GİRİŞ

Kooperatifler, ortaklarına menfaat sağlamak amacıyla kurulurlar. Bu amacın gerçekleşmesi için kanun ortaklara bazı hak ve yükümlülükler yüklemiştir. Bu sayede kanunkoyucu kooperatifin ve ortaklarının menfaatlerinin dengeli bir şekilde korunmasını amaçlamıştır. Bu yaklaşım, kooperatiflerin korunması ilkesi kapsamında değerlendirilmelidir. Kooperatif ortakları, kanunun kendilerine tanıdığı hakları kanuni düzenlemeler çerçevesinde kullanırken bir yandan da kooperatifin amacı için gerekli görülen bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorundadırlar.

Kooperatif ortaklarının hak ve yükümlülükleri genel olarak Koopk.' da düzenlenmiş olsa da KoopK.'da yer almayan hak ve yükümlülükler için TTK'daki AO'lara ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır.

Çalışmamızda kooperatif ortaklarına KoopK.'da ve TTK hükümleri ile getirilen haklar ve yükümlülükleri Yargıtay kararları ışığında ayrıntıları ile açıklayacağız.

I. KOOPERATİF ORTAKLARININ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN DAYANDIĞI İLKELER

A. KİŞİSEL KATKI İLKESİ

Kooperatif ortaklarının hakları ve yükümlülükleri genel olarak şahsi niteliktedir. Maddi nitelik taşıyan hak ve borçlar Kooperatif Hukukunda çok azdır. Zira Kooperatif Hukuku, ortaklarının şahsi ekonomilerini geliştirip, onlara menfaat sağlamayı amaçlamaktadır.

B. EŞİTLİK İLKESİ

KoopK.[1] m. 23'te açıkça düzenlendiği üzere kooperatif ortakları bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler. Yargıtay Kooperatif Hukukunda ilkesel eşitlik kavramını 03.03.1981 tarihli kararında mutlak ve nisbi eşitlik ayrımını da yaparak açıklamıştır. Kararda eşitlik ilkesi şu şekilde ifade edilmiştir: "1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 23. maddesi uyarınca, kooperatif ortakları, bu yasanın kabul ettiği ilkeler ışığında hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Bu maddeye göre, ortaklar yönünden hak ve yükümlülüklerde eşitlik ilkesi, Türk Hukuk sisteminde buyurucu emredici bir yasa hükmü olarak öngörülmüştür. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun mutlak eşitliği öngördüğü hükümlerde, istisnasız buyurucu nitelik bulunduğu halde, eşitlikte buyurucu veya yorumlayıcı hükümler düzenlenmiştir. Fakat söz konusu yasanın, sadece eşitlik ilkesinden söz ettiği mutlak veya nisbi eşitlik ayrımı yapmadığı, dolayısıyla mutlak eşitliği öngördüğü ileri sürülebilirse de asıl amacı kooperatiflerde hiçbir şekil ve ölçüde keyfi harekete yer vermemektedir. Mutlak eşitliğin veya nisbi eşitliğin yasa tarafından buyurucu hüküm olarak öngördüğü hallerde bu hususun aksi ana sözleşme ile düzenlenemez. Bunun dışında eşitlik ilkesine uygun biçimde, eşitsizlik de yaratmamak kaydı ile ana sözleşme ile istenilen hususlara da yer verilebilir özellikle nisbi eşitliği sağlayan ölçü kooperatif amacının elde edilmesine yardım ediyorsa gerek ana sözleşme ve gerekse ana sözleşme de düzenlenmemiş olsa bile, usulüne uygun olarak alınan genel kurul kararları ile de kabul edilebilir.[2]" Yargıtay'ın bu tarihten sonraki kararlarında kooperatif yönetimi ile ortakları arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda eşitlik ilkesini daima göz önünde bulundurduğunu söylemek gerekir[3].

Kooperatif Hukukunda eşitlik ilkesi, yukarıda değindiğimiz Yargıtay kararında da açıklandığı üzere mutlak şekilde uygulanmaz. Somut olaya göre tayin edilecek şekilde mutlak ya da nisbi eşitlik uygulaması söz konusu olacaktır. "Kişi ortaklıklarında ve bunun bir nevi olan kooperatif ortaklıklarında eşitlik ilkesi, mutlak ve nisbi olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak eşitlik, ortaklar arasındaki farklılıklar göz önüne almadan ve değerlendirmeden tanınan eşitliktir. Ortakların kooperatife katkıları ne olursa olsun, her ortağa genel kurulda bir oy vermek veya genel kurul kararlarının iptalini istemek hakkı gibi. (KoopK. m. 48, 53). Nisbi eşitlik ise; ortakların çeşitli nedenlerden doğan farklı durumlarını göz önüne alarak değerlendirmek ve sonuçta eşit olacak biçimde de bir ölçü uygulanmaktadır. Gelir-gider farkının risturn bölüşülmesi, ortakların işlemleri oranında yapılması gibi (KoopK. m. 38)[4]". Yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay kararında kooperatifin yarım kalmış inşaatını olağanüstü çaba sarf ederek tamamlayan YK üyeleri ile emanet komisyonu üyelerinin kuraya katılmaksızın diledikleri daireyi almalarına ilişkin GK kararı eşitlik ilkesine aykırı görülmemiştir[5].

Görüldüğü gibi ortaklara tanınan hak ve uygulanan yükümlülüklerin eşit uygulandığı halde mutlak eşitlik; ise tarafların koşulları değerlendirilerek eşit olmayan taraflara eşit sonucun elde edildiği eşitlik şekli ise nisbi eşitliktir.

Mutlak ve nisbi eşitliğin uygulanmasının nasıl belirleneceği hususunda Tekinalp şu ölçüyü önermektedir: "Ortağa tanınan hak bir yararlanma, elde etme, menfaat sağlama hakkı değil de koruyucu bir hak ise eşitlik mutlak olmalıdır. Ortağın GK kararı aleyhine iptal davası açması için kooperatifle yaptığı alış-verişin esas tutulmasına; bilgi almak için ödediği primin yüksekliğine; yöneticilere sorumluluk davası yöneltmesi için ediminin tutarına bakmaya gerek yoktur. Bu örneklerde kooperatif ortağı maddi bir yarar elde etmemekte, bir hakkı korunmaktadır. Maddi yararın bir katkıdan faydalanmanın, bir iktisabın, desteklenmenin, dayanışmadan yararlanmanın söz konusu olduğu durumlarda nisbi eşitlik söz konusu olur[6]."

II. KOOPERATİF ORTAKLARININ HAKLARI

Kooperatif Hukukunda ortakların sahip oldukları haklar çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadır. Tekinalp'in gruplamasında kooperatif ortaklarının hakları konu açısından katılma hakları, koruyucu haklar ve malvarlıksal haklar olarak üçe ayrılır[7]. Kullanılış biçimi bakımından ise kişisel haklar ve toplu kullanılabilen haklar olarak ikiye ayrılır. Biz konu bakımından yapılan ayrımı göz önüne alarak bu konuyu inceleyeceğiz.

A. Katılma Hakları

1.Genel Kurula Katılma Hakkı ve Buna Bağlı Haklar

KoopK. m. 26'da[8] kooperatif ortaklarının genel kurula katılma hakkı düzenlenmiştir. Buna göre Yapı Kooperatifleri hariç kooperatife en az üç aydan beri ortak olmayanlar hariç her ortak, GK' ya katılma hakkını haizdir. Yapı Kooperatiflerinde ise ortaklığın zamanına bakılmaz ve her ortak GK' ya katılabilir.

GK' ya katılma hakkına bağlı olarak ortakların müzakerelerde bulunma, öneri yapma, muhalefeti zapta geçirme hakları da mevcuttur (KoopK. m.53).

2. Oy Hakkı

Kooperatiflerde oy kullanma hakkı genellikle GK' da kullanılırken istisnai olarak mektupla da oy verilebilir. Bu nedenle GK' ya katılmak ortaklar açısından önem arz eder.

GK' da her ortak yalnızca bir oy hakkına sahiptir (KoopK. m. 48). Ana sözleşmede hüküm yer alıyorsa bir ortak yazı ile izin vermek suretiyle GK' da oyunu başka bir ortağa temsilen kullandırabilir (KoopK. m. 49/1). Kural olarak GK' da bir ortak birden çok ortağı temsil edemez. Fakat üye sayısı binin üzerinde olan kooperatiflerde her ortağın en çok dokuz olmak üzere birden fazla ortağı temsil edebileceği ana sözleşmede kararlaştırılabilir. Kooperatifte temsilciler kurulu varsa ortaklar sadece temsilcilerin seçiminde oy kullanırlar.

Oy hakkı mutlak hak olduğu için şarta bağlanamaz. Fakat oy kullanabilmek için GK' ya katılmak gereklidir. KoopK. m. 26'da en az üç aydan beri kooperatife ortak olmayanların GK' ya katılamayacağı düzenlenmiştir. Bu kural yapı kooperatifleri için uygulanmaz. Dolayısıyla yapı kooperatifleri hariç olmak üzere kooperatife en az üç aydan beri ortak olmayan kişiler GK' ya katılamaz ve oy kullanamazlar.

KoopK.' da oy kullanmanın yasak olduğu haller de düzenlenmiştir. Buna göre Kooperatif işlerinin görülmesine herhangi bir suretle katılmış olanlar YK' nın ibrasına ait kararlarda oylamaya katılamazlar. Bu hüküm denetçiler hakkında uygulanmaz. Ortaklardan hiçbiri kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile kooperatif arasında şahsi bir işe veya davaya dair olan görüşmelerde oy hakkını kullanamaz (KoopK. m. 50).

B. Koruyucu Haklar

1. Bilgi Alma Hakkı

YK' nın kooperatifin gelir gider dengesi ile ilgili çalışmalarını içeren yıllık çalışma raporu ile bilanço ve denetçilerin KoopK. m. 66 hükmüne uygun olarak hazırlayacakları rapor, GK' nın yıllık toplantısından en az on beş gün öncesinden itibaren bir yıl süre ile kooperatif merkezinde ve varsa şubelerinde ortakların incelemesine hazır bulundurulur (KoopK. m. 24/1).

Kooperatif ortaklarından bilanço ve gelir gider hesaplarını isteyen olursa bir suretinin verilmesi mecburidir (KoopK. m. 24/2).

Bilgi edinme hakkı mutlak haklardan olduğu için ana sözleşme veya kooperatif organlarının herhangi birisinin kararıyla bertaraf edilemez ve sınırlandırılamaz (KoopK. m. 24/3). Fakat KoopK. m. 24'te ortakların hangi belgeleri inceleyebilecekleri açıkça sayılmıştır. Bu belgeler dışında ortağın ticari defterleri ve haberleşme ile ilgili hususları incelemesi GK' nın açık müsaadesi veya YK kararı ile mümkündür (KoopK. m. 25).

Kooperatif, ortaklarına sır saklama yükümlülüğü getirmiştir. Buna göre incelenmesine müsaade edilen defter ve belgelerden öğrenilecek sırlar hariç olmak üzere hiçbir ortak, kooperatifin iş sırlarını öğrenmeye yetkili değildir. Sır yükümlülüğü ortaklık sıfatının sona ermesiyle ortadan kalkmamakta, devam etmektedir. Bu nedenle sonradan ortaklık sıfatını kaybetmiş olsa dahi ortaklar kooperatifin sırlarını daima gizli tutmak zorundadırlar. Aksi durumda ortağa uygulanacak yaptırım ve cezası KoopK. m. 25'te düzenlenmiştir[9].

2. Denetleme Hakkı

Ortağın kooperatif defter ve belgelerini sınırlı şekilde denetleme hakkı mevcuttur. Denetleme hakkının sınırlı olmasının sebebi ortağın incelemesine müsaade edilen defter ve belgelerin kanunla sınırlanmış olması (KoopK. m. 24,25) ve denetimin kooperatifin denetçileri aracılığıyla yapıyor olmasıdır[10].

3. İptal (Bozulma) Davası Açabilme Hakkı

KoopK.' da GK kararlarının bozulması davaları, AO' lara ilişkin TTK m. 445[11] hükmüne benzer şekilde düzenlenmiştir. Bu benzerlik GK kararlarının bozulması konusunda Yargıtay'ın AO'lar için verdiği kararların kooperatifler için, kooperatifler için verdiği kararların da AO'lar için göz önüne alınmasına ve ortak içtihat oluşmasına yol açmıştır. Bunun sebebi KoopK.'da aksine açıklama olmayan hususlarda TTK' daki AO'lara ait hükümlerin uygulanacağının açıkça belirtilmiş olmasıdır (KoopK. m. 98).

Ortak GK kararının iptalini def'i olarak ileri süremez mutlaka iptal davası açması gereklidir[12]. İptal davası toplantının yapıldığı günden başlamak üzere bir ay içinde kooperatifin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücüdür.

Dava kooperatif tüzel kişisine karşı açılır. Kooperatifi davada YK temsil eder. Yargıtay, davayı YK' nın açması halinde kooperatifi denetçinin temsil etmesi gerektiği görüşündedir.

KoopK. m. 53'te "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlığı altında GK' nın kararlarının nasıl bozulacağı düzenlenmiştir. Buradaki "bozulma" ifadesi hukuki olarak "iptal" anlamında kullanılmıştır. Bu ifadenin hükümsüzlüğü[13] de kapsadığında şüphe yoktur. Zira Tekinalp' in de eserinde vurguladığı üzere[14] AO ve Kooperatif Hukukunda Yargıtay bu hususta hukuk geliştirmesi yapmıştır. Yargıtay kararlarına göre GK kararlarının yokluğunun ve butlanının tespitinin KoopK. m. 53'teki koşullar aranmaksızın her ortak tarafından istenebileceği kabul edilmiştir[15].

Bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının tam olmaması halinde söz konusu hukuki işlem "yok"tur. Eğer bir hukuki işlemin kurucu unsurları tam olmakla beraber geçerlilik şartlarından kamu düzenini ilgilendirecek önemde bulunanlar gerçekleşmemiş ise bu işlem "kesin hükümsüz (butlan) " dür[16]. Kooperatifin GK kararının iptalinin istenebilmesi için mutlaka olumlu ya da olumsuz bir GK kararı alınmış olmalıdır. KoopK. m. 53' te GK kararlarının bozulma sebebi olarak kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırılık durumları sayılmıştır. Bu sebeplerin yanı sıra Kooperatif Hukukunun yazılı olmayan ilkelerine ve dürüstlük kuralına[17] aykırılık da iptal sebebi sayılmalıdır[18].

Yargıtay çağrıdaki usulsüzlüklerin o toplantıda alınan kararların yoklukla sakat olmasını gerektirmediği, ancak butlan yaptırımına tabi olduğu dikkate alınarak KoopK. m. 53 hükmüne göre GK kararının kanuna sözleşme hükümlerine ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının saptanması gerektiğine karar vermiştir[19].

Esasen çağrının usulüne uygun olarak yapılmaması ve gündemin gereği gibi ilan ve tebliğ edilmemesi durumlarının butlana mı yoksa bozulmaya mı yol açacağı tartışmalıdır. Zira Yargıtay' ın her iki yönde de kararları vardır. Tekinalp'e göre bu ayrım yalnızca somut olayın özelliklerine göre yapılabilir. Gündemin ilan edilmemesi butlana, tebliğ edilmemesi ise bozulmaya sebep olur. Çünkü GK toplantısının gerçekleşmesi için olmazsa olmaz şartlardan birisi gündemin ilan edilmesidir. İlan edilmemiş olması toplantının butlanla sakat olmasına sebebiyet verir. Toplantı ilan edilmiş fakat ortağa tebliğ edilmemiş ise bu durum iptal sebebidir[20].

GK kararlarına karşı iptal davasını kimlerin açabileceği (aktif dava ehliyeti) KoopK. m. 53' te sayılmıştır. Buna göre;

- Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya,

- Oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut,

- Toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut,

- Gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da,

- Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;

- Yönetim Kurulu,

- Kararların yerine getirilmesi Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip olduğu takdirde bunların her biri dava açabilir.

Ayrıca GK kişisel sorumluluklarını doğuracak nitelikte ise YK' da azınlıkta kalan üyelerin üye sıfatı ile dava açmalarına engel yoktur[21].

GK kararı alınırken karşı oy kullanmış olmayan kooperatif ortağı, GK kararına karşı iptal davası açamaz. Karara karşı çıktığı ve karşı oy kullandığı mutlaka tutanağa geçirilmelidir. Ortağın red oyu kullandığı tutanaktan anlaşılmıyorsa iptal davası açılamaz[22]. Yargıtay kararlarında da muhalif oy kullanıldığının yazılı olarak tespitinin yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir[23]. Yargıtay önceki kararlarında iptal davası açılabilmesi için gerekçeleri gösterilmek şartı ile bir muhalefet şerhinin zaptın altına yazılıp imzalanmasını gerekli görmekte idi[24]. Fakat daha sonra isabetli bir şekilde içtihadını değiştirmiş ve muhalefet şerhinin bir şekilde zapta geçirilmiş olmasını yeterli görmüştür. "…TTK' nın 381. maddesi A.Ş. genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup anılan maddede, toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiş, böylece bu şartın gerçekleşmesi bir şekilde yeterli görülmüş, ayrıca muhalefetin zaptın altına yazılıp bunun altının da imzalanması gereği bir dava şartı olarak aranmamıştır. Söz konusu olayda davacılar iptalini istedikleri 14.5.1987 tarihli genel kurul toplantısına asaleten ve vekaleten iştirak edip muhalif kaldıkları hususları gerekçeli ve açıkça belirterek zapta geçirttiklerine ve oylama sırasında da muhalif oy kullandıkları anlaşıldığına göre, Yasanın aradığı iptal davası açabilme şartının gerçekleşmiş olduğunun kabulüyle işin esasına girilip incelenmesi gerekirken, Mahkemece davacıların muhalefetlerini zaptın altına geçirtip imzalamadıkları, binnetice dava şartının oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.[25]".

Fakat Yargıtay, GK toplantısı için ortaklara yapılan çağrının usulsüz olması durumunda çağrılmayan ortağın GK' da alınan kararlara muhalif kalıp bunu tutanağa geçirtme koşulları aranmaksızın iptal davası açabileceğini ifade etmektedir[26]. Elbette bu durumda usulsüz çağrının yapıldığı GK toplantısında alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ispatlanırsa ancak karar iptal edilebilir. Yoksa tek başına çağrının usulsüz olması iptal sebebi değildir[27].

Kendi kusuru sebebiyle GK toplantısına katılamayan ortak, kararın iptalini isteyemez, yalnızca batıllığının tespitini talep edebilir[28]. Ayrıca Yargıtay, müktesep hakları ihlal eden bir karar aleyhine muhalif oy kullanılmamış olsa bile iptal davası açabileceğini kabul etmiştir[29].

Oyunu kullanmasına haksız olarak izin verilmeyen pay sahipleri ile GK toplantısına katılmaya hakkı olmayanların oy verdiklerini ileri süren ortaklar için muhalif oy kullanmış olmak şartı aranmaz. Ancak, bu hallerde davayı ikame eden ortağın bozulmasını istediği GK kararının kanuna veya ana sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ispatlaması gerekir (KoopK. m. 53).

KoopK.' ya benzer hükümlerin yer aldığı İsviçre'de Federal Mahkeme bozulma menfaatinin varlığını da dava şartı olarak aramaktadır. Bozulma menfaatinin varlığının, kooperatif açısından tespit edilmesi yeterlidir yoksa ortak açısından menfaat aranmaz[30].

İptal davası, bir GK kararının iptali veya butlanının ya da yokluğunun tespiti yolu ile ortağın veya azlığın korunmasını amaçlar. Bu dava ile bir maddi hukuk davasının sonuçlarının elde edilmesi amaçlanamaz[31].

4. YK Üyelerine Karşı Sorumluluk Davası Açabilme Hakkı

Kooperatif ortaklarının YK üyelerine karşı sorumluluk davası açabilme hakkına ilişkin KoopK.'da özel bir düzenleme bulunmadığı için KoopK. m. 98 uyarınca TTK m. 553 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Hükme göre kanun veya ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen YK üyeleri hem şirkete, hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur (TTK m. 553/1).

Yönetim Kurulu, kooperatif işlerinin yönetim için gereken titizliği gösterir ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda bütün gayretini sarf eder. Yönetim Kurulu, kendi tutanakları ile Genel Kurul tutanaklarının, gerekli defterlerin ve ortak listelerinin muntazam hazırlanıp, tutulup, saklanmasından ve işletme hesabiyle, yıllık bilançonun kanuni hükümlere uygun olarak hazırlanıp tetkik olunmak üzere denetleme kuruluna verilmesinden sorumludur (KoopK. m. 62).

TTK m. 553/1 ile KoopK. m. 62 hükümlerinin YK' nın sorumluluğunu gerektiren hallerin paralel şekilde düzenlendiğini görüyoruz. Fakat TTK m. 553/1, KoopK. m. 62'ye göre daha geniş kapsamlıdır. Bu durumda kooperatiflerde YK' nın her iki hükümde yer alan şekliyle sorumluluğunun belirleneceğinde kuşku yoktur.

ETK' da 336. maddedeki düzenlemede yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmişti. TTK' da ise YK üyelerinin müteselsil sorumluluğu sınırlanmış, yeni esaslara bağlanmıştır[32]. Buna göre birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları halinde, bunlardan her biri, kusurun ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleri ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. (TTK m. 557/1).

TTK m. 408/1.'de “Genel kurul kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hallerde karar alır.” denildiğinden, esas sözleşmede YK üyeleri hakkında dava açmaya genel kurulun yetkili olduğu belirtilmediği takdirde; bu yetki yönetim kuruluna ait olacaktır[33].

5. Çıkma Hakkı

Çıkma, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşen bozucu yenilik doğuran bir haktır[34]. Çıkma beyanı ana sözleşmede aksine hüküm yoksa, YK' ya yöneltilir. Ortağın çıkma iradesini açıklaması ile çıkma gerçekleşmekte, ayrıca kooperatifin bunu kabul etmesine veya onaylamasına ihtiyaç bulunmamaktadır[35]. Fakat kanunkoyucu çıkma beyanının tek taraflı olmasına rağmen birlikte YK'nın bunun kabulünden kaçınabileceğini bu durumda ortağın, makul bir süre bekledikten sonra çıkma bildirimini noter aracılığı ile yapması gerektiğini hüküm altına almıştır. Hükme göre bildirim tarihinden itibaren çıkma gerçekleşir (KoopK. m. 13).

Bu düzenleme ile kanunkoyucunun çıkma beyanının ispat şartı olan noter aracılığı ile bildirimde bulunmayı şekil şartı gibi yorumladığını görüyoruz. Zira çıkma iradesinin tek taraflı beyan ile hüküm doğuracağı düzenlendikten sonra beyanın hüküm doğurmasının YK' nın kabulüne bağlı tutulmuş olması çelişkilidir. Zira yazılı bildirimin ispat açısından yararı vardır. Fakat YK' nın çıkma beyanını kabulden kaçınması halinde ortağın bildirimi noter aracılığı ile yapması gerektiği konusunda yerleşmiş içtihadı mevcuttur[36]. Noter aracılığı ile bildirim koşulu ve Yargıtay'ın kanun hükmüne uyan yerleşmiş içtihadı doktrinde çıkma bildiriminin yenilik doğurucu niteliğine aykırı bulunarak eleştirilmektedir[37]. Fakat aksi görüşler de mevcuttur[38]. Öyle ki Tekinalp, YK' nın çıkmayı kabulden kaçınmanın yanında reddetme hakkının dahi bulunduğunu savunmaktadır[39].

Yargıtay, çıkma iradesinin örtülü olarak da açıklanabileceğini kabul etmektedir. Zira Yargıtay kararlarında ortağın yatırdığı paranın iadesini ve üye olmadığının tespitini istemesi de çıkma iradesi olarak yorumlanmıştır[40].

6. Azınlığa Tanınan Haklar

Azınlık hakları, Kara Avrupası hukuklarında, “koruyucu haklar" diye adlandırılan grup içerisinde yer alırlar ve çoğunluğa karşı azınlıkta kalanları korumayı amaçlayan haklar olarak karşımıza çıkarlar[41].

TTK' nın ilgili hükümlerine baktığımızda, "azınlık pay" kavramının esas sermayenin (en az) onda birini oluşturan payları ifade etmek üzere kullanıldığını görmekteyiz. Yine TTK' da pay için düzenlenmiş bireysel korumanın yanı sıra, azınlık oluşturan payların sahiplerine de nitelikli bir koruma sağlanmıştır. Anonim ortaklık pay sahibi, tek başına esas sermayenin onda birini oluşturan paya sahip olduğu takdirde, azınlık payları için öngörülen hakları da tek başına kullanabilir. Bunun yanı sıra ancak birden fazla pay sahibinin paylarını birleştirmesi sonucunda esas sermayenin onda birine ulaşabiliyorsa, azınlık paylarına tanınan haklar, bu pay sahiplerinin tümü tarafından (birlikte) kullanılabilecektir[42].

Azınlık haklarını olumlu ve olumsuz azınlık hakları olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür.

a. Olumsuz Azınlık Hakları

aa. Azınlığın Sulh ve İbranın Onaylanmasını Engelleme Hakkı

Kooperatiflerde kurucuların şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanır. Bununla beraber, esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz (TTK m. 559). Dolayısıyla GK' nın sulh ve ibrası için kanunda belirtilen süreler geçse bile azınlık onaylamazsa sulh ve ibra GK tarafından tasdik edilemez[43].

GK, azınlığın muhalefetine rağmen sulh ve ibrayı onaylarsa açıkça kanuna aykırı davranmış olur ve bu durumda kararın TTK m. 445 hükmü uyarınca iptali istenebilir[44].

bb. Ağırlaştırılmış Çoğunluk Hallerini Varlığı

GK toplantılarında bazı kararların alınabilmesi için TTK bazı toplantı ve karar yeter sayıları öngörmüştür[45]. Bu hallerde azınlık, yetersayıların olmasını ve dolayısıyla karar alınmasını engelleme olanağına sahiptir.

b. Olumlu Azınlık Hakları

aa. YK' Da Temsil Edilme Hakkı

Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir (TTK m. 360).

bb. Özel Denetçi Atanmasını İsteme Hakkı

Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, "belirli olayların" özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.

Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir (TTK m. 438).

Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi halinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir (TTK m. 439).

Görüldüğü üzere azınlığın TTK m. 349 hükmü uyarınca dava açabilmesi için GK' nın özel denetçi atanması talebini reddetmiş olması gerekir[46].

cc. Genel Kurulu Toplantıya Çağırma veya Gündeme Madde Eklenmesini İsteme Hakkı

KoopK.'da, azınlığın GK' yı toplantıya çağırmasını ve gündeme madde eklenmesini isteme hakkını m. 44 ve m. 46/2-3'te ayrıca düzenlenmiştir.

Dört ortaktan az olmamak kaydıyla ortak sayısının en az onda birinin isteği üzerine Genel Kurul toplantıya çağrılır. Yönetim Kurulu bu isteği en az on gün içinde yerine getirmediği takdirde, istek sahiplerinin müracaatı üzerine veya doğrudan doğruya Ticaret Bakanlığı tarafından, yapı kooperatiflerinde de İmar ve İskan Bakanlığı tarafından Genel Kurul toplantıya çağrılabilir. Çağrılmadığı takdirde istek sahipleri mahalli mahkemeye başvurarak Genel Kurulu bizzat toplantıya çağırma müsaadesini alabilirler (KoopK. m. 44).

Dörtten az olmamak üzere ortakların en az 1/10'u tarafından genel kurul toplantısından en az 20 gün önce yazılı olarak bildirilecek hususların gündeme konulması zorunludur.
Gündemde olmayan hususlar görüşülemez. Ancak, kooperatife kayıtlı ortakların en az 1/10'unun gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden önce yazılı teklifte bulunmaları halinde, hesap tetkik komisyonunun seçilmesi, bilanço incelemesinin ve ibranın geriye bırakılması, çıkan veya çıkarılan ortaklar hakkında karar alınması, genel kurulun yeni bir toplantıya çağrılması ve kanun, ana sözleşme ve iyiniyet esasları ile genel kurul kararlarına aykırı olduğu ileri sürülen yönetim kurulu kararlarının iptali, yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin azli ve yerlerine yenilerinin seçilmesi ile ilgili hususlar, genel kurula katılanların yarıdan bir fazlasının kabulü ile gündeme alınır ( KoopK. m. 46/2-3).

ETK m. 341 ve 356' da AO'lar için getirilen ve kooperatif ortakları için de geçerli olan azınlığın yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler aleyhine dava açılmasını talep hakkı ile yönetim kurulu üyeleri veya müdürler aleyhine denetçilere başvurma hakkına TTK' da yer verilmemiştir.

dd. Finansal Tabloların Görüşülmesini Erteletme Hakkı

Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Azınlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır ( TTK m. 420).

C. Malvarlıksal Haklar

1. Gelir Gider Farkı Üzerindeki Pay Hakkı

Kooperatifler, ortaklıkların aksine kar amacı güdemezler. Fakat faaliyetleri neticesinde kooperatif hesaplarında olumlu ya da olumsuz gelir gider farkı oluşabilir. Bu farkı ticaret şirketlerinde olduğu gibi kar ya da zarar olarak adlandırmak mümkün değildir. Zira oluşan bu fark kâra yönelmiş bir çabadan değil, Kooperatifin varlığını sürdürmesi düşüncesinden doğar. Örneğin bir tüketim kooperatifi ortaklarına çeşitli malları dışarıya oranla ucuza satar ama, yine de kendi alış fiyatı üzerine belirli bir miktar ekleme zorunluluğu duyar. Bu miktar, bir taraftan kooperatifin çeşitli genel giderlerini (işletme gideri, personel giderleri, taşıma giderleri gibi) karşılamak, diğer taraftan da yatırımları gerçekleştirip kooperatifi geliştirmek ve ortaklarına daha yararlı olmak anlayışına dayanır. Riziko payı ve tedbirli hareket gereği de hesaba katılmalıdır[47].

Bu nedenle KoopK.'da kooperatiflerin başarılı dönemlerinde elde ettikleri olumlu gelir gider farkı ifade edilirken kâr kelimesi değil "risturn" kelimesi kullanılmıştır. Ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde ortaklarla yapılan muamelelerden bir yıllık faaliyet sonunda elde edilen hasılanın tamamı gelir gider farkı olarak kooperatifin yedek akçelerine eklenir (KoopK. m. 38/1). Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere kooperatifte ana kural risturn' ün ortaklara paylaştırılmamasıdır. Fakat ana sözleşmede aksi açıkça kararlaştırılmış ise istisnai olarak gelir-gider farkı ortaklara dağıtılabilir. Bu dağıtım KoopK.' da belirli kurallara tabi tutulmuştur. Buna göre:

1- Gelir gider farkının ortaklar arasında bölüşülmesi öngörülmüş ise bu bölünme ortakların muameleleri oranında yapılır (KoopK. m. 38/1).

2- Gelir-gider farkının en az % 10'u yedek akçeye, kooperatif üst kuruluşlarında ise buna ilaveten en az % 5'i fevkalade yedek akçeye ayrılmadıkça ortaklara dağıtım yapılmaz (KoopK. m. 39/1).

3- Yedek akçelerin ortaklara dağıtılacağına dair ana sözleşmeye konacak hükümler muteber değildir.

4- Menfi neticeler ortadan kaldırılmadıkça gelir gider farkı ve faiz dağıtımı yapılamaz (KoopK. m. 38/son).

2. Tasfiye Artığı Üzerindeki Hak

Ana sözleşmede öngörülmesi kaydıyla tasfiye haline giren kooperatifin bütün borçları ödendikten ve ortak pay bedelleri geri verildikten sonra kalan mallar ortaklar arasında paylaştırılır (KoopK. m. 83/1). Ortaklara paylaştırma yapılacağına dair ana sözleşmede açıklama olmadığı takdirde tasfiye neticesinden arta kalan miktar, kooperatifleşme amacına uygun olarak harcanmak üzere Türkiye Milli Kooperatifler Birliğine bırakılır (KoopK. m. 83/3).

Ana sözleşmede başka bir hal tarzı kabul edilmiş olmadıkça paylaştırma, dağılma anında kayıtlı ortaklar veya hukuki halefleri arasında eşit olarak yapılır (KoopK. m. 83/2).

III. KOOPERATİF ORTAKLARININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ

A. Kanundan Doğan Yükümlülükler

Kooperatif ortaklarının kanundan doğan yükümlülüklerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.

- Yasal miktarda pay taahhüt etme; Kooperatife giren her kişi en az bir ortaklık payı almalıdır. Ana sözleşmede en yüksek sınır belirlenmesi kaydıyla bir ortağın birden fazla pay almasına müsaade edilmiştir. Bir ortaklık payının değeri 100.000 liradır. Kooperatife giren ortaklar en çok 5.000 pay taahhüt edebilirler. Kooperatifler üst kuruluşuna iştirak edenler ise en az 50 pay taahhüt ederler. Ortaklık payının değeri Bakanlar Kurulu kararı ile artırılabilir. (KoopK. m. 19/1).

- Kooperatife zarar vermeme yükümlülüğü; Bu yükümlülük kooperatifin korunması ilkesinin bir gereğidir. Her ortağın kooperatiften çıkma hakkı vardır. Fakat çıkma, kooperatifin varlığını tehlikeye düşürecek ise ayrılmak isteyen ortağın muhik bir tazminat ödeyeceği yönünde ana sözleşmeye hüküm konulabilir (KoopK. m. 10). Fakat kooperatifin korunması ilkesi ortağın çıkmasını kesinlikle engelleyemez (KoopK. m. 11/son).

- Ortağın sır saklama yükümlülüğü; İncelenmesine müsaade edilen defter ve vesikalardan öğrenilecek sırlar hariç olmak üzere, hiçbir ortak kooperatifin iş sırlarını öğrenmeye yetkili değildir. Her ortak ne suretle olursa olsun öğrenmiş olduğu kooperatife ait iş sırlarını, sonradan ortaklık hakkını kaybetmiş olsa dahi daima gizli tutmak zorundadır (KoopK. m. 25).