Hekim-Sen, Hekim Birliği Sendikası ve Tabip-Sen; sağlıkta şiddetin önlenmesi, ekonomik, sosyal, meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi ile idari, mali, hukuksal, mesleki ve sosyal sorun ve mağduriyetlerin giderilmesini sağlamak amacı ile; 2022 yılı Şubat Ayı içerisinde, (bazıları) farklı tarihlerde de olsa, (Acil Servis, COVID, doğum salonu, diyaliz üniteleri, 112 hizmetleri, onkoloji ve hematoloji poliklinikleri, adli vakalar ve yatan hasta servis hizmetleri gibi acil ve özellikli birimler hariç) tüm kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında İş Bırakma Eylemi yapılması Kararları almışlar idi.
*-*
Üyeleri’nden Sendikalar’a en çok sorulan soru ise; “ÜYESİ OLDUĞUM SENDİKA’NIN İŞ BIRAKMA EYLEMİNE KATILIR İSEM, HAKKIMDA SORUŞTURMA AÇILIR MI? CEZA ALIR MIYIM?”
*-*
Önce; Yazı Başlığı’ndaki Soru’yu yanıtlayalım; HAYIR, AÇILAMAZ!
Şimdi ise; açıklamalara geçelim.
*-*
Bu konu, geçtiğimiz günlerde bir İlimiz Sağlık Müdürlüğü’ne, BaşHekimlikler tarafından yapılan Başvurular neticesinde, … İl Sağlık Müdürlüğü’nün de Sağlık Bakanlığı’ndan “Görüş Talebi” istemesi ve gelen “Görüş Yazısı” ile bir kez daha netleştirilmiştir.
*-*
Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Görüş Yazısı’nda;
Türkiye çapında sağlık çalışanlarının ücretlerinin arttırılması talebiyle alınan sağlık kurum ve kuruluşlarında iş bırakma eylemi kararına ilişkin, söz konusu sendikal faaliyetten dolayı görevine gelmeyen personel hakkında disiplin soruşturması başlatılıp başlatılmayacağı hususuna ilişkin Yazı’nın incelendiği; mezkur konuya ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Kararı kapsamında/gereğince, ilgili personel hakkında herhangi bir işlem tesis edilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir.
Bakanlık Görüş Yazısı’na istinaden, … İl Sağlık Müdürlüğü de, İl’deki tüm kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına gönderdiği Yazı’da;
“Sendikal faaliyet kapsamında görevine gelmeyen personeller hakkında herhangi bir işlem tesis edilmesine gerek olmadığını” bildirmiştir.
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
NE KARAR VERMİŞTİ…
Sendika Üyesi bir Öğretmen’in 25 Kasım 2009 tarihinde katıldığı iş bırakma eyleminden dolayı “Kınama Cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava neticesinde Danıştay İDDK Kararı’nın Sonuç bölümü şöyledir:
“Davacının, Üyesi olduğu Sendika’nın aldığı bir karar sonucunda gerçekleşen Göreve Gelmeme Eylemi’ne katılması, özürsüz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ve Sendikal Faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, Disiplin Suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle Davacı’ya 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca disiplin cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.”
*-*
KARAR’DAN NE ANLAMALIYIZ?
Bu 1 “Sendikal Faaliyet” ve Haklı 1 “Mazeret”tir.
Yasal’dır ve Meşru’dur.
Cezalandırıcı İdari Karar ve Yaptırımlara (Asla) Konu Olmaz.
“İnsan Hakları”na dayalı ve saygılı 1 Hukuk Devleti, hepimizin arzusudur!
*-*
KARAR’IN TAMAMI ŞÖYLE;
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
2013/4031 E., 2014/975 K., 20.03.2104 T.
İstemin Özeti: İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 24/04/2013 günlü, E:2013/871, K:2013/798 sayılı ısrar kararının davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Ülkemizin de taraf olduğu temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmeler, uluslararası yargı mercilerinin verdiği ihlal kararları ve Anayasamızda yer alan gerek uluslararası sözleşmelerin iş hukukumuza etkisine ilişkin, gerekse de temel haklara ilişkin hükümler bağlamında; sendikal faaliyetlere katılım yönünde gerçekleşen eylemlerin, başkaca bir isnat olmadan, salt sendikal faaliyete katılım nedeniyle disiplin soruşturmasına konu edilmemesi yönündeki hukuki gereklilik karşısında, bağlı olduğu Sendika tarafından alınan karar gereği sendikal bir eyleme iştirak eden davacı hakkında tesis edilen disiplin cezası verilmesine dışkın işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ve davanın reddine diskin temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Dava; Öğretmen olarak görev yapan davacının, 26/05/2010 tarihinde özürsüz olarak bir gün göreve gelmediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun 125. maddesi uyarınca “Kınama Cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nce; davacının katıldığı bir günlük iş bırakma eyleminin, 2622 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu`nun 25. maddesi bağlamında "grev" niteliğinde olduğu, hukukumuzda kamu görevlilerine grev hakkı tanınacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, davacının öğretmenlik görevini aksatmakla, eğitim ve öğretim vermekle yükümlü olduğu öğrencilerin anayasal güvence altındaki eğitim haklarını ihlal ettiği, bu durumda davacının mazeretsiz ve kabul edilebilecek gerekçesi olmaksızın derse girmediği sabit olduğundan verilen cezada hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karar, temyiz incelemesi sonucu Danıştay Onikinci Dairesi’nce; öğretmen olan davacının üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak, bir gün göreve gelmeme eylemini gerçekleştirdiği anlaşıldığından ve sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğinden 657 sayılı Kanun`un 125. maddesi anlamında özürsüz olarak göreve gelmemek eyleminin sübuta ermediği sonucuna ulaşılarak disiplin sucu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacı hakkında tesis edilen işlemde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi Kararı’nda hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi davanın reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir. Davacı, ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun 125. maddesinde; “Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek” disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.
Somut olayda; öğretmen olan davacının üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan karar uyarınca, bir gün göreve gelmeme eylemine katıldığı ve bu eylemi sonucunda 657 sayılı Kanun`un 125. maddesi uyarınca disiplin cezası ile cezalandırıldığı görülmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 61. maddesinde; "Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz." hükmüne yer verilmiş olup,
657 saylı Devlet Memurları Kanunu`nun 22. maddesinde; “Devlet memurları. Anayasa’da ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler" hükmü yer almaktadır.
Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar, Kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Demek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü`nün düzenlendiği 11. maddesinde; herkesin asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahip olduğu, bu hakların kullanılmasının, demokratik toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlandırılabileceği, bu maddenin, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensuptan veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel olmadığı kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15/09/2009 tarihli, Kaya ve Seyhan - Türkiye kararında (application no. 30946/04); Eğitim-Sen üyesi öğretmenlere, 11/12/2003 tarihinde KESK`in çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri ipin uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının “acil bir sosyal ihtiyaca” tekabül etmediği ve bu nedenle “demokratik bir toplumda gerekli” olmadığı sonucuna varmış, bunun sonucu olarak, bu davada, başvuranların AİHS`nin 11. maddesi anlamında gösteri yapma özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanma haklarının orantısız olarak çiğnendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu durumda; Davacı’nın, Üyesi olduğu Sendika’nın aldığı bir karar sonucunda gerçekleşen göreve gelmeme eylemine katılması, özürsüz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ve sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, disiplin supu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca disiplin cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacının temyiz isteminin kabulüne, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 24.04.2013 günlü, E:2013/871, K:2013/798 sayılı ısrar kararının bozulmasına, dosyanın anılan İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.