Her gün binlerce tüzel kişi ve gerçek kişi, ticari faaliyet gerçekleştirip bunun karşılığında birbirine ödeme yapmaktadır. Alınan hizmet ve ürün kapsamında bedel ödeyen taraf diğer taraftan bunun karşılığı olarak çoğu zaman farklı nitelikleri olsa da fatura temin etmektedir. Temin edilen faturanın nasıl olması gerektiği ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında faturanın ve faturalandırmanın sonuçlarının neler olduğunu ele alacağız.
Fatura, ‘’Fatura ve Teyit Mektubu’’ başlıklı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. Maddesinde düzenlenmiştir.
‘’3. Fatura ve teyit mektubu
MADDE 21 - (1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.’’
Aynı madde kapsamında düzenlenen teyit mektubu bu yazımızın konusu değildir.
Dikkat edildiği takdirde faturanın nasıl olması gerektiği, içeriğinin neleri barındırması gerektiği ve şekli unsurlar ile ilgili Türk Ticaret Kanunu detaylı bir düzenlenme yapmamıştır. Yine aynı şekilde Türk Ticaret Kanunu ne zaman fatura düzenlenmesi gerektiği konusunda da bir düzenleme yapmamıştır. Faturanın tarifi, şekli ve tanzim edilme süresi gibi hususlar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiştir. Baştan belirtmek gerekir ki faturayı düzenleyecek tacirin ticari kimliğe sahip vergi mükellefi olan gerçek veya tüzel kişi olması gerekmektedir. Yani vergi mükellefi olmayan tacir özelliklerine sahip bulunmayan bir kişinin sattığı mal veya yaptığı iş karşılığında fatura düzenleme olanağı bulunmamaktadır. [1]
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229. Maddesinde faturanın tarifi yapılmıştır. ‘’Faturanın tarifi’’ başlıklı aynı madde;
‘’Madde 229 - Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.’’ Şeklinde düzenlenmiş ve kısmen de olsa Türk Ticaret Kanunu’nu destekleyen bir tarif yapmıştır.
Devam maddesi ‘’Faturanın şekli’’ başlıklı 230. Madde de ise faturanın içeriğinde yer alacak bilgileri;
‘’Madde 230 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 11.12.1980 RG NO: 17207 KANUN NO: 2365/34) (YÜR. TAR.: 01.01.1981)
Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
(DEĞİŞİK BENT RGT: 11.12.1985 RG NO: 18955 KANUN NO: 3239/19) (YÜR. TAR.: 01.01.1986)
5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.’’
Faturanın düzenlenme süresi ile ilgili VUK’un 231/5. maddesinde; faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı özel olarak hüküm altına alınmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 64. Maddesinin ikinci fıkrasındaki ‘’Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.’’ Şeklindeki düzenleme ile de yasa koyucu temin edilen faturanın saklanması gerektiğini belirtmiştir.
TTK ile VUK’de fatura verme ve alma zorunluluğu ile fatura düzenleme süresi bakımından farklı düzenlemelere yer verilmiştir. TTK’nin 21.maddesine göre, ticari işletmesi bağlamında bir mal satan, üreten, bir iş gören veya bir menfaat sağlayan tacirin, karşı tarafa fatura verme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak karşı taraf tacirden fatura vermesini, hatta bedeli ödenmişse bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bu durumda, tacir alıcıya fatura vermek zorundadır. VUK’nin 232.maddesine göre, bir mal satan veya iş gören bundan gelir elde eden tacire, fatura vermek ve bu durumlarda fatura isteme (fatura alma) mecburiyeti getirilmiştir. [2] Fatura düzenlememe halinin ise Türk Ticaret Kanunu kapsamında herhangi bir yaptırımı olmayıp bu durumda Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen yaptırımların/cezaların uygulanması gündeme gelecektir.
Faturalandırmanın sonuçları açısından; fatura, ticari ilişkinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir alacak/borç ilişkisinin bulunması gerekir. Yani işin/hizmetin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir.
Fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine (satıcı,hizmet veren, üretici, menfaat sağlayan); adına fatura düzenlenenin(müşteri, hizmet alan) aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.
Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen karineden kaynaklanmaktadır. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir.
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlendikten sonra, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu kabul edilir. Ancak sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye/ilişkiye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet/mal/ürün vermediğini ileri sürmekte ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması gerekmektedir.
Borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlanması gerekmektedir.
Bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK'nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığı kabul edilir. Dolayısıyla fatura içeriğine ve itiraz süresine dikkat edilerek kayıtların ticari deftere işlenmesi önem kazanmaktadır.
-------------
[1]YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA FATURA, Meltem DURU
[2]YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA FATURA, Meltem DURU