Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun Hukuki Haber’e konuştu. Hukuk Fakülteleri'nin durumunun içler acısı olduğunu belirten Kurşun “Asistanlar, avukatlar derslere giriyor. İçler acısı bir durum. Homojenlik kalmamış durumda” dedi.

İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı ve Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun, Türkiye’deki hukuk sistemine dair önemli açıklamalarda bulundu.

İşte Kurşun’un Hukuki Haber’e yaptığı özel açıklamalar:

16 – 17 MİLYONLUK BİR DOSYA YÜKÜ VAR

Adalet Bakanlığı'nın sayfasında dönem dönem yargı yükü konusunda istatiksel veriler paylaşılıyor. Bunların en sonuncusu da Mayıs ayında paylaşıldı. 3 milyon 500 bin civarında ceza dosyası var. Yine o kadar hukuk davası dosyası var. Çok azı çekişmesiz, tek taraflı olan dosyalar. Burada şunu da unutmamak lazım. Bu kadar davacı varsa yine o kadar da davalı var. Danıştay ve Yargıtayda bekleyen dosyaları da eklediğimiz zaman neredeyse 16 - 17 milyonluk bir dosya yükü ortaya çıkıyor. Bu, ne kadar çatışmalı bir toplum haline geldiğimizi gösteriyor. Çok büyük bir kutuplaşma var.

DOSYALARIN ÇOĞU YARGITAY’DA BOZULUYOR

Dosyaların çoğu Yargıtay'da bozuluyor. Bunun birkaç sebebi var. Yargı sistemimiz son derece siyasileşmiş durumda. Tarafsız ve bağımsız yargı erki bitmiş durumda. Ülkem adına bir hukukçu olarak bunu söylerken çok üzülüyorum ama maalesef doğru.

KOLAYLIKLA BERAAT VERİLİYOR

Politik olarak yargılamanın yapılıp hiçbir ceza verilmemesi durumu, Türkiye'de sistematik bir hal almış durumda.  Bunun siyasi davalarda onlarca örneği var. Kişi gerçekten beraat ettirilmek isteniyorsa, delil durumuna bakmaksızın kolaylıkla beraat kararının verildiğini görüyoruz

HAKİM VE SAVCILAR ÜZERİNDE BÜYÜK BİR YARGI BASKISI VAR


12 Eylül döneminde bile görülmeyen,  28 Şubat döneminde bile görmediğimiz çok büyük bir siyasi baskının olduğunu gözlemliyoruz. Darbe dönemlerinde dahi hakim ve savcılar cezaevine girmedi. Bu döneme bakıldığında cezaevine giren hakim oldu. Bir hukuk devletinde asla kabul edilebilir bir şey değil.

HUKUK ÖĞRENCİLERİNE DERS ANLATIRKEN UTANIYORUM

Normalde olması gerekeni öğrencilerime anlatıyorum.  CMK'da yapılması gerekenleri, kuralları, uygulamada nasıl olması gerektiğini işliyorum ama bir öğrencim el kaldırıyor ve diyor ki: "Hocam olması gerektiği şekli ile bize anlatıyorsunuz, biz de bunu böyle anlıyoruz ama biz gazetede okuduk, medyada gördük, böyle bir uygulama olmuş. Bu, sizin anlattığınızla karşılaştığımız uygulama taban tabana zıt. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?" diyorlar. Ben de açıklayamıyorum. O zaman utanıyorum işte. Öğrencilerime anlatamıyorum. Onlarda bu durumu garipsiyor, üzülüyor. Çünkü onlar bu memleketin genç hukukçu adayları, geleceğin hakimleri, savcıları, avukatları...

 

SİYASETİN HUKUKİLEŞMESİ LAZIM


Yargının siyasallaşmasındansa siyasetin hukukileşmesi lazım. Tek ilacımızın bu olduğunu düşünüyorum. Bir hakimi Şırnak'a sürerim tehdidiyle görevini yaptıramazsınız. Şu anda hakim ve savcılar rahat değiller. Rahat karar alamıyorlar.  ‘Acaba bu kararı alırsam sürülür müyüm?  Tayin olur muyum? baskısı altındalar. Onları da anlamamız lazım.


ADALET BAKANLIĞI’NIN YAPMAK İSTEDİĞİ DÜZENLEMELERİ DESTEKLİYORUM


Adalet Bakanlığı'nın yapmak istediği yeni düzenlemeleri destekliyorum ama samimiyetine inanmamız için hali hazırdaki yargı görevini yürüten insanların üzerinden baskıyı kaldırması lazım. 


HUKUK FAKÜLTELERİNİN DURUMU İÇLER ACISI


Ülkemizde yeterli sayıda hukuk akademisi yok. Türkiye'de 30 tane Ceza Hukuku Profesörü var. Bunlarda reel olarak 30 fakülteye birer birer dağılmış değil. Türkiye'de 102 tane hukuk fakültesi var. Bunların hepsinde hocalar derslere girmiyor. Asistanlar, avukatlar ders veriyor. İçler acısı bir durum. Homojenlik kalmamış durumda


HUKUKİ HABER - ÖZEL RÖPORTAJ