KEFALET SÖZLEŞMESİ NEDİR?
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 581 ilâ 603. Maddeleri arasında ayrıntılı olarak düzenlenmiş şahsi teminat türlerinden olan kefalet sözleşmesi, 581. maddede “…., kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.
KEFALET SÖZLEŞMESİNİN TÜRLERİ NELERDİR?
Türk Borçlar Kanunu’nun 585 ilâ 588 maddelerinde düzenlenen kefalet türleri aşağıdaki şekildedir:
a) Adi Kefalet: Kefalet sözleşmesinde kefil, müteselsil kefil olduğunu beyan etmemişse veya bu hususta tereddüt bulunduğu takdirde adi kefaletten söz edilebilecektir.
b) Müteselsil Kefalet: TBK’nın 586. Maddesine göre kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse, müteselsil kefalet söz konusu olur.
c) Birlikte Kefalet: TBK madde 587 uyarınca; birden çok kişi aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur.
d) Kefile Kefalet ve Rücua Kefalet: TBK’nın 588. Maddesine göre; alacaklıya kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile birlikte, adi kefil gibi sorumludur. Rücua kefil ise kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.
ALACAK TAHSİLİ BAKIMINDAN KEFALET SÖZLEŞMESİ TÜRLERİ ARASINDA NE GİBİ FARKLILIKLAR VARDIR?
Adi Kefalet
TBK madde 585’e göre adi kefalette alacaklı kural olarak borçluya başvurmadıkça kefili takip edemez. Ancak aşağıdaki hallerde alacaklının doğrudan kefile başvurması mümkündür:
a. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması,
b. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi,
c. Borçlunun iflasına karar verilmesi veya
d. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Adi kefaletin söz konusu olduğu hallerde, alacak kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, kefil alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Müteselsil Kefalet
Müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Kefilin bu şekilde takip edilebilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak; kanun koyucu bu kurala üç ayrı istisna getirmiştir. Alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.
Birlikte Kefalet
Birlikte kefalette; borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur.
Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bu hak, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir.
Aksine bir anlaşma bulunmadıkça, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olan diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücûdan önce de kullanılabilir. Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur.
Kefile Kefalet ve Rücua Kefalet
Kefile kefil, kefalet sözleşmesinin tarafı olan kefilin alacaklıya karşı ödeme gücünün bulunmaması halinde kefilin üstlendiği yükümlülükten kişisel olarak sorumlu olmayı taahhüt eder. Bu halde kefile kefil, adi kefil gibi sorumlu olur. Alacaklı ile kefalet sözleşmesini imzalayan kefil ile rücua kefil arasında yapılan bu kefalet sözleşmesi türünde, ilk kefil alacaklıya borçlunun borcunu ödediği ve dolayısıyla da asıl borçluya rücu hakkı doğduğu zaman rücua kefili kural olarak adi kefalet hükümleri çerçevesinde takip etmesi söz konusu olur. Rücua kefilin müteselsil kefalet hükümleri çerçevesinde sorumlu olacağının öngörülmesi de mümkündür.
SONUÇ
Bir borç ilişkisinde, borçlu tarafından ifa edilmemiş olan bir alacağın kefilden tahsil edilebilmesine ilişkin süreçler, görüleceği üzere kefaletin türlerine göre farklılık göstermektedir. Bu doğrultuda; yukarıdaki açıklamalarımız ışığında, alacağın tahsilini garanti altına almak için akdedilen kefalet sözleşmelerinin alacaklı açısından en avantajlı olanı, elbette ki müteselsil kefalettir.
Müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilmekte, bu suretle ödeme güçlüğü olan borçlu aleyhine uzun ve yorucu yargılama süreçleri ile uğraşmadan, alacağını ödeme kabiliyeti olan kefilden tahsil edebilmektedir. Ancak müteselsil kefalet sözleşmesi akdedilirken uyulması zorunlu olan geçerlilik koşullarının dikkate alınmaması halinde alacaklı, bu avantajlı durumu kaybedebilecek ve kefalet sözleşmesinin adi kefalet hükümlerine tabi olması söz konusu olabilecektir.