Sır kavramı gerek Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku başta olmak üzere özel hukukun bir çok alanında gerekse Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku gibi kamu hukuku alanlarında düzenlenerek hukuki koruma altına alınmış bir kavramdır. Sır kavramı ve sırların korunmasına ilişkin birçok farklı hukuk alanında çeşitli düzenlemeler yer almasına rağmen bu yasal düzenlemelerin hiçbirinde sır kavramının tanımına yer verilmemiştir.
Sır, genel olarak “varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey” anlamına gelmektedir[1]. Sır kavramına ilişkin doktrinde çeşitli tanımların yapıldığı görülmektedir. Donay’a göre sır, herkes tarafından bilinmeyen ve açıklanmasının sırrın sahibinin menfaatlerine zarar verme tehlikesi bulunan hususlar olarak açıklanmaktadır[2]. Erem/Altıok/Tandoğan ise “işitmek, görmek veya sair suretlerle öğrenilen ve maddi varlığa sahip bulunmayan veya mahdut şahıslar tarafından bilinen ve saklı tutulması lazım olan husustur[3]” şeklinde tanımlamıştır. Sır kavramına ilişkin tanımları çeşitlendirmek mümkündür ancak sonuç itibariyle sır kavramından anlaşılması gereken sahibinin iradesiyle gizli tutulan, sadece belirli şahıslar tarafından bilinen ve gizli tutulmasında da sahibinin menfaati bulunması gereken hususlardır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesinde “Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması” suçu düzenlenmiş olup işbu yazıda bu sır türlerinden yalnızca “ticari sır” ile sınırlı olmak üzere bilgi verilecektir. Henüz yasalaşmamış olan “Ticari sır, Banka Sırrı, Müşteri Sırrı Hakkında Kanun Tasarısı”nda ticari sırrın “Bir ticarî işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, özellikle rakipleri tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve üçüncü kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken, işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, malî, iktisadî, kredi ve nakit durumu, araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tâbi veya tâbi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin veya bu gibi bilgi ve belgeleri” ifade edeceği düzenlenmiştir.
Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgelerin Açıklanması Suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap üçüncü bölümünün Topluma Karşı Suçlar başlığı altında Ekonomi, Sanayi ve Ticarete ilişkin suçlar başlıklı dokuzuncu bölümünde 239. maddede dört fıkra halinde düzenlenmiştir. İşbu yazının konusu olan “ticari sır” ile sınırlı olarak inceleme yapmak gerekirse, bu maddenin 1. fıkrasının 1. cümlesinde “Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden” kişilerin mağdurun şikayeti üzerine cezalandırılacağı düzenlenmiş olup fıkranın 2. cümlesinde “Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi” halinde de 1. cümlenin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durumda gerek sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği hukuka uygun bir şekilde vakıf olunmuş olsun gerekse bu bilgi ve belgeler hukuka aykırı yolla elde edilmiş olsun bu sırların yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi durumunda fail veya faillerin, mağdurun şikayetine bağlı olmak üzere, bu fıkra kapsamında cezalandırılacağı düzenlenmiştir.
Kanun maddesinde yer alan ifşa etmek, gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak anlamına gelmektedir[4]. Suçun oluşması için bu sırların kamuya veya bir topluluğa açıklanması veyahut yaygınlaştırılması şartı aranmamakta olup sırrın yetkisiz olan tek bir kişiye dahi ifşa edilmesi halinde bu suç oluşmaktadır[5]. Yine ifşa edilen bu yetkisiz kişinin sırrı öğrenememiş veya anlamamış olmasının suçun oluşmasında önemi yoktur. Sırrın, yetkisiz kişi bakımından ulaşılabilir olması suçun oluşması bakımından yeterlidir[6].
Maddenin 3. fıkrasında bu suçun ağırlaştırıcı unsuruna yer verilmiş olup buna göre “Bu sırlar, Türkiye'de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz.” şeklindeki düzenlemeyle birlikte bahse konu sırların yabancıya açıklanması hali suçun ağırlaştırıcı unsuru olarak görülmüş ve ayrıca bu ihtimalde mağdurun şikayetinin aranmayacağı belirtilmiştir.
Nihayet maddenin son fıkrasında yer alan “Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklindeki düzenlemeyle tamamen farklı bir suç tipine yer verilmiş olup buna göre “cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle” bir kimsenin bu madde kapsamındaki sırları açıklamaya mecbur kılınması durumunda yine şikayete bağlı olmaksızın failin bu fıkra hükmüne göre cezalandırılacağı belirtilmiştir.
Bu maddede düzenlenen tüm suçlar açısından korunmak istenen hukuki yararın kişilerin ekonomi ve ticaret alanındaki sır niteliği taşıyan bilgi ve belgelerinin gizliliğinin korunması olduğu hususunda şüphe yoktur[7]. Buna ek olarak bu suçun TCK’da düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında korunan hukuksal değerin ayrıca serbest rekabet koşullarında ekonomik istikrarın sağlanması, güven ilişkisi temelinde kamu düzeninin korunması ve bu sırların elde edilmesi yoluyla ortaya çıkabilecek haksız rekabetin önlenmesi olarak söylenebilir[8]. Ancak tekrar belirtmekte fayda vardır ki mevzuatımızda “ticari sır”ın tanımı ve kapsamına ilişkin yasal bir düzenlemenin henüz bulunmaması uygulamada bu suç tipine yönelik zorluklar ve bakış açılarına bağlı olarak farklı uygulamalar doğmasına yol açmaktadır. Bu nedenle ticari sırrın yasal tanımı ile kapsamının belirlenmesi suç tipinin uygulanmasında ve bu suça bağlı mağduriyetlerin giderilmesinde son derece önem arz etmektedir.
Sır, genel olarak “varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey” anlamına gelmektedir[1]. Sır kavramına ilişkin doktrinde çeşitli tanımların yapıldığı görülmektedir. Donay’a göre sır, herkes tarafından bilinmeyen ve açıklanmasının sırrın sahibinin menfaatlerine zarar verme tehlikesi bulunan hususlar olarak açıklanmaktadır[2]. Erem/Altıok/Tandoğan ise “işitmek, görmek veya sair suretlerle öğrenilen ve maddi varlığa sahip bulunmayan veya mahdut şahıslar tarafından bilinen ve saklı tutulması lazım olan husustur[3]” şeklinde tanımlamıştır. Sır kavramına ilişkin tanımları çeşitlendirmek mümkündür ancak sonuç itibariyle sır kavramından anlaşılması gereken sahibinin iradesiyle gizli tutulan, sadece belirli şahıslar tarafından bilinen ve gizli tutulmasında da sahibinin menfaati bulunması gereken hususlardır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesinde “Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması” suçu düzenlenmiş olup işbu yazıda bu sır türlerinden yalnızca “ticari sır” ile sınırlı olmak üzere bilgi verilecektir. Henüz yasalaşmamış olan “Ticari sır, Banka Sırrı, Müşteri Sırrı Hakkında Kanun Tasarısı”nda ticari sırrın “Bir ticarî işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, özellikle rakipleri tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve üçüncü kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken, işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, malî, iktisadî, kredi ve nakit durumu, araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tâbi veya tâbi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin veya bu gibi bilgi ve belgeleri” ifade edeceği düzenlenmiştir.
Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgelerin Açıklanması Suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap üçüncü bölümünün Topluma Karşı Suçlar başlığı altında Ekonomi, Sanayi ve Ticarete ilişkin suçlar başlıklı dokuzuncu bölümünde 239. maddede dört fıkra halinde düzenlenmiştir. İşbu yazının konusu olan “ticari sır” ile sınırlı olarak inceleme yapmak gerekirse, bu maddenin 1. fıkrasının 1. cümlesinde “Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden” kişilerin mağdurun şikayeti üzerine cezalandırılacağı düzenlenmiş olup fıkranın 2. cümlesinde “Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi” halinde de 1. cümlenin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durumda gerek sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği hukuka uygun bir şekilde vakıf olunmuş olsun gerekse bu bilgi ve belgeler hukuka aykırı yolla elde edilmiş olsun bu sırların yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi durumunda fail veya faillerin, mağdurun şikayetine bağlı olmak üzere, bu fıkra kapsamında cezalandırılacağı düzenlenmiştir.
Kanun maddesinde yer alan ifşa etmek, gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak anlamına gelmektedir[4]. Suçun oluşması için bu sırların kamuya veya bir topluluğa açıklanması veyahut yaygınlaştırılması şartı aranmamakta olup sırrın yetkisiz olan tek bir kişiye dahi ifşa edilmesi halinde bu suç oluşmaktadır[5]. Yine ifşa edilen bu yetkisiz kişinin sırrı öğrenememiş veya anlamamış olmasının suçun oluşmasında önemi yoktur. Sırrın, yetkisiz kişi bakımından ulaşılabilir olması suçun oluşması bakımından yeterlidir[6].
Maddenin 3. fıkrasında bu suçun ağırlaştırıcı unsuruna yer verilmiş olup buna göre “Bu sırlar, Türkiye'de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz.” şeklindeki düzenlemeyle birlikte bahse konu sırların yabancıya açıklanması hali suçun ağırlaştırıcı unsuru olarak görülmüş ve ayrıca bu ihtimalde mağdurun şikayetinin aranmayacağı belirtilmiştir.
Nihayet maddenin son fıkrasında yer alan “Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklindeki düzenlemeyle tamamen farklı bir suç tipine yer verilmiş olup buna göre “cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle” bir kimsenin bu madde kapsamındaki sırları açıklamaya mecbur kılınması durumunda yine şikayete bağlı olmaksızın failin bu fıkra hükmüne göre cezalandırılacağı belirtilmiştir.
Bu maddede düzenlenen tüm suçlar açısından korunmak istenen hukuki yararın kişilerin ekonomi ve ticaret alanındaki sır niteliği taşıyan bilgi ve belgelerinin gizliliğinin korunması olduğu hususunda şüphe yoktur[7]. Buna ek olarak bu suçun TCK’da düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında korunan hukuksal değerin ayrıca serbest rekabet koşullarında ekonomik istikrarın sağlanması, güven ilişkisi temelinde kamu düzeninin korunması ve bu sırların elde edilmesi yoluyla ortaya çıkabilecek haksız rekabetin önlenmesi olarak söylenebilir[8]. Ancak tekrar belirtmekte fayda vardır ki mevzuatımızda “ticari sır”ın tanımı ve kapsamına ilişkin yasal bir düzenlemenin henüz bulunmaması uygulamada bu suç tipine yönelik zorluklar ve bakış açılarına bağlı olarak farklı uygulamalar doğmasına yol açmaktadır. Bu nedenle ticari sırrın yasal tanımı ile kapsamının belirlenmesi suç tipinin uygulanmasında ve bu suça bağlı mağduriyetlerin giderilmesinde son derece önem arz etmektedir.
-----------------------------------
[1] TDK Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.575024eceaff50.18848096 , Erişim tarihi 02.06.2016.
[2] Donay, Süheyl; Meslek Sırrının Açıklanması Suçu, Sulhi Garan Matbaası Varisleri Koll. Şti., İstanbul, 1978, s. 4.
[3] Erem, Faruk/Altıok, Akın/Tandoğan, Haluk; Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara, 1975, s. 333.
[4]TDK Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.575024f6f13d89.29829255, Erişim tarihi: 02.06.2016.
[5] İlker Tepe, “Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgelerin Açıklanması Suçu (TCK m 239/1-3)”, Ceza Hukuku Dergisi, Aralık 2010, Sayı: 14,s. 119.
[6] Sezin Öztürk, “Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgelerin Açıklanması Suçu (TCK madde 239)” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009, s. 52.
[7] Parlar, Ali/Hatipoğlu, Muzaffer; 5237 Sayılı TCK’da Özel ve Genel Hükümler Açısından Asliye Ceza Davaları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s. 847.
[8] Aykut Ersan, “Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgelerin Açıklanmasına Dair Türk Ceza Kanunu ve Bankacılık Kanunundaki Düzenlemelerin Karşılaştırılması”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Cilt 8, Sayı 84, Ankara; Seçkin Yayıncılık, 2013, s. 16.