Bu yazının başlığını atarken çok düşünmedim ama sanıyorum tam karşılığı da buna benzer bir şeydi. Kafamı uzun zamandır meşgul eden Yapay Zeka gerçeği tam beni Allah’ım sen bizi koru talebine ciddi olarak yaklaştırırken (uzaklamış da değildim.), yabancı dergilerde okuduğum Facebbok hakkında makalelerle birlikte tam da şunu düşündüm: Uzun zamandır Facebook’un bir ürünü haline gelmişiz!
Facebook bizim gibi bir ürün için banka hesaplarımıza bugüne kadar havale de yapmadı ama birgün bu hizmetleri bize satma noktasına gelir ise, kendimizi satın almak zorunda kalacağız. Umarım bir seçenek olarak satın alma seçeneği de konulur.
Facebooktan vazgeçseniz dahi o güne kadar kaydettiğiniz tüm verilerinizin facebookun datası olarak kaldığını ve facebookun bu verilerinizi anonimleştirip herhangi bir reklam hizmetinde kullanacağını da bilmeniz gerekiyor. Son günlerde Facebookun dataları Cambrige adlı şirkete Amerikan seçimlerinde kullanılması amacı ile sattığı haberleri yayıldığında Facebookun en büyük ürününün yine insan olduğunu öğrenmek için geç kaldığımızı düşündüm.
Facebook veri madenciliği yaparken herkesten ayrı ayrı yazılı izin alması gerekiyorken bugüne kadar tarafınıza gelen onlarca paylaşıma izin veriyor musunuz? İsteklerine sadece bir uygulama olduğu düşüncesi ile üzerinde fazla düşünmeksizin onay vermediniz mi?
Lauren Solberg, Ethical Imperialism kitabında Facebook ve sosyal medya araçlarının veri madenciliği hizmetlerini ayrıntılı olarak irdeliyor ve yazılı izin şartlarını yerine getirmediklerinin de altını çiziyor.
Deleuze, meşhur kitabında (Denetim Toplumları Üzerine Postscript), bireylerin modüle edildiğine ve veri bankaları oluşturularak bireylerin sayısallaştırıldığına dikkat çekiyor. Örneğin Facebookta bir fotoğrafı beğendiğinizde, aynı fotoğrafı beğenenler arasında bir ara bağlantı oluşturularak, konumlar, zevkler, benzerlikler gibi birçok veriye ulaşılır.
Facebooku oluşturan Algoritma ustaları, sizin facebooka girmiş olduğunuz hatalı verilerin de analizini, diğer sosyal medya araçlarında yapmış olduğunuz eylemlerle birleştirerek doğru veriye ulaşır ve bunu eylemler klasöründe kaydeder. Örneğin fotoğrafınızda giydiğiniz tşörtün markası ile arama motorunda o marka için arama yapmış olmanız Facebookun bilgisi dahilindedir.
Sizin verileriniz hergün yüzlerce algoritma uzmanı tarafından çek edilmekte, ürün haline getirilmekte, reklam şirketleri bu verilerle beslenmektedir. E-mail kutunuza gelen hiçbir mail de tesadüfen ya da sizin yapmadığınız bir işlem dolayısı ile gelmemektedir.
Büyük bir oyun içerisinde big boss, yeni bir oyunda yer alacağımız sahneleri belirlemekte ve belki de birgün hiç olmadığımız bir insanı yaratmak üzere yola çıkmış durumda. En büyük sorun biz ileride kendimizi tanıyacak mıyız? Gay olmadığımız halde arama motorlarında gayler hakkında bilgileri çok merak ettiğimiz için gay listesine alınıp bu liste üzerinden takibimiz sağlanacak mı? Asla yapmam dediğimiz şeyleri bize Facebook yaptıracak mı?
Bir hukukçu olarak sosyal medyanın bu tarafını büyük bir veri açlığı ve madenciliği / Algoritma canavarlarına bırakarak, verilerimizin mahremiyetinin ve güvenliğinin sağlanacağı bir ortamı nasıl yaratacağımızı düşünmek istiyorum. Sosyal medyadan tamamen çıkmak mümkün olmadığına göre, belki daha az modüle edilebilir bireyler olmayı denemek doğru bir tavsiye olacaktır. Örneğin; bilmediğimiz bir uygulamayı indirmemek, sosyal medya ağlarını birbirine bağlamamak, Facebookun her uygulama için verilerimize ulaşma isteğini reddetmek, facebook ayarlarını hergün kontrol etmek ve Gizlilik sözleşmesini doğru okumak. Her ne kadar bu sözleşme kendi anadilimizde yazılmamış olsa da belki bu konuda teknik destek işimizi görür.
Siz her ne kadar Facebook profili açmamış olsanız da mutlaka bir profiliniz ya da iziniz var bunu bilin. Verilerinizin kendi kaderini tayin hakkı yine sizin elinizde ve bu anlamda fazla bonkör olmayın. İşinize yaramayan uygulamaları da pasifize etmeye çalışın. Arka platformda sizin için çalışan Algoritma uzmanlarının eline kendinizi kolaylıkla teslim etmeyin.
Bu işi de çok ciddiye almayın ama fazla da dalga geçmeyin. Geleceğin sayısal parmak izleri olduğumuzu unutmayın.