Giriş

Türkiye'de birçok aile, maddi yetersizlikler nedeniyle ya da ruh sağlığındaki bozukluklar sebebiyle çocuklarına yeterli bakım ve özeni gösterememekte, bu durum da çocukların sağlığı, eğitimi ve genel gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu çalışmada, ruh sağlığı yerinde olmayan bireylerin evlenmeleri ve çocuk sahibi olmalarının yasaklanması gerekliliği ve maddi durumu yetersiz olan bireylerin çocuk dünyaya getirmelerinin kısıtlanması konusu çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince hukuki açıdan ele alınacaktır.

I. Ruh Sağlığı Yerinde Olmayan Bireylerin Çocuk Sahibi Olmalarının Yasaklanması

Ruh sağlığı bozuk olan bireylerin çocuk sahibi olmaları, hem çocukların psikolojik sağlığı hem de toplumun genel düzeni açısından ciddi sorunlara yol açabilir. Bu sebeple, hukuki düzenlemelerin bu konuda belirli kısıtlamalar getirmesi kaçınılmazdır. Bazı psikolojik rahatsızlıklara sahip bireylerin çocuklara şiddet uygulama olasılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hastalıklara sahip bireyler tedavi olmadıkça çocuk sahibi olmaları sakıncalıdır. Mevcut mevzuatımızda  bu durumu önleyecek mekanizma bulunmamaktadır. Bireyler evlenmek için kolaylıkla sağlık  raporu almaktadır.Etkin bir inceleme yapılmamaktadır. Çocuk sahibi olmak için de herhangi bir ön şart bulunmamaktadır. Çıkarılacak kanuni düzenlemeyle bireylerin evlenmeleri için tam teşekküllü hastaneden psikiyatri hekimliğinin onayıyla alınmış rapora ihtiyaç duyulmalıdır. Tedavisini sürdüren ve toplum için tehlike arz etmeyen bireyler de yine tam teşekküllü hastaneden alınacak ruh sağlığına ilişkin gereken raporla başvurup, çocuk sahibi olmak için izin verilmesini talep etmelidir.

Doğum kontrolü, genellikle nüfus kontrolü amacıyla çeşitli yöntemlerin kullanıldığı bir uygulamadır. Bu konuda politikalar ve uygulamalar ülkelere göre değişebileceği gibi amaca göre de değişebilir. Çalışmamızda nüfus kontrolünden ziyade nüfus niteliği, halk sağlığı konusu üzerinde durulmuştur. Doğum kontrolü yapılan bazı ülkelerle ilgili bilgiler:

1. Çin: Çin, uzun yıllar boyunca "tek çocuk politikası" olarak bilinen sıkı nüfus kontrolü politikasını uyguladı. Ancak, 2016 yılında bu politika, iki çocuğa izin veren bir politika ile değiştirildi. Çin'de hala doğum kontrolü uygulamaları devam etmekle birlikte, politikalar daha esnek hale getirilmiştir.

2. Hindistan: Hindistan, dünya nüfusunun büyük bir kısmını oluşturan bir ülke olduğundan, hükümet uzun yıllardır nüfus kontrolü politikalarını desteklemektedir. Bu kapsamda sterilizasyon kampanyaları, doğum kontrol yöntemlerinin teşviki ve aile planlaması programları gibi çeşitli stratejiler kullanılmaktadır.

3. İran: İran, nüfus artışını kontrol etmek amacıyla çeşitli doğum kontrolü politikalarını uygulamaktadır. Hükümet, ailelere çocuk sayısını sınırlamaları için teşviklerde bulunmaktadır. İran'da doğum kontrol yöntemleri ücretsiz olarak sunulmakta ve aile planlaması konusunda kamu bilincini artırmaya yönelik çeşitli programlar bulunmaktadır.

4. Endonezya: Endonezya, nüfus kontrolü konusunda çeşitli stratejiler uygulayan bir ülkedir. Hükümet, aile planlaması hizmetlerini yaygınlaştırmak, bilinci artırmak ve çeşitli doğum kontrol yöntemlerine erişimi kolaylaştırmak amacıyla çeşitli projeleri desteklemektedir.

5. Tayland: Tayland, geçmişte hızlı nüfus artışıyla başa çıkmak amacıyla benzer şekilde aile planlaması politikalarını uygulayan bir ülkedir. Ülkede doğum kontrol yöntemleri ücretsiz olarak sunulmakta ve hükümet, aile planlaması konusunda toplumu bilinçlendirmeye yönelik çeşitli kampanyalar düzenlemektedir.

Her ülkenin doğum kontrolü politikaları, kültürel, sosyal, ekonomik ve demografik faktörlere bağlı olarak farklılık gösterir. Bu politikaların etkisi ve uygulamaları, zaman içinde değişebilir ve yeni stratejilere adapte olabilir.

A. Çocuğun Üstün Yararı İlkesi ve Psikolojik Sağlığı

Ruh sağlığı bozuk olan ebeveynlerin, çocuklarına sağlıklı bir ortam sağlamaları oldukça zordur. Çocukların duygusal ve psikolojik gelişimi, aile içindeki atmosferden doğrudan etkilenir. Böyle sağlıksız bir ortamda doğan çocuk, ebeveynlerinin davranışlarını taklit edecek ve bunları doğal olarak kabul edecektir. Ruh sağlığı bozuk bireylerin çocuk sahibi olmaları, çocukların duygusal travmalara maruz kalmasına ve suça sürüklenmesine neden olabilir.

B. Toplum Sağlığı ve Genel Düzen

Ruh sağlığı yerinde olmayan ebeveynlerin çocuk sahibi olmaları, toplumun genel düzenini tehdit edebilir. Bireylerin sağlıksız alanlarında yetişmiş suça eğilimli çocuklar, toplumda güvenlik sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, ruh sağlığı yerinde olmayan bireylerin çocuk sahibi olmalarının yasaklanması, kısıtlanması genel toplum düzenini koruma amacına hizmet eder. Kısıtlamanın amacı, hukuka uygunluk nedenidir.

II. Maddi Durumu Yetersiz Olan Bireylerin Çocuk Sahibi Olmalarının Kısıtlanması

Maddi durumu yetersiz olan bireylerin çocuk sahibi olmaları, çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamada güçlük yaşamalarına sebep olabilir. Bu durum, çocukların sağlığını, eğitimini ve genel gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çocuğun sağlıklı beslenmesi, akranlarının sahip olduğu olanaklara sahip olması çocuğun gelişimi için önem teşkil eder. Akranlarıyla denk olanaklara sahip olmayan çocuğun ruh sağlığı gelişimi de olumsuz etkilenecek ve çocuk örselenecektir. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereği, ilerde doğacak çocuğun yaşayacağı, yetişeceği ortamın çocuk için elverişli olup olmadığını araştırmak devletin sorumluluğundadır. Devletin maddi durumu yetersiz vatandaşlara yapacağı yardımlar kısıtlıdır. Zira çocuğun erginlik dönemine kadar gelişimi uzun bir süreçten oluşmaktadır ve masraf gerektirdiği tartışmasızdır. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılamayan ebeveynler de bu durumdan olumsuz etkilenir. Bu bağlamda, hukuki düzenlemelerle maddi durumu yetersiz olan bireylerin çocuk sahibi olmalarının kısıtlanması önemlidir.

A. Çocukların Temel İhtiyaçlarının Karşılanması

Maddi durumu yetersiz olan ailelerin çocukları, yeterli beslenme, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun kalabilir. Hukuki düzenlemelerle bu durumun önüne geçilerek, çocukların temel ihtiyaçlarına uygun bir yaşam sürmeleri sağlanabilir. Maddi durumu yetersiz ailelere çocukların temel ihtiyaçları için sosyal destek verilmeli ve doğum kontrolü hakkında bilgilendirmeler yapılmalıdır. Doğum kontrol yöntemleri ücretsiz olarak sunulmalı ve aile planlaması konusunda kamu bilincini artırmaya yönelik projeler yapılmalıdır. Çocuğun yaşadığı ortamın devlet tarafından düzenli aralıklarla kontrol edilmesi gerekmektedir. DEVLET YALNIZCA SUÇ SEBEBİYLE DAVA AÇILDIĞINDA ORTAYA ÇIKAN BİR SÜJE OLMAMALIDIR. POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMELİDİR.

B. Toplumsal Adalet ve Eşitlik

Maddi durumu yetersiz olan bireylerin çocuk sahibi olmalarının kısıtlanması, toplumsal adaleti ve eşitliği sağlama amacını güder. Bu sayede, her çocuğun daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi ve fırsat eşitliği için gerekli olanaklar eşit bir şekilde dağıtılabilir. Kanuni düzenlemeyle konulan sınırı ihlal eden ailelere yaptırım uygulanmalıdır. Her yıl güncellenerek esas alınacak açlık sınırı altında geliri olan ailelerin çocuk sahibi olması yasaklanmalıdır. Fakirlik sınırının altında geliri olan ailelerin 1 çocuktan fazla çocuk sahibi olmaları yasaklanmalıdır. Ebeveynlerin maddi durumu, yeni bir çocuk dünyaya getirmek için elverişli olduğunda başvuru yapıp kısıtlamayı kaldırabileceklerdir. Ruh sağlığının çocuk sahibi olmak için elverişli olduğunun sağlık raporuyla elverişli olmadığı saptanan bireylere çocuk sahibi olmaları için izin verilmemelidir. Madde ve alkol bağımlılığı öyküsü olan bireylerin tedavi olduktan sonra düzenli kontroller yapılmak şartıyla, belli bir süre sonra çocuk sahibi olmalarına izin verilmelidir. İhlal durumlarında tazyik hapsi uygulanmalıdır.Yapılması gereken hukuki düzenlemeyi ihlal edip gebe kalan kadın ve süresinde bildirmeyenler cezalandırılmalıdır.Gebelik süresi elverişliyse çocuk aldırılmalıdır.

Sonuç

Ruh sağlığı elverişli olmayan bireylerin evlenmeleri ve çocuk sahibi olmalarının yasaklanması ile maddi durumu yetersiz olan bireylerin çocuk sahibi olmalarının kısıtlanması, çocuğun üstün yararı, toplumun genel sağlığı ve düzeni açısından önemli adımlardır. Ancak, bu tür düzenlemelerin insan haklarına uygun, adaletli ve dengeli bir şekilde yapılması önemlidir. Hukuki düzenlemelerin, çocukların haklarına saygı gösterirken toplumun genel çıkarlarını da koruyacak şekilde tasarlanması, dengeli bir yaklaşımın teminatı olacaktır.