1. Genel Bilgiler

Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması suçunun alt sınırı altı ay ya da daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan elde edilmiş olan altın, para, hisse senedi, menkul mal ve benzeri malvarlığı değerlerinin yurt dışına transferi ya da bunların illegal kaynağını gizleme ve meşru şekilde elde edildiğine ilişkin kanaat uyandırmak için çeşitli işlemlere tabi tutulmasıdır. Bu suç türü ile suçtan elde edilen varlıkların (ev, araba, TL veya döviz) meşruiyet sağlanarak ekonomik sisteme dahil edilmesi engellenmekte, bir yandan ekonomik sistemin güvenliği sağlanmakta, diğer yandan da ekonomik sistemin güvenliği sağlanmaktadır[1].

Suç delilinin değiştirilmesi veya gizlenmesi engellenir. 4208 sayılı Kanun'un 2/a maddesinde sayılan ve öncül suçlar olarak adlandırılan bu suçlar altı kategoride sıralanmıştır. 1918 sayılı Kaçakçılığın Önlenmesi ve Takibi Hakkında Kanunda yer alan suçlar, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Kanununda yer alan suçlar, 2238 sayılı Organ ve Dokuların Alınması, Muhafazası ve Nakli Hakkında Kanunda yer alan suçlar bunlardır. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan suçlar, 213 Sayılı Vergiler Usul Kanunun 359 uncu maddesinin b bendinde yer alan suçlar ve son olarak Türk Ceza Kanununda yer alan bazı suçlar değerlendirilmektedir. 4208 sayılı kanun kapsamında kara paranın aklama suçuna konu olabilmesi için para, belge, mal, gelir ve ikame değerlerinin 2/maddesinde sayılan suçlardan birinin işlenmesi ile elde edilmiş olması gerekir. Yukarıda sayılanlar dışında bir suçtan elde edilen değerler kara para aklama olarak değerlendirilemez ve aklama suçuna konu olamaz[2].

Suçtan elde edilen menfaatleri aklama suçunun bir unsuru haline getiren 4208 sayılı kanundur. 765 sayılı TCK'nın 2. maddesindeki (5237 sayılı TCK madde 7), önceki suç tanımının olmadığı tarihte işlenen fiillere geriye dönük olarak uygulanmıştır. Yani 4208 sayılı kanundan önce işlenen suçlar öncül suçlar olarak tanımlanamayacağından elde edilen paranın kara para olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. 4208 sayılı kanun kapsamında aklama suçunun bir unsurunu oluşturan kara para aklama, ancak bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra öncül suçların işlenmesi halinde bu niteliğe sahip olacaktır. İşlendiği iddia edilen suçlardan elde edilen paralar 29.11.1995 tarihinde sanıkların banka hesaplarına yatırılmış ve bu suçların tamamlanmasının ardından 19.11.1996 tarihinde 4208 sayılı kanun yürürlüğe girmiştir[3].

2. Benzer Suçlardan Farkı

Kara para aklama suçu kanunumuza ilk olarak 4208 Sayılı Kara Para Aklamanın Önlenmesine Dair Kanun ile girmiş olsa da; 4208 sayılı kanundan beklenen fayda, hem kanunun kara paranın kaynağı olan önceki suçları sayma tercihi hem de uygulamada görülen sorunlar nedeniyle sağlanamamıştır. TCK'nın 282. maddesi ile sayma yönteminden vazgeçilmiş ve önceki suçların tespitinde eşik yöntemi tercih edilmiştir. Ayrıca düzenleme ile mukayeseli hukukta yer alan “kara para aklama” kavramı terk edilmiş ve bunun yerine “suçtan doğan malvarlığının aklanması” kavramı kullanılmıştır. Bu yazıda bu suç tüm unsurlarıyla ele alınmaktadır. Bu nedenle benzer suçlardan bu suç tipini ayıran ciddi farklılıklar bulunmaktadır[4].

3. Suçla Korunan Hukuki Değer

Hukuki değer, kanun koyucuyu türü düzenlemeye iten maddi olmayan menfaati ifade eder. Zaman zaman uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı ve yolsuzluk gibi yasa dışı eylemlerden elde edilen suç gelirleri çok büyük boyutlara ulaşmaktadır. Nakit durumunda oldukça fazla yer kaplayan bu gelirlerin finansal sisteme girmesi, suç gelirleri ile onu oluşturan öncül suç arasındaki bağlantının kesilmesini kolaylaştırmış, uluslararası havale işlemleri, para transferini zorlaştırmıştır. suç gelirlerini takip eder ve nakit olarak gelen paralar kaydi paraya dönüşür[5].

Aklayıcılara sunulan imkanlar sonucunda, suç gelirlerinin finansal sisteme girmesi de insanların finansal sisteme olan güveninin azalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda, finansal sisteme aniden giren büyük miktardaki sıcak para, finansal sistemi istikrarsızlaştırıyor ve finansal sistemdeki verilerin güvenilirliğini etkiliyor. Finansal sisteme giren parasal değerlerin kontrol edilmediği, para talebinde açıklanamayan değişikliklerin meydana geldiği, uluslararası sermaye hareketlerinin ve önceden tespit edilemeyen büyük hacimli para hareketleri nedeniyle döviz kuru istikrarsızlığının yaşandığı durumlarda; finansal sistem, içinde bulunduğu güven bunalımı nedeniyle risk altındadır[6].

Kanun koyucu, suç gelirlerinin finansal sisteme girişini suç haline getirerek finansal sistemin bütünlüğünü, istikrarını ve güvenilirliğini korumaktadır. Suçtan elde edilen bu haksız menfaatlerin fail veya failler tarafından serbestçe kullanılması hem bu failleri hem de diğer potansiyel failleri suç işlemeye teşvik etmektedir. Ekonomik kazanç sağlayan suçların daha çok organize suç örgütleri tarafından işlendiği bilindiğinden, suç gelirleri organize suç örgütlerinden alınmakta, aklama sayesinde örgütler ekonomik olarak çökmeye çalışılmakta ve örgütlerin üst düzey yöneticilerine ulaşılmaktadır. eylemler suç olarak düzenleniyor. Bu arada suçtan elde edilen gelirler de onu oluşturan öncel suça ve bu suçun failine ulaşmak için birer delildir[7].

Aklama suçlarının cezalandırılması suretiyle adalet mekanizmasının etkin işleyişi sağlanmaktadır. Kara para aklama ile mücadele sayesinde ahlaki açıdan kirli olduğuna inanılan suç gelirlerinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Hukuka ve ahlaka aykırı olarak elde edilen suç gelirleri, hukuka aykırı zenginleşmenin toplumda normal kabul edilmesinin, rüşvet ve yolsuzluğun artmasının da önünü açmaktadır. Suç gelirlerinin kullanılmasının engellenmesi sayesinde toplumun ahlaki yapısı korunur, temel ve demokratik kurumlarının yozlaşması engellenir. Yukarıda sayılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçu açısından korunan hukuki değerin kamu düzeni olduğu, diğer bir ifade ile toplumların huzur ve sükununun sağlanması ve korunması olduğu görülmektedir[8].

4. Maddi Unsur

a. Fail

TCK'nın 282. maddesi aklama suçunun faili açısından herhangi bir özellik taşımamaktadır. Kanun, “onu ülke dışına çıkaran” veya “çeşitli kovuşturmalara tabi tutan” kişiden bahsederek aklama suçunun faili açısından herhangi bir kısıtlama olmadığını belirtmektedir. Suça iştirak etmiş kişiler ile öncül suçun işlenmesine iştirak etmeyen üçüncü kişiler arasında maddi hareket açısından herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Maddenin ikinci fıkrasına göre, failin kamu görevlisi olması veya belirli bir mesleğe sahip olması halinde uygulanacak ceza artırılır[9].

Tüzel kişilerin suçun faili olamayacakları kanunun anılan hükmünden anlaşılsa da, tüzel kişilere güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımların uygulanmasının bu konuda bir çelişki yarattığı belirtilmektedir. Kanaatimizce, anılan maddede belirtildiği üzere tüzel kişilere "suçtan dolayı" yaptırım uygulanması, tüzel kişinin fail olarak öngörülmesi anlamına gelmektedir. Uygulanacak yaptırımın "ceza" veya "güvenlik önlemi" olarak belirlenmesi sonucu değiştirmemelidir. Bu bağlamda, tüzel kişiliğin yapay bir topluluk olduğu, ortaya çıkan iradenin gerçek kişilere ait olmaktadır[10].

b. Mağdur

Kara para aklama suçunun mağdurunu ilk bakışta tespit etmek mümkün değildir. Bu nedenle doktrinde kara para aklama suçları mağduru olmayan suçlar arasında sayılmaktadır. “Adliye Aleyhine Suçlar” bölümünde aklama suçunun düzenlenmesi, suçun mağdurunun devletin adalet mekanizması olduğunu düşündürmektedir. Nitekim ön suça erişim sağlayan delillerden biri de söz konusu suçtan elde edilen malvarlığıdır ve aklama suçunun faili bu delilleri adli makamlardan kaçırmaya çalışmaktadır. Aklama suçunun failine bakıldığında, adalet mekanizmasının işleyişini engellemektedir. Aynı zamanda da maddi gerçeğin ortaya çıkmamasını sağlamakla birlikte öncül suç failinin eyleminin hukuki sonuçlarından kaçınmasına yardımcı olmaktadır[11].

c. Suçun Konusu

TCK'nın 282. maddesinde malvarlığının tanımı ve gerekçesi bulunmamakla birlikte, kanun metnindeki "mal" ifadesinden, kişinin para ile ölçülen hak ve borçlarının tutulduğu anlaşılmalıdır. Varlık değeri kavramı, ekonomik değeri olan fiziksel ve fiziksel olmayan her şey olabileceği gibi, bu değerleri temsil eden veya ifade eden her türlü belge, belge veya kayıt da olabilir. Söz konusu suç kapsamında değerlendirilebilecek bir mal varlığı değerine sahip olabilmesi için öncelikle daha önce işlenmiş bir suçtan doğması gerekir. Suçtan kaynaklanma özelliği iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, suç işlenerek elde edilen mal varlığı; ikincisi, suçun işlenmesi nedeniyle elde edilen mal varlığı değerleridir[12].

d. Hareket, Netice ve Nedensellik Bağı

Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 282. maddesinde "suçtan doğan malvarlığının aklanması suçu" isteğe bağlı gezici suç olarak düzenlenmiştir. Yazının gerekçesinde suçun isteğe bağlı gezici suç olarak düzenlendiği belirtilmektedir. Fiillerden birinin gerçekleşmesi suç teşkil edecektir. Suçu oluşturan seçmeli fiiller, suçtan kaynaklanan varlık değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek ve suçtan doğan malvarlığının yurt dışından alınması ve çeşitli işlemlere tabi tutulması ve bu malvarlıklarında elde edildiği kanaatinin oluşturulmasıdır. Türk Ceza Kanunu'nun 282. maddesine göre, "Alt sınırı bir yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren" bütün suçlar öncül suç kapsamındadır. Aklama suçu, öncül suçtan elde edilen malvarlığı değerleri ile ilgili olduğundan ve aklama eylemlerinin bu değerler üzerinden yapılması gerektiğinden, öncül suçun tüm unsurlarından oluşup oluşmadığı önemlidir[13].

TCK'nın 282. maddesinde 1 yıl ve üzeri hapis cezasını gerektiren bir suçtan bahsedildiği için suçun tüm unsurlarının gerçekleşmiş olması gerekir. Unsurlardaki eksiklik suçun oluşumunu etkileyeceğinden elde edilen gelirlerin suçtan kaynaklandığı söylenemez. Ancak belirtelim ki öncül suçun işlenmediği kesin hükümle ispat edilirse aklama suçu söz konusu olmayacaktır.

5. Manevi Unsur

Manevi unsur, fiil ile kişi arasındaki manevi bağdır. Bu bağ olmadığı sürece fiil fiil niteliği taşımaz ve suçun varlığından söz edilemez. Bu suçun manevi unsuru kasttır. Bilindiği gibi kast, suçun hukuki tanımında yer alan unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. Fail, bu suça ilişkin Kanunda yer alan unsurları biliyorsa ve sonucunu istiyorsa, niyetinden dolayı doğrudan sorumlu tutulacaktır. Burada aklama suçu açısından bilme unsurunun bir yönüne de değinmek gerekir, özellikle de öncül suçun faili ile aklama suçunun faili farklı kişiler ise bu unsurun neleri içermesi gerektiğidir. 4208 sayılı Kanunda öncül suçlar liste yöntemiyle tek tek sayıldığından, aklama suçunun failinin öncül suçun failinden farklı olduğu durumlarda aklama suçunun failinin bilmesi gerekirdi. suça konu olan değerler "kara para" idi, yani Kanun'da tek tek sayılan suçlardan herhangi birinden kaynaklanıyordu[14].

TCK'nın 282. maddesindeki yeni düzenlemenin liste yöntemini değil eşik yöntemini benimsemesi ve öncül suçların kapsamının önemli ölçüde genişlemesi nedeniyle, failin failden farklı olduğu durumlarda bilmenin ispatı kolaylaşmıştır. öncül suç. Şimdi, kara para aklama suçunda ve 4208 sayılı Kanunda öngörülen suç malı satın alma veya kabul etme suçunda olduğu gibi, kast, önceki suçun tüm ayrıntılarını ve söz konusu suçun özel türünü, zamanını, yerini, failini içermektedir. Bilgi içermesi gerekmez. Öte yandan suçun işlenmesinde genel kasıtın yeterli olup olmayacağı ve özel bir kasıt gerektirip gerektirmeyeceği sorularının cevabı, öngörülen isteğe bağlı eylemlere bağlıdır. İlk seçmeli "yurt dışına çıkarma" eylemi için özel bir niyet öngörülmemektedir. Bu fiil genel kastla işlenirse suç oluşur. Ancak Kanunda öngörülen ikinci seçmeli işlem suç teşkil etmektedir.

6. Nitelikli Haller

“Suçtan doğan malvarlığının aklanması suçunun, suç işlemek üzere kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.” (TCK, md. 282, f. 4). Madde gerekçesinde bu hükme ilişkin olarak şu açıklamalara yer verilmiştir: “Üçüncü 102 fıkrada, bu suçun kanuni düzenleme çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın belirli bir oranda artırılacağı öngörülmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, bu suça verilecek ceza artırımı, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarının daha fazla cezalandırılmasını engellemez. Yukarıda açıklandığı üzere, bir kamu görevlisinin görevini ifa ederken ve görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanırken veya bir meslek mensubunun mesleğini icra ederken ve menfaatlerinden yararlanarak anılan suçu işlemesi, sağlanan kolaylık, suçun temel biçimine göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirir. (TCK, m. 282, f. 3)[15].

7. Hukuka Aykırlık

Suçtan doğan malvarlığının aklanması suçu, ancak bir "öncül suç" varsa söz konusu olabilir. Suçun unsurlarının oluşabilmesi için aklama konusu malvarlığının bir "öncül suç" işlenerek elde edilmiş olması ve her türlü maddi menfaat ve değerlerin (para, otomobil, dolar veya euro gibi döviz, vb.) öncül suçların işlenmesiyle elde edilenler aklanmaya çalışılmalıdır. Örneğin, uyuşturucu ihraç veya ithal etme suçunu işleyerek ve ödemeyi manuel olarak yaparak elde ettiği 1 milyon doları aklamak için bir inşaat şirketinden 5 daire satın alan bir kişi kara para aklama suçu işlemiş olur. Örneğimizde birinci suç olan uyuşturucu madde ihracı veya ithali suçu öncül suçtur[16].

Suçtan doğan malvarlığının aklanması suçunun unsurlarının oluşabilmesi için, "öncül suç" açısından aşağıdaki hususlar özellik arz etmektedir: Öncül suç, en az 6 ay veya daha fazla hapis cezası ile cezalandırılabilecek bir suç olmalıdır. Örneğin resmi veya özel belgede sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık, yağmalama, güveni kötüye kullanma gibi alt sınırı 6 ay olan tüm suçlar öncül suç olarak kabul edilir. Malvarlığını aklama suçunu işleyen failin malvarlığının değerlerinin bir suçtan elde edildiğini bilmesi yeterlidir[17].

8. Suçun Özel Görünüş Biçimleri

a. Teşebbüs

TCK'nın 35. maddesinde belirtilen teşebbüs, failin işlemeye niyet ettiği bir suçu uygun fiillerle doğrudan doğruya infazına başlaması, ancak elinde olmayan nedenlerle sonuca varamaması durumudur. Teşebbüsü kara para aklama suçunun maddi hareketlerine göre inceleyecek olursak; İlk seçmeli fiil olan yurt dışına çıkarma fiili bakımından, icra takibinin başlamasıyla birlikte cezai yola gidilecek ve bu aşamadan sonra suça teşebbüs de söz konusu olacaktır. Mal varlığı fiziki olarak ülke sınırlarını terk ederse suç tamamlanmış olur. Örneğin, suçtan elde edilen paranın yurt dışına çıkarılmak üzere bir gemiye veya başka bir ulaşım aracına yüklenmesiyle icra takibi başlayacak ve nakliye aracı ülke sınırlarını terk edinceye kadar devam edecektir. Dolayısıyla henüz ülke sınırlarını terk etmemiş olan nakliye aracındaki varlıklar için taahhüt söz konusudur[18].

Elektronik ortamda örneğin bir banka aracılığıyla malvarlığının devrinde kanaatimizce failin malvarlığının devrini emretmesi ile suç başlayacak ve devir için banka yetkilisinin son işlemi yapması ile suç tamamlanmış olacaktır. "Çeşitli işlemlere tabi" opsiyonel hareketinde, işlemin türüne göre farklı sonuçlara ulaşmak mümkün olacaktır. Failin niyetinin hangi eyleme yöneltildiğine bakmak ve o eylemin infazına kadar yapılan tüm eylemleri bir icra eylemi olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Aksi halde suç “çeşitli fiillere konu olma” bakımından serbest dolaşımdadır ve suç, failin kastının yöneltildiği fiilden önce işlenebilir[19].

9. Muhakeme Usulü ve Yaptırım

Suçtan doğan malvarlığının aklanması suçuna Kanunda öngörülen ceza iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır. Suçun bir kamu görevlisi veya belirli bir mesleğe sahip bir kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde hapis cezası yarı oranında artırılır. Suçun, suç işlemek üzere kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ceza bir kat artırılır. TCK'nın 282. maddesinde düzenlenen suçlar şikayet konusu olmayıp, doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülmektedir. Yargı yetkisi ilk derece ceza mahkemelerine aittir. Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) Cumhuriyet Başsavcılıklarının doğrudan soruşturulmasına ilişkin konumu da değerlendirilmelidir[20].

18.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ile görev ve yetkileri yeniden tanımlanmıştır. Bu Kanunun 19. maddesine göre MASAK'ın görevleri şunlardır; “a) Aklamanın önlenmesine yönelik politikalar hazırlamak ve uygulama stratejileri geliştirmek, bu amaçla kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, ortak çalışmalar yapmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak. b) Belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslaklarını hazırlamak, bu Kanunun uygulanmasına ve ilgili Bakanlar Kurulu kararlarına ilişkin düzenlemeler yapmak. c) Suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler hakkında araştırma yapmak. ç) Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi için sektörel çalışmalar yapmak, tedbirler geliştirmek ve uygulamayı izlemek. d) Halkın bilinçlendirilmesi ve desteklenmesine yönelik çalışmalar yapmak. e) Suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek. f) Değerlendirme sürecinde gerektiğinde kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanlarında inceleme ve araştırma yapmalarını istemek. g) Bu Kanun kapsamındaki işlemlerle ilgili araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak. ğ) Aklama suçuna ilişkin olguların mevcudiyetinin bir sonucu olarak işlenmiş olması hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemlerin yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak. araştırma ve inceleme. h) Cumhuriyet savcılarınca havale edilen hususları incelemek ve aklama suçunun tespiti ile ilgili talepleri yerine getirmek. ı) Karapara aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin bulunması hâlinde konuyu ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına havale etmek. Sorumluluk denetimlerinin kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yapılmasını sağlamak. j) Kamu kurum ve kuruluşlarından, gerçek ve tüzel kişi ve tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek. k) Başkanlık bünyesindeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarında bilgi ve uzmanlıklarına ihtiyaç duyulması halinde geçici görevlendirme yapılmasını istemek. l) Görev alanına giren konularda uluslararası ilişkiler yürütmek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak. m) Yabancı ülkelerdeki muadil kuruluşlarla bilgi ve belge alışverişinde bulunmak, bu amaçla uluslararası bir anlaşma olmayan bir mutabakat zaptı imzalamak.”

Görüldüğü gibi MASAK, kendisine iletilen dosyalarda suç gelirlerinin aklanması konusunda ciddi şüpheler tespit etmesi halinde dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına göndermek zorundadır. Uygulamada, çoğunlukla bankalar ve özel finans kuruluşları tarafından MASAK'a şüpheli işlem bildirimi yapılmakta ve veriler üzerinde yapılan araştırma ve analizler sonucunda suç şüphesi tespit edilmesi halinde rapor Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmektedir. MASAK, yaptığı inceleme ve araştırmalara rağmen bir yargı mercii değildir. Bu nedenle MASAK tarafından Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan dosyalara karşı dava açılması zorunlu olmayıp, dava açılmama gerekçelerinin kovuşturmama kararında ayrıntılı olarak belirtilmesi ve nihai kararın MASAK'a bildirilmesi gerekmektedir. Suç gelirlerinin öncül suç nedeniyle aklandığını tespit eden C. Savcısı, dosyayı inceleme ve soruşturma için MASAK'a göndermek zorunda değildir. C. Savcısı, kara para aklama suçunun tespiti için dosyaya bilirkişi tayin edebilir[21].

KAYNAKÇA

Acar, Muammer: “Karapara Aklama Suçu”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı, İstanbul, 2005.

Akın, Engin, “Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nda Yer Alan “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerinin Aklama” Suçu İle 2408 Sayılı Kanunda Yer Alan “Karapara Aklama” Suçunun Karşılaştırılması” Yaklaşım Dergisi, Yıl 12, Sayı 142.

Ceylan, Ümit: “Organize Suçluluk ve Çıkar Amaçlı Örgüt Suçu”, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003.

Ergül, Ergin: “Kara Ekonomi ve Aklama Suçu”, Adalet Yayınları, Ankara, 2005.

Ergül, Ergin: “Organize Suçlar ve Karaparanın Aklanması”, Ekonomik Suç ve Ceza Sempozyumu, Ankara, 2005.

Erem, Faruk, Danışman, Ahmet, Artuk Mehmet Emin: “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Ankara, 1999.

İzci, Alev: “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Olarak Uluslararası Düzeyde Yürütülen Çalışmalar ve Gelişmiş Ülke Uygulamaları”, Uzmanlık Tezi, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Ankara, 1994.

Kalyoncu, Cemal: “Paranın Kara Gücü”, Aksiyon Dergisi, 1997.

Öngeoğlu, Abdurrahman: “Karapara Aklama Suçu”, Vergi Sorunları Dergisi, Ağustos S. 119, 1999.

Önder, Ayhan: “Ceza Hukuku Dersleri”, Beta Yayınları, İstanbul, 1992.

Özatan, Halim: “Karapara Kavramı ve Türk Hukukunda Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Olarak Yapılan Düzenlemeler”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1998.

Öztürk, Bahri, Erdem, Mustafa Ruhan: “Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku”, Yeni TCK’ya Göre Yenilenmiş 8. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005.

Soyaslan, Doğan: “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2005.

Şen Ersan: “Türk Ceza Hukuku”, Der yayınları, İstanbul, 2002.

Taşkın Mustafa: “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ve Karapara Aklanması Suçu”, Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi, 2001.

Tezcan, Durmuş, Erdem, Mustafa Ruhan, Önok, Murat: “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’na Göre Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku”, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006.

Uyanık, Cahit: “32 Kısım Tekmili Birden Karaparanın Macerası”, Ekonomi Dergisi, 1996.

Ünal, Şeref: “Uluslararası Hukuk”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005.

Yılmaz, Ejder: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş Beşinci Bası, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996.

--------------------

[1] Akın, Engin, “Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nda Yer Alan “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerinin Aklama” Suçu İle 2408 Sayılı Kanunda Yer Alan “Karapara Aklama” Suçunun Karşılaştırılması” Yaklaşım Dergisi, Yıl 12, Sayı 142.

[2] Ergül, Ergin: “Kara Ekonomi ve Aklama Suçu”, Adalet Yayınları, Ankara, 2005.

[3] Öngeoğlu, Abdurrahman: “Karapara Aklama Suçu”, Vergi Sorunları Dergisi, Ağustos S. 119, 1999.

[4] Şen, Ersan: “Türk Ceza Hukuku”, Der yayınları, İstanbul, 2002.

[5] Taşkın Mustafa: “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ve Karapara Aklanması Suçu”, Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi, 2001.

[6] Taşkın, 2001.

[7] Soyaslan, Doğan: “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2005.

[8] Ünal, Şeref: “Uluslararası Hukuk”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005.

[9] Uyanık, Cahit: “32 Kısım Tekmili Birden Karaparanın Macerası”, Ekonomi Dergisi, 1996.

[10] İzci, Alev: “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Olarak Uluslararası Düzeyde Yürütülen Çalışmalar ve Gelişmiş Ülke Uygulamaları”, Uzmanlık Tezi, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Ankara, 1994.

[11] Ergül, Ergin: “Organize Suçlar ve Karaparanın Aklanması”, Ekonomik Suç ve Ceza Sempozyumu, Ankara, 2005.

[12] Ceylan, Ümit: “Organize Suçluluk ve Çıkar Amaçlı Örgüt Suçu”, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003.

[13] Acar, Muammer: “Karapara Aklama Suçu”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı, İstanbul, 2005.

[14] Önder, Ayhan: “Ceza Hukuku Dersleri”, Beta Yayınları, İstanbul, 1992.

[15] Kalyoncu, Cemal: “Paranın Kara Gücü”, Aksiyon Dergisi, 1997.

[16] Erem, Faruk, Danışman, Ahmet, Artuk Mehmet Emin: “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, Ankara, 1999.

[17] Öztürk, Bahri, Erdem, Mustafa Ruhan: “Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku”, Yeni TCK’ya Göre Yenilenmiş 8. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2005.

[18] Özatan, Halim: “Karapara Kavramı ve Türk Hukukunda Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Olarak Yapılan Düzenlemeler”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1998.

[19] Tezcan, Durmuş, Erdem, Mustafa Ruhan, Önok, Murat: “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’na Göre Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku”, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006.

[20] Soyaslan, 2005.

[21] Yılmaz, Ejder: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş Beşinci Bası, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996.