2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu, ilk olarak 24.11.2016 yürürlük tarihli 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu m.23 ila m.30 ile değişikliğe uğramıştır. Bu maddeler 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’na işlendikten sonra, 09.07.2018 tarihinde yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bu değişikliklerin de kaldırıldığı görülmektedir.

703 sayılı KHK’nın ilgili 61. maddesine göre, “14.04.1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun;

a) Adı ‘Adli Tıp Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’ şeklinde değiştirilmiştir.

b) 17 nci maddesinin başlığı ‘Kimsesiz cesetler’ şeklinde değiştirilmiş ve birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

c) 27 nci maddesinde yer alan ‘26 ncı maddede belirtilen görevlere’ ibaresi ‘Adli Tıp Kurumuna’ şeklinde değiştirilmiştir.

ç) 29 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

‘Döner sermayeden yapılacak ödemeler

Madde 29- Döner sermayeden; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesine göre döner sermaye işletmelerinin çalıştırılacak memurları ve toplu sözleşmelerden doğan diğer hakları, döner sermaye ile yapılan iş ve hizmetlere ilişkin giderler, Harcırah Kanunu uyarınca ödenecek yolluklar ve kurum personeline yapılacak ödemeler dışında hiçbir ödeme yapılmaz.’

d) 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

‘Madde 32- Adalet Bakanlığı hesabına Adli Tıp Kurumuna adli tabip ve uzman yetiştirmek üzere, yurt içinde ve yurt dışında burs verilmek suretiyle yükseköğrenim yaptırılanlar Adli Tıp Kurumundaki uzmanlık ve ihtisas imtihanlarına tabi tutulmadan asistanlık (araştırma görevlisi) kadrolarına atanırlar. Bu personel 35 inci maddedeki mecburi hizmet yükümlülüğüne tabidir.’

e) 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘kanun, tüzük ve yönetmelikler’ ibaresi ‘mevzuat’ şeklinde değiştirilmiştir.

f) 1 ila 16 ncı maddeleri, 18 ila 26 ncı maddeleri, 36 ncı maddesi, 37 nci maddesi, geçici 1 ila geçici 4 üncü maddeleri ve geçici 6 ncı ve geçici 7 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır”.

Görüldüğü üzere; 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun adı “Adli Tıp Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” olarak değiştirilmiş, Adli Tıp Kurumu’nun görev ve yetkilerini de düzenleyen birçok hüküm yürürlükten kaldırılmıştır. Adli Tıp Kurumu’nun görev ve yetkilerini düzenleyen ve uyuşmazlıkların çözümüyle alakalı hükümlerin kaldırıldığı dikkate alındığında, bu konulara ilişkin yasal düzenlemenin var olup olmadığı, diğer bir ifadeyle Adli Tıp Kurumu’nun görev ve yetkisinin hukuki dayanağının ne olduğu hususu gündeme gelebilir.

Bu noktada farklı görüşlerin olduğunu belirtmek isteriz. Bir görüşe göre; ilgili KHK’nın geçici 16. maddesi delaletiyle Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği hükümleri kapsamında Adli Tıp Kurumu kurulları ile dairelerinin görevlerini sürdürdüklerini ifade edilmektedir. 703 sayılı KHK’nın geçici 16. maddesine göre, “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, bu Kanun Hükmünde Kararname ile değişiklik yapılan kanunların ve kanun hükmünde kararnamelerin ilgili maddeleri gereğince yürürlüğe konulmuş olan tüzükler, nizamnameler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikler ile diğer işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini sürdürür”.

Bu görüşe yöneltilen eleştiride; KHK ile Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun “Yönetmelikler” başlıklı 36. maddesinin yürürlükten kaldırıldığı, KHK’nın geçici 16. madde metninde geçen “…yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini sürdürür” ibaresinin Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin uygulanmasına engel olduğunu belirtmektedir. Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin tatbik edilemeyeceğini savunan görüşün destekçileri; yürürlükten kaldırılan kanun maddelerinin uygulanmasına ilişkin yönetmelikle görev ve yetkinin devam edemeyeceğini, Anayasa m.124’e göre[1], yönetmeliklerin ancak kanunun uygulanmasını sağlamak amacıyla çıkarılabileceğini, kanuni dayanak olmadan yönetmelik çıkarılamayacağını, KHK ile birlikte ilga edilen kanun maddelerinin uygulanması amacıyla düzenlenmiş Yönetmeliğin artık hükümsüz olacağını ileri sürmektedir.

Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda değişiklik yapan KHK’nın hukukiliğini sorgulayan bir görüş de mevcuttur. Azınlıkta kalan bu görüş, 703 sayılı KHK’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden geçmediğini, ayrıca “olağanüstü hal” döneminde çıkarılan KHK’nın bu dönemin son bulması ile hukuki dayanağını kaybettiğini ve kendiliğinden yürürlükten kalktığını kabul etmektedir. Bu görüşün kabulü halinde, 703 sayılı KHK ile yapılan değişiklikler KHK’nın yürürlük gücünü kaybetmesiyle birlikte eski haline geri dönecektir. Bununla birlikte; 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan kanun maddelerinin KHK’nın yürürlüğünün son bulmasıyla kendiliğinden yürürlüğe giremeyeceği, bunun için de yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu savunulmaktadır.

Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda yukarıda bahsettiğimiz eksikliğin giderilmesi ve kurullar ile dairelerin görev ve yetki tanımlarını netleştiren, ayrıca bilirkişi raporları arasında doğan çelişkileri giderecek, delil değerlendirmesi yapıp, maddi hakikate ve adalete ulaşmasına katkı sağlayacak “üst kurul”, “genişletilmiş kurul” veya “genel kurul” adı altında teşkilatlanmanın tamamlanması lüzumludur ki, bu konuda yasal dayanak eksikliği giderilmelidir. Mevcut durumda yargı mercii; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu hükümlerini uygulamak suretiyle özel veya teknik bilgiyi gerektiren delillerin değerlendirilmesi kapsamında delilleri inceletip bilirkişi raporları alabilir, bağlayıcı olmayan bu görüşlerden yetersiz, eksik veya çelişkili olanlar varsa, bunların giderilmesini sağlayabilir, birden fazla bilirkişi raporundan birisini gerekçesini göstermek suretiyle kararına dayanak gösterebilir veya maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi için yeni bir bilirkişi raporu da düzenletebilir.

Adli Tıp Kurumu konusunda yasal eksikliğin, 15.07.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin ilk 29 maddesiyle giderildiği görülmektedir. Anayasa m.104/17 incelendiğinde; Adli Tıp Kurumu’nun kuruluş, görev ve yetkileri ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi düzenlenmesinin mümkün olduğu, bu konuda yürürlükte olan 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun hükümlerine aykırı olmaması kaydıyla 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin ilk 29 maddesinin Adli Tıp Kurumu hakkında tatbikinde sakınca bulunmadığı, 4 sayılı Kararnamenin 2. maddesinde Adli Tıp Kurumu’nun kuruluş amacının, 3. maddesinde görevinin, 4 ila 27. maddelerinde Adli Tıp Kurumu’na dahil hizmet birimlerinin neler olduğu, bunların görev tanımları ile yetkilerinin gösterildiği, “Adli Tıp Üst Kurullarının görevleri” başlıklı 16. maddede Adli Tıp Üst Kurullarının, bir üst mercii olarak adli tıp ihtisas kurulları ile, ihtisas daireleri tarafından verilip de yargı mercileri tarafından kapsamı itibariyle yeterli kanaat verici niteliğe sahip olmadığı, somut sebeplerle bildirilen veya bilirkişi raporları arasında çelişkilerin giderilmesi amacıyla yine yargı mercileri tarafından gönderilen talepleri cevaplandırmakla yetkili kılındığı, Kararnamenin 17 ila 24. maddelerinde de ihtisas kurullarının görevlerinin sıralandığı görülmektedir.

Bu açıklama ile birlikte; 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda yaşanan belirsizliğin ve yasal boşluğun, kanunla değilse de 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile giderildiği görülmektedir, ancak biz yine de konunun bir mevzuatta toplanıp 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yeniden düzenlenmesinin isabetli olacağını, bu durumda da mevzuat karmaşasının ortadan kaldırılıp, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yerine, eskiden olduğu gibi 2659 sayılı Kanunun tatbikinin isabetli olacağına inanmaktayız.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Mert Maviş

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

----------------------------------------

[1] Anayasa m.124’e göre, “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler”.