Vasiyetname; geçerli olup olmadığına bakılmaksızın, tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hâkimi tarafından açılır. Vasiyetname açılırken bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer, açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır ve okunur. (TMK. md. 596) Vasiyetname’nin açılışını müteakip mirasta hak sahiplerinin her birine, Vasiyetname’nin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği tebliğ olunur (TMK. md. 597). Lehlerine karşılıksız kazandırma yapılan kimselerin ve mirasçıların adresleri belli değilse kendilerine vasiyet ilanen tebliğ edilir (TMK. md. 597/2). Sulh Hâkimi, Vasiyetname’nin kendisine teslimini müteakip gerekli koruma önlemlerini alır, olanak varsa ilgilileri dinleyerek yasal mirasçılara terekenin geçici olarak teslimine yahut resmen yönetilmesine karar verir. (TMK. md. 595/3).

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2020/1713 E., 2020/2321 K., 12.03.2020 T.)

*/*

Mahkeme’ce Türk Medeni Kanunu’nun 596/2. maddesi uyarınca bilinen tüm mirasçılar ve diğer ilgililer usulüne uygun çağrılmadan, Vasiyetname’nin açılıp okunmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2019/5935 E., 2019/10266 K., 18.12.2019 T.)

*/*

Vasiyetname’nin açılıp okunduğunun tespit edilmesinin amacı; mirasçıları ve lehine kazandırma yapılan kişileri bilgilendirme ve yasal haklarını kullanmayı temine yönelik bir işlemdir. Bu nedenle, Sulh Hâkimi’nin görevi, TMK.’nın 596 ve Tüzüğün 36/2. maddesine uygun olarak Vasiyetname’yi açıp, lehine kazandırma yapılan kişi ile yasal mirasçılarına Vasiyetname’nin onaylı bir örneğini tebliğ ederek, Vasiyetname’nin açılması sırasında hazır bulunmak üzere çağrılmasını sağlamaktır.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2019/4292 E., 2019/7840 K., 14.10.2019 T.)

*/*

Sulh Hâkimi’nin görevi; Vasiyetname’yi açarak, ilgililere tebliğ etmek, mirasçılara istekleri halinde bir Mirasçılık Belgesi vermek ve terekeye dahil malları yasal mirasçılara geçici olarak teslim etmek, yahut resmi yönetimi emretmekten ibarettir. Sulh Hâkimi’nden vasiyetin okunmasını istemek, bir ayni hakkın geçirilmesi isteği niteliğinde değildir.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2018/7704 E., 2018/13274 K., 25.12.2018 T.)

*/*

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde; “Hukuki Dinlenilme Hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen Adil Yargılanma Hakkı’nın en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hâkim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.  Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında Mahkeme’ce kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkeme’nin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir. Ayrıca taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da göz önünde bulundurulmalıdır.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2019/1905 E., 2019/3165 K., 09.04.2019 T.)

*/*

“Kesin Yetki” kuralı içeren Türk Medeni Kanunu’nun 596. maddesinde açıkça, Vasiyetname’nin, “miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hâkimi” tarafından açılacağı belirtilmiştir. Kesin yetki kuralı, ilgili tarafından ileri sürülmese bile, davanın her aşamasında Mahkeme’ce gözetilmelidir.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2018/8002 E., 2019/342 K., 21.01.2019 T.)

*/*

Somut olayda; Mahkeme’ce, miras bırakanın alt soyu bulunmasına rağmen kardeşleri …, … ve ... dahil edilerek Vasiyetname’nin açılmasına karar verilmiş ancak bir kişinin alt soyunun bulunması halinde kardeşlerin mirasçılık hakkının ortadan kalkacağı dikkate alınmamıştır (TMK. md. 496). Hal böyle olunca; Mahkeme’ce, miras bırakan altsoyu olarak yasal mirasçı olan ..., ... ve ... ‘a ve vasiyet lehtarı olan ...’ye Vasiyetname ekli duruşma gününü bildirir tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerekmektedir.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2019/2706 E., 2019/4498 K., 14.05.2019 T.)

*/*

Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; taraflar arasındaki uyuşmazlığın TMK.’nın 619. maddesi gereği terekenin resmi defterinin tutulması talebi olmayıp, terekenin korunması kapsamında; tespiti (TMK. md. 589) ve defterinin tutulması (TMK. md. 590) isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi; miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hâkimi’nin istemi üzerine veya kendiliğinden tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alacağını, gerekli giderlerin ileride terekeden alınmak üzere başvuran kişiden önlem alınmasına, Hâkim’in kendiliğinden karar verdiği hallerde ise devlet tarafından karşılanacağını, miras bırakanın yerleşim yerinden başka bir yerde ölmesi halinde de o yerin Sulh Hâkimi’nin, murisin ölümünü murisin yerleşim yeri Sulh Hâkimi’ne gecikmeksizin bildirip, miras bırakanın ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu hükme bağlamıştır. Bu tedbirlerin terekede bulunan mal ve hakların yazımı mühürlenmesi, resmen yönetilmesi, Vasiyetname’nin açılması gibi işlemler olduğu da madde de açıklanmıştır. (TMK. 589/2 madde) Türk Medeni Kanunu’nun 590ıncı maddesinde yer alan bir aylık süre, hak düşürücü süre olmayıp, düzenleyici niteliktedir. Terekenin korunmasına ilişkin önlemler, hukuki niteliği bakımından mirasın kazanılması yahut mirasçılık sıfatı bakımından maddi bir etkiye sahip olmadığından, bu süre aşılsa bile paylaşmaya kadar her zaman istenebilir. Davacının talebi Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi gereğince terekenin tedbir mahiyetindeki tespiti istemidir. Açıklanan ve tüm dosya kapsamından saptanan bu durum karşısında Mahkeme’ce Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi çerçevesinde gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

(Yargıtay (14.) Hukuk Dairesi, 2016/6232 E., 2019/767 K., 24.01.2019 T.)

*/*

4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 17nci maddesine göre; mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Hak Düşürücü Süreler” başlıklı 559uncu maddesi; “İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. Hükümsüzlük, def”i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.”; Aynı Kanun’un “Hak Düşürücü Süreler” başlıklı 571inci maddesi ise; “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar.  Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.” hükmünü içermektedir. Yukarıda açıklanan maddelere göre; bir yıllık hak düşürücü süre, Vasiyetname’nin iptali davalarında; mirasçının (davacının) tasarrufu (Vasiyetname’yi), iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren, tenkis davalarında ise; saklı paylı mirasçının (davacının), bu payının zedelendiğini öğrendiği tarihten başlar. Diğer taraftan, ölüme bağlı bir tasarruf olan Vasiyetname’nin iptali veya tenkisi istemiyle açılacak davalar için Kanun’da belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiş olduğundan, yargılama aşamasında Hâkim tarafından, temyiz aşamasında ise Yargıtay tarafından kendiliğinden dikkate alınır. Her ne kadar, Daire’ce verilen önceki kararlarda; mirasçılar tarafından Vasiyetname’nin iptali olmadığı takdirde tenkisi istemiyle açılan davalarda, bir yıllık hak düşürücü sürenin, Vasiyetname’nin TMK’nın 595 ila 597nci maddeleri uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açılıp okunmasına dair kararın kesinleştiği tarihte işlemeye başlayacağı kabul edilmiş ise de, yukarıda belirtilen kanun maddelerinin açık hükmü doğrultusunda Daire’ce görüş değişikliğine gidilmiş ve bir yıllık hak düşürücü sürenin, iptal davalarında; davacının Vasiyetname’yi, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren, tenkis davalarında ise saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayacağı görüşü kabul edilmiştir.

(Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2020/3188 E., 2020/6145 K., 27.10.2020 T.)

*/*


Vasiyet; genellikle ivazsız bir tasarruftur. Vasiyet alacaklısı, miras bırakanın külli halefi olmayıp, cüzi halefi olduğu için vasiyet olunan mal üzerinde doğrudan hak kazanması mümkün değildir. Vasiyet alacaklısının alacak hakkının hukuki sebebi olan vasiyet her ne kadar miras bırakanın sağlığında yapılıyorsa da, bu bir ölüme bağlı tasarruf olduğundan, vasiyet alacağı ancak miras bırakanın ölümü ile doğar. Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın vasiyetin yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. Vasiyetname’nin Tenfizi Davası, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açılır. Vasiyetname’nin tenfizi diye adlandırılan davalar bir aynı hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açılan Vasiyetname’nin Türk Medeni Kanunu’nun 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir. Bu tespit başlı başına aynı bir hakkın geçirimini sağlamaz. Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı İstihkak Davası ile malın kendisine teslimini istemesi gerekir (TMK. md. 600). Vasiyetname’nin tenfizi ve taşınmazın lehine vasiyet edilen davacı adına tescili için Vasiyetname’nin açılıp okunması, tüm mirasçıların Vasiyetname’yi itirazsız kabul etmesi veya 1 yıllık Hak Düşürücü Süre içinde Vasiyetname’nin İptali ya da Tenkis Davası açılmış ise sonucunun beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Vasiyetname’nin Tenfizi Davası’nda öncelikle; dava konusu Vasiyetname’nin açılıp açılmadığı araştırılarak Vasiyetname’nin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihi şerhini içerir onaylı sureti ilgili Mahkeme’den getirtilerek dava dosyası içerisine konulmalıdır.

(Yargıtay (14.) Hukuk Dairesi, 2016/8426 E., 2019/2629 K., 25.03.2019 T.)