Siyasi parti, benzer siyasi görüşleri paylaşan kişilerin bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları teşkilatlara verilen isimlerdir. Siyasi partiler ilk olarak Amerika ve İngiltere’de 19. yüzyılda görülmüş olup dünya konjektürü içerisinde demokratikleşme ve vatandaşların devlet idarelerinde söz hakkı arayışlarını tesis etme amacıyla yaygınlaşmıştır.

Türkiye’de ise ilk kurulan siyasi parti 1908 yılında faaliyete geçen Osmanlı Ahrar Fırkası olmuştur. Siyasi partiler Osmanlı imparatorluğunun ikinci meşruiyete dönemi ile önem kazanmış olup cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte önemini muhafaza etmiştir.

Özellikle ikinci dünya savaşından sonra çok partili rejimlerin dünyanın geneline yaygınlaşması ile siyasi partiler; sosyal diyalog sağlayıcılarında en önemli sivil toplum kuruluşları olarak önem almışlardır.

Türkiye’de siyasi partiler 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu ile kurulmaktadır. Buna göre partilerin genel merkezleri Ankara’da bulunmak zorundadır. (m.8/2) Yine siyasi partiler diğer il ve ilçelerde ilgili il ve ilçe başkanlıkları ile temsil edilirler. Tüm sivil toplum kuruluşları gibi siyasi partiler de bu oluşum içerisinde genellikle üyeleri ile birlikte gönüllülük esası ile çalışmaktayken; üye olsun yahut olmasın her türlü ihtiyaçları nedeniyle istihdam sağlamakta yahut dışarıdan hizmet alımına gitmektedirler.

ÜÇÜNCÜ KİŞİLERLE OLAN SÖZLEŞMELERDE SİYASİ PARTİNİN YÜKÜMLÜLÜK ŞARTLARI

Siyasal Partiler Kanunu'nun 71. maddesine göre; Siyasi partilerin yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler; genel merkezde parti tüzelkişiliği adına, illerde il yönetim kurulu adına ve ilçelerde ilçe yönetim kurulu adına yetkili kılınan kişi veya kurulca yapılır.

Siyasi partilerin il ve ilçelerdeki teşkilat kademeleri tarafından parti tüzel kişiliği adına sözleşme yapılmasına ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin esaslar, merkez karar ve yönetim kurulunca tespit olunur. Bu esaslara aykırı olarak yahut siyasi partilerin tüzüklerine göre merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan bir kararla onaylanmadığı takdirde, partinin teşkilat kademelerinin yaptıkları hizmet sözleşmeleri de dâhil her türlü sözleşme ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı, parti tüzel kişiliği hiçbir suretle sorumlu tutulamaz; merkez karar ve yönetim kurulu veya genel başkan veya parti tüzel kişiliği aleyhine takipte bulunulamaz.

Bu takdirde sorumluluk, sözleşmeyi yapan veya yükümlülük altına giren kişi veya kişilere ait olur.

Dolayısıyla il ve ilçe başkanlıkları ile üçüncü kişilerin yapacağı her türlü alım, iş ve hizmet sözleşmelerinde siyasi parti genel merkezinin yazılı yetkisinin bulunmaması halinde sorumluluk sözleşmeyi yapan gerçek kişinin üzerindedir.

Bu halde sözleşmenin tarafı olarak il başkanlığı yahut ilçe başkanlığının olması sonucu değiştirmemektedir. Nitekim il başkanlığı ve ilçe başkanlıklarının partinin genel merkezlerinden ayrı bir tüzel kişilikleri bulunmamaktadır

SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASI HALİNE ALACAKLILARIN DURUMU

Siyasi partilerin ne şekilde kapatılacağı hususu ayrıntılı olarak 2820 sayılı kanunda belirtilmiştir. İlgili siyasi partiler kendi kendilerini tasfiye edebilecekleri gibi genellikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmaktadır.

Sözleşmenin tarafının genel merkez olduğu hususunun sabit olduğu ve siyasi partilerin kapatılması durumunda ilgili siyasi partilerin alacaklılarının izleyeceği yol yine mevzuatta açıkça belirtilmiştir.

Buna göre; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 110. Maddesinde; Kapanan siyasi partinin malvarlığının Hazineye geçeceği düzenlenmiş olup konu ile ilgili 235 nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin 11. Maddesinde; Hazinenin, kapatılan siyasî parti borçlarından kanun hükümlerine göre kendisine intikal eden aktif mal varlığından tespit ve tasfiye giderleri düşüldükten sonra kalan tutar nispetinde sorumlu olduğu Bu nedenle kapatılan siyasî partilerden alacaklı olan gerçek ve tüzel kişilerin mahallîn en büyük mal memurlarına belgeleriyle birlikte bir dilekçe ile en geç bir ay içinde başvurmaları gerektiği belirtilmiştir.

Bu süre hak düşürücü olup bu süreden sonra yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.