Yargıtay uygulamasında da ifade edildiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 408/1, 553/1 ve 479/3-c maddeleri birlikte değerlendirildiğinde anonim şirketlerde, şirket tüzel kişiliği tarafından şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda bu hususta bir karar alınması gerekir. Söz konusu genel kurul kararı dava şartı niteliği taşımakta olup bu şart yerine getirilmediği sürece açılan sorumluluk davası görülmeye başlanamaz. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.06.2022 Tarihli 2021/2908 Esas 2022/4792 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Dava, yöneticinin sorumluluğuna ilişkindir. 6102 Sayılı TTK hükümleri arasında mülga TTK'nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK'nın 408/1, 553/1ve 479/3-c maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Fakat, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu doğurmamalıdır. Somut olayda davalı yönetici aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde alınmış bir kararın olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Böyle bir kararın varlığı dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Bu durum karşısında mahkemece, genel kurulda davalı hakkında dava açılması yönünde alınmış bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca uygun süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar tesisi gerekirken yazılı şekilde doğrudan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de, davalı hakkında ceza davası açıldığı dikkate alınarak ceza davasının kesinleşmesi beklenip, ceza davasındaki delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.” Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.07.2017 Tarihli 2016/8829 Esas 2017/4095 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir; “…6102 sayılı TTK'nın 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Fakat, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu doğurmamalıdır. Somut olayda davalı yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir genel kurul kararının olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Böyle bir kararın varlığı dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Bu durum karşısında mahkemece, genel kurulda davalı hakkında dava açılması yönünde alınmış bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa HMK'nın 54. maddesi uyarınca uygun süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde doğrudan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 26.02.2015 T. 2015/1754 E. 2015/2626 K.).

Yukarıda bahsi geçen kararlar her ne kadar anonim şirketlere ilişkin ise de TTK.m.644/1-a’nın atfıyla TTK’nın 553.maddesi limited ortaklıklara da uygulanacağından bu kararlar limited şirketler yönünden de değerlendirilebilecektir. Nitekim TTK’nın 644/1-a hükmünün atfıyla anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen TTK’nın 553.maddesi, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu davalarında da uygulama alanı bulmaktadır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara 2024, s.547-550 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Buna göre limited şirketlerde müdürler, kanundan ve ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, ortaklığa ve ortaklara karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar. Burada kanun koyucu her ne kadar TTK.m.644/1-a’nın yollamasında yalnızca TTK’nın 553.maddesinden bahsetmiş ise de hükmün kaleme alınış tarzından yapılan atfın 553.maddeyi tamamlayan tüm hükümlere yapılmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle TTK’nın 549 ila 561.maddelerinin de limited şirketlere uygulanması mümkündür (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, İstanbul 2023, s.189 ; Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, Ankara 2022, s.248-249). 

Konuya bu çerçevede bakıldığında anonim ve limited şirketlerde, şirket tüzel kişiliği tarafından şirket yöneticileri aleyhine sorumluluk davası açıldığı takdirde ilgili davanın açılması hususunda şirket genel kurulunca alınacak karara karşı iptal davası açılması hususu gündeme gelebilmektedir. Bu ihtimalde ise Yargıtay uygulaması gereği genel kurul kararının iptali davasının, sorumluluk davası yönünden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 09.11.2012 Tarihli 2012/3761 E.  2012/6574 K.sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…07.11.2010 tarihli genel kurul kararının 3.maddesinde eski yönetici davalılar hakkında sorumluluk davası açılması için, denetim kuruluna yetki verilmiş, eldeki dava da bu yetkiye istinaden kooperatif denetim kurulu üyeleri tarafından açılmış ise de, aynı genel kurul kararının iptali için bu dosya esasından tefrik edilen dava mevcut olup, anılan genel kurul kararının iptali davasının, bu dava yönünden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde genel kurul kararının iptaline ilişkin davanın sonucu beklenmeden, işbu davanın reddi doğru olmamış, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 10.12.2012 Tarihli 2012/5520 Esas 2012/7270 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…anılan genel kurul kararının iptali halinde davanın bu kalemleri dayanaksız ve konusuz kalacağından öncellikle 25.05.2008 tarihli Genel Kurulun 8.maddesinin iptali için … Asliye 6. Ticaret Mahkemesi'nin …/356 Esasına açılan davanın bekletici mesele yapılması gerekirken, bu hususun gözardı edilmesi doğru olmamıştır…” Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 08.07.2014 Tarihli 2014/5873 Esas 2014/12974 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir “…6100 sayılı HMK'nın 165/1 maddesi "Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir." hükmünü içermekte olup, mahkemece davacıların açtığı genel kurul kararının iptali davasının bu davada bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hakkında taraf irade ve beyanlarından bağımsız olarak karar verilmemiş ve davacının bekletici mesele yapılmaması yönündeki beyanı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olup bu yönden mahkeme gerekçesi yerinde değil ise de…” Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi’nin 19.07.2024 Tarihli 2021/1883 Esas 2024/1406 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…davacı tarafından sorumluluk davası açılmasına ilişkin … tarihli genel kurul kararının ibraz edildiği, davalı tarafından bu kararın iptali için ….Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı anlaşılmakta olup, mahkemece genel kurul kararının iptali için ….Ticaret Mahkemesi’ndeki dava sonucu beklenmeksizin davanın esasına ilişkin karar verilmiş ise de, şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılması yönünde alınmış genel kurul kararının varlığının dava şartı olduğu, somut olayda sorumluluk davası açılması için alınan genel kurul kararının iptali istendiğinden, sorumluluk davası açılmasına dair kararın iptal edilip edilmeyeceği kesinleşmeden eldeki sorumluluk davasına devam edilemeyeceği, bu durumda mahkemece genel kurul kararının iptaline ilişkin açılan davanın kesinleşmesinin beklenmesi, sonucuna göre dava şartının mevcut olup olmadığı değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden…”

Gerçekten de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bekletici Sorun” başlıklı 165.maddesi gereği bir davada hüküm verilebilmesi, görülmekte olan başka bir davanın sonuçlanmasına bağlı ise, mahkeme o davanın sonuçlanmasını beklemeye karar verir (Prof.Dr.Baki KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Cilt-I, Ankara 2020, s.919). Nitekim verilecek bir karar, başka bir kararın sonucuna bağlı ise öncelikle bu karar verilmiş ve kesinleşmiş olmalıdır ki diğeri hakkında karar verilebilsin (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Zeki GÖZÜTOK – Yargıtay 15.Hukuk Dairesi Üyesi Adem ALBAYRAK, Medeni Usul El Kitabı, Ankara 2021, s.159). Bekletici sorun, mahkemelerce çelişik kararlar verilmesinin ve aynı sebepten dolayı iki kez inceleme yapılmasının da önüne geçer (Prof.Dr. İlhan POSTACIOĞLU, Medeni Usul Hukuk Dersleri, 8.Baskı, İstanbul 2020, s.515 ; Prof.Dr. Ejder YILMAZ, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt-II, 3.Baskı, Ankara 2017, s.2131 ; Prof.Dr. Hakan PEKCANITEZ – Prof.Dr. Oğuz ATALAY – Prof.Dr. Muhammmet ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, 9.Baskı, İstanbul 2021, s.310). Bekletici mesele yapılacak davanın, daha sonra açılan davayla aynı kişiler arasında görülmesi de gerekmez (Prof.Dr. Hakan PEKCANITEZ – Prof.Dr. Oğuz ATALAY – Prof.Dr. Muhammmet ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, s.311).

HMK esasen bekletici sorun saymayı hakimin takdirine bırakmıştır. Ancak koşulları bulunmasına rağmen hakimin takdir yetkisini dilediği gibi kullanabilmesi mümkün değildir. Aksine koşulların mevcut olmasına rağmen bekletici sorun kararı verilmemişse, Yargıtay takdir yetkisinin kanunun amacına aykırı kullanılmasını doğru bulmamakta ve hakimin verdiği kararı bozmaktadır. Başka bir ifadeyle bekletici sorun saymanın koşulları varsa, hakim bekletici soruna karar vermek zorundadır. İki dava arasında önemli hukuki bağlantının bulunması bekletici soruna karar vermek için yeterlidir. Zira bekletici sorun saymanın en önemli sebebi, aynı ya da benzer soruna farklı mahkemelerin ayrı ayrı yargılama yaparak farklı kararlar vermesini önlemektir. Bekletici sorun kararı verilmesi yargılamanın gecikmesine göre daha üstün yarar sağlayacaksa, bekletici sorun kararı verilmesi ve yargılamanın gecikmesi hak arama özgürlüğünün daraltıldığı ya da geçici de olsa engellendiği anlamına da gelmez. Aksine bekletici sorun yargılamanın ekonomik şekilde tamamlanmasına ve kararlar arasındaki uyumun sağlanmasına hizmet eder (Prof.Dr.Hakan PEKCANITEZ – Prof.Dr.Oğuz ATALAY – Prof.Dr.Muhammmet ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, s.312).

SONUÇ OLARAK; TTK’nın 408/1, 553/1 ve 479/3-c maddeleri birlikte değerlendirildiğinde anonim şirketlerde, şirket tüzel kişiliği tarafından şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda bu hususta bir karar alınmış olması gerekir. Söz konusu genel kurul kararı dava şartı niteliği taşımakta olup bu şart yerine getirilmediği sürece açılan sorumluluk davası görülmeye başlanamaz. Söz konusu şart, TTK.m.644/1-a’nın atfıyla limited şirketler yönünden de uygulanır. Ancak bazı durumlarda ilgili genel kurul kararının iptali istemiyle iptal davası açılabilir. İşte bu ihtimalde genel kurul kararının iptali davasının, sorumluluk davası yönünden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.