Haklı bir nedeni olmaksızın başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşemeye, ''sebepsiz zenginleşme'' denilmektedir. Hukukumuzda sebepsiz zenginleşme kurumunun düzenlenmesinin amacı; sebepsiz zenginleşme konusunun iadesi ile malvarlığında sebepsiz yere azalma meydana gelen kişinin zararının giderilmesidir. Sebepsiz zenginleşenin geri verme borcu; 6098 Sayılı TBK madde 77'de ''Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.'' denilerek ifade edilmiştir.

Sebepsiz zenginleşmeden bahsedebilmesi için zenginleşen tarafın zenginleşme eyleminde kötü niyetli olması veya malvarlığında haklı bir sebep olmaksızın azalan tarafın mutlak surette fakirleşmiş olması şartı aranmaz. Ancak zenginleşen tarafın iyi niyetli olup olmadığı hususu geri verme borcunun kapsamı bakımından önem arz eder. Zira TBK madde 79 ''Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.'' ancak ''Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.'' diyerek; geri verme borcunun kapsamını belirlemiştir.

Bazı durumlarda sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin tamamının iade etse dahi fakirleşen tarafın zararı tam anlamıyla karşılanamamaktadır. Bu husus genellikle zenginleşme konusunun 'para' olduğu durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda 'denkleştirici adalet ilkesi' uygunlanarak; hakkaniyete uygun bir çözüm elde edilebilecektir. Denkleştirici adalet ilkesi, başkasının malvarlığından haklı bir nedeni bulunmaksızın zenginleşen kişinin elde ettiği zenginleşmeyi geri verme borcunun kapsamının; fakirleşen kişinin malvarlığını gerçek anlamda eski hale getirmek olduğunu ifade etmektedir. Bu hususta Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/13225 Esas 2019/2601 Karar Sayılı ve 27.03.2019 Tarihli Kararı ''Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması olup, sebepsiz zenginleşme gereğince verilenlerin iadesi sağlanırken, ödenen paranın ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması, başka bir deyişle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması gerekir. Denkleştirici adaleti ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan, başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder. Denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.'' demektedir. Dolayısıyla denkleştirici adalet ilkesi uyarınca; sebepsiz zenginleşme konusunun para olması halinde iade borcunun, söz konusu paranın ödeme tarihindeki alım gücüne göre belirlenmesi gerekmektedir.

Sebepsiz zenginleşmenin yabancı para birimi üzerinden gerçekleştiği durumlar TBK'da açıkça hüküm altında alınmamış ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003/11-756 E. 2003/743 K. 10.12.2003 Tarihli ''Borçlar Kanunu’nun 23.11.1990 gün ve 3678 sayılı Yasa ile değişik 83. maddesinde haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda yabancı para üzerinden zararın ne şekilde giderileceği konusunda açık ve net bir hüküm olmamakla birlikte, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hüküm de yer almış değildir...Tazminatın amacı, zarar gören kişinin gerçek zararını karşılama olmalıdır. Zararın giderilmesinde hangi para biriminin esas alınacağı sorusu da, zararın hangi para birimi ile tam olarak karşılanabileceği şeklinde olmalıdır. Yasanın amacı, zararın tamamen giderilmesine yönelik olmalıdır. Sözleşme dışı tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi gerekir. Böylece ileride munzam zarar ve kur farkı davalarına (BK.10) meydan verilmemesi için zararın tam olarak karşılanması için bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir. Zarar, zarar gören açısından zarar hangi para birimine göre doğmuşsa, o para biriminin tazminat olarak talep edilmesi amaca uygunluk yönünden kabul edilmelidir.'' kararından yola çıkarak; zenginleşen kişinin iade borcunun, zenginleşmenin gerçekleştiği para birimi üzerinden belirlenmesi gerektiği görüşündeyim. Her ne kadar bu noktada akıllara Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkındaki Kanun'a istinaden Cumhurbaşkanlığı tarafından 12 Eylül 2018 Tarihli 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 85 Sayılı Karar gelecek ise de söz konusu kararda “Türkiye’de yerleşik kişilerin, Bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarında menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dâhil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz.” denilerek; belirli tip sözleşmelerin yabancı para birimi üzerinden yapılması hususu yasaklanmış olup; sebepsiz zenginleşmeden doğan iade borcu kapsamında bir yasak öngörülmemiştir. TBK'da ve söz konusu kararda açıkça bir yasak düzenlenmediğinden; emsal Yargıtay kararı uyarınca yabancı para birimi ile sebepsiz zenginleşme durumunda, iade borcunun aynı para birimi üzerinden ifa edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

--------------

12 Eylül 2018 Tarihli 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 85 Sayılı Karar: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/09/20180913-7.pdf