I. Giriş
Anayasa Mahkemesi’ne göre; “Anayasa; Devlet yapısının temelidir. Devlet kuruluşlarının yapısı ve düzeni, bu kuruluşların yetkileri ve birbirleriyle olan ilişkileriyle karşılıklı durumları devlet ve kişilerin haklarıyla ödevleri, bu hukuksal yapının bütününü oluşturur”[1].
Doktrinde Gözler’e göre[2]; “Anayasa hukuku, yasama, yürütme ve yargı gibi devletin temel organlarının kuruluşunu, işleyişini ve bu organlar arasındaki karşılıklı ilişkileri ve devlet karşısında vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen hukuk kurallarını inceleyen bir hukuk bilimi dalıdır”.
Temsili demokrasiyi benimseyen ve kuvvetler ayrılığı ile yukarıda yer verilen diğer hususları düzenleyen 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, halkın kendi kendisini yönetmesini sağlayan yegane mekanizmalardan birisi de seçimdir; zira temsili demokrasi, yöneticilerin yönetenler tarafından serbest ve dürüst seçimlerle belirlendiği bir yönetim şekli olarak tanımlanabilmektedir[3].
Seçim ise; vatandaşların, yönetime belli bir ölçüde katılmasını, bir başka ifadeyle kanun yapmak ve yönetmek için bir veya birden fazla aday arasından yapılacak olan tercihi ifade eder.
Halkın kendisini yönetmesi adına seçtiği temsilciler, Anayasanın 75. maddesi uyarınca, seçimle beraber milletvekili sıfatını kazanırlar[4]. Milletvekili sıfatı bir kere kazanıldıktan sonra, ya Anayasa m.84’de öngörülen düşme sebeplerinden ya da Cumhurbaşkanı seçilme, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanma, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yapılması ile ölüm veya gaiplik gibi doğal nedenlerden birisinin gerçekleşmesi halinde sona erer.
II. Milletvekilliğinin Düşmesi
“Milletvekilliğinin düşmesi” başlıklı Anayasa m.84 uyarınca; “İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılır.
Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.
82 nci maddeye göre milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir.
Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir”.
Anayasa m.84, milletvekilliğinin düşmesi hallerini dört fıkra olarak düzenlemiştir. Bu maddede belirtilen düşme nedenleri; istifa, kesin hüküm giyme veya kısıtlanma, milletvekilliği ile bağdaşmayan bir görevi sürdürmekte ısrar etme ve devamsızlıktır.
Partinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekillerinin milletvekilliğinin düşmesini öngören 84. maddenin 5. fıkrası ise 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ile yürürlükten kaldırılmıştır.
1. İstifa
1982 Anayasasından önce milletvekillerinin istifası kendiliğinden sonuç doğurabilmekte, yani TBMM’nin bu istifayı kabul etmesi koşulu aranmamakta idi[5]. 1982 Anayasası m.84’de ise milletvekilliğinin düşmesi için salt istifa yeterli kabul edilmemekte ve bunun TBMM Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılacağı düzenlenmiştir. Bu hükümde nitelikli bir yetersayıdan bahsedilmediğinden, istifanın kabulü için Anayasa m.96’da öngörülen TBMM’nin basit çoğunluğu aranacaktır[6].
İstifa eden milletvekilinin bu sıfatı, istifanın veya bunun kabulüne ilişkin kararın verildiği gün değil, istifanın kabulüne ilişkin TBMM Genel Kurul kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı gün sona erecektir.
2. Kesin hüküm giyme veya kısıtlama
Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü[7] uyarınca, TBMM üyeliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan milletvekilinin milletvekilliği, bu konulardaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle düşer. Bir başka ifadeyle; düşme, kesin hükmün TBMM Genel Kuruluna bildirilmesiyle birlikte kendiliğinden gerçekleşir, bunun için ayrıca bir oylama yapılmasına gerek yoktur.
Kısıtlama bakımından da aynı hususlar geçerlidir. Mahkeme kararı sonucunda kısıtlama altına alınan milletvekilinin milletvekilliği, mahkeme kararının TBMM Genel Kuruluna bildirilmesiyle düşer.
Görüleceği üzere Anayasa m.84/2’de, Anayasanın “Milletvekili seçilme yeterliliği” başlıklı 76. maddesinde[8] sayılan milletvekili seçilmeye engel olan hallerden yalnızca kesin hüküm giyme ve kısıtlanma hali düşme sebepleri arasında gösterilmiştir. Anayasa m.76’da aranan diğer koşullardan birisinin yokluğu veya kaybı halinde, bu husus, kişinin milletvekili sıfatını etkileyecektir. Bu yokluk veya kayıp, kişinin milletvekili seçilmesinden öncesine dayanmakla birlikte, milletvekili seçildikten sonra ortaya çıktıysa, bunun tespiti ile milletvekili sıfatını geri alma yetkisi Anayasanın 79. maddesi uyarınca Yüksek Seçim Kurulu’ndadır[9].
3. Milletvekilliği ile bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar etme
“Üyelikle bağdaşmayan işler” başlıklı Anayasa m.82[10] ve “Milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görevi sürdürme” başlıklı TBMM İçtüzüğü m.137’ye[11] göre; milletvekilliği ile bağdaşmayan herhangi bir hizmeti veya görevi sürdürmekte ısrar eden kişinin durumu, Başkanlık Divanı tarafından incelendikten sonra sonuç, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon’a gönderilir. Karma Komisyon, kendisine gönderilen hususları incelemek suretiyle, TBMM Genel Kuruluna sunmak üzere bir rapor hazırlar. Genel Kurul milletvekilliğinin düşmesine gizli oyla karar verir. Milletvekili Karma Komisyon ve TBMM Genel Kurulu karşısında savunma hakkında sahiptir.
4. Devamsızlık
Milletvekilliğinin düşmesine neden olan son hal ise, Anayasa m.84/4’de ve TBMM İçtüzüğü m.138’de[12] düzenlenmiştir. Bu maddeler uyarınca; bir milletvekili Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmazsa, devamsızlığı Başkanlık Divanınca tespit edilir ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilir. Karma Komisyon bu durumda da TBMM Genel Kuruluna sunmak üzere bir rapor hazırlayacak ve konunun TBMM Genel Kurulunda görüşülmesinin ardından, milletvekilliğinin düşmesine üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verilecektir.
III. Düşmenin Denetimi
Anayasanın “İptal istemi” başlıklı 85. maddesine göre; “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar”.
Milletvekilliğinin düşürülmesi kararları, sonuçları bakımından yargısal nitelikle olduğundan, 1961 Anayasası’nda[13] olduğu gibi, 1982 Anayasası’nda da bu kararların iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı tanınmıştır.
Milletvekilliğinin düşmesi kesinleşmiş bir yargı kararı ile olduğu takdirde, buna karşı yargı yolu öngörülmemiştir, çünkü düşme kesinleşmiş bir mahkumiyet kararına bağlı olup, kesin mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu’nda okunması ilan niteliği taşır.
Asıl konumuza, yani kesinleşmiş mahkumiyet hükmü sonucunda milletvekilliğinin düşmesine gelince;
“Milletvekilliğinin düşmesi” başlıklı Anayasa m.84/2’ye göre; “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur”. “İptal istemi” başlıklı Anayasa m.85’de, m.84/2’de öngörülen düşme sebebi bakımından bir yasa yolu öngörülmemiştir. Milletvekili hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün Genel Kurula bildirilmesinin dönem sonuna bırakılması veya kesinleşmiş mahkumiyet kararına karşı başvurulan olağanüstü yasa yollarının, bu kapsamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucunun beklenmesi de mümkün değildir. Olağan kanun yolları tükenen ve kesinleşen mahkumiyet hükmü hakkında, Anayasa m.84/2’de öngörülen prosedür tatbik edilmelidir. Olağanüstü kanun yollarında hükümlü eski milletvekili lehine bir gelişme olur ve bu durum düşmenin geri alınmasına yol açarsa, yeni karar Meclis Başkanlığına bildirilir ve dönem bitmemişse eski milletvekili bu sıfatını tekrar kazanır. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruda başvuran lehine hak ihlal tespit edildiğinde, sırf bu karardan dolayı Meclis Başkanlığı ve Genel Kurulu tarafından milletvekilliği sıfatının tekrar eski vekile kazandırılması işlemi yapılamaz. Hak ihlali sonrasında yargılanmanın yenilenmesi süreci işletilir, ancak bu süreçte eski vekilin milletvekili sıfatını kazanması gündeme gelebilir. Anayasa m.84/2’de öngörülen prosedürün tatbikinde; olağanüstü kanun yoluna ve bu kapsamda Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurunun sonucunun beklenmesi düşünülmekte ise, bu konuda Anayasa m.84/2’de veya bu hükme aykırı olmamak kaydıyla TBMM İç Tüzüğü’nde değişikliğe gidilmesi zorunludur.
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda okunan kesinleşmiş mahkumiyet kararı sonrasında milletvekilliğinin derhal düşmesi işlemine karşı, milletvekilliği düşen kişinin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıp yapamayacağı sorusu akla gelebilir. Bu sorunun cevabı kısa ve nettir. Milletvekilliği düşen kişi; milletvekilliğinin düşmesine neden olan kesinleşmiş mahkumiyet hükmüne karşı, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun “Bireysel başvuru hakkı” başlıklı 45. madde uyarınca hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabileceği halde, kesinleşmiş mahkumiyet kararının TBMM Genel Kurulunda okunmasından dolayı düşen milletvekilliği tasarrufu hakkında, hem Anayasa m.84/2 uyarınca kararın Genel Kurulda okunmasına bağlı olarak düşmenin bireysel başvuruya konu edilecek bir işlem olmaması ve hem de m.45/3’de yer alan açık hüküm sebebiyle mümkün değildir. Bir başka ifadeyle; TBMM’nin kesinleşmiş mahkumiyet kararının okunmasına bağlı işlemi sadece ilan edici nitelikte olup, ihlale konu ana işlem, Meclis kararı veya tasarrufu olmadığından, milletvekilliği düşen kişinin aleyhine bireysel başvuru da bulunabileceği karar yalnızca kesinleşmiş mahkumiyet hükmüdür.
Anayasa Mahkemesi 25.06.2020 tarihli, 2020/50 E. ve 2020/37 K. sayılı kararında da[14]; “Sözkonusu madde (Anayasa m.85) uyarınca iptal talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurma imkanı tanınan ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin de anılan madde uyarınca inceleme yetkisini haiz olduğu milletvekilliğinin düşmesi halleri; Anayasanın 84. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen durumlardır. Buna karşılık Anayasanın 84. maddesinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma sebebiyle milletvekilliğinin düşmesini düzenleyen ikinci fıkrası yönünden Anayasanın 85. maddesi kapsamında Anayasa Mahkemesine başvuru imkanı tanınmamıştır.
Bu itibarla Anayasanın 84. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kesin hüküm giyme veya kısıtlanma sebebine dayanan ve bu konudaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi suretiyle gerçekleşen milletvekilliğinin düşmesi hali, Anayasanın 85. maddesi kapsamının ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin inceleme yetkisinin dışında kalmaktadır.
Leyla Güven’in milletvekilliğinin düşmesi Anayasanın 84. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hüküm giydiğine dair hakkındaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi suretiyle gerçekleşmiştir. Dolayısıyla ilgili hakkında Anayasanın 85. maddesi kapsamında iptal talebine konu olabilecek Anayasanın 84. maddesinin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarında sayılan sebeplerden biri ile milletvekilliğinin düşmesi hali sözkonusu değildir. Bu itibarla iptal talebi Anayasa Mahkemesinin inceleme yetkisinin bulunmadığı bir düşme sebebine ilişkindir.
Açıklanan nedenlerle iptal talebinin yetkisizlik nedeniyle reddi gerekir.” ifadelerine yer vererek, iptal talebinin oybirliğiyle reddine karar vermiştir.
Anayasa m.84/2 uyarınca milletvekilliği düşürüldüğünde, yani kesinleşmiş mahkumiyet kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasından dolayı düşen milletvekilliği tasarrufuna karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı bulunmadığı kabul edildiği halde, milletvekili hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkında sahiptir. Anayasa Mahkemesi; kesinleşmiş mahkumiyet kararında hak ihlali kararı verdiği takdirde, milletvekilliğinin düşmesine neden olan kararın kesinliği ortadan kalkacağından, ilgili milletvekili, milletvekilliği statüsünü tekrar kazanacaktır. Bu durumda, milletvekilliğinin düşmesi için Meclis kararı aranmadığından, tekrar kazanılması için herhangi bir nedenle seçim yapılması veya Meclis tarafından bir karar alınması da gerekmez. Bu süreç yukarıda da anlatılmıştır.
Sonuç olarak; Anayasa m.85 uyarınca, 84. maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralar gerekçe gösterilerek alının kararlara karşı, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten itibaren başlayarak 7 gün içerisinde ilgili milletvekili veya milletvekili sıfatını haiz herhangi birisi, düşme kararı sonucunda Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içerisinde kesin karara bağlar. Ancak Anayasa m.84/2’de yer alan düşme sebebi, bu iptal isteminin dışında tutulmuştur.
Esasen bu son kısımda belirtmeliyiz ki; m.84/2’de belirtilen sebep düşme, diğerleri ise Meclis Genel Kurulu tarafından düşürülme olarak tanımlanmalıdır, çünkü 84/2’de Meclis Genel Kurulu herhangi bir irade ortaya koymamakta ve karar vermemektedir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-----------------------------
[1] Anayasa Mahkemesi’nin 23.03.1976 tarihli, 1975/167 E. ve 1976/19 K. sayılı kararı; Anayasa Mahkemesi’nin 15.04.1975 tarihli, 1973/19 E. ve 1975/87 K. sayılı kararı.
[2] Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Girişi, Ekin Yayınevi, Bursa, 2016, s. 8.
[3] Bülent Tanör, Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2016, s.221.
[4] Milletvekilliği sıfatının ne zaman başlayacağı hususu Anayasada açık olarak belirtilmemişse de, Anayasa m.81’de “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri göreve başlarken” diyerek, andiçme öncesi milletvekili sıfatının kazanıldığını tescil etmektedir. Esas olan sandıkta belerin iradedir ve bu doğrultuda, milletvekilleri, seçim bölgelerindeki İl Seçim Kurullarından seçildiklerine dair tutanağı/mazbatayı aldıklarında milletvekili sıfatını kazanırlar. Bu nedenle andiçme, milletvekili sıfatının kazanılmasının değil, yasama çalışmalarına katılmanın şartıdır. Bu yöndeki görüşler için bkz. Tanör/Yüzbaşıoğlu, a.g.e., s. 245; Yavuz Atar, Türk Anayasa Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 242-243.
[5] 1961 Anayasasının “Üyeliğin düşmesi” başlıklı 80. maddesi: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği, bir üyenin üye seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin olarak hüküm giymesi, çekilmesi, kısıtlanması, üyelikle bağdaşmayan bir hizmet kabul etmesi veya Meclis çalışmalarına izinsiz veya özürsüz ve aralıksız olarak bir ay katılmaması yüzünden üyeliğinin düştüğünün kendi Meclisince karara bağlanması hallerinde sona erer”. Bu hüküm doğrultusunda meclislerin kararını, sadece devamsızlık nedeniyle üyeliğin düşmesi sözkonusu olduğu hallerde aranacağı ileri sürülmektedir. Nitekim 1961 Anayasasının yürürlüğe girmesinden çok kısa bir süre sonra istifa eden iki senatörün (C. Madanoğlu ve A.F. Başgil) istifalarının sonuç doğurabilmesi için, Anayasa m.80 uyarınca Cumhuriyet Senatosu tarafından karara bağlanması gerektiği ileri sürülmüşse de, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulu, Anayasa m.80’deki karara bağlama gereğinin, istifa halini kapsamadığına karar vermiştir (bkz. CTSD, Toplantı 1. C. 1, s. 185-194). Akt. Erdal Onar, 1982 Anayasasında Milletvekilliğinin Düşmesi, s.408, https://www.anayasa.gov.tr/media/4703/erdalonar.pdf (Erişim tarihi: 20.03.2021).
[6] Tanör/Yüzbaşıoğlu, a.g.e., s.258; Erdal Onar, a.g.e, s. 408.
[7] “Üyelikten istifa, hükümlülük ve kısıtlama” başlıklı TBMM İçtüzüğü m.136; “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden sitifa eden milletvekilinin istifa yazısının gerçekliği Başkanlık Divanınca yedi gün içinde incelenip tespit edildikten sonra üyeliğinin düşmesine Genel Kurulca görüşmesiz karar verilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan milletvekili hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun bilgisine sunulmasıyla üyelik sıfatı sona erer”.
[8] “Milletvekili seçilme yeterliliği” başlıklı Anayasa m.76; “Onsekiz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, Resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler”.
[9] Tanör/Yüzbaşıoğlu, a.g.e., s.258; “Bu koşullardan biri milletvekili seçildikten sonra kaybedilmişse, Anayasanın 84/2 hükmü kıyas yoluyla uygulanarak, yetkili makamın bunu TBMM'ye bildirmesiyle milletvekilliğinin düşmüş olacağını kabul etmek gerekir”. Bkz. Onar, a.g.e, s. 437-438, 459.
[10] “Üyelikle bağdaşmayan işler” başlıklı Anayasa m.82; “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşlarda; Devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak katıldığı teşebbüs ve ortaklıklarda; özel gelir kaynakları ve özel imkanları kanunla sağlanmış kamu yararına çalışan derneklerin ve Devletten yardım sağlayan ve vergi muafiyeti olan vakıfların, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar, vekili olamazlar, herhangi bir taahhüt işini doğrudan veya dolaylı olarak kabul edemezler, temsilcilik ve hakemlik yapamazlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı Resmi veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir”.
[11] “Milletvekilliği ile bağdaşmayan bir görevi sürdürme:” TBMM İçtüzüğü m.137; “Anayasanın 82nci maddesine ve kanunlarda milletvekilliği ile bağdaşmayacağı belirtilen herhangi bir hizmeti veya görevi sürdürmekte ısrar eden üyelerin durumu Başkanlık Divanınca incelenir. Sonuç, Başkanlık Divanı kararı olarak Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilir.
Karma Komisyon, yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasındaki usullere göre durumu inceleyerek bir rapor hazırlar.
Bu rapor, Genel Kurulda görüşülür. Üyelik sıfatının düşmesi söz konusu olan milletvekili, isterse Karma Komisyonda ve Genel Kurulda kendisini savunur veya bir üyeye savundurur. Son söz her halde savunmanındır.
Üyeliğin düşmesi, Genel Kurulda gizli oyla karara bağlanır. Oylama, Karma Komisyon raporu üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından itibaren yirmi dört saat geçmeden yapılamaz”.
[12] Milletvekillerinin devamsızlığı:” başlıklı TBMM İçtüzüğü m.138’e göre; “Bir milletvekili Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmazsa devamsızlığı Başkanlık Divanınca tespit edilir ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilir.
Karma Komisyon, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasındaki hükümlere göre durumu inceler ve raporunu hazırlar.
Bu raporu görüşen Genel Kurul devamsızlık sebebiyle milletvekilliğinin düşmesi gerektiğine üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verirse, üyeliği düşer. Üyeliğinin düşmesi istenen milletvekili isterse Karma Komisyonda ve Genel Kurulda kendisini savunur veya bir üyeye savundurur. Son söz herhalde savunmanındır.
Oylama, Karma Komisyon raporu üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından itibaren yirmidört saat geçmeden yapılamaz”.
[13] “İptal istemi” başlıklı 1961 Anayasası m.81; “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya üyeliğin düştüğüne Meclisçe karar verilmesi hallerinde, karar tarihinden başlıyarak bir hafta içinde, ilgili üye veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden herhangi biri, bu kararın, Anayasa veya İçtüzük hükümlerine aykırılığı iddiasiyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi iptal istemini onbeş gün içinde karara bağlar”.
[14] Benzer yönde karar için bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2020 tarihli, 2020/49 E. ve 2020/36 K. sayılı kararı.