Bilindiği üzere Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yurtdışında geçen sürelerin borçlanılmasıyla ilgili olarak talepleri reddetmektedir.

SGK reddettiği taleplerde evvela 8/5/1985 tarih ve 3201 sayılı kanunun YURT DIŞINDA BULUNAN TÜRK VATANDAŞLARININ YURT DIŞINDA GEÇEN SÜRELERİNİN SOSYAL GÜVENLİKLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ HAKKINDA KANUN’un 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı kanunun 79. Maddesiyle değiştirilmiş 1. Maddesine dayanmaktadır. İlgili düzenleme şu şekildedir :

Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.

SGK; bu taleplerde evvela 1. Maddenin “Türk vatandaşlarının” diye başladığına dikkat çekerek, maddenin devamındaysa maddenin “borçlanılacak sürelerin Türk vatandaşı olarak geçen sürelerin” olması gerektiğini; borçlanılacak sürelerde “sadece Türk vatandaş olmanın yeterli olmadığı, belgelendirme şartının da Türk vatandaşı iken yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu” iddia etmektedir.

SGK bir diğer red sebebi olarak 3201 sayılı kanunun 2. Maddesinin c bendine dayanmaktadır. İlgili hükümşu şekildedir :

c) Sürelerin Değerlendirilmesi; Türk vatandaşlığını haiz olanların 1 inci maddede belirtilen sürelerinin istekleri halinde değerlendirilmesini ifade eder

SGK 2. maddenin c bendinin “Türk vatandaşlığına haiz olanların 1. Maddede belirtilen sürelerin istekleri halinde değerlendirilmesi” ifadesi münasebetiyle Türk vatandaşı olma şartının, hem değerlendirilecek sürelerde hem de bu değerlendirmeye ilişkin yazılı isteklerde aranmasının gerektiğini iddia etmektedir.

Bununla birlikte SGK; tüm bu iddialar ışığında; 3201 sayılı kanuna göre yurtdışı hizmet borçlanmalarında “Türk vatandaşı olmak” şartının hem değerlendirilecek sürelerde hem de “DEĞERLENDİRMEYE İLİŞKİN YAZILI İSTEMLERDE” arandığını iddia etmektedir.

SGK gene bu talepleri reddederken; 3201 sayılı kanunun uygulanmasına ilişkin 06.11.2008 tarih ve 27046 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik”in 2. Maddesinde geçen “Bu yönetmelik, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yabancı bir ülkede geçen sigortalılık veya ev kadını sürelerinde ve borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olanları kapsar” hükmünü de belirterek bu yönetmelik hükmünün kanunda belirtilen hükme yönetmelikte yer verilmesi olduğunu belirtmektedir.

Yani SGK; yurtdışı borçlanılması için yapılan başvurularda başvuranın “BAŞVURU TARİHİNDE”  Türk vatandaşı olmasının şart olduğunu kabul ederek bu başvuruları reddetmektedir.

Aslına bakıldığında gerçekten kanun hükmü ve yönetmelik açık bir şekilde başvuru tarihinde Türk vatandaşı olmanın şart olduğunu göstermektedir.

Ancak hukumuzdaki güncel durum böyle değildir.

YURTDIŞI BORÇLANILMASINDA YARGITAY’IN GÖRÜŞÜ
Uygulamada hem mahkemeler hem de Yargıtay kanundaki hüküm her ne kadar açık olsa da bu tarz başvuruların kabul edilmesi yolunda hüküm kurulması konusunda karar vermektedir.

Mahkeme ve Yargıtay’ın kararlarına temel aldığı karar evvela Yargıtay Genel Kurulu’nun 2010/10-210, Esas,2010/240 ve 28/04/2010 tarihli kararında açıkladığı sosyal güvenlik hakkı tanımıyla;

İnsan hakları Evrensel Beyannamesinin (İHEB) 22 ila 25. maddeleri arasında tanımlanan Sosyal Güvenlik Hakkı tanımlarıdır.

Gene mahkeme ve yargıtay 25/04/1964 tarihinde yürürlüğe giren Uluslararası Çalışma Örgütünün Sosyal Güvenlikte Vatandaşlar ile Vatandaş Olmayanlara Eşit Davranmak konusundaki 118 sayılı sözleşmesinin; 29/07/1971 tarih ve 1453 sayılı yasa ile TBMM’ce onayının uygun görüldüğünü ve sözleşmenin Bakanlar Kurulunca 05/07/1973 tarih ve 7/6217 sayılı kararname ile kabul edildiği hatırlatarak bu sözleşmedeki sosyal güvenlik hakkına da atıf yapmaktadır.

Gene yargıtay Anayasa’nın 62. maddesinde ki “Devlet yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğini, çocuklarının eğitimini, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatan ile bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gerekli tedbirleri alır” hükmüne ayrı bir ehemmiyet vererek dikkat çekmektedir.

Kısacası mahkemeler ile yargıtay; bu ilkeler ışığında olmak üzere, 3201 sayılı kanun ve uygulama yönetmeliğinin “lafzi” yorumlanması halinde daha önce davacıya verilmiş red kararının doğru olabileceği düşünülse de; mahkemece “amaçsal” yorum yapıldığı; sayılan tüm nedenlere ek olarak 3201 sayılı kanunun “amaç ve özünün” birlikte değerlendirerek;  Türk vatandaşlığından izin alma yolu ile çıkan ancak borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olmayan davacıyı Türk Vatandaşlık Kanununun “sosyal haklar bakımından vatandaş olarak kabul ettiği”; Türk vatandaşlığından çıkmadan önce yurtdışında geçen çalışma sürelerine ilişkin borçlanma hakkının, Türk Vatandaşlık Kanunu ile “kişinin doğuştan kazandığı statüden doğan” kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliği dönüşmüş bir “kazanılmış hak” olduğu; kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumların Anayasa’nın 2. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti Sosyal bir Hukuk Devletidir” hükmüne aykırılık teşkil edeceği belirtilmiş ve davacının 3201 sayılı kanun kapsamında borçlanabileceği ve Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanması gerektiği kabul edilmiştir.

SONUÇ

Her ne kadar ilgili kanun metinleri açık olsa da yerel mahkemelerimiz ile yargıtay kanun metninin aksine olarak; bakanlık iznini almak suretiyle türk vatandaşlığından çıkan vatandaşların; başvuru tarihinde türk vatandaşı OLMASALAR DAHİ, yurtdışında geçen süreleri borçlanabilecekleri yönünde karar vermekte; mahkemelerin bu yönde verdikleri kararlar ilgili Yargıtay dairesinin yerleşik içtihatıyla doğrudan onanmak suretiyle kabul edilmektedir.
 
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Faruk ENES tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)