Anayasa Mahkemesinin uzun tutukluluk süreleri ile ilgili olarak peş peşe verdiği iki karar gündeme oturdu.

Gündeme oturması da haksız değildi. Zira uzun tutukluluk “toplumun kanayan bir yarası olarak” uzun süreden beri devam etmektedir.
Ancak uzun tutukluluğu önlemek amacıyla çıkarıldığı söylenen bu yasa için, biz çıkarıldığı günden itibaren farklı bir şey söylemekteyiz ve bütün hukuk çevrelerine rağmen bu farklı söylemimizin doğru olduğu inancını taşımaktayız.

Uzun tutukluluğu –güya- önlemek için çıkarılan kanun maddesi aynen şöyle : “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilmek sureti ile uzatılabilir; uzatma süresi TOPLAM üç yılı geçemez.”

Bütün hukuk çevreleri ve üst yargı organları bunu –bize göre hatalı olarak- iki sene ile üç seneyi toplayarak beş sene şeklinde yorumladılar. Üstüne üstlük, özel yetkili mahkemelerde bakılan devlete karşı suçlarda bu sürenin bir misli artırılacağından hareketle tutukluluk süresinin on sene olabileceğini kabul ettiler. Böylece, “uzun tutukluluğu önlemek için çıkarılan bir yasa, uzun tutukluluğa yol açan bir madde haline” getirildi.

Oysa maddeyi dikkatli bir şekilde okuduğunuz zaman, bunun böyle olmadığını ve yanlış yorumlandığını göreceksiniz.

Madde de; ağır ceza mahkemelerinde normal yargılama süresinin en fazla iki yıl olacağı söyleniyor. Bunda şüphe yok.

Zorunlu hallerde bu sürenin uzatılabileceği söyleniyor ama tutuklu yargılama süresinin TOPLAM üç yıl olacağı söyleniyor. Yani normal yargılama süresi iki yıl, zorunlu halde uzatma süresi bir yıl ve “toplam” sürenin üç yıl olacağı söyleniyor. Sürenin beş yıl olacağı şeklinde hiçbir ibare yok.

Aksi takdirde yani uzatma süresi için üç yıl düşünülse idi “toplam” kelimesi kullanılmazdı. Madde de “toplam” kelimesinin kullanılmasının amacı; “normal yargılama süresi ile uzatma süresi olarak toplam sürenin üç yılı geçemeyeceğidir.” Yoksa basit bir toplama çıkarma işi gibi, iki yılın üzerine üç yıl ekleyerek beş yılı bulmak şeklinde bir işlem değildir.

Aksi halde burada toplam kelimesi kullanılmaz ve uzatma süresi üç yılı geçemez denirdi.

Toplam süre üç yılı geçemez demek, normal yargılama süresi ile uzatma süresinin toplamının üç yılı geçemeyeceği demektir.

Eğer özel mahkemelerde bu süre iki misli uygulanacak ise baz olarak alınacak süre “üç yıl olması” bakımından, özel yetkili mahkemelerde bir misli artırılarak, burada da süre altı yılı geçemeyecektir. Yanlış hesap devam ettirilerek “on yıl” gibi bir sürenin bulunması tamamen hatalıdır.

Biz bu konuda Yargıtay başta olmak üzere bütün yargı organlarının “yanlış karar verdiği” inancını taşımaktayız.

Konuyu bir hukuk makalesine dökmemek için detayına girmemekle birlikte; bir önceki madde de yer alan; Asliye ceza mahkemelerindeki yargılama süresindeki ifade, bu görüşümüzü doğrulamaktadır.

Bu madde de, ağır ceza mahkemeleri dışındaki mahkemelerde yani asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinde tutuklama süresinin bir yıl olacağı söylendikten sonra, toplam ibaresi kullanılmaksızın, uzatma süresinin altı ayı geçemeyeceği vurgulanmaktadır. Üstelik, uzatma süresinin, normal tutukluluk süresinin yarısı oranında uzatılmış olması, ağır ceza mahkemelerinde de uzatma süresinin normal yargılama süresi olan iki yılın yarısı kadar yani, bir yıl olduğu ve TOPLAM yargılama süresinin üç yılı geçmeyecek şekilde düşünüldüğü ve amaçlandığı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Buradaki temel hata; kanun yapmada davranılan acele, özensizlik ve yetersizlikten doğmaktadır. Yargı organlarının yaptığı dar yorumlar da bu hataya eklendiğinde, senelerden beri yakınılan ve bir çok insanın canını yakan bu tablo ortaya çıkmaktadır.

Yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesi” gibi, bu konudaki yanlışdan da dönülmesi gerekir.

Bu arada –bize göre-yargının en üst basamağı olan savunmayı temsil eden Baro’lardan, Başkent Ankara Barosunda da Başkanlık seçimleri yapıldı. Ankara Barosunun kıdemli bir Avukatı sıfatıyla, Başkan Adayı olarak katıldığımız bu seçimde, Baro’nun değerli mensupları, “bağımsız başkan adayları arasında en fazla oyu” bize vermek sureti ile bir onur kazanmamıza vesile oldular.

Seçim sonucunu soran okurlarımıza bilgi verirken yeni başkan ve yönetime de başarı dileklerimizi iletiriz. Ancak yukarıda açıkladığımız konuda seslerini duyurmanın ve derinleşen bir hukuksal yanılgıdan kurtulmak için görüşlerini iletmenin, tüm hukukçuların ve Baro’ların en önemli görevlerinden biri olduğunu hatırlatmak isteriz.
 



Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.