Maddi Boyut

Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle insan vücudunun altderi yüzeyine kadar işlenmesi ve bu suretle değişik motif, desen yahut resimlerin insan vücudu üzerinde şekillendirilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Dövme, Avrupa ve ABD’de halen birçok tartışmanın konusu olan bir uygulamadır. Avrupa Birliği dövme ve kalıcı makyajda kullanılan zararlı kimyasallar konusunda bazı katı kurallar uygulama noktasında kararlılık göstermektedir. ( https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59109851 - “AB'den dövme ve kalıcı makyaj konusunda yeni kurallar: Mavi ve yeşil skalasındaki iki mürekkep yasaklanıyor” ) ABD’de de ise eyaletler arasında farlılıklar olsa da -ülkemizin aksine- dövme yapan şahıslar ve merkezler ciddi bir lisanslama ve ruhsatlama sürecinden geçmektedir.

Tıbbi olarak dövme egzojen olarak dermis tabakasına pigment yerleştirilen bir uygulamadır. Normalde dövmeye bağlı komplikasyonlar yüzdesel olarak az görülmesine rağmen dövmesi olan bireylerin sayılarının hızlıca artması dövme ilişkili komplikasyonların yaygınlaşması sonucunu doğurmuştur. (Ledeaux N. Tattoo related complications. Tattoo-related Complications in the Emergency Department. Accessed February 1, 2023. http://www.emdocs.net/tattoo-related-complications-in-the-emergency-department/)

Hukuki Boyut

Konunun maddi gerçekliği temel hatlarıyla bu şekildedir. Tıp ve sağlık sektörü ile ilgilenen bir hukukçunun sıklıkla bu alandaki hukuki makaleleri okuması, teknik hususlara aşinalık kazanması ve alanın uzmanları ile görüş alışverişinde bulunması gerekmektedir.

Mevzuatımızda tıbbi müdahale ve şartları tanımlanmıştır. Mevzuat bakımından yalnızca güzellik ve estetik amaçlı tıbbi müdahalelerin vücut bulduğu hasta ve estetik cerrah arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve estetik cerrahın sorumluluğuna ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Dövme uygulamasının, -psikolojik bir endikasyona bağlı olduğu kabul edilen- estetik ve güzellik amacına yönelik tıbbi bir müdahale olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Zira o zaman bunun bir hekim tarafından gerçekleştirilmesi ve bir tıbbi müdahalede aranan diğer hukuki geçerlilik şartlarını da taşıması beklenecektir. Ancak yukarıda temel parametreleri verilen bu uygulamanın en temel şartının da enjeksiyon olduğu açıktır. Enjeksiyon ise ciddi bir tıbbi uygulamadır ve inivaziv bir işlemdir. Bu konuyu daha literal bir çerçevede başka bir yazıda ele almaya çalışacağım ancak bu nitelemenin hukuki sonuçlarına aşağıda kısaca değindim. Bu yazıda tıp hukukuna dair bilgiler ve bunlar üzerinde şekillenen akademik tartışmalara girmeyeceğim fakat yukarıda Avrupa Birliği’nin ciddi yaptırımlar içeren kararını da dikkatlerinize sunarak birçok sağlık problemine yol açabilen/tanısını zorlaştırabilen mevcut dövme uygulamasının hukuki temeline dair bir soruşturma yürütmek istiyorum.

1 – Dövme yapma faaliyeti teknik olarak enjeksiyon ile dermise boya maddesini enjekte ederek gerçekleştirilen invaziv bir uygulamadır. Bu aynı aşı gibi bir enjeksiyon faaliyetidir. Ülkemizde herhangi bir nedenle enjeksiyon yapan kişiler mutlaka sağlık ile ilgili bir okulu bitirmiş ve kanuni olarak yetki sahibi olan kişiler olması gerekmektedir. 1219 sayılı kanun bunu emretmekte ve çeşitli sebeplerle Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan uyarı yazıları da bu içeriği taşımaktadır.

Dövme uygulayıcıları sertifika ile bu işi yaptıklarını söyleyeceklerdir ancak hekim olan bir kişinin dahi Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün 4. Maddesi uyarınca uzmanlığı haricinde tıbbi faaliyette bulunamayacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Yargıtay ve Danıştay’ın güncel kararlarında normal bir tedavi prosedürü içinde gerçekleşen bir vakıada dahi her şeyden önce uygulamayı yapan hekimin, yapmış olduğu operasyon çerçevesinde uzmanlık şartlarını taşıyıp taşımadığına dair araştırma yapılması önemle vurgulanmaktadır. Hal böyle iken dövme uygulayıcılarının böylesi bir müdahaleye bir sertifika ile hak kazandıkları iddiasının hukuki dayanağını ne oluşturmaktadır?

2- Deri altına enjeksiyon uygulamasının sağlık kuruluşlarında yapılması zorunluluğu vardır. Dövme uygulanan mekanlar bu kanuni gerekliliği taşımamaktadır. Nitekim eczanelerde zaman zaman enjeksiyon yapıldığına dair duyumlar alınmasına binaen gerek Sağlık Bakanlığı gerek İl Sağlık Müdürlükleri gerekli uyarı yazıları yayınlamış, eczanelerde dahi enjeksiyon yapılmasının 1219 sayılı kanun gereği yasak olduğu ve aksini yapanların cezalandırılacağı defalarca ifade edilmiştir. ( https://www.beo.org.tr/duyuru/eczanelerde-enjeksiyon-pansuman-ve-asi-uygulamasi-yapilmasi-hakkinda-30350 )

Eczanelere dahi tanınmayan ve yanında onam verecek bir doktor olmadan bir hemşireye dahi sınırlı şartlar dahilinde tanınan enjeksiyon uygulama yetkisinin dövme merkezlerinde ilgili şahıslar tarafından gerçekleştirilmesinin hukuki dayanağını hangi birincil yahut ikincil kanuni düzenleme oluşturmaktadır?

Bu çerçevede İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in “Güzellik Salonları” başlıklı 16 maddesinin 4. Fıkrası da dikkat edilmesi gereken bir düzenlemeyi içermektedir:

“Güzellik salonunda tıp fakültesi mezunu olan biri çalışsa bile mezoterapi, akupunktur, lipoelektro gibi her türlü (Değişik ibare: RG-25/8/2022-31934-C.K-5987/10 md.) invaziv girişimler ile tabip yetkisinde olan tıbbi işlemler yapılamaz.”  

Güzellik merkezlerinde 1219 sayılı kanun çerçevesinde yetkilendirilmiş bir hekim dahi çalışsa yasaklanan ve inivaziv bir nitelik taşıdığı aşikar olan ve ancak bu şekilde icra edilebilen dövme faaliyetinin “studio” ismiyle açılan işletmelerde yürütülmesinin hukuki dayanağı nedir?

Eleştiri

Bu temel hukuki sorular dışında doğrudan halk sağlığını etkileyen bu uygulamanın bilimsel temelde birçok eleştirisi yapılmıştır. Başta deri kanseri olmak üzere birçok hastalığı tetikleyebilen/tanıyı zorlaştırıp geciktirebilen bu uygulamaya dair eleştirel yaklaşım tıp literatüründe fazlasıyla yer bulmuştur. Elbette bu konuda dövme sonrası ortaya çıkan sağlık sorunlarının doğrudan dövmeye bağlı olarak geliştiğine dair kesin bir nedensellik ortaya koyabilmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak dövme ve lenf kanseri arasındaki bağlantının yüksek oranda olduğu güncel çalışmalarla ortaya koyulmuştur. (Bu hususta uluslararası itibar gören bir tıp dergisindeki makale için: https://www.thelancet.com/journals/eclinm/article/PIIS2589-5370(24)00228-1/fulltext  )

Ülkemizde ise SBÜ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği’nde profesör olarak görev yapan Ülker GÜL Hoca’nın “Dövme Uygulamaları Ne Kadar Güvenli” başlıklı makalesi dikkate değer bir çalışmadır. Bu makaleye göre:

1. Dövmede kullanılan boya maddelerinin toksisite, karsinojenite yönünden güvenilirliği yoktur ve steril değildir: Dövme için birçok renk veren madde kullanılmaktadır. Ne yazık ki, bu renk maddelerinin kanuni bir standardı yoktur. Bu maddeler karsinojen, toksik olabileceği gibi; steril de değildir.

2. Dövme için kullanılan maddelerin deri altına uygulama izinleri yoktur: Deri altına uygulanan maddeler (ilaçlar veya dolgu gibi kozmetik ürünler) özel kanuni şartların sağlandığı ve denetlemeye açık fabrikalarda steril olarak üretilir ve deri altına uygulama izinleri vardır. Ancak dövme için kullanılan renk maddelerinin kanuni olarak deri altına uygulama izinleri yoktur.

3. Renk maddeleri sterilite şartlarında uygulanmaz: Renk maddeleri dermise uygulanır. Dermise yapılan uygulamalar, sterilite şartları (steril enjektör ucu, bölgenin aseptik olarak hazırlanması, kullanılan maddenin steril olması, uygulama yapan kişilerin steril eldiven takması gibi koşullar dövme uygularında ne yazık ki yoktur. ( Gül, Ü. (2018). Dövme Uygulamaları Ne Kadar Güvenli. Klinik Tıp Aile Hekimliği, 10(3), 36-38. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ktah/issue/47193/593545  )

Bilimsel çerçevede tıbbi olarak ciddi eleştiriye konu olan dövme faaliyeti izah ettiğimiz üzere uygulanmasında da birçok hukuki soru ve sorunu bünyesinde barındırmaktadır. Bu haliyle Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. Maddesi ile bağdaşır bir niteliği olmayan bu faaliyete dönük yasa koyucunun ihmalkarlığı kabul edilebilir nitelikte değildir.

SONUÇ

Başta 1219 sayılı Tabâbet ve Şu’abatı San’atlarının Tarz-ı İcrâsına Dâir Kânun olmak üzere tıp ve sağlık hukukuna dair mevzuat çerçevesinde kısaca ele aldığımız dövme uygulamasının ve uygulayıcılarının hukuki durumu ciddi soru işaretleri barındırmaktadır. Konunun hukuki boyutu maddi temeldeki karşılığıyla birlikte tüm yönleri ile ele alınmalıdır. Eğer bu yazı çerçevesinde dövme uygulamasının içeriği tekrar değerlendirilir ise hem hukuki hem cezai sorumluluğun başka bir boyuta taşınması ihtimal dahilindedir. Zira söz konusu hukuki mütalaa, dövme yapma faaliyeti hususunda -bir an için olası risklerle doğrudan alakalandırılamasa bile-  bizatihi uygulanış yöntemi, yeri ve uygulayıcıları göz önüne alındığında tüm fiillerin ve sözleşmesel ilişkilerin yeniden değerlendirilmesini netice verecektir. Bu kısmı başka bir yazıya havale edip son olarak şunu söylemeliyiz ki; en temel kamu hizmetlerinden olan sağlık hizmetinin ve paydaşlarının Anayasa’nın 56. Maddesinin yüklemiş olduğu sorumlulukla denetlenmesi ve düzenlenmesi vatandaşların en temel beklentisi ve hakkıdır. Bu alandaki standartlardaki her sapma ve her kanun dışı unsur zincirleme olarak birçok sorunu da beraberinde getirmektedir.