Yeni Çağın Yeni Yargısı

Günümüzün dijital dünyasında bir paylaşımın binlerce kişiye ulaşması saniyeler sürüyor. Bu hız, kimi zaman bilgiye erişimi kolaylaştırsa da, bazen insanların “birlikte yargılama” dürtüsünü harekete geçiriyor. Artık mahkemeler adliyelerde değil, Twitter etiketlerinde, Instagram storylerinde, TikTok yorumlarında kuruluyor. Linç kültürü denilen bu dijital davranış biçimi, kimi zaman bir kişiyi savunmak için, kimi zaman da sadece "yanlış bir söz" yüzünden bir insanı topluca cezalandırmak adına devreye giriyor. Peki bu süreç adalet mi getiriyor, yoksa duygularla hareket edilen toplu cezalandırma çağını mı yaşıyoruz?

Linç Kültürü Nedir?

Linç kültürü, bir kişi ya da topluluğun sosyal medya üzerinden organize veya spontane biçimde topluca eleştirilmesi, aşağılanması, dışlanması ve itibarsızlaştırılmasıdır. Bir “hata” ya da “tartışmalı açıklama”, anında büyüyerek bir saldırı dalgasına dönüşebilir. Bu kültürde amaç genellikle "cezalandırmak", kişinin işini kaybetmesine, sosyal çevresinden soyutlanmasına sebep olmaktadır.

Sosyal Medyanın Gücü: Demokrasi mi, Tehlike mi?

Sosyal medya, başta demokrasiye hizmet eden bir araçtı: Herkesin sesini duyurabildiği, eşitlikçi bir ortam. Ancak bu güç, denetimsiz kullanıldığında adeta bir “dijital silah”a dönüşebiliyor. İnsanlar, bir tweet ya da video üzerinden yargı dağıtmaya başlıyor. Bilgi kirliliği devreye girdiğinde, neyin doğru neyin yanlış olduğu hızla bulanıyor.

Örnek olarak ABD'de bir kadının uçağa binmeden önce attığı ırkçı olduğu iddia edilen tweet, 8 saatlik uçuş süresinde global bir linç kampanyasına dönüşmüş, indiğinde işinden olmuştu. Tweetin bağlamı tartışmalıydı ama linç çoktan gerçekleşmişti.

Dijital Mahkemeler: Adalet mi, Linç mi?

Linç kültürünün en tehlikeli tarafı, sosyal medya kullanıcılarının kendilerini “yargı makamı” gibi görmeleri. Bir yanlış davranış karşısında eleştiri tabii ki hakkımız. Ama kişi hakkında “hakim-karar-savcı” rollerine bürünüp onu toplum dışına itmeyi hak görüyoruz. Bu da gerçek adalet sistemini devre dışı bırakıyor.

Çözüm olarak öncelikle eleştiri ile hakaret arasındaki farkı öğrenmeliyiz, bilgi teyidi yapmadan paylaşım yapmamalıyız ve en öenmlisi “Ben bu durumun içinde olsaydım?” sorusunu sormalıyız.

Son Söz

Sosyal medya, kiminin sesi olurken, kiminin sessizliğe gömülmesine neden olmamalı. Herkese açık bir platformda, herkesin “haklılığı” değil, “hakları” korunmalı. Linç kültürünü beslemek yerine, eleştiriyi yapıcı biçimde yönlendiren bir dijital toplum inşa etmeliyiz. Unutmayalım: Adalet, duygularla değil, vicdan ve akılla sağlanır.

Dilara Özden

Av. Dilara ÖZDEN