Avukat Hakları Grubu Ankara, BTK tarafından Instagram'ın kapatılması üzerine Ankara 7. İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma istemli dava açtı. 

AHG'den yapılan açıklamada; "BTK tarafından Instagram'ın keyfi ve hukuksuz bir biçimde tamamen kapatılması herkes için ifade özgürlüğü ihlali anlamına gelecek nitelikte ölçüsüz bir tedbirdir.

Sansüre asla tahammülümüzün olmadığının bilinmesini isteriz.

BTK'ya Ankara 7. İdare Mahkemesinde 2024/1255E. sayısı ile yürütmeyi durdurma istemli dava açtığımızı kamuoyuna saygıyla bildiririz." ifadeleri kullanıldı.

Dava dilekçesinde "Sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü 'haber' ve 'düşüncelerin' değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir" 

"BTK tarafından Instagram üyeliği olan birtakım yayıncıların TCK'da sayılan katalog suçları işlediği gerekçesiyle platformun tamamen erişilemez hale gelmesinin, Anayasa ile teminat altına alınmış çok sayıda temel hakkı da bertaraf etmesi bakımından hukuka uyarlık arz etmediği" denildi.

Dava dilekçesi şöyle;

ANKARA İDARE MAHKEMESİNE

Yürütmenin Durdurulması ve Duruşma İstemlidir

DAVACI: Emrah YAVUZCAN 

VEKİLLERİ: Av. Erdost BALCI
Av. Emrah ALTUNOĞLU

DAVALI: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu - ANKARA

KONUSU: Davalı idare tarafından tesis edilen, Instagram adlı sosyal medya platformuna erişim engeli getirilmesine ilişkin 02.08.2024 tarih ve 490.05.01.2024.-608903 sayılı işlemin yürütülmesinin durdurulması ve akabinde iptaline karar verilmesi talebi hk.

TEBLİĞ TARİHİ : 02.08.2024 (Karar tebliğ edilmemiş olup, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) internet sitesinde yer alan "Site Bilgileri Sorgu Sayfası"nda yapılan sorgulama ile öğrenilmiştir ki söz konusu bildirim ilanen tebliğ hükmündedir.)

AÇIKLAMALAR :

A. Somut Olay :

1) Müvekkilim Emrah YAVUZCAN, Instagram isimli sosyal medya platformunda kullanıcı ve paylaşıcı olarak üyeliği bulunan ve ülkemizdeki birçok kişi gibi o da bu platformu aktif olarak kullanan bir kişidir. Bu platform marifetiyle çeşitli insanlarla (aile, akrabalar, yakın arkadaşlar vb.) iletişim kurulmasına olanak tanındığı gibi platform, ülkemizde ve dünyada yaşanan farklı gelişmelerden haberdar olmak adına bir haber kaynağı olarak da kullanılmaktadır. Aynı zamanda kullanıcılar, platform marifetiyle ürettikleri içerikleri, videoları, fotoğrafları yahut gerek gördükleri diğer birtakım hususları da paylaşarak başka kişilerin bilgi ve takdirine sunma imkanı bulmaktadır. Müvekkilimiz de bu anlamda "@yavuzcanemrah" kullanıcı adıyla (EK-1) söz konusu platformda çeşitli içerikler üretmekte, paylaşımlar yapmakta, haberleşme ve haberdar olma aracı olarak platformdan istifade etmektedir.

2) Davalı idare tarafından, adı geçen platformda üyeliği olan birtakım yayıncılar tarafından TCK'da sayılan katalog suçların işlendiği ve platform tarafından bu suçlarla ilgili tedbirlere uyulmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemle (EK-2) söz konusu sosyal medya platformuna erişim engeli getirmiştir. 5651 sayılı Kanun uyarınca dava konusu işlem tesis edilerek, bir kısım yayıncıların içeriklerinin çıkarılması, yayınlarının engellenmesi gibi bir uygulamaya gitmek yerine, platformun tamamen erişilemez hale gelmesine sebebiyet verilmiştir. Aşağıda izah edilecek sebeplerle de görüleceği üzere söz konusu işlem Anayasa ile teminat altına alınmış çok sayıda temel hakkı da bertaraf etmesi bakımından hukuka uyarlık arz etmemekte olup evvela yürütülmesinin durdurulması ve akabinde iptali için huzurdaki davanın açılması zarureti doğmuştur.

B. Dayanaklar:

1) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 5. maddesinde, "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." düzenlemesine yer verilmekle, Devletin, kişilerin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan engelleri kaldırmakla görevli olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda Devlet, aşağıda ifade edilecek ölçüler çerçevesinde, temel hak ve hürriyetlerin kullanımında engelleyici değil, bilakis engelleri kaldıran tarafta olmak yükümlülüğü altına alınmıştır. Nitekim Anayasamızın 11. maddesinin birinci fıkrasında, "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." denilmekle, ifade edilen 5. madde kapsamındaki görevlerin bağlayıcılık arz ettiği de açıkça ortaya konulmuştur.

2) Anayasamız 12/I hükmünde herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu; 13. maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin, ÖZLERİNE DOKUNULMAKSIZIN yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNE aykırı olamayacağı emredici olarak düzenlenmiştir. Bu anlamda, birtakım temel hak ve hürriyetlerin, Anayasada ifade bulan nedenlerle ve kanunla sınırlandırılabileceği ifade edilecekse, bu sınırlamalarda, hakkın özünün korunmasına ve ölçülülük ilkesine uyulması, idare tarafından tesis edilecek işlemler bakımından Anayasal zaruret arz etmektedir. Aksi hal, tesis edilen işlemi yasal bir hükme dayandırıyor olsa da Anayasal uygunluktan yoksun bırakarak sakat bir idari işlemin vücuda gelmesi sonucunu yaratacaktır.

3) Anayasamızın 22. maddesinde, herkesin, haberleşme hürriyetine  sahipt olduğu, haberleşmenin  gizliliğinin esas olduğu, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşmenin engellenemeyeceği ve gizliliğine dokunulamayacağı, yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağı, hâkimin, kararını kırksekiz saat içinde açıklayacağı, aksi halde, kararın kendiliğinden kalkacağı ifade edilmiştir. İlgili sosyal medya plaformu aynı zamanda bir haberleşme aracı da olması bakımından, tesis edilen işlemin, hangi hakları çiğnediğinin tespiti bağlamında, haberleşme hürriyeti bağlamında da değerlendirme yapılmasının zaruret arz ettiği açıktır.

4) Anayasamızın 25. maddesinin birinci fıkrasında herkesin, düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu; 26. maddesinin birinci fıkrasının ilk iki cümlesinde de herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu, bu hürriyetin resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığı düzenlenmiştir. Söz konusu 26. maddenin ikinci fıkrasında ise bu hürriyetlerin kullanılmasının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği düzenlenmiş; aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, BUNLARIN YAYIMINI ENGELLEMEMEK KAYDIYLA, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz denilmiştir. Anlaşılacağı üzere, sosyal medya platformları bakımından da platformun düşünce ve kaaatleri yaymaya imkan tanıyan mecralar oldukları nazara alındığı zaman, yayımının engellenmemesi ve maddede sayılı sınırlı sebepler ile hakkın sınırlandırılması söz konusu olabilir. Ancak bu sınırlamanın da yine Anayasamızın 13. maddesindeki emredici düzenlemelere uygun olarak icrası gerekir. 

5) 5651 sayılı Kanunun 8. maddesinde içeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi kararlarının nasıl alınacağı ve kararın nasıl yerine getirileceği; 8/A maddesinde ise gecikmesinde sakınca bulunan hallerde içeriğin çıkarılması ve/veya engellenmesi düzenlenmiştir. Davalı kurum, söz konusu maddelerde yer alan usul kurallarına uygun olarak engelleme işlemi tesis edebilir veya alınan engelleme kararını ifa edebilir.

C. Değerlendirme :

1) Öncelikle ve önemle belirtmek isteriz ki BTK tarafından alınan erişimin engellenmesine dönük kararların açıklanmasının zorunlu olmasına ilişkin kanuni düzenleme olmadığından Kurum tarafından sadece, erişim engeline ilişkin kararın tarih ve sayı numarasının ilan edilmesinden ibaret işlem tesis edilmesi, idari işlemlerin gerekçelendirilmesi kuralının ihlali anlamına gelmektedir. Zira gerekçelendirme kuralı sadece işlemin hukuki bir gerekçesinin olması anlamına gelmeyip, bu gerekçenin, işlemde menfaati ihlal edilenlerin bilgisine sunulması anlamına da gelmektedir. Zira menfaati ihlal edildiği için iptal davası açma hakkı olanların, kararın içeriğine nüfuz edemediği hallerde, hukukilik değerlendirmesi yapması noktasında da zafiyet ortaya çıkmakta ve bu da iddia ve savunmada bulunma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca tesis edilen işlemin sebep unsurunun hukuka uygun olup olmadığı da bu aşamada değerlendirilememektedir. Zira söz konusu işlemin yukarıda zikredilen 5651 sayılı Kanunun 8. maddesin istinaden mi yoksa 8/A maddesine istinaden mi alındığı, kararın içeriği paylaşılmadığından tarafımızca bilinmemektedir. Bu durumun savunma hakkımızı kısıtladığı hususunun da Sayın Mahkemenizce dikkate alınması gerektiği kuşkusuzdur.
2) Yine yukarıda zikredilen düzenlemeler uyarınca ifade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede ifade özgürlüğü bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Anayasa Mahkemesinin 23.01.2024 tarih ve B.No:2013/2602 kararında (§40) da aynı hususlara işaret edilmektedir.

3) İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temellerinden biri olup toplumun gelişmesi ve bireyin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için vazgeçilmez koşullar arasında yer alır. Hakikat ışığı fikirlerin çarpışmasından doğar. Bu bağlamda toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Aynı şekilde birey özgün kişiliğini düşüncelerini serbestçe ifade edebildiği ve tartışabildiği bir ortamda gerçekleştirebilir. İfade özgürlüğü, kendimizi ve başkalarını tanımlamada, anlamada ve algılamada, bu çerçevede başkalarıyla ilişkilerimizi belirlemede ihtiyaç duyduğumuz bir değerdir (B.No:2013/2602,23/1/2014, §41).

4) İfade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemez (Handyside/Birleşik Krallık,B.No: 5493/72, 7/12/1976, §49).

5) Anayasa’da sadece düşünce ve kanaatler değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (B.No:2013/2602,23/1/2014, §43).

6) Bu bağlamda ifade özgürlüğü, Anayasa’da güvence altına alınan diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmı ile doğrudan ilişkilidir. Görsel ve yazılı medya araçları yoluyla fikir, düşünce ve haberlerin yayılmasını güvence altına alan basın özgürlüğü de düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılma araçlarından biridir. Basın özgürlüğü, AİHS’de ifade özgürlüğüne ilişkin 10. madde kapsamında koruma altına alınmışken, Anayasa’nın 28 ilâ 32. maddelerinde özel olarak düzenlenmiştir (B.No:2013/2602, 23/1/2014, §44).

7) Demokratik bir sistemde, kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmalarını sağlamak açısından basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır. Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür. (bkz. AYM, E.1997/19, K.1997/66, K.T. 23/10/1997),(benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986, § 41; Özgür radyo-Ses Radyo Televizyon Yapım ve Tanıtım AŞ/Türkiye, B. No: 64178/00, 64179/00, 64181/00, 64183/00, 64184/00, 30/3/2006 § 78; Erdoğdu ve İnce/Türkiye, B. No: 25067/94, 25068/94, 8/7/1999, § 48; Jersild/Danimarka, B.No: 15890/89, 23/9/1994, §31).

8) İnternet modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir araçsal değere sahip bulunmaktadır. İnternetin sağladığı sosyal medya zemini kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle düşünceyi açıklamanın günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerinden biri haline gelen internet ve sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiği açıktır.

9) Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü mutlak ve sınırsız değildir. Bu bağlamda düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerekir. Nitekim Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin koruma altına aldığı düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti Anayasa’nın 13. maddesindeki koşullara uygun olarak, bu maddelerde belirtilen sebeplerle sınırlandırılabilir. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz. İfade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar konusunda devletin ve kamu makamlarının takdir yetkisine sahip olduğu belirtilmelidir. Ancak bu takdir alanı da yarıgsal denetime tabidir. Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk, ölçülülük ve öze dokunmama kriterleri çerçevesinde yapılacak denetimde genel ya da soyut bir değerlendirme yerine, ifadenin türü, şekli, içeriği, açıklandığı zaman, sınırlama sebeplerinin niteliği gibi çeşitli unsurlara göre farklılaşan ayrıntılı bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Öze dokunmama ya da demokratik toplum gereklerine uygunluk kriterleri, öncelikle ifade hürriyeti üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmalarını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendilerini göstermelerini gerektirmektedir. Nitekim AİHM de demokratik toplumda gerekli olmayı, “zorlayıcı sosyal ihtiyaç” şeklinde somutlaştırmaktadır. Buna göre, sınırlayıcı tedbir, zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması ya da gidilebilecek en son çare niteliğinde değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilmemektedir. Aynı şekilde zorlayıcı sosyal ihtiyacın varlığı araştırılırken de soyut bir değerlendirme yapılmayıp, ifade ortamına dahil olan ifade edenin sıfatı, hedef alınan kişinin kimliği, tanınmışlık düzeyi, ifadenin içeriği, ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı gibi çeşitli hususlar göz önünde bulundurulmalıdır (AİHM Axel Springer AG / Almaya, [BD], B.No: 39954/08, 7/2/2012; Von Hannover/Almanya (no.2) [BD], 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012).

10) Kamu otoritesince yapılan müdahalenin haklı sebeplere dayanması, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sırasında hakların özüne dokunulmaması ve ölçülü olunması gerekmektedir. Hakkın amacına uygun şekilde kullanımını son derece zorlaştıran, ciddi suretle güçleştiren, örtülü bir şekilde kullanılamaz hale koyan ve etkisini ortadan kaldıran sınırlamalar öze dokunur niteliktedir (bkz. AYM, E.2006/121, K.2009/90, K.T. 18/6/2009). Sınırlama amacı ile aracı arasında adil bir dengenin gözetilmesi şeklinde tarif edilen ölçülülük ilkesi ile daha az sınırlayıcı ya da daha hafif tedbirlerle sınırlama amacına ulaşılması mümkün olduğu halde hak ve hürriyetleri daha çok sınırlayan, haklardan yararlanacak kişilere daha ağır yükümlülükler getiren düzenlemelerin önlenmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla belli bir amaca ulaşmak için alınan sınırlayıcı tedbir, gereğinden ağır ve katı ise o sınırlama ölçülü olmayacağı gibi demokratik toplum düzenine de uygun bir sınırlama olmayacaktır (B.No:2013/2602,23/1/2014, §51).

11) İfade özgürlüğü konusunda devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Kamu makamları negatif yükümlülük kapsamında Anayasa’nın 13. ve 26. maddeleri kapsamında zorunlu olmadıkça ifadenin açıklanmasını ve yayılmasını yasaklamamalı ve yaptırımlara tâbi tutmamalı; pozitif yükümlülük kapsamında ise ifade özgürlüğünün gerçek ve etkili korunması için gereken tedbirleri almalıdır (benzer yöndeki AİHM görüşü için bkz. Özgür Gündem/Türkiye, B.No:23144/93, 16/3/2000, §43). Bu denge kurulurken Anayasanın 13. ve 26. maddeleri kapsamında kanunen öngörülen sınırlı sebeplerle ve meşru amaçlarla, demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilerek, sınırlama amacı ile aracı arasında ölçülü bir dengenin gözetilmesi ve hakkın özüne dokunulmaması gerekir (B.No:2013/2602,23/1/2014, §56).

12) Somut olayımızda da davacı müvekkil, kullanıcısı olduğu instagram.com adlı internet adresine (sosyal medya platformuna) erişimin engellenmesi kararı nedeniyle erişim sağlayamadığı için ifade hürriyeti ve haberleşme hürriyeti ihlal edilmektedir. Dava konusu olayda davalı BTK, "katalof suçlara uyulmadığı"nı gerekçe göstererek bahsi geçen  erişimi engellediğini ifade etmekte  ise de bu tespitlerin nasıl yapıldığı, salt tespiti sağlanan suçlara dönük paylaşımların veya sayfaların içeriğinin çıkarılmasının neden yeterli olmadığı somut olarak ortaya konulmamış, hakkın özüne dokunur nitelikte, ölçülü olmayan bir idari işlem tesis edilmiştir.

13) Bir kamu idaresi olan BTK'nın bir internet sitesine erişimi engellenmesine yönelik yaptığı müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı ve müdahalede bulunulurken ölçülü davranılıp davranılmadığı konusunda hangi genel ilkelerden hareket edileceği yukarıda ifade edilmiştir. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlandırmalar kanunla öngörülmeli ve sınırlamalar kanuna uygun olmalıdır. Somut olayda, erişimin engellenmesinin URL bazında değil de tüm bir siteye yönelik erişimin engellenmesi şeklinde uygulandığı açıktır. 5651 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler dikkate alındığında BTK'nın, tesis ettiği idari işleme dayanak gösterdiği suça konu paylaşımları aşan ve milyonlarca kullanıcısı bulunan bir sosyal medya ağı olan instagram.com sitesine erişimin tamamen engellenmesini öngören işlemin kanuni dayanağının bulunmadığı ve bu sosyal paylaşım sitesine erişimin kanuni dayanağı olmaksızın ve sınırları belirsiz bir yasaklama kararı ile engellenmesinin demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturduğu açıktır. Bu durum, işlemin hukuka aykırı olarak tesis edilmiş olduğunun da açık kanıtıdır.

14) Daha evvel bir başka sosyal medya platformu olan twitter.com (mevcut adıyla X.com) adlı platform için de erişimin engellenmesi kararı alınmış olup söz konusu karara istinaden yapılan bireysel başvuruda, Anayasa Mahkemesi, ekte sunulan 02.04.2014 tarih ve B.No: 2014/3986 kararında (EK-3), ihlal kararı vermiştir. Söz konusu kararda yukarıdaki açıklamalara atıf yapılarak, alınan engelleme kararının hukuka aykırılığı net olarak ortaya konulmuştur. Somut olayımızla da uyumlu olan söz konusu kararı da Sayın Mahkemenin takdirine sunuyoruz.

15) Öte yandan; alınan kararın süresinin belirsiz olması, müdahalenin Anayasal ilkeleri ihlal etmesi, müvekkil gibi milyonlarca kişinin hak ve menfaatlerini olumsuz yönde etkilemesi, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz temel değerlerinin bertaraf edilmesi, kararın kamuoyunda infial yaratması hususları nazara alındığında, işlemin, telafisi güç ve hatta imkansız zararlara neden olacağı açıktır. Bu nedenle söz konusu idari işlemin evvela yürütülmesinin durdurulması, müdahalenin süresiz olması hususu da nazara alınarak savunma ve cevap verme sürelerinin kısaltılması ve nihayet işlemin iptaline karar verilmesi işbu davada talep edilmektedir.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda izah edilen ve resen gözetilecek sair hususlar dairesinde; davamızın kabulüne, dava konusu işlemin evvela yürütülmesinin durdurulmasına, savunma ve cevap verme sürelerinin kısaltılmasına, yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasına, nihayet haksız ve hukuka aykırı işlemin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten saygılarımızla talep ederiz. 02/08/2024

Davacı Vekilleri
Av. Erdost BALCI - Av. Emrah ALTUNOĞLU
(E-İmzalıdır)