Yardım etme, bir başka kişinin kasten işlemekte olduğu bir suçun işlenmesine katkı sağlanması anlamına gelmektedir.[1] Burada yardım eden fail, asıl failin suç oluşturan eylemini kolaylaştırmaktadır.

Yardım etme eylemi bir takım davranışlardan oluşmaktadır. Bu davranışlar veya hareketler, yardım etmenin maddi unsurları kapsamında değerlendirilmelidir. Yani sadece yardım etme davranışının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Bununla birlikte, yardım etme niteliğindeki davranışların, yardım etmenin ilk koşulu olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Burada 4 bu davranışların tek başına da yeterli olmadığını ifade etmeliyiz.

Bundan başka, herhangi bir yardım etme şeklinde bir davranış veya hareket gerçekleştirilmiyorsa, ortada yaptırıma tabi bir yardım etmeden bahsedilemeyecektir. Nitekim hırsızlık suçu sonucunda elde edilen paralardan, bu suçtan habersiz ve de bağımsız bir başka kişinin yararlanması halinde yardım etme hareketinin varlığından bahsedilemez.[2] Yardım etme eyleminin cezalandırılabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekmektedir.

Yardım Etmenin Koşulları

Yardım eden kişinin cezalandırılabilmesi için yasal düzenlemede tanımlanan bazı eylemleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yani yardım etme eyleminden bahsedebilmek için bir şartların oluşması gerekir.

Suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olunan haller şunlardır:

1) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

2) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

3) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki eylemi gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik niteliği taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen eylemden TCK’nin 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.

Yardım Etmenin Türleri

Birden fazla kişi tarafından işlendiği iddia olunan suçlarda suça katılan kişilerin fail olarak kabul edilebilmesi için failler arasında birlikte suç işleme kararının bulunması gerekir.

Birlikte suç işleme her fail açısından suça iştirak iradesinin varlığını zorunlu kılmaktadır. Fakat aynı suçu işlediklerine ilişkin bilinç ve irade ile hareket edildiği takdirde birlikte suç işleme kararının var olduğu söylenebilir.

Bundan başka, müşterek failin, yasal tanımda belirtilen eylemi birlikte işlemesi yani icra hareketlerini birlikte gerçekleştirmesi şarttır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37. maddesinin gerekçesinde 'fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurma' ölçütünün dikkate alınması gerektiğinden bahsedilmektedir.

Buna göre, suça katılanların her birinin suçun işlenmesindeki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır.

Suç oluşturan eylemin veya sonucun ortaya çıkmasında doğrudan bir etkisi olmayan kişi müşterek fail olarak kabul edilemeyecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.

Maddi yardım

Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok farklı şekillerde gerçekleşebilir. Maddi yardım, suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklinde tanımlanabilir.[3]

Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım halleri şu şekilde ifade edilmiştir:

a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,

b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.

Yukarıdaki hallerin varlığında maddi yardımın bulunduğu söylenebilir. Bu hallerde yardım eden asıl failin eylemini kolaylaştırması nedeniyle yaptırıma tabi tutulacaktır.

Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek

Burada suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek eylemi üzerinde durulmalıdır. Bu yardım etme türünde fail asıl failin gerçekleştirdiği eylemde egemenlik kurmamakta, sadece suçun işlenmesinde kullanılacak araçları temin etmektedir. Şayet asıl failin suç oluşturan eylemlerine bizzat katılırsa müşterek fail olarak cezalandırılması gerekecektir.

Örneğin; örgüt üyeleri tarafından gerçekleştirilen saldırıdan önce 1 ay süre ile erzak ve mühimmat taşıdığını, saldırı sırasında olay yerinde olmadığını bildiren, savunmasının aksine de başka delil bulunmayan failin eyleminin; icra hareketi niteliğinde olmadığı ve olay esnasında doğrudan sonuca etkili fonksiyon ortaya koyan bir hareketle katılarak fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmadığı dikkate alınmalıdır.[4]

Bu failin müşterek fail olarak sorumlu tutulması mümkün değildir. Bununla birlikte, fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak ve suçun işlenmesinden önce yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak suretiyle diğer örgüt mensuplarının eylemine yardım ettiği kabul edilmeli ve fail hakkında 5237 sayılı TCK’nın 39/2-b ve c maddeleri delaletiyle 39/1 maddesi kapsamında uygulama yapılmalıdır.

Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak

Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklindeki eylemin çeşitli şekillerde gerçekleştirilmesi mümkündür.

Örneğin; dolandırıcılık suçunda sanığın, katılanla herhangi bir şekilde muhatap olmadan faili meçhul kişileri olay yerine getirdiği ve araç çalışır vaziyette beklemeye başladığı, bu kişiler, katılana ait parayı aldıktan sonra, sanığın, tekrar katılanları aynı yerden alarak olay yerinden uzaklaşarak gittiği olayda, sanığın suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında, diğer kişilere yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırdığı dikkate alınmalıdır.

Burada yardım eden kişinin 5237 sayılı TCK'nin 39/1,2-c maddesi ile aynı Yasanın 157/1. maddesi gereğince cezalandırılması gerekmektedir.[5]

Manevi Yardım

Manevi yardımda bulunma, failin suç işleme doğrultusundaki kararım kuvvetlendirmekten, takviye etmekten ibarettir. Bu kapsamdaki yardımı geniş yorumlamak gerekir. Başlıca manevi yardım halleri; suç işlemeye teşvik etmek, suç işleme kararını kuvvetlendirmek, suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaat etmek, suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek, şeklinde sayılabilir.[6]

Yardım etmenin ikinci türü ise manevi yardımdır.

Manevi yardım şu hallerde vardır:

a) Suç işlemeye teşvik etmek,

b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,

c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,

d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek.

Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi

Bunun için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira "yardım etme"yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.[7]

Yardım etme konusunu örneklerle açıklamak faydalı olacaktır.

Örneğin; sanık A’nın, kasten öldürme suçunu işleyen ve diğer sanık B ile birlikte olay yerine gelmesi, olayın gerçekleştirildiği sırada yakın bir yerde beklemesi, sanık B’nin eylemine taraftar olmadığını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylememesi ve bu yönde herhangi bir davranışta bulunmaması, aksine sanık B’nin eylemi gerçekleştirdiği aşamada ve sonrasında olay yerinden ayrılmaması, sanık B’nin ateş etmesi sonrasında yaralanan C’nin yanına gelerek durumuna bakması, olay sonrasında da sanık B’ye vurduğu kişinin durumuyla ilgili bilgi vermesi şeklindeki davranışlar yardım etme kapsamında değerlendirilecektir.

Çünkü olayın başından itibaren sanık B’nin talebi doğrultusunda olay yerinde bulunan sanık A’nın davranışları ile diğer sanık B’nin suç işleme kararını kuvvetlendirmiştir. Bu yüzden sanık B’nin gerçekleştirdiği kasten öldürme suçuna sanık A’nın yardım eden olarak katıldığı kabul edilebilir.[8]

Yargıtay, görevi kötüye kullanma suçunda, sadece elde edilen paradan yararlanılmasını suça yardım olarak değerlendirmemektedir.[9]

Yargıtay, hırsızlık suçunda gözcülük yapma eylemini yardım etme kapsamında değerlendirmemektedir. Yargıtay’a göre, hırsızlık suçunda gözcülük yaparak hırsızlık suçuna doğrudan katılma, yani gözcülük yaparak suça katılma 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 37/1. maddesine uymaktadır.[10]

Faillerin eylemlerinin suça yardım niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi açısından düşünce ve irade birliği kapsamında davranışlar gösterip fiil üzerinde ortak egemenlik kurup kurmadıklarının da ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

Bu durum özellikle karşılıklı kavga eylemlerinde bir gruba dâhil olan failler açısından tartışma konusu olmaktadır.

Örneğin karşılıklı olarak kişilerin kavga ettikleri sırada kavgaya dâhil olan faillerin kavgaya karışarak ölene saldırdıkları eylemde, maktulde ekimoz, sıyrık türü yaralar da varsa faillerin düşünce ve irade birliği içinde hareket edip öldürme eylemi üzerinde ortak egemenlik sağlamak suretiyle suçlara 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37. maddesi anlamında katıldıkları söylenebilecektir. Bu durumda öldürme eylemi üzerinde ortak egemenliğin sağlanması nedeniyle tüm failler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37. maddesi anlamında müşterek fail olarak sonuçtan sorumlu tutulacak ve cezalandırılacaklardır. Yargıtay bu tür olaylarda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39. maddesi gereğince kavgaya katılan ve öldürme fiili üzerinde ortak egemenlik kuran faillerin yardım eden sıfatıyla cezalandırılmalarına karar verilmesini bozma nedeni yapmaktadır.[11]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------

[1] Özgenç, İzzet: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 2. Bası, Ankara, 2007, s. 477.

[2] Hakeri, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 20. Baskı, Adalet, Ankara 2017, s. 589.

[3] Y.1.CD, E: 2013/3531, K: 2014/3655, T: 25.06.2014.

[4] Y.16.CD, E: 2018/1384, K: 2018/1629, T: 16.05.2018.

[5] Y.15.CD, E: 2013/1975, K: 2014/17242, T: 27.10.2014.

[6] Y.1.CD, E: 2013/3531, K: 2014/3655, T: 25.06.2014.

[7] YCGK, E: 2014/635, K: 2017/250, T: 25.04.2017.

[8] YCGK, E: 2012/406, K: 2012/1868, T: 25.12.2012.

[9] Y.5.CD, E: 2011/6521, K: 2012/183, T: 25.01.2012: “…TCK 39. madde gereği hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçuna yardım etmekten sorumlu tutulabilmek için TCK 39’daki şartların gerçekleşmesi gerekir. Sadece elde edilen paradan yararlanılması tek başına suça yardım olarak değerlendirilemez…”

[10] Y.2.CD, E: 2013/17560, K: 2014/5848, T: 04.03.2014: “…SSÇ A’nın, SSÇ B. ile önceden anlaşarak verdikleri karar uyarınca, gözcülük yaparak hırsızlık suçuna doğrudan katıldığı ve gözcülük yaparak suça katılmanın 5237 sayılı TCK.nun 37/1. maddesine uyduğu gözetilmeden, aynı kanunun 37/1. maddesi yerine, 39/1. maddesi ile uygulama yapılması suretiyle SSÇ A hakkında hırsızlık suçundan eksik ceza belirlenmesi hukuka aykırıdır…”

[11] Y.1.CD, E: 2019/2738, K: 2020/48, T: 13.01.2020.