TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN BULAMA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/33916)

 

Karar Tarihi: 5/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Osman BULAMA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.

3. Soruşturma neticesinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle Başsavcılık tarafından 27/4/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede H.T.isimli tanık tarafından ilgili birimlere yapılan; başvurucunun "cemaat olarak bilinen yapının yardımıyla askeriyeye girdiği" yönündeki ihbar ile H.B. ve V.G. isimli tanıkların başvurucu aleyhindeki beyanlarına delil olarak yer verilmiştir. Buna göre iddianamede özetle başvurucunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay olarak görev yaptığı sırada örgütün sohbet adı altında düzenlediği toplantılarakatıldığı, kendi rızası ile örgüte üye olduğu, örgütten emir ve talimat almak suretiyle atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 9/5/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra iddianamede ismi geçen tanık H.T., H.B ve V.G.nin beyanlarının tespiti içinadreslerine göre duruşmada hazır edilmelerine veya talimat yazılmasına karar verilmiştir.

5. Tanık V.G. 1/6/2018 tarihinde istinabe mahkemesinde alınan beyanında özetle başvurucu ve Y.C. ile birlikte kiraladığı ve 2013-2014 yılları arasında yaklaşık bir yıl süreyle ikamet ettikleri eve zaman zaman M. isimli örgüt imamı ile ismini hatırlamadığı başka imamların gelip gittiğini, bu kişilerle dinî sohbetler yaptıklarını, bu kişilerin örgüt liderinin vaaz kasetlerini izlettiklerini ancak bunlara himmet adı altında herhangi bir ödeme yapmadıklarını ifade etmiştir. Tanık V.G. beyanında ayrıca 17/25 Aralık sürecinde söz konusu imamlar ile aralarında sık sık tartışmalar çıktığını, bu nedenle evden bağlarını koparmaya çalıştıklarını ancak bu kişilerin (imam) kendilerini takip ettiğini belirtmiştir.

6. Tanık V.G.nin beyanlarında ismi geçen Y.C. de tanık sıfatıyla İstinabe Mahkemesince dinlenmiştir. Tanık Y.C. 9/7/2018 tarihinde İstinabe Mahkemesince alınan beyanında özetle başvurucu ile Konya Hava Savunma Okulundan arkadaş olduklarını,bazı arkadaşlarıyla birlikte kiraladıkları eve daha sonra başvurucunun da gelerek bu evde kaldığını, esasen söz konusu evin örgütün talimatıyla kiralandığını belirtmiştir.

7. Tanık H.T. 6/8/2018 tarihinde İstinabe Mahkemesinde alınan beyanında özetle başvurucu ile çocukluk döneminden arkadaş olduklarını, başvurucunun kendisine "cemaat olarak bilinen yapının yardımıyla askeriyeye girdiğini" bizzat söylediğini, başvurucu ile en son darbe girişiminden üç ay önce görüştüklerini ve bu görüşmelerde başvurucunun örgütü destekleyen yönde konuşmalar yaptığını belirtmiştir.

8. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu duruşmanın 14/8/2018 tarihli birinci celsesinde tanıklar V.G., Y.C. ve H.T.nin İstinabe Mahkemelerince alınan beyanları okunarak başvurucunun bu beyanlara karşı savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında özetle tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, bu beyanları kabul etmediğini ifade etmiştir.

9. İddianamede ismi geçen diğer tanık H.B.nin beyanının alınması için yazılan talimatların iade edilmesi üzerine tanığın beyanının istinabe mahkemesince alınması yönündeki ara kararından Mahkeme vazgeçmiş; tanık H.B.nin soruşturma aşamasında başvurucu aleyhindeki beyanının duruşmanın 7/1/2019 tarihli celsesinde okunmasıyla yetinmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararına göre tanık H.B. soruşturma aşamasındaki beyanında özetle başvurucunun örgüte ait bir yurtta belletmen olarak görev yaptığını ifade etmiştir. Başvurucu tanık beyanına karşı savunmasında aleyhe olan hususları kabul etmediğini belirtmiştir.

10. Duruşmanın 2/4/2019 tarihli son oturumunda başvurucuya ait dijital materyallerin ilgili birimlerce incelenmesi sonucu düzenlenen rapor okunmuştur. Rapora göre dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede " 'com.kakao.talk.' kalıntısına, Fethullah Gülen'e ait birden fazla resme, üzerinde 'Büyük Konferans' yazan ve Fethullah Gülen ibareli davetiyeye ait resme" rastlanmıştır.

11. Yargılamanın tamamlanmasının ardından Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararda, başvurucunun sohbet toplantılarına katıldığı ve örgüte ait yurtlarda kalarak sorumlu belletmen olarak görev yaptığı yönündeki tanık beyanlarına delil olarak dayanılmıştır. Ayrıca başvurucuya ait dijital materyallerde örgüt liderinin bazı fotoğraflarına ve örgüt mensuplarınca kullanıldığı bilinen Kakao Talk uygulamasının kalıntılarına rastlanılmasına da delil olarak yer verilmiştir.Mahkeme gerekçeli kararında hükme esas alınan delillerin ağırlığı hususunda da değerlendirmelerde bulunmuştur. Buna göre tanık beyanlarının ana delil niteliğinde olduğunu, diğer delillerin ise tanık beyanlarını destekleyici nitelikte olduğunu belirtmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Sanık Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda sözleşmeli hava savunma üsteğmen olarak görev yaparken FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle KHK ile bu görevinden ihraç edilmiş bir kişidir.

...

İzmir Bornova İlçe Jandarma Komutanlığı'nın cevabi yazısı ile; sanıktan elkonulan dijital materyaller içerisinde yapılan inceleme sonucu FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile alakalı '[email protected].' şeklinde bu e-posta hesabı üzerinden alındığı anlaşılan Kakao Talk programı kalıntısına, Fethullah Gülen'e ait birden fazla resme, Fetullah GÜLEN'in 'dimdik durun, utanacak iş yapmadınız' dediği görsele, üzerinde 'Büyük Konferans' yazan ve Fetullah GÜLEN'in 1975'te konuşmasına ilişkin davetiyeye ait fotoğrafa rastlanıldığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Bu husus suçun sübutu yönünden sanık aleyhine mahkumiyeti destekleyici bir delil olarak kabul edilmiştir.

...

Tanık [Y.C.] beyanlarında özetle; sanığın devresi olduğunu, sanık ile Konya'da okudukları Hava Savunma sınıf okulundan arkadaş olduklarını, sanığın, kendisinin, [V.G.nin] ve [A.K.nın] aynı evde kaldıklarını, hepsinin cemaatten olduğunu, örgüt abilerinin düzenli olarak kaldıkları eve geldiğini, bu abilerin kendilerine sohbet verdiğini, bu sohbetler esnasında Fetullah GÜLEN'in CD'lerinin izlendiğini ifade ettiği anlaşılmıştır.

Tanık [H.T.] beyanlarında özetle; sanık ile çocukluk arkadaşı olduklarını, aynı zamanda sanığın köylüsü olduğunu, sanığın cemaatin yardımıyla subay olduğunu bizzat kendisine söylediğini, hükümet ile cemaat kavgası başladığında sanığın cemaat lehine konuşmalar yaptığına bizzat şahit olduğuna, sanığın 'Tayyip Erdoğan'ı indireceğiz, Ordu namaza dursa sen durmayacaksın' dediğini, sanığın babasının da fetöcü olduğunu, sanığın babasının evinde bu örgütün sohbetlerinin yapıldığını, darbe girişiminden sonra sanığın 'rüyasında Fetullah GÜLEN'i gördüğünü, onun kendisini buradan kurtaracağını rüyasında söylediğini' bunu sanığın söylediği kişiden bizzat duyduğunu ifade etmiştir.

Tanık [V.G.] beyanlarında özetle; subayken sanıkla birlikte ev tuttuklarını, Konya'da ki bu evde kalan 4 kişininde fetöcü olduğunu, örgüt abilerinin gelip bu evde kendilerine sohbet verdiğini, abilerin Fetullah GÜLEN'in kitaplarını okuduğunu ve kasetlerini izlettiğini ifade ettiği anlaşılmıştır.

Tanık [H.B.] soruşturma aşamasında alınan ifadesinde özetle; sanık ile birlikte fetönün yurdunda belletmenlik yaptıklarını, daha sonra sanığın subay olduğunu ifade ettiği anlaşılmıştır.

Tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde; suçun sübutu yönünden sanık aleyhine mahkumiyeti destekleyici ana deliller olduğu anlaşılmıştır.

Sanık savunmasında; 2012 yılının sonlarında kış turizmi nedeniyle Bosna Hersek ülkesine gittiğini ifade etmiştir. Sanığın FETÖ/PDY'nin etkin olduğu ülkelerden Bosna Hersek'e yapmış olduğu gezinin örgütsel mahiyette bir gezi olduğunun kanaatine varıldığından bu husus suçun sübutu yönünden sanık aleyhine mahkumiyeti destekleyici bir yan delil olarak kabul edilmiştir.

Yukarıda anlatılan deliller ve mahkememizce yapılan değerlendirmeler sonucunda; tanık beyanlarına göre sanığın subay olmadan önce örgütün yurdunda belletmenlik yapan, örgütün desteğiyle subay olan, örgüte ait evde kalan ve bu evde yapılan sohbet toplantılarına fiilen katılan bir kişi olduğunun anlaşılmış olması, sanığın incelenen dijital materyallerinde tespit edilen hususların sanığın örgüt üyesi olduğu hususundaki tanık beyanlarını doğrulayan ve güçlendiren hususlar olduğunun anlaşılmış olması hususları dikkate alındığında sanığın üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olduğu mahkememizce kabul edilmiş, sanığın tamamen inkara yönelik olan savunmasına yukarıda açıklandığı üzere delillerin mahiyeti ve ispat gücü anlamında mahkememizde bir tereddüt yaşanmadığından itibar edilmemiştir."

12. Başvurucu, istinaf ve temyiz dilekçelerinde tanıkların hiçbirinin mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve tanığa soru sorma hakkının kullandırılmadığını belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 30/6/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 21/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 23/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı dışındaki ihlal iddialarının kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu; tanıkların talimatla dinlendiğini, tanıklara soru sorma imkânının kendisine tanınmadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucuya tanık beyanlarının okunduğu, bu beyanlara karşı itiraz ve savunmalarını sunmasının istendiği, başvurucu ve müdafiinin söz konusu tanık ifadelerine yönelik savunmalarını Mahkemeye sunduğu vurgulanmıştır. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

17. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama ya da sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

20. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Duruşmada sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40). Yargılamayı yürüten mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların savunmanın onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenilmesi de telafi edici güvencelerden biri olarak değerlendirilebilir (Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36).

21. Somut olayda Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun duruşmada sorgulamadığı tanıkların beyanlarını esas almıştır. Nitekim Mahkeme, tanık H.B.nin başvurucunun örgütün yurtlarında belletmenlik yaptığı yönündeki beyanını hükme esas almıştır. Mahkeme mahkȗmiyet hükmünü kurarken bir diğer tanık H.T.nin başvurucunun "cemaatin yardımıyla subay olduğu" şeklindeki beyanına da dayanmıştır. Buna ek olarak tanık V.G. ve Y.C.nin başvurucunun örgüte ait evlerde kalarak sohbet toplantılarına katıldığı yönündeki beyanlarına da gerekçeli kararda delil olarak yer verilmiştir. Mahkeme, başvurucu aleyhinde beyanda bulunan H.T., V.G. ve Y.C. isimli tanıkları istinabe yoluyla dinlemiş; diğer tanık H.B.nin ise soruşturma aşamasında başvurucu aleyhinde verdiği beyanın duruşmada okunmasıyla yetinmiştir. Dolayısıyla beyanları hükme esas alınan tanıkların hiçbiri duruşmada dinlenmemiştir.

22. Mahkeme, konutları yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapmamış; tanıkların konutlarının yargı çevresi dışında olmasını istinabe yoluyla dinlenmeleri için yeterli sebep saymıştır. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir.

23. Tanıkların duruşmada dinlenmemesi hususunda geçerli bir neden gösterilmemiş olması adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilmesi bakımından tek başına yeterli değildir. Mahkûmiyet hükmünün tek veya belirleyici ölçüde sanığın duruşmada sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı da tespit edilmelidir.

24. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda Mahkemece değerlendirmede bulunulduğu görülmüştür. Buna göre tanık beyanlarının ana delil niteliğinde olduğu, diğer delillerin ise tanık beyanlarını destekleyici nitelikte olduğu belirtilmiştir (bkz. § 11). Bu durumda duruşmada dinlenmeyen tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

25. Yargılama sürecinde başvurucuya, olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Ancak Mahkemenin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 180. maddesinin "...tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır." şeklindeki (5) numaralı fıkrasına rağmen sözü edilen tanıkları SEGBİS yoluyla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye de ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuş ise de başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği reaksiyonlar konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanıkların beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken gösterdikleri reaksiyonlarla ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanıkların beyanı dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan , B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) , B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmayıp başvurucu da yeterli bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/268, K.2019/214) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.