Giriş
Bilindiği üzere bir motorlu aracın işletilmesi sırasında 3.kişilere vermiş olduğu zararlar sebebiyle sürücü, işleten ve sigorta şirketlerinin genişletilmiş bir sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sorumluluğun sebebi özetle endüstrinin gelişmesi ile birlikte meydana gelen tehlikeye katlanılması gerektiği fikridir.
Zira modern sigortacılığın doğuşuna deniz, kara sigortacılığına yangın, kaza sigortacılığına tren kazalarına ilişkin bireysel kazalar öncülük ederken, sanayinin gelişmesiyle yaşanan büyük teknik hasarlar, mühendislik sigortalarının gelişimine yol açmıştır.(bkz: https://www.tsb.org.tr/sigortanin-tarihi.aspx?pageID=438)
İşte ülkemizde de trafiğe çıkan motorlu araçlara, meydana gelebilecek olası kazalar da 3.kişilerin mal ve canında ortaya çıkabilecek muhtemel zararları telafi edebilmek adına sigorta yaptırma zorunluluğu getirilmiştir.
Böylece motorlu araçların sebep olduğu kazalarda meydana gelen maddi zararların hem motorlu aracın sürücü ve işleteni, hem de zarar gören açısından en iyi şekilde giderilerek mağduriyetlerin önlenmesi amaçlanmıştır. (İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası, Kasko Sigortası, Ferdi Kaza Sigortası gibi sigorta çeşitleri bu inceleme konusunun dışındadır)
Sigorta şirketlerinin zorunlu tutulan sigorta sisteminde gerçekleşmeyen rizikolar sebebiyle elde ettikleri gelirlerin bir kısmı gerçekleşen rizikoların karşılanmasında harcanmakta, bu sayede şirketler de artan prim ödemeleri sayesinde gelir elde etmektedirler.
Hukuki Sorumluluğunun Esası
Yukarıda açıklanan sebepler ile ortaya çıkan sigorta şirketleri, meydana gelen kazalarda zarar gören 3.kişilere karşı, zarar veren ile birlikte sorumlu hale gelmektedir.
Mevzuatımızda 2918 Sayılı KTK md.91 e göre “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” Hükmü ile yukarıda açıklanan sebepler ile karayolları motorlu araçlar zorunlu mali mesuliyet sigortası dediğimiz sigortaların yasal dayanağı oluşturulmuştur.
Buna göre, motorlu aracın işleteni ile sigorta şirketi arasında imza edilen ya da edilmesi gereken sigorta poliçesi gereğince, motorlu bir aracın işletilmesi sırasında bir kimse ölür veya yaralanır yahut bir şey zarara uğrar ise KTK md.91 atfen md.85 gereği sigorta şirketi işleten/sürücü yani zarar verenin yerine geçerek, zarar görenin zararlarını yüklendiği teminatlar dâhilinde gidermeyi üstlenmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun Sigorta Hukukunu düzenleyen md.1401 v.d. maddelerinde de halefiyet ilkesi her kısımda açıkça vurgulanmıştır.
Özetle sigorta şirketi ödediği primler karşılığı, zarar verenin, başkalarını zarar verme olasılığını satın almış olup, yasal düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere sigorta şirketinin sorumluluğu, zarar veren sürücü ve işletenin sorumluluğu ile aynıdır ve sigortalının halefidir.
Sigorta şirketi ve zarar verenin hukuki sorumluluk ve sebeplerinin bu şekilde tespiti aslen uygulanacak hukuk kuralları noktasında önem taşımaktadır.
Hukuki Çelişkiler
Yukarıda tespit edildiği üzere sigorta şirketlerinin sorumluluğu aslen zarar veren sigortalının yerine geçmek ve birlikte sorumlu olmakla aslen aynı sorumluluk ilke ve esaslarına dayanmakla birlikte uygulamada buna aykırı birçok düzenleme yapılmıştır.
Öncelikle zarar görenler tarafından zorunlu trafik sigortacısı şirketlere açılan tazminat davalarında öncelikle şirkete başvuru yapma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre başvurunun 15 gün içinde cevaplanmaması veya olumsuz cevaplanması halinde tahkim veya dava yoluna gitmek mümkün olacaktır.
Yine buna bağlı olarak açılacak tazminat davalarında davalı asil(sürücü/işleten) hakkındaki taleplerde olay-kaza tarihi esas alınırken, sigorta şirketinin sorumluluk başlangıç tarihi temerrüt tarihi olacaktır.
Sigorta şirketleri ile sigortalı arasında akdedilen poliçe bir akit olup yalnızca sözleşmenin taraflarını bağlar. Zira KTK md.95 gereği tazminat yükümünün azaltılması ya da kaldırılmasını öngören anlaşmalar zarar görene karşı ileri sürülemediği halde, zorunlu trafik sigorta şirketleri yalnızca poliçelerinde belirtilen limitler dâhilinde sorumludur.
Dolayısıyla açılan davalarda halef ve selef olarak birlikte sorumlu olan sigortalı ve sigorta şirketine uygulanacak usul ve esas kurallarının aynı olması gerekirken, yapılan yasal değişikliklerle sigorta şirketleri lehine pozitif ayrıcalık sağlanmıştır.
Anayasaya Aykırılık Sorunu
AİHS md.14, EK 12 Numaralı Protokol md.1-2, 2709 Sayılı Anayasamızın 10. Maddesinde belirtildiği üzere yasalar önünde herkes eşittir ve hak ve özgürlüklerin kullanılmasında hiçbir kimseye dil, din, ırk, mezhep, siyasi görüş, servet v.s sebeplerle ayrıcalık tanınamaz. Ayrıca kimseye hiçbir gerekçeyle hiçbir kamu kurumu tarafından da ayrıcalık gösterilmez.
Anayasamız ve imzalamış olduğumuz uluslararası anlaşmalar yasal mevzuatımızda normlar hiyerarşisinin en üstünde yer almaktadır. Yani hukuk sisteminde yasa ve yönetmelikler ile yapılan tüm değişiklikler anayasa ve kabul edilmiş uluslararası hukuk kurallarına uygun olmalıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere zorunlu trafik sigortaları her ne kadar kanuna dayalı olarak oluşturulmuş ve düzenlenmiş ve hala da bu konuda düzenleme yapılmaya devam ediyor olsa da sorumluğun kaynağını esas itibariyle halefi olduğu zarar veren işleten/sürücü olan sigortalıdan almaktadırlar. Burada üzerinde önemle durulması ve dikkat edilmesi gereken nokta, düzenlemenin yasa ile yapılması veya zorunlu hale getirilmesinin ZMMS ve şirketini özel akit/şirket olmaktan çıkarmamasıdır. Esas alınması gereken sorumluluğun kaynağıdır. Bu sebeple KTK kapsamında oluşturulan zorunlu sigorta şirketlerinin sorumluluk hükümlerinin, sigortalıdan farklı olarak düzenlenmesi Anayasa ve uluslararası hukuk normlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Sonuç
Endüstri devriminin bir sebebi olarak tehlikenin artması neticesinde sorumluluğun paylaştırılması fikri ile sigorta şirketleri doğmuş, bu şirketler doğması muhtemel riski satın alarak doğmayan risklerden kar ederek büyümüşlerdir.
Sigorta şirketlerinin hukuki manada sorumlulukları halefiyet ilkesine dayanır ve zarar görene karşı sigortalı ile birlikte sorumludur. Yani sigorta şirketi ve sigortalı zarar görene karşı teminat kapsamındaki riskler açısından aynı şartlarda sorumludur.
Buna karşın zorunlu trafik sigortaları lehinde yasalar ile birtakım düzenlemeler yapılmış yapılmaya devam edilmektedir. Bu düzenlemeler yasalara uygun görünse de hukuki kökeni ve sorumluluğun esası incelendiğinde kanaatimizce pozitif ayrımcılığa yol açması sebebi ile Anayasa ve uluslararası hukuk normlarında yer alan Yargı Önünde Eşitlik İlkesi’ ne aykırılık teşkil etmektedir.
“Mazlumun zalim karşısında, fakirin zengin karşısında, güçsüzün güçlü karşısında boyun bükmediği… Adaletli Günler Dileğiyle…”
Av.Uğur ŞİMŞEK