Hani bazılarımız kafein bağımlısıdır ya, “sabahları lattemi içmeden kendime gelemiyorum şekerim” versiyonu, bendenizde de tein bağımlılığı var. Efendim malumunuz, tein çay bitkisinin yaprağında bulunan çok kuvvetli bir uyarıcı. Bunu en güzel sabahları çok aceleniz olduğunda bolca çaya kaynar su dökerek demlenmesini beklemeden içtiğiniz çayda anlarsınız. Fakat bendeki bağımlılık ciddi anlamda fiziki semptomlara sebep oluyor; baş ağrıları, istifralar, yeri geldi mi titremeler.
İşte birkaç gündür içmemişim kahve de çay da, baş ağrım başladı. Kahve demledim ancak geçirmeyeceğini biliyorum, bir de çay salladım. Baş ağrıları içindeyken telefon çaldı. Yoksa arayan o muydu? O da okudu yazımı, yeniden başlayalım, bir şans daha verelim ilişkimize. Yok, o Mafya Avukatı’nın konusuydu, gene karıştırdım.
Bizim mahalle spor salonu gene. Hani Evsel Katı Atık Bedeli Haczi kahramanımız. Acaba bugünkü konumuz ne olacak? Sigortasız İşçinin Ödenmeyen Hakedişi’ni mi becerdin, yoksa İşçi Belirsiz Alacak Davası mı başına geldi?
İşyeri sahibiyle kira sözleşmelerini her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılacak şekilde yapmışlar. Hani TÜFE ÜFE ortalaması. Eskiden de bu kadar yüksek olmadığı için, işte normalde %17 olarak mı arttırmak gerekiyor, bunlar konuşmuşlar o yıl için %10 arttırmışlar. Bir sonraki yıl daha az, esnaf işte. Kiralarını da düzgün veriyorlar, sorun olmamış 6-7 yıl boyunca.
Bir gün işyeri sahipleriyle araları bozulmuş. Soru, bu yedi yılın birikmiş farkını tahsil edebilir mi?
Hemen tembel hukukçunun dayanağı TMK m. 2, dürüstlük kuralı. Öyle ya, bir iki ay değil, sen yedi yıl boyunca her ay, ne ediyor 80 ay mı, hiç ses etme, al kiranı, zımnen kabullen bu kira artışını, sonra aran bozulunca dava aç, olmaz öyle şey.
Bizim bir arkadaşın başına gelmiş aynısı, ev sahibi on yıllık kira farkını tahsil etmiş.
Olmaz öyle şey. Tahsil edemez. Bak her şeyden önce, hiç esasına filan girmiyorum, okumadın mı benim İhtar Zamanaşımını Keser mi yazımı? Ne diyordu TBK m. 146? Kanunda aksi gösterilmedikçe her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Bir önceki maddesinde de onun aksini gösteriyordu; kira, işçi alacağı gibi dönemsel edimlerde zamanaşımı beş yıldır.
Özgür acaba avukatın bir hatası olabilir mi? Hah, en sevdiğim müvekkil tipi. Davayı kaybettik mi kesin avukat hatalıdır, kazandık mı zaten benim haklı davam.
Bak olamaz öyle şey. Kamu düzeninden bu. Hakim on yıllık zamanaşımı olduğu durumlarda beş yılı uygulayamaz.
Ne yapabiliriz peki bu durumda? Yargılanmanın yenilenmesi sebebi bu ya, hakimi HSYK’ya şikayet ederiz, meslekten atarız. Neyse, belki onu yapamayız. Zaten ekmekle de oynanmaz.
Kapattım telefonu. Bir süre sonra da baş ağrım geçti. Kendime geldim. Düşündüm. Zamanaşımı kamu düzeninden filan değil ki! İtiraz değil, def’i bu. Hakim re’sen gözetemez. Zaten gözetse ihsas-ı rey olur, redd-i hakim sebebi.
O zaman nasıl oldu bu iş? Ev sahibi on yıllık istedi, karşı tarafın avukatı da zamanaşımı def’inde mi bulunmadı? Süresini mi kaçırdı? Ama kaçırsa dahi, cevap dilekçesini vermiş olması yargılama bitene kadar ıslah hakkı verir. Bilmiyor muydu dönemsel edimlerde beş yıl olduğunu zamanaşımını?
Ya da belki de en baştan 12 yıllık istendi, karşı taraf 10 yıllık zamanaşımında bulundu? Nereden bakarsan bak, yapılmaması gereken bir usul hatası.
Belki de davacı buna güvendi? Yani bilmez bu, biz isteyelim diye? Yok, alınmaz bu risk. Öyle düşünsen bile, kazansan bile anlatamazsın bunu kimseye, tesadüf derler.
Hani matematikte iki eksi bir artı eder ama Türkçede iki olumsuz önek kullanılması doğru değildir ya; bir keresinde bir Fransız ile Türk’ün İngilizce olarak yaptıkları bir yazışmayı incelemem gerekmişti. Benim yazıdan anladığım Türk’ün anladığının tam tersiydi. Hayır diyorum, bak müşterin burada şunu demek istemiş, öbürü hayır benim demek istediğim bu. Daha sonra Fransız’la görüşünce bizimkinin haklı olduğu ortaya çıktı. Nasıl mı oluyor? Türk Türkçe düşünüp İngilizce yazıyor, Fransız Fransızca düşünüp İngilizce yazıyor. Dışarıdan bakan için orada yazılanla onların demek istediği birbirlerinden çok farklı ama onlar tesadüfen anlaşmış oluyorlar!
Napoleon’a bir generali övüyorlar, işte şöyle zeki, böyle çalışkan, şu şekilde bir askeri stratejisi var…Siz onu bunu bırakın diyor, yeteri kadar şanslı mı, bana onu söyleyin.
Şu hayatta şans çok önemlidir, hepimize çirkin şansı nasip eylensin de, siz gene de usulü bilin, güvenmeyin şansınıza efendim.