TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İDRİS ÇAMUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/38677)

 

Karar Tarihi: 23/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Saliha AKSOY

Başvurucu

:

İdris ÇAMUR

Vekili

:

Av. Engin YILMAZEL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; iş kazasından kaynaklanan tazminat davasında, ıslah talebinin zamanaşımından dolayı reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu; şoför olarak görev yaptığı şirkette, misafirlerin şantiyeye götürülmesi esnasında 13/08/2002 tarihinde trafik kazası geçirmiş ve kaza sonucu yaralanmıştır.

3. Başvurucu 24/9/2004 tarihinde İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi nezdinde iş kazasından kaynaklanan tazminat davası açmış; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 40.000 TL manevi, 1.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

4. Mahkemece esas incelemesi yapılan dosyada 27/5/2013 tarihinde alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin ödemesi gereken tazminat miktarı 75.059,05 TL olarak tespit edilmiştir. Başvurucu 17/7/2013 tarihinde verdiği ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminatı 75.000 TL'ye yükseltmiştir. Davalı tarafından zaman aşımı defi ileri sürülmüştür.

5. Mahkeme 10/9/2013 tarihli kararıyla davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı defini reddetmiş ve davanın kısmen kabulüyle 75.000 TL maddi tazminatın ve 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle, talep edilen maddi tazminat yönünden hesap, bilirkişisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ve ek rapor gözetilerek başvurucunun maddi tazminat alacağının 75.059,05 TL olduğu ancak istek gözetilerek 75.000 TL maddi tazminata; tarafların kusur durumları, konu hakkındaki bilimsel görüşler ve yargı kararlarındaki ilkeler gözetilerek de takdiren 20.000 TL manevi tazminata hükmedildiği belirtilmiştir.

6. Karar hakkında temyiz talebinde bulunulması üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10/2/2014 tarihli kararıyla Mahkeme hükmü bozulmuştur. Bozma gerekçesinde özetle davacının 13/8/2002 tarihindeki iş kazasına ilişkin maddi tazminat talebinin 1.000 TL'si dışındaki kısmının 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 17/7/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talep edildiği ve davalı tarafça ıslahen artırılan maddi tazminat kısmına ilişkin süresinde zamanaşımı definde bulunulduğu vurgulanarak, Mahkemece ıslahen artırılan maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.

7. Yargıtay bozma ilamı üzerine yeniden incelenen dosyada Mahkeme 1/4/2014 tarihli kararıyla bozmaya uymayarak 10/9/2013 tarihli ilk kararında direnmiştir.

8. Direnme kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/3/2019 tarihli kararıyla mahkeme hükmü bozulmuştur. Bozma gerekçesinde özetle; Mahkemece 20/12/2010 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının iyileşmesinin 18 aya kadar uzayabileceği ve bu dönemde %100 malul sayılması gerektiği yönündeki mütalaa da esas alınarak iyileşme süresi de eklendiğinde ıslah tarihi itibarıyla zamanaşımının gerçekleşmediği sonucuna varıldığı ancak dosya içerisindeki 16/6/2007 tarihli “Sürekli İş Göremezlik Tespit Kararı”na göre davacının maluliyetinin tıpkı aradan üç yıldan fazla süre geçtikten sonra tanzim edilen Adli Tıp Kurumu raporundaki gibi %35,2 olarak belirlendiği ve kontrol muayenesinin gerekmediğinin açıklandığı, bu durumda iyileşme sürecinin zamanaşımının başlangıcının hesaplanmasını etkileyen gelişen durum olarak kabul edilemeyeceği ve yine kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımının ancak dava edilen değer yönünden kesileceği vurgulanarak ıslah tarihi itibarıyla on yıllık zamanaşımının gerçekleştiği belirtilmiştir.

9. Mahkeme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/3/2019 tarihli bozma kararına uymuş; başvurucunun 13/08/2002 tarihinde geçirdiği iş kazasının on yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu kanaatiyle davanın kısmen kabulüne ve 1.000 TL maddi tazminatın ve 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek faiziyle başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme kararı kesin olmak üzere verilmiştir.

10. Nihai kararın 1/12/2020 tarihinde başvurucu tarafından öğrenilmesi üzerine, 2/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; dava tarihinde iş kazası sonucu oluşan maluliyet oranı henüz belirli olmadığından kısmi talepli dava açtığını, oluşan zararı kesin olarak Adli Tıp Kurumu Raporu ve bilirkişi raporu sonucu öğrenebildiğini belirtmiştir. Maluliyet oranının dava devam ederken mahkemeye sunulan rapor ile ortaya çıktığını, bu nedenle zamanaşımı süresinin hesabında raporun tanzim tarihi ile cismani zararın niteliği ile kapsamının öğrenildiği tarihin esas alınması gerektiği dikkate alınmadan verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

14. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 34).

15. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

16. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

17. Somut olayda başvurucu 13/8/2002 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 24/9/2004 tarihinde 1.000 TL maddi ve 40.000 TL manevi tazminat talepli dava açmış ve alınan bilirkişi raporları üzerine 17/7/2013 tarihli dilekçe ile 75.000 TL istemiyle bu talebini ıslah etmiştir. Mahkeme, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren başlayan zamanaşımının ıslah tarihinde dolduğu gerekçesiyle başvurucunun dava dilekçesindeki talebiyle bağlı kalarak 1.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

18. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya benzer nitelikte iddiaları Çetin Akboğa [GK] (B. No: 2019/430, 23/3/2023) kararında incelemiştir. Anılan karara konu olayda, 5/1/2005 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 6/8/2007 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 2.000 TL maddi tazminat talepli dava açılmıştır. Bilirkişi incelemesi sonucu maddi zarar 121.312,31 TL olarak belirlenmiş ve 8/11/2016 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebi bilirkişi raporundaki tutar kadar artırılmıştır. İlk derece mahkemesi başvurucunun davasını kabul etmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesi, iş kazasının meydana geldiği 5/1/2005 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımının ıslah dilekçesinin sunulduğu 8/11/2016 tarihinde dolduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda artırılan maddi tazminat kısmı yönünden davayı reddetmiştir.

19. Anılan başvuruda davanın ıslah ile artırılan kısmının reddedilmesini mahkemeye erişim hakkı kapsamında inceleyen Anayasa Mahkemesi, davaya konu zararın tespit edilmesinin belli bir uzmanlık gerektirdiğini bu nedenle zararın boyutunun belirlenebilmesi için derece mahkemelerince bilirkişi raporu alınmasına karar verildiğine dikkat çekmiş ve zararının tamamını yargılamanın başlangıcında bilmesinin başvurucudan beklenemeyeceğini, bu sebeple başvurucunun tüm zararı için tazminat talep edemediğini kararında belirtmiştir (Çetin Akboğa § 68).

20. Anayasa Mahkemesi anılan kararda; Türk hukukunda belirsiz alacak davasına ilişkin düzenlemenin kabulünden önceki döneme ilişkin olarak açılan kısmi davalarda başvurucuların zararın miktarını dava tarihi itibarıyla öğrenebilmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğine dair AİHM'nin ihlal kararlarına da dikkat çekmiştir (Çetin Akboğa § 69)

21. Somut olay yukarıda yer verilen ilkeler bakımından değerlendirildiğinde başvurucunun iş kazası nedeniyle oluşan maluliyet durumunun ve uğradığı zararın davanın açıldığı tarihte belirli olmadığı, bu hususların yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporları neticesinde öğrenildiği anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucu da zararın öğrenilmesinden sonra talebini artırarak davasını ıslah etmiştir.

22. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında başvuruya konu olay değerlendirildiğinde başvurucunun dava değerini artırarak açtığı birleşen dava yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmektedir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

25. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; yeniden yargılama yapılması ile 300.000 TL maddi ve 300.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesine (E.2019/611, K.2020/550) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.