Günümüzde uyuşturucu veya uyarıcı madde satmak adeta bir meslek haline gelmiştir. Kullanıcı sayısının olağanüstü artışı, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretini de büyük rakamlara ulaştırmış, narkotik madde satan kişi sayısını artırmıştır.
Narkotik madde satıcılığı ile uğraşan kişilerin, eylemlerinin sattıkları kişi adedince mi, yoksa zincirleme suç hükümleri çerçevesinde değerlendirileceği hususu uygulamada bazen tartışmalara, duraksamalar yaşanmasına neden olmaktadır.
Öncelikle uyuşturucu ticareti ile ilgili yasal düzenlemeyi değerlendirmek gerekecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli eylemler, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde;
1) Satışı,
2) Satışa arzı,
3) Başkalarına verilmesi,
4) Sevki,
5) Nakli,
6) Depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması,
7) Kabul edilmesi veya bulundurulması.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188. maddesinin üçüncü fıkrası, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasındaki suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden herhangi birisinin gerçekleştirilmiş olması şarttır.
Seçimlik hareketli suçlarda, hareketlerden bir kaçının birden yapılması birden çok suç işlenmesi manasına gelmez. Burada birden çok suç değil, tek suç uygulaması yapılacaktır. Yani bu halde de ortada tek suç olacaktır.
Burada önemli olan aynı maddede yer alan birden fazla seçimlik hareketin birkaçının gerçekleştirilmiş olmasıdır. Yani, aynı maddede yazılı seçimlik hareketlerden birkaçının aynı anda gerçekleştirilmiş olması hali de tek suç olarak kabul görmektedir.
Hareketlerin seçimlik olma özelliği aynı uyuşturucu veya uyarıcı madde için geçerli olacaktır.
Burada temel tartışma konusu birden fazla kişiye narkotik madde satılması halinde zincirleme suç hükümleri uygulanacak mıdır? Satışlar arasındaki süre zincirleme suç hükümlerinin tatbikini nasıl etkilemektedir?
Bu sorunun cevabı açısından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki suçların içtimaı konusunun irdelenmesi gerekecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uygulamasına egemen olan ilke gerçek içtimadır.
Yani "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır.[1]
Bu ilkenin istisnaları, suçların içtimaı bölümünde ayrıca belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Bu şekildeki bir uygulama ile her bir eyleme karşılık olarak verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.
Bu kuralın istisnalarına ise, TCK’nun "suçların içtimaı" bölümünde ifade edilmiştir. Bu istisnalar şunlardır:
1) TCK md. 42 (bileşik suç),
2) TCK md. 43 (zincirleme suç)
3) TCK md. 44 (fikri içtima)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin birinci fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde düzenleme ile bir kişiye karşı zincirleme suç kavramı tanımlanmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" şeklindeki düzenleme ile aynı neviden fikri içtima kuralına yer verilmiş, üçüncü fıkrasında da zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar hüküm altına alınmıştır.
TCK'nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için şu koşulların varlığı aranmalıdır:[2]
1) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi gerekir.
2) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması gerekir.
3) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1. maddesinde yer verilen, "değişik zamanlarda" ibaresi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi şarttır.
Bunun sonucu olarak, yasa koyucu aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağını kabul etmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamaz. Bu husus 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1. maddesinin açıklığı karşısında öğretide de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Suçların aynı yerde işlenmeleri
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu zaman konusunda olduğu gibi, suçların işlendikleri yer bakımından da herhangi bir sınır getirmemiştir. Fakat suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilir.
Aynı suç işleme kararının varlığının değerlendirilmesi
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan zincirleme suç kurumunun bünyesinde yer alan aynı suç işleme kararının varlığının olaysal olarak değerlendirilmesinde şu unsurların dikkate alınması gerekir:[3]
1) Suçun işlenmesindeki özellikler,
2) Suçun işleniş biçimi,
3) Eylemlerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı,
4) Eylemlerin arasında geçen süre,
5) Mağdurların farklı olup olmadıkları,
6) İhlal edilen değer ve yarar
7) Korunan değer ve yarar,
8) Olayların oluşum ve gelişimi.
Yukarıda belirtilen unsurlar ile olayın tüm özellikleri değerlendirilerek olayda aynı suç işleme kararı altında failin hareket edip etmediği değerlendirilmelidir.
Suç işleme kararı, suç kastından daha geniş bir anlama sahiptir. Bu nedenle suç işleme kararının, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade ettiği söylenebilir.
Fail, önce suç işleme kararını vermekte ve bundan sonra bu genel kararın icrasını farklı zamanlarda işlediği suçlarla göstermektedir.
Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, yani tek suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır.
Suçlar arasındaki süre
Konumuz açısından önemli olan husus, suçlar arasındaki sürenin ne olması gerektiği ile ilgilidir.
Bilindiği üzere, suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı sorunu, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de yakından ilgilidir.
Bu konudaki temel varsayım sürenin kısa veya uzun olmasına göre değişmektedir:
Sürenin kısa olması: İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna işaret eder.
Sürenin uzun olması: Uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil eder.
Belirtmek gerekir ki, suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlendiğini veya işlenmediğini her zaman göstermeyebilir.[4]
Hukuki veya fiili kesintiler
Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır.
Bu yüzden, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş veya değişmiş olur şeklindeki bir önerme, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır.
Aynı suç işleme kararlılığı, failin iç dünyasını ilgilendirmektedir. Bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek tespit edilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalarda da işaret edildiği üzere, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün gözükmemektedir.
Hangi zaman aralığıyla işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri tatbik edilmelidir.
Fakat işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olmayacaktır.[5]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188/3. maddesinde düzenlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması açısından şu hususlar ifade edilebilir:
Failin, değişik zamanlarda aynı veya farklı kişilere yasal düzenlemede öngörülen seçimlik hareketlerden herhangi birisini gerçekleştirmesi hâllerinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkündür.
Ancak5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188/3. Maddesinde düzenlenen suçta zincirleme suç hükümlerinin uygulanması için iki husus gözetilmelidir:
1) Bu suçların her biri cezalandırılabilir nitelikte olmalıdır.
2) Suçlar arasında hukuki kesinti bulunmaması gerekir.
Suçlar arasındaki sürenin ne kadar olması gerektiği konusunda kesin bir ölçüt bulunmamaktadır.
Suçlar arasında çok kısa bir zaman aralığı olsa dahi suç işleme kararının yenilenmiş olması hâlinde zincirleme suçtan söz edilemeyecektir.
Failin işlemeyi kast ettiği uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun konusunu oluşturan maddenin, öngörülen seçimlik hareketlerden herhangi birisinin gerçekleştirilmesi sonrasında tüketilmesinin ardından, yeniden uyuşturucu madde temin etmesi hâlinde zincirleme suçun değil, gerçek içtima kuralı gereğince ayrı ayrı suçların oluştuğunun kabulü gerekmektedir.[6]
YARGITAY UYGULAMASI
Gizli soruşturmacının aynı kişiden birden fazla narkotik madde satın alması
Uygulamada uyuşturucu ticareti suçu ile ilgili olarak gizli soruşturmacının uyuşturucu satan kişilerden birden fazla narkotik madde almaları halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediği yönünde bir tartışma bulunmaktadır.
Yargıtay, kolluk görevlilerinin gerçek iradesinin uyuşturucu madde satın alma değil, suçu ve failini belirleyecek suç delilini elde etme olduğunu, sanıktan ikinci kez uyuşturucu madde alınmasının ayrıca suç oluşturmayacağını ve gerçek anlamda bir "alım - satımın" söz konusu olmadığını, sanığın hareketlerinin bütünüyle “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu oluşturduğunu, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını düşünmektedir.[7]
Başka bir söylemle Yargıtay, gizli soruşturmacının sanıktan değişik zamanlarda birden fazla uyuşturucu madde satın alması halinde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını, tek suç üzerinden hüküm kurulması gerektiğini kararlarında ifade etmektedir.[8]
Narkotik maddenin ele geçirilmesi şartı
Yargıtay, suçun oluşumu için narkotik maddenin ele geçirilmesini şart olarak aramaktadır. Şayet, narkotik madde ele geçirilmemiş ise, kişinin uyuşturucu madde ticareti yaptığı hususu, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında değerlendirmeye alınamaz.[9]
Kısa zaman diliminde birden fazla kez aynı suçun işlenmesi
Yargıtay, kısa zaman aralığında uyuşturucu ticareti suçunun birden fazla kez işlenmesi halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabileceğini düşünmektedir. Yargıtay, bir ay içinde işlenen birden fazla uyuşturucu ticareti suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanabileceğini ifade etmektedir. Örneğin, 09.10.2016 tarihi ile 20.10.2016 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmeleri nedeniyle zincirleme suç oluşturduğu kabul edilmelidir.[10] Bu kısa zaman aralığı ve tek suç işleme kararlılığı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Uyuşturucu maddelerin aynı bütünün parçaları olması
Yargıtay, ele geçirilen uyuşturucu maddelerin aynı bütünün parçaları olması halinde failin eyleminin tek suç oluşturduğunu bazı kararlarında ifade etmektedir. Örneğin, faile ait birden fazla yerde yapılan aramada narkotik madde ele geçirilmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanamayacaktır.[11]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------------
[1] Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir.
[2] YCGK, E: 2017/184, K: 2018/251, KT: 29.05.2018.
[3] YCGK, E: 2017/184, K: 2018/251, KT: 29.05.2018.
[4] Yani sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilir.
[5] YCGK, E: 2017/184, K: 2018/251, KT: 29.05.2018.
[6] YCGK, E: 2017/184, K: 2018/251, KT: 29.05.2018.
[7] YCGK, E. 2014/843, K. 2015/280, T. 15.09.2015: “…Adli kolluk görevlilerince, 02.06.2012 tarihinde sanıktan eroin alınması üzerine, sanığın "satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma" suçu ve bu suça ilişkin deliller tamamen ortaya çıkmıştır. Adli kolluk görevlilerinin daha sonra aldıkları eroinleri, sanığın ilk satıştan sonra temin ettiğine ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Olayda adli kolluk görevlileri ile sanık arasında gerçek anlamda bir alım satım söz konusu olmadığından ve adli kolluk görevlilerince sanıktan yapılan ilk alımla sanığın "satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma" suçuna ilişkin olarak delillendirme işlemi yapıldığından, sanıktan yapılan sonraki alımların TCK'nun 43. maddesi kapsamında ayrı suç oluşturduğunun kabulü mümkün değildir….”
[8] Y.20.CD, E. 2015/12505, K. 2018/5903, T. 12.12.2018: “….Gizli soruşturmacı’nın sanıktan 14.04.2012-18.04.2012-30.04.2012 tarihlerinde uyuşturucu madde satın aldığının anlaşılması karşısında; Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 28.04.2015 tarih, 2014/462 esas, 2015/135 karar ve 2014/848 esas, 2015/136 karar sayılı kararlarında da bahsedildiği üzere; kolluk görevlilerinin gerçek iradesinin uyuşturucu madde satın alma değil, suçu ve failini belirleyecek suç delilini elde etme olduğu, sanıktan ikinci kez uyuşturucu madde alınmasının ayrıca suç oluşturmayacağı ve gerçek anlamda bir "alım - satımın" söz konusu olmadığı, sanığın hareketlerinin bütünüyle “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın birden fazla uyuşturucu madde sattığı kabul edilerek sanık hakkında zincirleme suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle sanığa fazla ceza verilmesi,…” Y.10.CD, E: 2016/2758, K: 2017/26, T: 10.01.2017: “….Sanığın uyuşturucu madde sattığına ilişkin edinilen bilgiler üzerine, alıcı görevlilerin 03.07.2010 tarihinde 20 TL verip sanıkla birlikte hareket eden hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen diğer sanık ...'dan 2 gram esrar aldıkları, aynı görevlilerin 04.07.2010 tarihinde sanıkla birlikte hareket eden haklarındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri kesinleşen diğer sanıklar ... Kaya ile ...'dan 50 TL karşılığında 0,08 gram kokain aldıkları; kolluk görevlilerinin gerçek iradesinin uyuşturucu madde satın alma değil, suç delilini elde etme olduğundan, somut olayda “uyuşturucu madde satma”nın gerçekleşmediği; böylece sanığın hareketlerinin bütünüyle “uyuşturucu maddeyi satışa arzetme” suçunu oluşturduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 28.04.2015 tarih 2014/10-848 esas ve 2015/316 sayılı kararında da “şüphelinin ilk alımdan sonra yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda da, esasen tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ve suçunun delilleri ortaya çıktığından, şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde, satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecektir” şeklinde belirtildiği üzere birden fazla alım olduğundan bahisle TCK'nın 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı, somut olayda sanığın ağır olan hareketinin 04.07.2010 tarihinde gerçekleştirdiği kokain satma eylemi olup bu suç nedeniyle cezalandırılması ve 03.07.2010 tarihli eylemi sonucu verilen ve daha önce kesinleşen sonuç 4 yıl 2 ay hapis cezasının mahsubu gerektiği gözetilmeden, birden fazla uyuşturucu madde sattığı kabul edilerek sanık hakkında zincirleme suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanması, Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi….”
[9] Y.10.CD, E: 2017/758, K: 2017/3078, T: 03.07.2017: “…Sanık ...'in ve sanık ...'un 22.02.2013 tarihli, sanık ...'ın 13.03.2013 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçu sabit ise de; sanıkların daha önce sattığı ileri sürülen maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden, sanıklar hakkında TCK'nın 43. maddesinde öngörülen "zincirleme suç" hükümlerinin uygulanması suretiyle, fazla ceza tayin edilmesi,…” Y.20.CD, E. 2015/13213 K. 2018/5244 T. 15.11.2018: “….2-Olay tarihinden önceki tarihlerde de gerçekleştiği kabul edilen uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak herhangi bir uyuşturucu maddenin ele geçirilememiş olduğu ve niteliğinin tespit edilemediği gözetilmeden, yalnızca soyut beyanlara itibar edilerek atılı suçun zincirleme olarak işlendiği kabul edilerek, sanıklar ... ve ...'in cezasının TCK’nın 43/1. maddesi ile artırılması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,…”
[10] Y.10.CD, E. 2018/2600, K. 2018/9322, T. 13.12.2018: “….A) Sanık ... hakkında zincirleme olarak uyuşturucu madde ticareti yapma, sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen istinaf isteminin esastan reddine ilişkin hükümlerinin incelenmesinde: Sanık ...'ın 09.10.2016 tarihi ile 20.10.2016 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmeleri nedeniyle zincirleme suç oluşturduğu kabul edilerek hüküm kurulduğu anlaşıldığından, zincirleme suçlarda, zincire dahil tüm suçlar yönünden TCK'nın 192/3. maddesinin uygulanma şartları varsa, ancak o zaman etkin pişmanlık hükümleri uyarınca ceza indirimi uygulanabileceğinden, eylemlerden birinin etkin pişmanlık hükümlerinin uygulamasını gerektirmemesi halinde zincirleme suç durumunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığından bu yöne ilişkin tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir….”
[11] Y.10.CD, E. 2018/1015, K. 2018/9323, T. 13.12.2018: “….A) Sanıklar ..., ... ve ... hakkında zincirleme olarak uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen istinaf isteminin esastan reddine ilişkin hükümlerin incelenmesinde;….Sanıklar ... ve ...'ın aşamalardaki savunması ile dosyadaki diğer bilgi ve belgelere göre; 31.12.2013 tarihinde hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan ayrı soruşturma yürütülen ...'da ve sanık ...'a ait işyerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ile 16.01.2016 tarihinde ... plakalı araç ile sanık ...'ın evinde ve sanık ...'e ait valizlerde ele geçirilen uyuşturucu maddelerin aynı bütünün parçaları olduğu ve sanıkların eylemlerinin tek suç oluşturduğu gözetilmeden, sanıklar hakkında zincirleme suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,…”