Doktrinde taksir, failin tipik hareketi yapma iradesi olmaksızın ve arzusu dışında kanunda öngörülen eylemi gerçekleştirmesi halidir. Bu kapsamda taksir kendi içinde bilinçli ve bilinçsiz taksir olmak üzere iki kategoriye ayrılmaktadır. Bilinçli ve bilinçsiz taksir ayrımında hem doktrin görüşü hem de Yargıtay uygulanması göz önüne alındığında öngörülebilirlik hususunda bir ayrımın doğduğu fark edilecektir. Nitekim bilinçli taksir ve bilinçsiz taksirin ayrımında kriter, öngörme derecesidir. Dolayısıyla bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmüştür fakat istememiştir. Bilinçsiz taksirde ise fail tarafından netice öngörülmemiştir. Dolayısıyla istem söz konusu dahi olamaz (Prof.Dr.Doğan SOYASLAN, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6.Baskı, Ankara 2014, s.441). Öyle ki failin neticeyi görebileceği halde ihmali neticesinde görememesinden doğan taksir hali de, bilinçsiz taksir olacak iken, gördüğü halde doğru değerlendirmediği ve gerekli özeni göstermediği haller bilinçli taksir kapsamında vuku bulacaktır. Buna göre, eğer fail neticeyi öngörmüş ise bilinçli taksir, öngörmemiş ise bilinçsiz taksir söz konusu olacaktır (Doç.Dr.Ali Rıza TÖNGÜR - Doç.Dr.Ekrem ÇETİNTÜRK, Ceza Hukuku Genel Hükümler, I.Baskı, Ankara 2022, s.169 ; Prof.Dr.Hakan HAKERİ, Ceza Hukuku Genel Hükümler/Temel Bilgiler, 18.Baskı, Ankara 2020, s.203). Örneğin Yargıtay uygulamasında yüksekten düşme neticesinde gerçekleşen iş kazalarında kusurun ispatlanması halinde bilinçli taksirin değil bilinçsiz taksirin söz konusu olduğuna dair değerlendirmeler mevcuttur;
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 16.1.2019 Tarihli E. 2017/5239 K. 2019/732 Sayılı Kararında; “…Ölenin, sanık ...'in işlettiği güvenlik kamerası işi yapan işletmede stajını yaptığı ve akabinde çırak olarak çalışmaya devam ettiği, olay günü ölenin sanık ... ile birlikte olay günü ... sanayi Anonim Şirketi binasına gittikleri, burada ölenin güvenlik kamerası kablolarını takmak üzere çatıya çıktığı, çatıdaki eternetin kırılması üzerine ÇATIDAN BETON ZEMİNE DÜŞEREK HAYATINI KAYBETTİĞİ olayda; GERÇEKLEŞEN NETİCENİN SANIK TARAFINDAN ÖNGÖRÜLDÜĞÜ SÖYLENEMEYECEĞİNDEN mahkemece her ne kadar “sanığın stajını yeni bitirmiş iş tecrübesi olmayan çırağı olan müteveffa...'ı gerekli önlem ve tedbirleri almaksızın fabrikanın çatı katında çalıştırdığı ve bu sebeple çırağı müteveffa ...'ın bir iş kazası geçirebileceğini ön görmesine rağmen kazanın meydana gelmeyeceğini düşünerek hareket ettiği” gerekçeleriyle BİLİNÇLİ TAKSİR KOŞULLARININ OLUŞMAMASINA RAĞMEN sanık hakkında, TCK'nın 22/3. maddesi hükümlerinin uygulanması suretiyle fazla cezaya hükmolunması; SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 Sayılı kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 14.9.2021 Tarihli E. 2021/4187 K. 2021/5771 Sayılı Kararında; “…Dosya kapsamına göre, olay tarihinde müştekinin çalıştığı iş yerinde dokuma makinesine giden ipliği takmak için tabure üzerine çıktığı, dengesini kaybederek DÜŞTÜĞÜ ve yaralandığı şeklindeki olayda, … Taksirle yaralama suçu TCK'nın 89. maddesinde hükme bağlanmış olup aynı maddenin 5. fıkrası gereğince 1. fıkrası kapsamı dışında bulunan bilinçli taksir hali hariç şikayete tabi olduğu ve şikayet süresinin filin ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aylık süre içerisinde kullanılması gerektiği ancak müştekinin bu süre içerisinde şikayet hakkını kullanmadığı, olayın iş kazası olduğu, ayrıca somut olaya göre dosyada BİLİNÇLİ TAKSİR OLARAK NİTELENDİRİLEBİLECEK BİR EYLEM OLMADIĞININ ANLAŞILMASI KARŞISINDA; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine verilen merci kararında isabetsizlik görülmediğinden…”
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 17.12.2015 Tarihli E. 2014/22494 K. 2015/19349 Sayılı Kararında; “…Temyize gelmeyen sanık....'ın sahibi olduğu bina inşaatının beton atma işinin, temyize gelmeyen sanık...'ün şirketi olan ..... Ltd. şirketi tarafından üstlenildiği, sanık ...'nin beton pompası operatörü olduğu, ...'nün ise ... hazır beton şirketinin işçisi olduğu, olay tarihinde bina inşaatında beton pompasının hortumunu yönlendirme işinde çalışmakta olan 37 yaşındaki işçi ...'nün, beton atıldığı sırada, beton pompası bomunun inşaatın yakınından geçmekte olan yüksek gerilim hattına yaklaşması sonucu, ...'nün elektrik akımına kapılarak vefat ettiği olayda, beton pompası operatörü olan sanığın pompayı kumanda ederken daha dikkatli davranması gerektiğinden ibaret eyleminde BİLİNÇLİ TAKSİR KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI GÖZETİLMEDEN, sanık hakkında TCK'nın 22/3. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi, …Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, … BOZULMASINA…”
Yukarıda İzah Olunduğu Üzere Bilinçli ve Bilinçsiz Taksir Ayırımının Esaslı Noktasını Öngörülebilirlik Kavramı Oluşturmaktadır. Öte yandan öngörülebilirlik taksirin ortaya çıkış şekillerini de belirler. Buna göre öngörülebilir neticenin öngörülmemiş olması “taksirin basit şekli’’ ya da “bilinçsiz taksir’’, öngörülebilir neticenin öngörülmüş fakat istenmemiş olması hali ise “taksirin nitelikli şekli ya da bilinçli taksir” olarak nitelendirilir (Prof.Dr.Veli Özer ÖZBEK, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Ankara 2017, s.184). O halde öngörülebilirliğin hudutlarının doğru belirlenmesi gerekmektedir. Bu icapla öngörülebilirliğin sınırları belirsiz, sübjektif ve hale ya da kişiye göre değişebilen esaslardan ziyade objektif hususlara dayanmalıdır. Neticenin öngörülüp öngörülemediğinin tespitinde de, failin kişisel yetenekleri göz önünde bulundurulmaksızın, OBJEKTİF ESASTAN hareket edilmelidir. Neticenin öngörülebilirliği değerlendirmesi failden neticeyi öngörüp öngöremeyeceği üzerinden yapılmalıdır (Doç.Dr.Ali Rıza TÖNGÜR - Doç.Dr.Ekrem ÇETİNTÜRK, Ceza Hukuku Genel Hükümler, I.Baskı Ankara 2022, s.163). Aksi takdirde kavramın kapsayıcılığı ölçüsüzce genişleyecek olup her hali öngörü sınırlarına sokabilmek mümkün kılınacaktır. Nitekim öngörünün sınırlarının doğru çizilmemesi ve genişletici yorumda bulunulması neticesinde sorumluluğun alanı kontrolsüzce genişleyecektir. Bu şekilde de her fiilin bilinçli taksirle işlenmiş bir suçla ilişkilendirilebilmesi mümkün kılınacaktır. Sonuç olarak bu durum suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve genişletici yorum yasağı ile tezat oluşturacaktır. Bu açıdan bazı yüksek yargı kararlarında birtakım iş güvenliği tedbirlerini almamış olan işverenin dahi her an kaza olabileceğini öngöremediği kabul edip olayın bilinçsiz taksir kapsamında kaldığını ifade etmiştir. Yine benzer kararlarda gerekli tedbirleri almış işverenin -ispat halinde var ise kusurlu eyleminin- bilinçsiz taksir kapsamında kaldığını vurgulamıştır. Ancak bu hususların zıt yönünde kararlar da mevcuttur. Bu konuda Yargıtay uygulamasından örnek vermek gerekirse;
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 13.11.2013 Tarihli E.2013/3923 K.2011/6222 Sayılı Kararında; “…Her ne kadar hükümde sanıkların katılanın yaralanmasına bilinçli taksir ile neden oldukları kabul edilmiş ise de, olay öncesi sanıkların istemedikleri yaralanma neticesini dikkatsizlikleri ve özensizlikleri neticesi ile öngöremedikleri, dolayısıyla katılanın yaralanmasına BİLİNÇSİZ TAKSİR İLE NEDEN OLDUKLARI anlaşılmıştır.’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2016/209 E. 2017/4074 K. Sayılı Kararında; “…Sanığa ait süt üretim tesisinde çalışmakta olan katılan işçi ...’un işyerine ait yem karma makinesinde yem hazırlamak için çalıştığı sırada, makine içine atmış olduğu saman balyalarının daha iyi karışması için, ayağıyla samanların üzerine bastığı esnada makinenin helezon dişlilerine her iki ayağını kaptırarak kopması şeklinde gelişen olayda; SANIĞIN YANINDA ÇALIŞMAKTA OLAN İŞÇİYE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİ VE KİŞİSEL KORUYUCU MALZEMELER VERMEDİĞİ, MAKİNE KULLANIM, BAKIM VE GÜVENLİK TALİMATININ İŞ YERİNDE YER ALMADIĞI, İŞÇİNİN YALNIZ BIRAKILARAK KONTROL, DENETİM VE GÖZETİM GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEMESİ NEDENİ İLE ASLİ KUSURLU OLARAK TAKSİRLE YARALAMA SUÇUNU İŞLEMEKTEN İBARET EYLEMİNDE, SANIĞIN HER AN KAZA OLABİLECEĞİNİ ÖNGÖRMEMESİ KARŞISINDA, BİLİNÇLİ TAKSİR KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI GÖZETİLMEDEN, eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 22/3 maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini, Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 17.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Bilinçli Taksir Konusunda Değinilmesi Gereken Bir Diğer Husus da Failin Neticeyi Öngörmesine Rağmen, Kişisel Becerisine, Talihine ya da Başka Bir Sebebe Dayanarak Neticenin Doğmayacağına Dair Bir İnanca Sahip Olmasıdır. Bilinçli taksirde netice öngörülmüştür. Ancak fail bazı yeteneklerine güvenerek neticenin gerçekleşmeyeceğine inanmıştır (Prof.Dr.Doğan SOYASLAN, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6.Baskı, Ankara 2014, s.441). Bu noktada failin kusuru öngörüsüzlükten değil öngörüsüne rağmen neticeyi engelleyecek eylemi yapma yükümlülüğünden kaçınmış olması sebebiyle doğmaktadır. Buna göre eğer fail suç tipinin gerçekleşeceğini mümkün görmüş ancak yükümlüğüne aykırı olarak bunun gerçekleşmeyeceğine güvenmiş ise bilinçli taksirden söz edilir. Nitekim TCK.m.22/3 bilinçli taksiri, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi, olarak tanımlamaktadır. Buna göre eğer fail, ölüm neticesini öngörmüş, ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak bunun gerçekleşmeyeceğine güvenmiş ise bilinçli taksirden söz edilir (Prof.Dr.Durmuş TEZCAN, Prof.Dr.Mustafa Ruhan ERDEM, ve Dr.R. Murat ÖNOK, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 15. Baskı, Ankara: Seçkin, 2017, s.212-13 ; Prof.Dr.Mahmut KOCA - Prof.Dr.İlhan ÜZÜLMEZ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Ankara 2015, s.178). Bu ayrıma dair iş kazasından kaynaklı ceza davalarına dair bazı yargı karar özetleri aşağıdaki şekildedir;
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 6.11.2015 Tarihli E. 2014/22118 K. 2015/17187 Sayılı Kararında; “…beyanlara göre kendisinde emniyet kemeri olmadığından bir eliyle iskele demirinden tutup diğer eliyle de malzeme vermeye çalıştığı ve telin bir kısmını da kendisi kullanmak amacı ile kestiği esnada, telin boşta kalan ucunun esneyerek sol gözüne girmesi sonucu meydana gelen olayda; iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını sağlamayan sanığın olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu, ancak olayda BİLİNÇLİ TAKSİR KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN tebliğnamedeki bozma öneren 1 numaralı görüşe iştirak edilmemiştir,…’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 23.12.2015 Tarihli E. 2014/21606 K. 2015/19502 Sayılı Kararında; “…İnşaatta kalıp ve demir döşeme işini taşeron olarak yürütmekte olan, İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN ALINMASINI VE KİŞİSEL KORUYUCU MALZEMELERİN KULLANILMASINI SAĞLAMADIĞI, İŞÇİLERİN ÇALIŞMALARINI YAKINDAN TAKİP VE KONTROL ETMEDİĞİNİN ANLAŞILMASINA GÖRE, tali kusurlu olarak kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, tebliğnamede sanık ... hakkındaki bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır….Sanık... 'ın sahibi ve müteahhidi olduğu ... İnşaat firmasının, 23.02.2012 tarihli sözleşme ile kalıp ve demir döşeme işini taşeron sanık ...'a verdiği, ölenin yapılmakta olan bina inşaatında kalıp ustası olarak çalıştığı olay tarihinde, tanık... ile ölenin 2. kattan 3. katta bulunan ... ve ... inşaat kalıplarını uzattıkları sırada, dengesini kaybederek 2. kattan zemine düştüğü olayda, BİLİNÇLİ TAKSİRİN KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI NAZARA ALINMADAN, sanık...'a hükmolunan cezada TCK'nın 22/3. maddesi gereğince arttırım yapılmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi, …Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 28.2.2014 Tarihli E. 2013/10747 K. 2014/5089 Sayılı Kararında; “…fail tarafından öngörülmüş olmasına karşın, FAİLİN ŞANSINA VEYA BAŞKA ETKENLERE GÜVENEREK HAREKETİNİ SÜRDÜRDÜĞÜNE İLİŞKİN HERHANGİ BİR BİLGİ VE BELİRLEME BULUNMADIĞI nazara alınmaksızın, eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 22/3 maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini, SONUÇ : Kanuna aykırı olup, …BOZULMASINA, 28.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin E. 2013/22218 K. 2014/14462 Sayılı Kararında; “… Sanıkların yetkilisi oldukları inşaatta, dosyada birlikte yargılandıkları diğer sanıklar ... ve ... ile ölen işçiler tarafından kurulan asma VİNÇ İSKELENİN YETERLİ AĞIRLIKLA SABİTLENMEDİĞİ İÇİN DÜŞMESİYLE SONUÇLANAN OLAYDA inşaat işlerinden anlayan ehil şantiye şefi atamadıkları, gerekli malzemeleri tam olarak temin etmedikleri ve İŞ GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ ÖNLEMLERİ ALMAKTA YETERSİZ KALDIKLARI bu suretle kusurlu oldukları anlaşılmakla birlikte, BİLİNÇLİ TAKSİRİN ŞARTLARININ BULUNMADIĞI GÖZETİLMEDEN sanıklar hakkında temel cezanın TCK'nın 22/3 maddesi uyarınca artırılması, Kanuna aykırı olup…’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 12.3.2014 Tarihli E. 2013/14209 K. 2014/6234 Sayılı Kararında; “…Şirket ortağı sanığın, iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alınmasında gerekli titizliği göstermemesi ve yetkili idareden gerekli izinleri almadan, elektrik akımı bulunan direğe gerekli donanımları temin etmeden işçisinin çıkmasına müsaade etmesi şeklindeki kusurlu eyleminde, koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini, … Kanuna aykırı olup,...’’
Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 7.2.2018 Tarihli E. 2016/5281 K. 2018/1141 Sayılı Kararında; “…Sanığın sahibi ve yetkili müdürü olduğu ... ... Limited Şirketine ait fabrikanın devam eden inşaatında çalışan katılanın, çatı tamiri sırasında montajını yaptığı eternitin kırılması sonucunda 550 cm yükseklikten düşerek hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda, sanığın gerekli güvenlik önlemlerinin almasını sağlamayarak kusurlu olduğu yönündeki kabul doğru olmakla birlikte, olayda TCK'nın 22/3. maddesinde tanımlı BİLİNÇLİ TAKSİRİN KOŞULLARININ GERÇEKLEŞMEDİĞİ GÖZETİLMEDEN, "sanığın eyleminde çatıda çalışan katılana gerekli emniyet araçlarını vermeden çalıştırdığı, bu durumda kaza meydana gelebileceğinin herkesin öngörebileceği bir durum olduğu, bu sebeple de sonucu öngördüğü ancak bu sonucu istemediği" belirtilmek suretiyle bilinçli taksir hükümleri uygulanarak fazla ceza tayini, …Kanuna aykırı olup…”
Tüm bu hususlarla birlikte yukarıda da izah olunduğu üzere teoride bilinçli taksir daha ağır bir kusurluluk hali olması sebebiyle daha ağır yaptırıma bağlanmış olup, sanığın aleyhine olan bu durumun varlığının kesin olarak ispatlanması gerekir (Prof.Dr.Doğan SOYASLAN, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Baskı, Ankara: Yetkin, 2014, s.441.). Bu kapsamda meydana gelen iş kazasında failin bilinçli mi yoksa bilinçsiz taksirle mi hareket ettiği noktasında tereddüt varsa; şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği bilinçsiz taksirli sorumluluğuna gidilmelidir (Dr.Halid ÖZKAN, İş Kazalarından Doğan Ceza Sorumluluğunda Kusur Tespiti, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı-1, 2016, s.538). Nitekim Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" yani "kuşkudan sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir ki bu durum açıkça hukuka aykırıdır.
SONUÇ OLARAK ; failin neticeyi görebileceği halde ihmali neticesinde görememesinden doğan taksir hali bilinçsiz taksir olacak iken, gördüğü halde doğru değerlendirmediği ve gerekli özeni göstermediği haller bilinçli taksir kapsamında vuku bulacaktır. Buna göre, eğer fail neticeyi öngörmüş ise bilinçli taksir, öngörmemiş ise bilinçsiz taksir söz konusu olacaktır. Bilinçli ve bilinçsiz taksir ayırımının esaslı noktasını ise öngörülebilirlik kavramı oluşturacaktır. Öte yandan öngörülebilirlik taksirin ortaya çıkış şekillerini de belirler. Buna göre öngörülebilir neticenin öngörülmemiş olması “taksirin basit şekli’’ ya da “bilinçsiz taksir’’, öngörülebilir neticenin öngörülmüş fakat istenmemiş olması hali ise “taksirin nitelikli şekli ya da bilinçli taksir” olarak nitelendirilir. Bu icapla öngörülebilirliğin sınırları belirsiz, sübjektif ve hale ya da kişiye göre değişebilen esaslardan ziyade objektif hususlara dayanmalıdır. Aksi takdirde kavramın kapsayıcılığı ölçüsüzce genişleyecek olup her hali öngörü sınırlarına sokabilmek mümkün kılınacaktır. Bilinçli taksir konusunda değinilmesi gereken bir diğer husus da failin neticeyi öngörmesine rağmen, kişisel becerisine, talihine ya da başka bir sebebe dayanarak neticenin doğmayacağına dair bir inanca sahip olmasıdır. Zira bilinçli taksirde netice öngörülmüştür. Ancak fail bazı yeteneklerine güvenerek neticenin gerçekleşmeyeceğine inanmıştır. Bu noktada failin kusuru öngörüsüzlükten değil öngörüsüne rağmen neticeyi engelleyecek eylemi yapma yükümlülüğünden kaçınmış olması sebebiyle doğmaktadır. Buna göre eğer fail suç tipinin gerçekleşeceğini mümkün görmüş ancak yükümlüğüne aykırı olarak bunun gerçekleşmeyeceğine güvenmiş ise bilinçli taksirden söz edilir. Tüm bu hususlarla birlikte teoride bilinçli taksir daha ağır bir kusurluluk hali olması sebebiyle daha ağır yaptırıma bağlanmış olup, sanığın aleyhine olan bu durumun varlığının kesin olarak ispatlanması gerekir. Bu kapsamda meydana gelen iş kazasında failin bilinçli mi yoksa bilinçsiz taksirle mi hareket ettiği noktasında tereddüt varsa; şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği bilinçsiz taksirli sorumluluğuna gidilmelidir. Nitekim Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" yani "kuşkudan sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.