GİRİŞ VE AMAÇ
Mobese ve gizli kameralar, uzun zamandır ceza muhakemesi hukukunun önemli delil tespiti araçlarından olmuştur.Günümüzde pek çok kez, işlenen suçun failinin tespit edilmesi için olay yerindeki kameralardan yararlanılmaktadır. Böylelikle teknolojiden faydanılmaktadır. Ancak bilişim çağının hızla gelişmesiyle beraber, delil tespiti için başvurduğumuz bu kameralar bazen kullanım amaçlarının dışına çıkabilmektedir. Bu makalede Mobese ve benzeri aygıtların kişilerin mahremiyet hakkı ve özel hayatın gizliliği üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Beklenen fayda ile sebebiyet verilen zarar ilişkisi irdelenmiştir. Çalışmanın amacı, özel hayatın gizliliği kavramının, Mobese vb teknolojik araçlar vasıtasıyla bilinçli ya da bilinçsiz ihlal edildiğini tartışmak, söz konusu aygıtları kullanmanın hukuka uygunluk nedenlerini incelemektir.
KAVRAM
MOBESE kelimesi, Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu kelimelerinin baş harflerinin kullanımıyla oluşturulmuş bir kelimedir. Güvenlik kameralarıyla oluşturulmuş bir kent izleme, denetim ve kontrol teknolojisini anlatır. MOBESE esasen Emniyet Genel Müdürlüğü araçları için tasarlanmış, iletişim altyapısı olarak GPRS teknolojisini kullanan, yazılım ve mobil donanım birimlerinden oluşan, coğrafi bilgi sistemleri ve bilgi yönetim sistemlerinin entegrasyonu ile oluşan bir sistem olup, trafik akışının takibi ve düzenlemesine yönelik olarak geliştirilmiş; özellikle büyük kentlerin ana caddeleri ve meydanlarında başlamış[1]; daha sonra diğer şehirlere, şehir giriş çıkışlarına ve kritik yol noktalarına yaygınlaştırılmıştır[2]. Bu sistem, araçların plakalarını okuyabilmekte, kişilerin özel hayatlarını da kaydedebilmektedir[3].
Çok küçük boyutlarda üretilen, fark edilmeden görüntü ve ses alabilen kameralara GİZLİ KAMERA denilmektedir. İğne gözü kameralar bir oyuncağın içine, bir duvar saatine veya herhangi bir yere gizlenebilir. Ya da dış görünüşü yangın dedektörü, duman sensörü, hırsızlık alarm sistemi için kullanılan hareket algılama dedektörü şeklinde olan gizli kamera çeşitleri olabilir. Gizli kameralar en çok güvenlik amacıyla ev veya işyerlerinin bir taraflarına yerleştirilip kullanılır. Burada 2 ana beklenti vardır.
* Görüntü ve sesin, gerçekten fark edilmeden alınması istenebilir (gizli izleme)
* Müşteri veya ziyaretçilerin rahatsız olmaması için minik kamera kullanılması (örneğin bir pastane, kafede kamera sistemi çok gereklidir. Ancak bu yerlerde müşteriler kamerada görünmek istemezler. İşyeri sahibi ise hırsızlığı önleme ve güvenlik için kamera sistemi kurmak isterse kullanacağı ürün mini kamera veya mikro kameradır)
MAHREMİYET sözcüğünün kökü olan “mahrem”, Arapça “haram” kelimesinden gelmekte olup “Yasaklamak, men etmek, mahrum etmek, mümkün olmamak, el sürmemek” gibi anlamlar içerir. Mahremiyet ise “gizlilik, bir şeyin (mahrem) gizli hali, bir şeyin gizli yönü” demektir (1). İngilizcede ise kavram, ‘privacy’ ve ‘confidentiality’, ‘intimacy’ gibi sözcüklerle ifade edilen bir kapsamı içerir; bu terimler yerine göre birbirini tamamlamaktadır. Mahremiyet kavramı, olgu olarak yaprak alegorisi ile günümüze ulaştırılan ilk kadın ve erkeğin örtünme ihtiyacına kadar geriye götürülebilir. Ancak İzgi, mahremiyet kavramını ilk kez 1890 yılında Amerikalı yargıç Brandeis’in “yalnız bırakılma hakkı; hakların en kapsamlısı ve özgür insanlar tarafından en çok değer verileni” olarak tanımladığını belirterek, özgürlük ve birey olma kavramları ile mahremiyet kavramını ilişkilendirmektedir (2). Warren ve Brandeis’in “The Right to Privacy” (Mahremiyet Hakkı) başlığını taşıyan makalelerinde, üç temel hakkın “hayat, özgürlük ve mülkiyet” kavramlarının başlangıçtaki anlamlarını giderek kaybettiği belirtilmektedir. Yaşama hakkının, artık kişinin sadece kendi hayatı ve vücut bütünlüğü üzerinde hak sahibi olması anlamına gelmeyip, aynı zamanda yalnız başına kalma, özel yaşam alanına sahip olma hakkı anlamına da geldiği ifade edilmektedir (3). Böylece mahremiyet ile mülkiyet, özel alan ve özgürlük kavramları ilişkilendirilmektedir. Vincent ise mahremiyet üzerine ilk resmi incelemenin Birleşik Krallık’ta yayımlanan ‘Young Report’ olduğunu belirtmektedir (5). Önceleri dar bir çerçevede incelenen mahremiyet kavramı zamanla genişlemiş, toplumsal yapının değişimi, kültürel kaymalar ve teknolojinin de ilerlemesiyle daha geniş bir alanda ele alma ihtiyacı doğmuştur. Bu genişleme aynı zamanda birey ve toplumun ahlaki gelişimine yönelik tehditleri de ortaya çıkarmıştır (journalagent.com)
Almanya’da mobese kamera sistemi kamusal alanlarda ilk defa Leipzig şehrinde 1996 yılı Nisan/Mayıs aylarında tren istasyonları önlerinde uyuşturucu trafiğini kontrol amacıyla kullanılmaya başlanmış ve sonra diğer alanlarda da giderek yaygınlaşmıştır. Sistem Leipzig’den kısa bir süre sonra Almanya’nın kuzeyinde küçük bir kasaba olan Westerland’da merkezi bir alanda kullanılmaya başlanmıştır. İzleyen yıllarda sistemin kamusal alanlarda kullanıldığı şehir sayısı giderek artmıştır.1999 Aralık ayında Dresden’de istasyon karşısındaki alışveriş caddesi ve Prag caddesi kameralar ile kontrol edilmeye başlanmıştır. Aynı ay sistem Halle’de Pazar alanında devreye girmiş, otobüs durakları izlenirken, Mannheim ve 2001 baharında da Bielefeld’de merkezi yeşil alanlar izlenmeye başlanmıştır.Diğer şehirlerde bunu takip etmiştir.
Tam profesyonel olan gizli kameralar ise insanın üzerinde taşıyabileceği boyutlarda küçültülmüş, ses ve görüntüyü alan aynı zamanda da bir kasete kayıt yapan seyyar (mobil) kameralardır. Habercilerin kullandığı kameralar bunlardır. Profesyonel gizli kamera insanların üzerine yerleştirilirler. Her ortama rahatlıkla girip çıkabilirler. Nereden ne şekilde bakılırsa bakılsın kesinlikle görülmezler.
DAYANAK
Gizli kamera, insanları ve olayları en doğal haliyle görüntüler. Gizli kameranın bulunduğu ortamlarda eğer birileri, diğer insanlara zarar verebilecek ( hırsızlık, tehdit, taciz, hakaret vb ) gizli ve hukuka aykırı fiillerde bulunuyorlarsa, bütün bunlar gözler önüne serilir. Gizli kamera bu özellikleri nedeniyle, yasa dışı fiillerde bulunan kötüniyetli kişilerin suçu işlemeden önce çekinmelerine neden olur.
Gizli Kamera Kullanımında Dikkat edilecek Hususlar:
Örneğin bir tehdit olayının, bir taciz olayının, rüşvet alışverişinin ya da hırsızlık anının görüntülenmesi hiçbir zaman suç sayılmaz. Buna karşılık soyunma kabinlerinde, muayene odaları ya da yatak odalarında habersiz yapılan gizli kamera çekimi suçtur. Dünya’nın tüm uygar ülkelerinde insanların rızası dışında görüntü ve ses kayıtlarının yapılması yasak ve suçtur. Kamera sistemi kurulan bir işyeri, mağaza, okul, kreş, pastane vb. yerin girişine “BU İŞYERİNDE KAMERA GÜVENLİK SİSTEMİ VARDIR” şeklinde uyarı bulundurulması zorunludur. Gizli video ve ses kaydı konusunda sorumluluk tamamen bu sistemi kuran müşteriye aittir. Çoğu sistem kurucu gizli kamera sistemini tavsiye etmezler. Özellikle dadı izleme, bebek kamera sistemlerinde gizli kamera kullanımı şeklinde yaygın bir hatalı alışkanlık vardır. Dadı izleme sistemlerinde özellikle açık kamera sistemi kurulup bu dadıya bildirilmelidir. MOBESE sistemleri ile suçun önlenmesi ve suç sonrasında kanıtların ve şüphelerin tespiti, çalıntı araç bulunması, şüpheli paket tespiti, yankesici izleme, kapkaç olayları kontrolü, trafik kazası tespiti ve tüm şüpheli durumların kolayca tespitinin mümkün olduğu ifade edilmektedir. MOBESE sistemleri; Kent Güvenlik Yönetim Sistemi, Kent Güvenlik Sistemleri, Belde İzleme Sistemi isimleriyle anılmaktadır[4]. 2007’den bu yana kurulan sistemlerin maliyetinin İçişleri Bakanlığı bütçesi tarafından ve il özel idareleri tarafından karşılanmış olduğu ve Bakanlık tarafından 148 milyon 193 bin lira harcanmış olduğu[5]söylenmektedir[6].
Mobese’ler her ne kadar suçların önlenmesi ve suç sonrasında delillerin tespitinde rol oynasa da kanımca zorunlu olmadıkça ve suç oranının düşük olduğu yerlere konulmamalı ya da sınırlı sayıda konulmalıdır çünkü bu tedbirin amacından sapma tehlikesi oldukça yüksektir. İnsanların üzerlerinde ‘mobbing’ hissi oluşmasına sebebiyet vermektedir. Gittiğimiz birçok yerde, köşe başında Mobese’lerin olması bunun kanıtıdır. Mümkün olduğunca ölçülülük ilkesine uyulmalıdır. İnsan onuru ve özel hayatın gizliliği dikkate alınmalıdır. İşlek ve kalabalık yerlerde suç işlenme olasılığı yüksek olduğu için bu gibi yerlerde Mobese ve gizli kameraların konulması gereklidir. Birçok suçun aydınlatılmasında rol oynayabilir. Birçok faili deşifre edebilir ama bazen gereksizce bir sokağın başına konulan Mobese karşı hizasındaki evin içerisini de kayıt altına alabilir ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçu meydana gelebilir. Bu insan onuruna ve kişisel haklara da aykırıdır. Hiç kimsenin özel hayat alanına müdahale edilemez.
Nitekim TCK madde 134’te belirtildiği gibi:
(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./81.md.) bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./81.md.) verilecek ceza bir kat artırılır.
İnsanlar sırf Mobese’ler nedeniyle, kendi özel hayatlarından tavizde bulunmak zorunda kalmamalıdır. Evlerinin balkonunda vakit geçirmek isteyen bir aile, Mobese kameralarının kendilerini kayıt altına alması sebebiyle rahatsız olabilir. Her ne kadar çok özel bir veri kayıt altına alınmasa da insanlar rahatsız olmakta haklıdır. Psikolojik olarak da, insanlar gözlenmekten rahatsızlık duyabilir. Bu sebeple kameraların hukuka uygun, doğru bir şekilde konumlandırılması gerekmektedir.
Günümüzde Mobese’lerin haricinde bir diğer tehlike unsuru gizli kameralardır. Ne yazık ki kişilerin gizli kamera edinmesi çok kolaylaşmıştır. Gizli kamera edinmek isteyen kişiler, internet üzerinden çok kolay bir şekilde gizli kamera siparişinde bulunup kötü emelleri için kullanabilmektedir. Devletin bu noktada, gizli kamera satışı için sınırlayıcı tedbirler koyması gerekmektedir. Bilişim çağında olmamız hasebiyle, gizli kameralar hukuka aykırı eylemlerde kullanılabilmektedir. Farklı eşyalara monte edilmek suretiyle kamufle edilebildiği için insanların farketmesi de zor olmaktadır. Bazı satıcılar oyuncak vb eşya adı altında izinsiz gizli kamera satabilmektedir. Denetlemelerin yapılması önem arz etmektedir.
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde :
“Hiç kimse, özel yaşamı, aile yaşamı, konutu ya da yazışmaları konularında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz” şeklinde düzenlenen 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 12. maddesinden esinlenerek düzenlenen Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 8.maddesi;
“Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı göstermesi hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın veya başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” hükmünü içermektedir. Madde metninden anlaşılacağı üzere; maddenin ilk fıkrasında, koruma altına alınan hak ve özgürlükler belirtilmiş, sonraki fıkrada koruma altına alınan değerlerin mutlak olmadığı bunlara sınırlar konabileceği görüşüyle, sınırlamaya meşruiyet veren haller dile getirilmiştir. Diğer bir anlatımla, madde bütünüyle koruma altına aldığı değerlere saygı gösterilmesini emretmekte, bireyi, temas ettiği konularda hak sahibi kılmakta, bunun yanında kamu otoritesinin keyfi müdahalelerinden korumaktadır. 8.madde; bireyi, bireysel yaşamının çeşitli yönleriyle, özellikle, özel ve aile hayatı, haberleşmesi ve konutu düzeyinde korumayı amaçlamaktadır. Sözleşme bütünü ile incelendiğinde ise, bu madde koruduğu haklar açısından, özel hukuk, medeni hukuku doğrudan ilgilendirici hakları içerdiği gibi sözleşmenin diğer maddeleriyle de doğrudan bağlantısı bulunduğu söylenebilir. Maddede tanımı yapılmayan özel hayat, aile hayatı gibi kavramların soyut belirginlik arz etmeyen bu bakımdan uygulama yönünden açıklık taşımayan nitelikte bulundukları görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, saygı yükümlülüğünün, her somut olayın kendine özgü koşulları içerisinde değerlendirileceği kuşkusuzdur. Sözleşmenin sadece 8.maddesi değil, diğer hükümleriyle koruma altına aldığı hakların, kim tarafından olursa olsun ihlal edilmesi halinde o hakkın sahibi birey yönünden korunması gerekeceği muhakkaktır.
Haklara kamu otoritesi tarafından müdahale edilebileceği gibi müdahale diğer birey tarafından da yapılabilir. Anayasanın 20.maddesinde:
Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
Mobeseler ve gizli kameraların söz konusu olduğu pek çok Yargıtay kararı bulunmaktadır:
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2017/2775 K. 2017/5882 T.27.12.2017
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ E. 2015/8769 K. 2016/3412 T. 1.3.2016
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2017/2356 K. 2017/5845 T. 25.12.2017
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ E. 2011/6495 K. 2013/7367 T. 4.12.2013
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2017/2726 K. 2017/5520 T. 5.12.2017
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ E. 2014/14274 K. 2014/31770 T. 12.11.2014
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ E. 2015/29579 K. 2017/13029 T. 1.11.2017
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ E. 2014/19000 K. 2015/6224 T. 6.4.2015
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2017/1976 K. 2017/5323 T. 26.10.2017
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2014/14863 K. 2018/1047 T. 14.2
Konunun anayasal boyutunda esas alınması gereken 3 ilke vardır; İnsan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi, oranlılık ilkesi(amaca uygunluk, gereklilik, ölçülülük) ve belirlilik ilkesi. Bu tedbirlere başvurulurken ilkelerin ihlal edilmemesi gerekmektedir ancak bazen oranlılık ilkesi ihlal edilmektedir. MOBESE tedbirine gizli olarak başvurulamaz. MOBESE’lerin yerleştirildiği yerlerde açık bir şekilde görülür. MOBESE’ler tedbir ve suç sonrası delil elde etme amaçlarıyla ilgili olmayan olaylar için kullanılamaz. MOBESE’leri yerleştiren yetkili kişiler kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaz. MOBESE ve gizli kameraların yerleştirileceği yerler kamu yetkili kişileri tarafından belirlenir bunun dışındakilerin böyle bir yetkisi yoktur. Kayıt altına alınan görüntüler amacı dışında kullanılamaz, hedeflenen amaç meydana geldikten sonra herhangi bir delil hükmü kalmayan görüntü kayıtlarının imhası gerekmektedir.
AİHS’nin 8. maddesince korunduğu şekliyle mahremiyet hakkı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarağından 428 (1970) sayılı kararı ile kabul edilen Kitlesel İletişim Araçları ve İnsan Hakları Bildirisi ile “bir kişinin hayatını minimum müdahaleyle yaşama hakkı” olarak tanımlamıştır.
Bildiriye göre “mahremiyet hakkı”; esas olarak kişinin kendi hayatını en az müdahale ile sürdürmesinden ibarettir. Bu hak özel hayat, aile ve ev hayatı ile kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü, onur ve itibarını, kişiyi olduğundan farklı göstermekten kaçınmayı, gereksiz ve utandırıcı şeylerin açıklamasını, özel fotoğrafların izin alınmadan yayınlanmamasını, casusluğa karşı korumayı ve haklı görülemez ve kabul edilemez yerli yersiz konuşmayı, özel iletişimin kötüye kullanılmasına karşı korumayı, kişi tarafından gizli olarak iletilmiş ve elde edilmiş bilgilerin ifşa edilmesine karşı korumayı da içerir.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu noktada kanımca günlük hayatımızın hemen her yerinde kameraların olması hayatımızı sanal bir ortama çevirmemelidir. Kişisel haklarımıza ve giz alanımıza müdahale etmemelidir. Mahremiyet hakkımızı ihlal etmemelidir. İçinde bulunduğumuz durum ’sürekli birileri tarafından izleniyoruz’ hissiyatı verecek dereceye gelmemelidir aksi takdirde söz konusu teknolojik aygıtlar tedbir amacının dışına çıkar, kişisel hakları ihlal edebilir. Birey ve devlet arasındaki hukuki ilişkiyi zedeleyebilir. Mahremiyet hakkına müdahalelerin artması suç oranlarının artmasına, toplumun değerlerinin yıpranıp, dejenere olmasına sebebiyet verebilir. Mobese ve benzeri aygıtlar bireylerin özgürlüğünü minimum derecede etkileyebilecek şekilde kullanılmalıdır.
-------------------------------
[1] (Reuband Karl Heinz,Was die Bürger von der Überwachung halten?, Neue Kriminalpolitik,2/2001, s.5,6).
[2] Tataroğlu Muhittin,Mahremiyet Sorunlarının Önlenmesinde Mahremiyet Etki Değerlendirmesi(MED),Yönetim ve Ekonomi,Yıl 2013,C.20, S. 1, s.272.
[3] Özbek Veli Özer/Doğan Koray/Bacaksız Pınar/Tepe İlker,Ceza Muhakemesi Hukuku,10.Baskı,İzmir 2017, s. 170.)
[4] http://www.turksan.com/cctv/cctv-faydali-bilgiler/mobese-cctv-faydali-bilgiler.
[5] http://tr.wikipedia.org/wiki/MOBESE
[6] İngiltere’de 2002 yılı itibariyle sistem için harcanan paranın 460 milyon marka ulaşacağı hesaplanmakta olup, 2 milyon kameranın bulunduğu söylenmektedir.
(Reuband, Neue Kriminalpolitik,2/2001, s.5).