Miras hukukunda “tenkis” ve “denkleştirme” müesseseleri birbirlerine benzeyen ancak birbirinden farklı kurumlardır. Tenkis davaları mirasbırakan tarafından yapılan ve kanunda sayılan bir hukuki işlemin (sağlar arası kazandırma veya ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılan hukuki işlemler) iptali sonucunu doğurur ve bu iptal kararının sınırı saklı pay oranlarını aşamaz. Bir başka ifadeyle tenkis davası ancak saklı pay sahipleri tarafından açılabilir ve tenkis davasından ancak saklı payın karşılığı aynen veya maddeten talep edilebilir. Saklı pay sahipleri ise altsoy, ana, baba ve eştir.
Denkleştirme davaları ise murisin tüm mirasçılar arasında eşit ve adil davranmasını sağlayan tamamlayıcı bir hukuk kuralı olarak düzenlenmiştir. Tenkis davası yalnızca saklı pay sahipleri tarafından açılabilirken denkleştirme davası/talebi yasal mirasçılar tarafından açılabilmektedir.
Tenkis ve denkleştirme davalarının hangi tasarruflara yönelik olduğu hususu da iki dava türü arasındaki farkları belirlemektedir.
Denkleştirme davaları yalnızca murisin sağken yapmış olduğu tasarruflara yöneliktir. Bir başka ifadeyle murisin henüz sağ iken yasal mirasçılarından birisine denkleştirme talebine konu olabilecek bir maddi menfaat temin etmesi halinde bu tasarruf denkleştirme talebine konu olabilecektir.
Tenkis talebini içeren iptal davaları ise ölüme bağlı tasarruflara yönelik olabileceği gibi sağlar arası kazandırmalara yönelik de olabilir. Bu tasarruf tipleri ve tenkis davalarına ilişkin düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nun 557-571 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Denkleştirme davaları ve denkleştirmeye tabi tasarruflar Türk Medeni Kanunu’nun 669. Maddesinde tanımlanmıştır:
“Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler.
Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tabidir.”
Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere denkleştirme hükümlerinin amacı yasal mirasçıların miras paylarını tam ve eksiksiz olarak almalarını sağlamak, miras paylaşımını şeffaf ve iyi niyet kurallarına uygun şekilde sağlamaktır.
Sağlar arası kazandırma yönünden 669. Maddede geçen “karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar” tabiri tenkis ve denkleştirme davalarını birbirine benzeten bir yön taşımaktadır. Tenkis davalarında da çeşitli hukuki sebep ve saiklerle karşılıksız kazandırma söz konusudur ancak burada saklı paylar dahi ihlal edilmektedir. Oysa denkleştirme talebinin söz konusu olduğu hallerde mirasçının terekeden pay almış olması mümkündür. Hatta saklı paydan dahi fazlasını almış olabilir ancak tam yasal miras hakkını alamamıştır. Bu nedenle denkleştirme talep etme hakkı tanınmıştır.
Muris muvazaası nedeniyle tüm miras haklarından mahrum olunan haller ayrıca incelenmelidir. Örneğin muris muvazaası şeklen satış gibi görünürken aslında bağış niteliğinde bir hukuki işlemdir. Bir başka ifadeyle karşılıksız bir kazandırmadır. Muris muvazaasında murisin saklı payları dahi ihlal ettiği ve mirasçılardan birisine malını bağışlaması söz konusudur. Bu durumda muris Türk Medeni Kanunu’nun 672. Maddesinde düzenlenen karineden faydalanabilecek midir?
T.M.K.m.672: “Yapılan kazandırma miras payını aştığı takdirde mirasçı, mirasbırakanın bunu kendisine bırakmak istediğini ispat ederse, bu fazlalık denkleştirmeye tabi olmaz. Diğer mirasçıların tenkise ilişkin hakları saklıdır.”
Yani muris muvazaasından faydalanan mirasçıya karşı ancak tenkis davası mı açılabilecektir?
Yasal düzenlemenin bu soruya “evet” cevabı verdiği kanaatindeyim. Muris muvazaası esasen miras bırakanın iradesine bağlı bir işlemdir. Bu yönüyle Türk Medeni Kanunu’nun 672. Maddesi uyarınca muris muvazaasından faydalanan yasal mirasçının murisin bu malı kendisine bırakmak istediğini ispat etmesi zor değildir. Zaten murisin işlemi başlı başına bu iradeyi göstermektedir. Şüphesiz hile, tehdit gibi iptal hallerinin varlığı murisin gerçek iradesinin ortaya konmamış olmasından ötürü ayrı bir yorumu gerektirir. Ancak Türk Medeni Kanunu’nun 672. Maddesi göz önüne alındığında muris muvazaası içeren sağlar arası kazandırmalara karşı ancak T.M.K.m.672 uyarınca tenkis davası açılabilecektir.
Son olarak denkleştirme ve tenkis davaları arasındaki fark yönünden şunu söyleyebiliriz: Saklı payın murisin tasarruf oranını kısıtlayan kamusal niteliği nedeniyle iptal davaları daha geniş bir uygulama alanına sahipken, denkleştirme davaları ancak mirasçılar arasında adalet ve eşitliği sağlamaya yönelik bir düzenleme olarak düşünülmüş, ancak denkleştirme talebi yönünden iptal davalarındaki gibi mirasbırakanın iradesini kısmen iptal edici bir fonksiyona izin verilmemiştir.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Feyzullah CİHANGİR tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Trend Haberler
9. Yargı Paketi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi
AVUKATIN DOSYAYA VEKALETNAME SUNARAK DİLEKÇE VERMESİNİN ÜCRETİN DOĞMASI İÇİN YETERLİ OLDUĞU
MELEZ BİR DAVA TÜRÜ: MUVAZAA HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
DOĞRUDAN AÇIK CEZA İNFAZ KURUMLARINDA İNFAZ EDİLECEK CEZALAR VE ÖRNEKLERLE KAPALI KURUMDAN AÇIK KURUMA AYRILMA
İMAR KANUNU MADDE 18 UYGULAMASI (DOP KESİNTİSİ) VE İPTAL DAVALARI
BİR CEZA MAHKUMİYETİ SEBEBİYLE, ADI BARO LEVHASINDAN BİR DAHA YAZILMAMAK ÜZERE SİLİNEN AVUKAT TEKRAR BARO LEVHASINA YAZILABİLİRMİ?