TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET AKİF USLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/2520) |
|
Karar Tarihi: 23/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Hasan SARAÇ |
Başvurucu |
: |
Mehmet Akif USLU |
Vekili |
: |
Av. Ömer GÖKDEMİR |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, vazife malullüğü talebinin kabul edilmemesine ilişkin işleme karşı açılan davanın reddi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 28/5/2006 tarihinde Şırnak/Silopi 20. ZH. Tug. 1. Tnk. Tgk. 5. Mknz. P. Blk. Komutanlığı bünyesinde askerlik hizmetini yerine getirirken, dört aydır sol kulakta işitme azlığı ve ağrı şikâyetleri nedeniyle sevk edildiği Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesinin (GATA) 6/4/2007 tarihli "Askere elverişli değildir" raporuna istinaden terhis edilmiştir.
3. Başvurucunun vazife malulü aylığı bağlanması için yaptığı talep, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından hastalığın vazifenin neden ve etkisiyle meydana gelmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu bu ret kararının iptali istemiyle Ankara 14. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.
4. İdare Mahkemesi 14/3/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir :
"..Davacının, 'Kulağındaki işitme kaybının (bilateral sensorinöral) askerlik vazifesinin neden ve etkisiyle meydana gelip gelmediğinin' saptanması amacıyla Mahkememizin 26.01.2018 tarihli ara kararı üzerine sevkedildiği Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastenesi'nin 05.03.2018 tarih ve 2786 sayılı raporunda; mevcut bilateral orta dereceli sensörinal işitme kaybının yüksek sese mazuriyet (askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle) sebebiyle oluşup oluşmadığı konusunda kesin karar verilmesinin mümkün olmadığı görüş ve kanaatinin bildirildiği, ayrıca davacının kulağında oluşan rahatsızlığın askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle gerçekleştiğine dair başkaca bir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, birlik Komutanlığı'nın 26.06.2012 tarihli yazısında da davacının hava değişim raporu almadığının, revir kaydının bulunmadığının ve atış kayıtlarının olmadığının bildirildiği, GATA Hastanesi'nin 06.04.2007 tarih ve 1330 sayılı raporunda da belirli bir olay ve faaliyetten bahsedilmediği görülmektedir.
Bu durumda, rahatsızlığının askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle meydana geldiği ortaya konulamayan davacının aylık bağlanması başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
5. Başvurucu, İdare Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ise de Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. Dava Dairesi (Dava Dairesi) 12/11/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
6. Kararın 1/12/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 31/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma İlkesinin İhlali İddiası
8. Başvurucu; dava ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarlayarak, askerlik öncesinde sağlıklı olduğunu, askerlik görevinin ifası sırasında maruz kaldığı yoğun top atışları ve tatbikatlardan kaynaklı gürültü nedeniyle duyma yetisinde kayıplar yaşadığını, sağlıklı bir şekilde askerliğe başlayan bireylerin askerlik görevi sırasında meydana gelen sağlık kayıplarında devletin sorumluluğunun bulunduğunu, kendisinin maluliyetinin de askerlikten kaynaklandığını, buna rağmen davanın reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), Anayasa Mahkemesi içtihatlarına atfen, yapılacak değerlendirmelerde bu içtihatların gözönünde bulundurulması gerektiğini öne sürmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
9. Başvuru, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
11. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
12. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
13. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada İdare Mahkemesi, başvurucunun kulağındaki işitme kaybının askerlik vazifesinin neden ve etkisiyle meydana gelip gelmediğinin saptanması amacıyla başvurucuyu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk etmiştir. Bu hastane tarafından düzenlenen raporda, işitme kaybının yüksek sese maruz kalınması (askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle) sebebiyle oluşup oluşmadığı konusunda kesin karar verilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. İdare Mahkemesi, ayrıca ilgili kamu makamlarından da gerekli bilgi ve belgeleri temin ettikten sonra, başvurucunun iddialarına ilişkin olarak bir değerlendirmede bulunmuştur. İdare Mahkemesi; başvurucunun hava değişim raporu almadığı, revir kaydının bulunmadığı ve atış kayıtlarının olmadığı şeklinde verilen cevaplara dayanarak rahatsızlığının askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle meydana geldiğinin ortaya konulamadığını kabul ederek davayı reddetmiştir.
14. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargı mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiği İddiası
16. Başvurucu; görev yaptığı askerî birlikten cevap gelmemesinin kendisinin sorunu olmadığını, davalı yanın delilleri gizlemek için bilgi vermediğini, konuya dair bilgi verilmemesinin top atışlarına katılmadığına dair delil olmayacağını, davalı yana üstünlük tanınarak aleyhine olacak şekilde karar verildiğini beyan ederek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi içtihatlarına atfen, yapılacak değerlendirmelerde bu içtihatların gözönünde bulundurulması gerektiği öne sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrarlamıştır.
17. Anayasa’nın 36. maddesinde mündemiç olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olmasından bahsedilmesi imkânsızdır (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 38).
18. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
19. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvurucuların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
20. Somut olayda, İdare Mahkemesinin, başvurucu tarafından ileri sürülen hususlara ilişkin olarak; gerek başvurucunun dayanak olarak ibraz ettiği belge ve bilgileri gerekse de resen yaptığı araştırma sonucunda temin edilen evrakı bir bütün olarak değerlendirdikten sonra bir değerlendirme yaptığı görülmektedir. Bireysel başvuru formu, dayanaklar ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ortamından temin edilen diğer bilgi ve belgelerden bu ilkelerin ihlal edildiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığı böylece silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi yönünden bir ihlal bulunmadığının açık olduğu değerlendirilmiştir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine dair iddiası da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.