Sosyal medya paylaşımları ile pek çok suçun işlenebilmesi mümkündür. Bunların başında hakaret, tehdit, cinsel taciz, müstehcenlik, özel hayatın gizliliğini ihlal ve benzeri suçlar gelmektedir.
Günümüzde çok sayıda kişi sosyal medya aracılığı ile paylaşımlarda bulunmakta ve pek çok kişisel veri niteliğindeki hususları herkese veya ilgili kişilere açıklamaktadır.
Sosyal medya aracılığı ile suç işlenmesi giderek artmaktadır. Sosyal ağlar bu anlamda hem kolaylık sağlamakta hem de suçun işlenmesi için kişileri cesaretlendirmektedir.
Sosyal medya paylaşımlarında kişisel veri niteliğindeki bilgilerin de sıklıkla kullanıldığı ve bu sayede bir takım suçların işlendiği görülmektedir.
5237 sayılı TCK'nin 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu “kişisel veri” oluşturmaktadır.
“kişisel veri” kavramı ve kapsamı
“Kişisel veri” kavramı, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı bilgi ve verileri içermektedir.
Kişisel veri kapsamında şu hususlar yer almaktadır:
1) Nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi),
2) Adli sicil kaydı,
3) Yerleşim yeri,
4) Eğitim durumu,
5) Mesleği,
6) Banka hesap bilgileri,
7) Telefon numarası,
8) Elektronik posta adresi,
9) Kan grubu,
10) Medeni hali,
11) Parmak izi,
12) DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri,
13) Cinsel ve ahlaki eğilimi,
14) Sağlık bilgileri,
15) Etnik kökeni,
16) Siyasi, felsefi ve dini görüşü,
17) Sendikal bağlantıları
Yukarıda belirtilen unsurlar kişisel veri kapsamında yer almaktadır.
Tanım
Kişisel veri kavramı; kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilgi şeklinde tanımlanabilir.
TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.[1]
Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması temin edilmelidir.
Bu nedenle, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılmalı, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının belirlenmelidir.
Burada sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca belirlenmesi gerekecektir.
TCK'nın 136/1. maddesinde, hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmaktadır.
Kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması zorunluluğu
Bu suçta kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması gerekir. Burada kişisel verilerin kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi şarttır.
Kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi mümkündür.
Bu suçta istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilmektedir.[2]
Kaydetmeden verileri açıklama veya yayma
Bununla birlikte, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması hali, TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilecektir.
Örneğin; sanığın, bir dönem internet üzerinden tanışıp arkadaş olduğu katılanın daha önce kendi facebook hesabında paylaştığı resimleri, katılan ile tartışmaları nedeniyle katılan adına açtığı sahte facebook hesabından katılanın rızası dışında yayınladığı iddia edilen olayda, katılanın gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi facebook hesabında yayımlamasının bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyeceği gibi üçüncü kişilere katılanın rızası dışında yayınlama hakkı da tanımayacağı dikkate alınmalıdır.[3]
Bu örnekteki olayda sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanığın beraatına karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[4]
Sosyal medya aracılığı ile gerçekleştirilen ve suç oluşturan bazı eylemleri belirtmek faydalı olacaktır.
Sanığın, katılanın isim soyisim ve fotoğrafını kullanarak katılan adına sahte facebook oluşturma eylemi: Bu eylem verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.[5]
Sahte oluşturulan facebook adresinde katılanın özel hayat kapsamında değerlendirilebilecek fotoğraflarının yayınlanması: özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. [6]
Değişik isimle oluşturulan hesaptan katılana karşı birden çok kez cinsel taciz içerikli yazılar yazılması ve porno resimler yayınlanması eylemi: cinsel taciz suçunu oluşturur.[7]
Sanığın bilgisayarında katılana ait fotoğrafların bulunması: kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu oluşturur.[8]
Katılanın telefonunu birden fazla kez araması eylemi: Bu eylem kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu oluşturur.[9]
Yukarıda belirtilen eylemler tek bir fiil olarak kabul edilemez. Bu nedenle bu eylemlerin birlikte bulunması halinde fikri içtima hükümleri uygulanamaz.[10]
Sosyal paylaşım sitesinde askerlikle ilgili fotoğraflar paylaşmak
Yargıtay bir kararında; sanığın, bilgi güvenliği ve sosyal medya konulu 159 numaralı günlük emre aykırı hareket ederek facebook sosyal paylaşım sitesinde askerlikle ilgili fotoğraflar paylaşmak suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut uyuşmazlıkta; suç tarihinden evvel yazılı veya sözlü olarak tebliğ edilmiş bir emir bulunmadığı dikkate alındığında unsurları itibariyle oluşmayan atılı suçtan beraatına karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.[11]
Kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, haberin konusuyla fikri bağlantısı bulunmamasına rağmen kişinin rızasına aykırı şekilde yayımlanması
Örneğin; katılana ait facebook hesabında katılan tarafından yayımlanan fotoğrafların, katılanın başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği olayda, katılanın kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, haberin konusuyla fikri bağlantısı bulunmamasına rağmen katılanın rızasına aykırı şekilde yayımlayan sanığa, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerekir.[12]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-----------------------
[1] Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararı.
[2] Y.12.CD, E: 2017/2960, K: 2018/1541, T: 14.02.2018.
[3] Y.12.CD, E: 2017/2960, K: 2018/1541, T: 14.02.2018
[4] Y.12.CD, E: 2017/2960, K: 2018/1541, T: 14.02.2018
[5] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[6] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[7] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[8] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[9] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[10] Y.12.CD, E: 2014/23302, K: 2015/5841, T: 06.04.2015.
[11] Y.19.CD, E: 2019/30688, K: 2020/930, T: 05.02.2020: “…Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 04/04/2013 tarihli ve 2013/35-32 sayılı kararında da ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere, sosyal paylaşım siteleri ve internet üzerinden askeri fotoğrafların paylaşılmayacağına dair, Birlik Komutanlığınca tebliğ edilen emrin, birlik disiplini ve güvenliğinin sağlanması için istihbarata karşı koyma amaçlı getirilmiş hizmete ilişkin bir emir olduğu hususunda kuşku bulunmamakla birlikte emre itaatsizlikte ısrar suçunun oluşumu için hizmete ilişkin bir emrin varlığı, bu emrin usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması, emrin hiç yapılmamış olması ve suç kastıyla hareket edilmiş olması gerekmekte olup, savunmasında ve temyiz dilekçesinde “sosyal medyada fotoğraf paylaşmanın yasak olduğunu bilmediğini, olay tarihinden evvel kendisine yazılı veya sözlü olarak herhangi bir emir tebliğ edilmediğini” ifade eden sanığa, “sosyal medya platformunda askerlikle ilgili fotoğraf paylaşılmayacağı” yönündeki 159 numaralı günlük emrin 19/09/2015 tarihinde yazılı olarak tebliğ edildiği, dolayısıyla suç tarihinden evvel yazılı veya sözlü olarak tebliğ edilmiş bir emir bulunmadığı dikkate alındığında unsurları itibariyle oluşmayan atılı suçtan beraatına karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi,…”
[12] TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasının uygulanması gerekir. Y.12.CD, E: 2018/4902, K: 2018/11057, T: 21.11.2018.