırken 3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca artırım yapıldığının belirtilmesi gerektiği gözetilmeden uygulama maddesinin yalnızca 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi olarak gösterilmesiyle yetinilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun CMK’nın 303. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün ikinci paragrafında yer alan '3713 sayılı yasanın 5. maddesi gereğince' ibaresinin çıkarılarak yerine '3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrası gereğince' ibaresinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA"

II. DEĞERLENDİRME

A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu; duruşmalara fiziken katılmak istediğini belirtmiş olmasına rağmen talebinin Mahkemece dikkate alınmadığını, tüm duruşmalara SEGBİS vasıtasıyla uzaktan katılmak zorunda bırakıldığını belirterek adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; duruşma tutanaklarına göre başvurucunun SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmalarda müdafii yardımından da yararlanarak talep ve beyanlarını sorunsuz bir şekilde dile getirdiği, yargılama SEGBİS aracılığıyla gerçekleştirmişse de lehine hususları ileri sürme ve beyanda bulunma olanağına sahip olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili şekilde savunma yapma imkânı bulduğu, yargılamanın SEGBİS yoluyla yapılmış olmasının yargılanmanın makul bir süre içerisinde sonuçlandırılması amacını da sağladığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda dile getirdiği itirazlarını yinelemiştir.

20. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban ([GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020) ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin talebine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).

21. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayanılarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.

22. Öte yandan Anayasa Mahkemesi daha önce adil yargılanma hakkı güvencelerinden açık veya örtülü şekilde feragat edilmesinin mümkün olduğunu belirterek feragatin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için feragat iradesinin açık ve sonuçlarının kişi yönünden makul olarak öngörülebilir olmasının gerektiğini belirtmiştir. Buna ek olarak asgari usul güvencelerinin sağlanmış olması, ayrıca adil yargılanma hakkından feragat edilmesini meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının da bulunmaması gerekir (Nurettin Balta, B. No: 2016/10023, 28/12/2021, § 45). Örtülü feragatin hangi durumlarda Anayasa'ya uygun kabul edileceğine ilişkin ilkeler genel olarak Ansar Onat (B. No: 2019/14515, 15/6/2022) kararında belirtilmiştir. Buna göre örtülü feragatin geçerli olabilmesi için feragat eden tarafın söz konusu eylemlerinin sonuçlarını makul olarak öngörebileceği ortaya konulmalıdır. Dolayısıyla yetkili yargı organları bu konuda varsayıma dayalı bir değerlendirme yapmamalıdır (duruşmada hazır bulunma hakkı bakımından yapılan benzer değerlendirmeler için bkz. Emrah Yayla, § 75). Bununla birlikte adil yargılanma hakkı güvencelerinden feragat iradesi, bunu gösteren olguların bulunmasından veya suç isnadı altındaki kişinin tutum ve davranışlarından anlaşılabilir (Ansar Onat § 21).

23. Somut olayda duruşma üç celsede tamamlanmıştır. Başvurucu, duruşmanın tüm celselerine SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Başvurucunun doğrudan duruşmada hazır bulunma hakkından feragat ettiğine dair bir beyanı bulunmamakta ise de talebine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmak zorunda bırakıldığını söylemek de mümkün gözükmemektedir. Zira duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılan başvurucu, bu duruma yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmediği gibi, her ne kadar bireysel başvuru formunda duruşmalara bizzat katılımının sağlanması için Mahkemenin yargı çevresinde bulunan başka bir ceza infaz kurumuna nakledilmesini ilk celsede talep ettiğini ileri sürmüşse de tüm celselere ilişkin duruşma tutanaklarına göre başvurucunun bu yönde bir talepte bulunmadığı (bkz. §§ 7-11), bu talebi ilk kez istinaf başvuru dilekçesinde dile getirdiği anlaşılmaktadır (bkz. § 12). Yine duruşmaya uzaktan katılım sürecinde ses ve görüntü kalitesiyle ilgili sorun yaşandığına ilişkin bir iddia ve itiraza, duruşma tutanağı ve başvuru formunda da yer verilmemiştir. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebini celse aralarında da Mahkemeye iletmemesi dikkate alındığında söz konusu hakka ilişkin feragat etme iradesini zımnen ortaya koyduğu açıktır. Ayrıca başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sonuçlarını makul olarak öngörebilecek durumda olmadığına dair somut bir veri bulunmadığı gibi duruşmada hazır bulunma hakkından feragatle ilgili asgari usul güvencelerinin kendisine sağlanmadığına yönelik bir iddiası da başvuru formuna yansımamıştır. Buna ek olarak başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etme iradesini gösterdiğine ilişkin kabulü meşru olmaktan çıkaracak üstün bir kamu yararının mevcut olduğundan söz etmek de somut olayın şartlarında mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına bir müdahalede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Müdafiden Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltında Müdafi ile Yapılan Görüşmenin Kolluk Görevlisi Tarafından İzlendiğine, Gözaltında ve İnfaz Kurumunda Belge Alışverişinin Sınırlandırıldığına İlişkin İddialar Yönünden

25. Başvurucu; gözaltındayken müdafii ile yaptığı görüşmenin kolluk görevlisi tarafından izlendiğini, gözaltında ve tutuklandıktan sonra İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada müdafii ile dava dosyasına ilişkin belge alışverişinin sınırlandırıldığını belirterek müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun olağanüstü hâl döneminin son bulmasından sonraki tarihte yakalandığı ve bu tarihte avukatların dosyaya erişimlerini kısıtlayan bir düzenlemenin bulunmadığı, soruşturma evresinde müdafinin dosyada belge almasının kısıtlanmasına dair karar da alınmadığı, dolayısıyla başvurucunun bu yöndeki iddiasını destekleyen bir olgunun bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın bu konudaki görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

28. Somut olayda başvurucunun, anılan itirazlarını istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurularına dair dilekçelerinde ileri sürmediği, dolayısıyla anılan iddialarını ileri sürebileceği olağan kanun yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

29. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Duruşmalar Sırasında Müdafii ile Yan Yana Bulunulamadığına ve Yargılama Boyunca İnfaz Kurumunda Müdafii ile Görüşülemediğine Dair İddialar Yönünden

30. Başvurucu; Mahkemenin yargı çevresi dışındaki İnfaz Kurumunda tutuklu olması nedeniyle duruşmalar sırasında müdafii ile yan yana gelemediğini ve müdafiinin İnfaz Kurumuna gelmemesi nedeniyle onunla görüşme yapamadığını belirterek müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun yakalandığı andan itibaren ve savunmalarının alındığı tüm adlî işlemler sırasında müdafiinin hazır bulunduğu, başvurucu tarafından vekaletnameyle de müdafii olarak tayin edilen bu müdafiinin talebi üzerine Mahkemece esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunabilmesi için kendisine süre verildiği ve müdafiinin yargılama sırasında savunma dilekçesi de sunarak delillere karşı itirazlarını etkili şekilde dile getirebildiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, farklı bir ilde tutuklu bulunması ve yargılamaya SEGBİS aracılığıyla katılması nedeniyle müdafi yardımından etkili şekilde yararlanamadığını beyan etmiştir.

32. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, müdafi yardımından yararlanma hakkının hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olduğunu vurgulamış (Yusuf Karakuş ve diğerleri, B. No: 2014/12002, 8/12/2016, § 72; Orhan Patarya [GK], B. No: 2019/42695, 20/5/2021, § 65) ve Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.

33. Buna göre, şüpheli ve sanığa salt savunma hakkının tanınması yeterli değildir. Şüpheli ve sanığın savunma için Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen meşru vasıta ve yollardan yararlandırılması da gerekir. Savunmada başvurulacak meşru vasıta ve yollar arasında avukatların teknik bilgilerinden ve tecrübelerinden yararlanma olanağı da bulunmaktadır. Şüpheli ve sanık için Anayasa'nın 36. maddesinde sözü edilen meşru vasıta ve yollardan en önemlisi müdafi yardımından yararlanmaktır. Diğer bir ifadeyle müdafi yardımından yararlanma hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen meşru vasıta ve yollar kavramı kapsamındadır. Bu itibarla müdafi yardımından yararlanmanın adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla suç isnadı altındaki kişi, adil yargılanma hakkı kapsamında kendisini bizzat savunma veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanma hakkına sahiptir (Yusuf Karakuş ve diğerleri, § 72).

34. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelere ilişkin hak ihlallerinin bireysel başvuruya konu olabilmesi için yargılamanın hakkaniyetinin zedelenecek olması ve bu ihlallerin yargılama sürecinin ileriki aşamalarında telafi edilemeyecek nitelikte olması gerekir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Afitap Salman [GK], B. No: 2013/2105, 11/11/2015, § 22). Bu kapsamda müdafi yardımından yararlanma hakkı bakımından da önemli olan, yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında şüphelinin/sanığın müdafi yardımından etkili bir biçimde yararlanmış olmasıdır. Ancak avukata erişim yönünden getirilen kısıtlama yargılamanın sonraki aşamalarında telafi edilmiş ise savunma hakkı ihlal edilmiş sayılmaz (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yusuf Karakuş ve diğerleri, § 78).

35. Somut olayda başvurucu, hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği şüphesiyle başlatılan soruşturma kapsamında Kırıkkale'de yakalandıktan sonra kolluk tarafından yapılan ifade alma işlemine Kırıkkale Barosuna kayıtlı olan A.U. müdafi olarak katılmıştır. Bu işlem öncesinde düzenlenen tutanağa göre, başvurucunun ifadesinin alınmasından önce müdafii ile yaptığı görüşme sırasında yanlarında herhangi bir görevlinin bulunmadığı gibi görüşme kimse tarafından dinlenilmemiş, görüşme süresine ve mahremiyetine riayet edilmiştir (bkz. § 2). Başsavcılık tarafından alınan ifade ve Hâkimlikçe yapılan sorgu işlemlerine de aynı müdafi katılmış, başvurucu ve müdafi bu işlemler sırasında da anılan tutanakta yer verilen hususların aksini ileri sürmemiştir (bkz. § 3).

36. Anılan müdafii yargılamanın başlamasından önce başvurucu tarafından müdafii olarak tayin edilmiş ve yargılamanın tüm celselerinde bu müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucu, tüm celselere SEGBİS aracılığıyla katılmış olmakla birlikte, ilk celsede hazır bulunan müdafii huzurunda savunma yapacağını beyan ederek kendisine okunan iddianamedeki suçlamaya konu delillere karşı itirazlarını dile getirmiştir. Dahası başvurucu duruşmalar sırasında beyanda bulunurken veya celse arasında sunulan dilekçelerde, duruşmada müdafii ile yan yana gelemediğini ve kendisini İnfaz Kurumunda ziyaret etmemesi nedeniyle müdafii ile hiçbir şekilde görüşemediğini ve konuşamadığını da ileri sürmemiştir. Ayrıca başvurucu müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı dile getirdiği itirazlarını içeren dilekçenin ekinde başvurucunun kendi hazırladığı ve aynı husustaki savunmalarını içeren dilekçesini de Mahkemeye sunduğu gibi başvurucu ile birlikte istinaf ve kanun yollarına da başvurmuştur.

37. Diğer yandan, başvurucu ile -başvurucunun tutulduğu İnfaz Kurumunun bulunduğu yere seyahat etmek suretiyle- görüşmesi mümkün olan müdafinin bu görüşmeyi gerçekleştirmemesinin silahların eşitliği ilkesine uygun olmayacak ölçüde savunmaya orantısız bir yük yükleme riski taşıdığı hususunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak kolluğun ifade alma işlemi öncesinde başvurucuya üçüncü bir şahsın gözetimi olmaksızın, bilgi alışverişinin gizliliğinin korunmasına yönelik tedbirler de alınarak aynı yerde müdafii ile görüşme imkânı sağlanması, başvurucunun yargılamanın başlamasından önce vekil olarak da tayin etmek suretiyle kendi seçtiği müdafiinin katıldığı celselerde onunla duruşma sırasında yan yana gelemediğine veya İnfaz Kurumunda da görüşemediğine dair herhangi bir itiraz ileri sürmemesi, müdafiinin esaslı işlemlerin tümüne katılıp kanun yolu başvurularında da bulunması karşısında, -somut olayın özel koşullarında- başvurucunun bir müdafinin hukuki yardımından etkili bir şekilde yararlanması için adli makamların gerekli müdahalede bulunmadıklarından ve bu konuda kendilerine düşen pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden söz etmek mümkün görünmemektedir.

38. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gözaltında müdafi ile yapılan görüşmenin kolluk görevlisi tarafından izlendiğine, gözaltında ve infaz kurumunda belge alışverişinin sınırlandırıldığına ilişkin iddialar yönünden müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Duruşmalar sırasında müdafii ile yan yana bulunulamadığına ve yargılama boyunca infaz kurumunda müdafii ile görüşülemediğine dair iddialar yönünden müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.