Tanık, bir olaya ilişkin görerek duyarak ya da olay yerinde bulunarak bilgi sahibi olan ve bildiklerini mahkemeye anlatan kişidir. Türk Ceza Kanununun 272. Maddesinde Yalan Tanıklık suçu açıklanmıştır.

TCK’nun 272. Maddesinin 1. Fıkrasında Hukuka Aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurum önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılması bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Suçun temel şekli açısından tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurumun yemin verdirmeye yetkisinin olmaması gereklidir. TCK’nun 272.maddesinin ikinci fıkrası ise Yalan Tanıklık suçunun mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Maddenin 3. Fıkrasında kanuni tanımında üst sınırı ve üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma ve kovuşturma kapsamında yalan tanıklık yapılması, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Maddenin dört ile sekizinci fıkralarında yalan tanıklık sonucu meydana gelen sonuçlara göre fail hakkındaki cezanın ne şekilde olacağı belirtilmektedir.

Yalan Tanıklık suçunun maddi unsuru yalan söyleme veya tanıklığın konusunu oluşturan hususlar hakkında bilgiyi bilerek, kısmen veya tamamen saklamaktır. Yalan söylemek terimi burada gerçeği saklamak terimini de kapsamaktadır. Tanık, tanıklığın konusunu oluşturan hususlar hakkında bildiğini ve gördüğünü tam olarak açıklamakla yükümlüdür. Suçun oluşması için bir zarar meydana gelmesi şart değildir. Suç, yalan tanıklığın yapılması ile tamamlanmış olur.

Yalan Tanıklık, TCK madde 272’de ‘’Adliyeye Karşı Suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir. Gerçeği yansıtmayan bir tanık beyanı, adaleti yanlış yönde yönlendirir. Bu bakımdan yalan tanıklık, zarar değil, soyut tehlike suçudur. Zararın ortaya çıkması yalnızca cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli bir durumdur.

Yalan tanıklık suçunun oluşması için yetkili kişi veya kurul önünde tanıklık yapılması gereklidir. Tanıklık yapan kişinin anlatımı sırasında gerçeği açıklamak yerine kısmen veya tamamen suskun kalması da yalan tanıklık sayılmaktadır. Fakat tanık olarak dinlenilen kişinin, tanıklık yapmaması başka bir ifade ile tanıklıktan çekinme hakkı bulunmamasına karşın tanıklıktan kaçınması halinde yalan tanıklıktan söz edilemez. Bu takdirde CMK madde 60 gereği disiplin hapsi uygulanır.

NİTELİKLİ HALLER

1-Gerçeğe aykırı tanıklığın ‘‘Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirilerek tanık dinlenmeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde’’ yapılması (TCK m.272/2)

Türk yargı teşkilatı içerisinde mahkeme olarak sayılmış herhangi bir yargı mercii nezdinde bu suçun işlenmesi, nitelikli halin uygulanmasını gerektirir. Bu açıdan mahkemenin, hukuk veya ceza mahkemesi olması fark etmez.

2-Yalan tanıklık suçunun üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturulması veya kovuşturulması kapsamında işlenmiş olması (TCK m.272/3)

Yargılamanın konusu olan suç karşılığında hapis cezası ile adli para cezası seçimlik olarak öngörülmüş ve hapis cezasının üst sınırı 3 yıldan fazla ise suçun nitelikli hali söz konusudur. Adli para cezasını gerektiren bir suç söz konusuysa, nitelikli hal uygulanmaz.

3-Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklanma dışında başka bir koruma tedbiri uygulanması (TCK m.272/4)

Bu nitelikli halin uygulanması için yüklenen fiili işlemediğine dair, aleyhine tanıklık edilen hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olması gereklidir. Bu nedenle sırf yalan tanıklık nedeniyle kişi normalde maruz kalmayacağı bir koruma tedbirine muhatap olsa, fakat yargılama sonucunda suçluluğu sabit görüldüğü için mahkum olsa, yalan tanıklık eden kişi hakkında nitelikli hal uygulanmaz.

4-Yalan tanıklıktan dolayı mağdurun hapis cezasına mahkum edilmiş olması (TCK m. 272/6)

Hükmün uygulanması için infaz işleminin gerçekleşmesine gerek yoktur. Öyle ki cezanın infazına başlanması cezanın daha da arttırılmasını gerektiren, suçun diğer bir nitelikli halidir.(TCK m.272/7)Buna karşılık hükmün kesinleşmiş olması gerekir.

5-Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanması(TCK m.272/8)

Hapis cezasına hükmedilmesi, yakalama ve tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile CMK ‘da sayılan diğer koruma tedbirlerine karar verilmesi halleri nitelikli hal kapsamında girerken diğer adli ve idari yaptırımların uygulanması da bu hükmün uygulanmasını gerektirir. Kabahatler Kanunu kapsamında idari yaptırıma mahkumiyet de bu maddenin uygulanması kapsamındadır.

CEZASIZLIK NEDENLERİ YA DA CEZANIN AZALTILMASINI GEREKTİREN NEDENLER

1-Failin Gerçeği Açıkladığı Takdirde Kendisinin ya da Belirli Akrabalarından Birinin Soruşturma ya da Kovuşturmaya Uğramasına Neden Olabilecek Bir Hususta Yalan Söylemesi (TCK m.273/1-a)

TCK bu hükmün uygulanmasını gerektiren akrabalık ilişkisini sınırlandırmış ve yalnızca ‘’üstsoy, altsoy, eş veya kardeş’’ saymıştır. TCK 273/2 ‘de, fıkra hükmünün ‘’Özel hukuk uyuşmazlıkları kapsamında yapılan yalan tanıklık’’ hallerinde uygulanamayacağını açıkça belirtmiştir. Fail kendisi veya sayılan yakın akrabalarında birini olası bir soruşturma veya kovuşturmadan sakınmak için yalan tanıklıkta bulunmuş olmalıdır. Burada önemli olan failin gerçeğe uygun açıklamada bulunduğu takdirde kendisinin veya sayılan yakınlarının soruşturma veya kovuşturmaya uğrayacağı yönündeki kanaattir. TCK 273’te, indirim yapma ya da ceza vermeme konusunda hakime takdir hakkı verilmiştir.

2-Tanıklıktan Çekinme Hakkına Sahip Olan Kişinin Bu Hakkı Hatırlatılmadan Dinlenmesi (TCK m.272/1-b)

Kimlerin tanıklıktan çekinme hakkına sahip olduğu CMK m.45,46 ve 48, HMK m. 248-250’de gösterilmiştir. Bu kişilere tanıklık yapmadan önce tanıklıktan çekinme haklarım olduğu hatırlatılır. Tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkı hatırlatılmadan dinlenmiş ve kişi de gerçeğe aykırı beyanda bulunmuşsa cezasızlık ya da indirim nedenlerinden yararlanacaktır.

3-Yalan Tanıklıktan Dönme (TCK m.274)

Gönüllü vazgeçmeye ilişkin TCK m.36 hükmünün yalan tanıklık suçunda uygulanması, bu suçun kendine özgü yapısı nedeniyle oldukça sınırlıdır. Çünkü bu suçlarda yalan ifadede bulunmakla netice meydana gelmiştir. Bu yüzden TCK m.274 suçun tamamlanmasından sonra bir etkin pişmanlık durumuna yer vermiştir. Yasa koyucu yalan tanıklık suçunun etkin pişmanlığının gerçeğin söylenmesi olduğunu düzenlemiştir. Etkin Pişmanlık hükümlerini düzenleyen TCK madde 274 ;

(1) ‘’Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz,

(2) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verildikten sonra ve fakat hükümden önce gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisinden yarısına kadarı indirilebilir,

(3) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın yarısından üçte birine kadarı indirilebilir.’’ şeklindedir.

Yalan tanıklıkta bulunan faili, suçun tamamlanmasından sonra pişman olarak ya da herhangi bir saik ile gerçeğe dönmesi ve maddi olayı görüp bildiği gibi anlatması halinde TCK madde 274’den yararlanabilmektedir. TCK’nun 274. Maddesinin ilk fıkrasında etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından hakime bir takdir hakkı tanınmamıştır. Maddenin 2. Ve 3. Fıkralarında etkin pişmanlığın gerçekleşmesi halinde indirim yapılıp yapılmaması bakımından hakimin takdir hakkı bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

-Hakan Gerçeker Yargıtay Onursal Başkanı Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Kitabı

-Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku Kitabı