7 Ocak 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Ek 1’inci maddesinin on dördüncü fıkrasında yer alan “deri ve zührevi hastalıkları uzmanları, plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahî uzmanları ile Bakanlıkça onaylı medikal estetik sertifikası bulunan” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
31.12.2024’ten itibaren geçerli olacak şekilde yayımlandığı gün yürürlüğe giren değişikliği aşağıdaki hali ile daha iyi anlayabiliriz:
Burada temel sorun iyi niyetle bakıldığında estetik müdahalelerin niteliğine dair uyuşmazlık ve buradan doğan hukuki yorum farkı olarak nitelenebilir. Zira estetik tıbbi müdahaleler noktasında uzmanlık sorunu öteden beri sağlık hukuku alanında tartışma konusudur. Benim kanaatime göre 1219 sayılı Kanunu’nun 23. Maddesi yanlış yorumlanmaktadır. Bu madde genel bir hükümdür ve “yalnızca büyük ameliyatlar için uzmanlık şartı aranmaktadır” şeklinde yorumlanması hukuki olarak isabetli değildir. Öyle bile olsa 1219 sayılı kanunun 23. Maddesi, 3. Madde ile birlikte değerlendirilmek durumundadır. Bununla birlikte 1928 tarihli bu kanun hemen hemen birçok alanda tüzük ve yönetmelikler ile desteklenmiş, birçok tıbbi müdahalenin şart ve gerekleri düzenlenmiş ve kanun koyucu hukukun ruhuna uygun hükümleri ortaya koyarak boşluk bırakmamaya özen göstermiştir. Yıllar içinde imzalanan ve sağlık hukukuna ruhunu kazandıran uluslararası sözleşmeler ve hasta haklarına yönelik düzenlemeler ve oluşan yargı pratiği de göz ardı edilemeyecek unsurlar arasındadır. Ölüm dahil birçok risk ve komplikasyon ihtimalini barındırdığı söylenebilecek olan[i] estetik tıbbi müdahalelerin bu kapsamda değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Dolayısıyla bu kapsamda değerlendirilmesi gereken 07.01.2025 tarihli yönetmelik değişikliği sağlık hukuku dinamiklerine aykırı bir düzenleme içermektedir.
Burada esas göz ardı edilen husus medikal estetiğin doğası gereği yalnızca teorik bilgi değil, aynı zamanda uygulamalı uzmanlık gerektiren bir alan olduğudur. Anatomi, farmakoloji ve dermatoloji vb disiplinler arası bilgi birikimi, medikal estetik uygulamaların etkin ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlar. Uzmanlık eğitimi, bu bilgi birikiminin sistematik bir şekilde kazanılmasını ve uygulanmasını garanti eder. Ancak yapılan yönetmelik değişikliğiyle bu sistematik eğitim süreci göz ardı edilmiştir.
Medikal estetik uygulamaları, botoks ve dolgu gibi minimal invaziv işlemlerden lazer tedavilerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu işlemler basit görünmekle birlikte komplikasyon riski taşır. Yanlış bir uygulama ciddi alerjik reaksiyonlara, enfeksiyonlara veya kalıcı deformasyonlara yol açabilir. Bu nedenle, komplikasyon yönetimi de dahil olmak üzere bu işlemleri gerçekleştirecek kişilerin uzmanlık düzeyinde bilgi sahibi olması gereklidir.
Yönetmelik değişikliğiyle yalnızca kısa süreli sertifika eğitimleriyle bu uygulamaların yapılabilmesi, hasta güvenliği açısından kabul edilemez bir risk oluşturmaktadır. Sertifika eğitimleri, uzmanlık eğitiminin yerini alabilecek derinlik ve kapsamdan yoksundur. Halk sağlığını tehlikeye atan bu düzenleme birçok hukuki ve maddi sakıncayı da beraberinde getirecek, sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürmekten başka bir faydası olmayacaktır.
Yazımın üçüncü paragrafında hukuki olarak yürütülecek bir tartışmanın ana parametrelerini kısaca ortaya koydum. Bu çerçevede detaylı bir değerlendirme başka bir yazının konusu olabilir ancak bahse konu son yönetmelik değişikliğine dair değerlendirmelerimi bu yazı çerçevesinde bu kadarıyla sınırlamayı uygun görüyorum.
Sonuç olarak 07.01.2025 tarihinde yayımlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkında şu hususları söylemek gerektiği kanaatindeyim:
Sağlık alanında uzmanlık gerekliliği, Türk mevzuatının genel ilkelerinden biridir. Cerrahi müdahaleler, teşhis ve tedavi yöntemleri gibi hassas alanlarda uzmanlık eğitimi olmadan hekimlerin bu işlemleri yapması yasaktır. Ancak medikal estetik gibi estetik kaygılarla yapılan ve komplikasyon riski yüksek olan işlemlerde bu gerekliliğin kaldırılması, mevzuatın kendi içinde tutarsızlık yaratmaktadır. Bu durum en temelde Anayasa’nın 56. maddesinde düzenlenen “devletin bireylerin sağlıklarını koruma yükümlülüğü” ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Devletin sağlık hizmetlerini düzenlerken temel hakları gözetmesi gerekirken, bu düzenleme kamu sağlığını ikinci plana atmaktadır. Yönetmelik değişikliği, tıp mesleğinin etik değerlerini de tartışmaya açmaktadır. Uzmanlık eğitimi almış hekimlerin yıllarca süren emek ve bilgi birikimi, yalnızca kısa süreli bir sertifika programı ile aynı düzeye indirgenmiştir. Bu durum, uzman hekimler arasında ciddi bir memnuniyetsizlik yaratabileceği gibi sağlık sektöründe haksız rekabete de yol açacaktır. Yalnızca sertifikayla yetkilendirilmiş hekimlerin uygulama yapması estetik işlemlerin ticarileşmesini hızlandıracak ve bu durum gittikçe hasta yararını gözeten bir anlayıştan uzaklaşan sağlık hizmetlerinin menfi yöndeki bu ilerleyişine ivme kazandırmaktan başka bir şeye hizmet etmeyecektir. Sadece bu husus dahi kamusal düzenlemelerin ruhuna aykırılığın bir diğer görünüm biçimidir.
>> Sağlık Hukuku Yazıları - I Dövmeye Dair Kısa Bir Hukuki Değerlendirme
-----------
[i] https://www.gazeteduvar.com.tr/estetikte-olum-riskini-artiran-tehlike-haber-1646252