Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında kamu davası açması gerekip gerekmediği konusundaki takdir yetkisinin sınırlarını belirlemek güç bir iştir.
Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak ve neticesinde kamu davasını açmak veya açmamak yetkisine sahip olup olmaması hususu ceza muhakemesi hukukunda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.[1]
Yasa koyucunun temel amacı; yargılamanın, adil yargılama ilkesine tabi olarak hızlandırılması ve kovuşturmanın duruşmadan duruşmaya sürüklenmesini ve böylece parçalı adaleti önlemektir.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, “Kamu davasının mecburiliği” ilkesini “takdirilik ilkesi”yle yumuşatmakta ve kamu davası açılmasıyla açılmaması arasında temelde kamu yararı bakımından bir değerlendirmeye dayanan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, hukuk sistemimize ilk olarak 3.7.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu[2] ile girmiştir.[3] Daha sonra 5560 sayılı Kanunla Ceza Muhakemesi Kanunu’na dâhil edilmiştir. Bu şekilde KDAE kararının uygulama alanı yetişkinleri de içerecek biçimde genişletilmiştir.
Bununla birlikte kurumun uygulanmasının, şikâyete tabi ve kanunda öngörülen hapis cezasının üst sınırı bir yıla kadar olan suçlarla sınırlandırılmış olması, bu usulün uygulanmasıyla temin edilmesi beklenen hukuki yararlar sınırlı kalmıştır.[4]
Uzlaştırma ve önödeme kapsamına giren suçlar, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunun kapsamından hariç tutulmak suretiyle her üç kurumun kendi alanında amacına uygun olarak uygulanması temin edilmiştir.[5]
Kişi hakkında yeterli şüphe bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gereken hallerde bu usul uygulanamayacaktır.
Uygulamada, özellikle Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi uyarınca uyuşturucu madde bulunduran veya kullanan kişiler hakkında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile tedavi ve denetimli serbestlik kararlarına karşı açık bir itiraz yolunun öngörülmemesinin doğurduğu sonuçlar da dikkate alınarak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171 inci madde gereğince verilecek erteleme kararlarına suçtan zarar gören dışında şüphelinin de itiraz edebilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.
Bu yasal düzenleme ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi usulünün kapsamı dışında tutulan suçlar belirlenmektedir.
Nitelikleri dikkate alınarak istisna tutulan bu suçlar bakımından kamu davasının açılmasının ertelenmesi usulü uygulanmayacaktır
Yasa koyucu bu amaçla soruşturma aşamasına bir tür filtre getirmiş ve bu filtreyi etkinleştirmek için de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasını açmada takdir yetkisi” başlıklı 171. Maddesini hüküm altına almıştır.[6]
Bu yasal düzenleme ile hüküm altına alınan Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının takdire bırakılması, ilgili makamların erteleme konusunda isteksiz kalması nedeniyle beklenen faydayı sağlamadığı ve bu anlamda yasa koyucunun temel amacının yeteri kadar temin edilemediği söylenebilir.
Oysa uyuşturucu kullanma suçlarında şartların varlığı halinde KDAE kararlarının verilmesinin zorunlu tutulması, soruşturma aşamasında filtre görevi gören bu kurumun etkin bir şekilde uygulanmasını temin etmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasını açmada takdir yetkisi” başlıklı 171. Maddesinin[7] birinci fıkrasına[8] göre, cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların veya şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilecektir.[9]
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verme yetkisi
Cumhuriyet savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir. (CMK m. 171/2)
KDAE kararının verilebileceği suçlar (üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlar)
Kamu davası açılmasının ertelenmesi kurumunun bazı suçlar açısından zorunlu olarak uygulandığını görmekteyiz.
Nitekim 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca kamu davası açılmasının ertelenmesine karar verilebilmektedir.[10]
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 191. maddesinin 2. fıkrasında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle yapılan soruşturmalarda beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verileceği öngörülmüş, 4. fıkrasında erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılması gereken durumlar sayılmış, maddenin 6. fıkrasında ise “Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.” hükmüne yer verilmiştir.[11]
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 191. Maddesine göre, şartların varlığı halinde KDAE kararı verilmesi zorunludur.
Yine 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” başlıklı 19. maddesine göre; çocuğa yüklenen suçtan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilecektir. Çocuklar açısından erteleme süresi üç yıl olarak uygulanacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. Maddesinde hüküm altına alınan KDAE kararı şartların varlığı halinde cumhuriyet savcısının takdirine bırakılmıştır.
Bu uygulamanın genel bir uygulama olduğunu, uygulama yasağı getirilen suçlar dışında tüm suçlara uygulanabileceğini söyleyebiliriz.
KDAE kararı verilebilecek suçlar, isim olarak belirtilmemiş olup, ceza süresi dikkate alınarak tanımlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. Maddesinin ikinci fıkrasında iki şart öngörülmüştür:
Birinci şart; suçun üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan olması gerekir.
İkinci şart; yeterli şüphe olmalıdır. Burada öncelikle soruşturma dosyasında fail hakkında kamu davası açmaya yeterli şüphe olmalıdır. Yoksa takipsizlik kararı verilebilecek hallerde KDAE kararı verilemez.
5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu’nun 7188 sayılı kanun ile yeniden düzenlenen 250. Maddesinde, soruşturma aşaması sonunda bazı suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu yasal düzenlemede kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilecek suç tipleri açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu suç türleri hakkında KDAE kararı verilmemesi halinde seri yargılama usulü uygulanacaktır.
Yasa koyucu, bu düzenleme ile soruşturma aşamasında filtre edilemeyen bazı suçların yargılamasının hızlı bir şeklide bitirilmesini amaçlamıştır.
5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu’nun 7188 sayılı kanun ile yeniden düzenlenen 250. Maddesinde ifade edilen ve KDAE kararı verilebilecek suçlar şunlardır:
Türk Ceza Kanununda yer alan suçlar:
1) Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),[12]
2) Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),[13]
3) Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),[14]
4) Gürültüye neden olma (madde 183),[15]
5) Parada sahtecilik (madde 197, ikinci[16] ve üçüncü fıkra),[17]
6) Mühür bozma (madde 203),[18]
7) Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),[19]
8) Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),[20]
9) Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması. (madde 268),[21]
Özel Ceza Yasalarında yer alan suçlar:
1) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun[22] 13 üncü maddesinin birinci,[23] üçüncü[24] ve beşinci[25] fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci,[26] ikinci[27] ve üçüncü[28] fıkralarında belirtilen suçlar.
2) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun[29] 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında[30] belirtilen suç.
3) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun[31] 2 nci maddesinde[32] belirtilen suç.[33]
4) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun[34] ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde[35] belirtilen suç.
Erteleme süresi (5 yıl-çocuklar için 3 yıl)
Kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verilebilir. Çocuklar açısından bu süre 3 yıl olarak uygulanır. (ÇKK m. 19).
Erteleme kararları tebliğ edilmelidir. İtiraz yasa yoluna gidilmemesi halinde karar kesinleşecektir.
Cumhuriyet savcısının, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verebilmesi için, öncelikle, soruşturma sonucunda toplanan delillerin, iddianame düzenlenmesini gerektirmelidir.
Cumhuriyet savcısı, dosya kapsamında şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda yeterli şüphe bulunması halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şartlarının bulunup bulunmadığını takdir etmelidir.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı cumhuriyet savcısının takdirine bırakılmıştır. Yasal düzenleme soruşturma savcısını bu konuda serbest bırakmıştır.
Yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağı bulunmaması hali
Buna karşılık, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememişse veya kovuşturma olanağı bulunmamakta ise, Cumhuriyet savcısı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172 nci madde uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir.[36]
Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir. (CMK m. 171/2)[37]
KDAE kararı verilemeyecek suçlara ilişkin şartlar (uzlaşma/önödeme)
Uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine (KDAE) karar verilemeyecektir. (CMK m. 171/2)
Burada uzlaştırma kurumu üzerinde durulmalıdır.
Uzlaşma ve KDAE Kurumu arasındaki bağlantı
Daha önce yasal düzenlemenin ikinci fıkrasında yer alan 253 üncü maddenin 19. fıkrasının saklı tutulmasına ilişkin hüküm, uzlaştırma sürecinin devam ettiği soruşturmalarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilecek haller olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesinin 19. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlendiğinden, yasa koyucu ayrıca burada atıf yapan hükme gerek bulunmadığından bu ifadeyi metinden çıkarmıştır. Daha önce yukarıda belirtilen 19. fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesine engel bir hüküm getirilmemiştir.
Şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi hali
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 19. Fıkrasına göre; uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten (Bir çırpıda, bir kerede)[38] yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi gerekecektir.
Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması hali
Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilecektir. Bu artık takdire bağlı olmayan zorunlu bir uygulamadır. (CMK m. 253/19)
Erteleme süresince zamanaşımı işlemeyecektir. (CMK m. 253/19)
Uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi hali
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılacaktır. (CMK m. 253/19)
Uzlaşmanın sağlanması hali
Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. (CMK m. 253/19)
Uzlaşma raporu veya belgesinin ilam niteliğinde belge sayılması
Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır. (CMK m. 253/19)
KDAE kararı verilebilmesinin şartları
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için aşağıdaki şartların birlikte bulunması gerekir:(CMK m. 171/3)[39]
1) Hapis cezasına mahkûm olmama şartı: Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamalıdır.(CMK m. 171/3-a) İlk şart, şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm edilmiş olmaması gerekir. Burada mahkûmiyetin kesinleşmiş olması şartı aranmaktadır.[40]
Kasıtlı suç dışında, taksirle veya bilinçli taksirle işlenen suçlar nedeniyle verilen mahkûmiyet kararlarının bulunması halinde, KDAE kararı verilebilir.
Yasa koyucu, kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olması halinde KDAE kararı verilemeyeceğinden bahsettiğine göre, adli para cezası, disiplin ve tazyik hapsi verilmiş olması halinde de KDAE kararı verilebilecektir.
Kanaatimizce, hakkında daha önce HAGB uygulanmış bir kişi hakkında da KDAE kararı verilebilir. Çünkü 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder.
2) Şüphelinin suç işlemekten çekineceği yönünde kanaatin oluşması şartı: Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi gerekir. (CMK m. 171/3-b)
3) Yarar şartı: Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması gerekir. (CMK m. 171/3-c)
4) Zararın giderilmesi şartı: Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. (CMK m. 171/3-d)[41]
Burada önemli olan husus zararın Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilmesi halidir. Bu konuda taraflar arasında zararın miktarı konusunda yaşanan uyuşmazlıkların savcılık makamı tarafından giderilmesi amaçlanmış ve böylelikle zarar miktarı konusunda yaşanabilecek uyuşmazlıkların önüne geçilmiştir.
5560 sayılı kanun ile Maddenin üçüncü fıkrasının (d) bendi değiştirilerek, bu usulün uygulanmasında aranan “mağdurun zararının giderilmesi” şartı bakımından, zararı tespit yetkisinin Cumhuriyet savcısına aidiyeti açıkça vurgulanarak, uygulamadaki duraksamaların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Cumhuriyet savcısı tarafından yapılacak tespit, tarafların beyanı veya sunacakları belgelere, uygun olduğu ölçüde gerçekleştirilecektir. Burada zarar miktarı araştırmalı ve nihai olarak gerekmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır.
Cumhuriyet savcısının yapacağı zarar tespiti, zararın varlığına kanaat verici ve basit bir araştırma şeklinde olacaktır. Artık burada hukuk hâkiminin yaptığı gibi gerçek zararı tam anlamıyla tespit etmek gibi bir araştırma yapılmayacaktır.
KDAE kurumunda öngörülen “zararın giderilmesi” hususu sadece zarar doğuran fiilleri kapsamaktadır. Suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinde esas alınacak zararın, kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenecek maddi zarar olduğunu, manevi zararın bu kapsama dâhil edilmemesi gerektiğini, Yargıtay’ın HAGB kurumuna ilişkin istikrarlı kararlarında belirttiği ilkelerin burada da gözetilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.[42]
Yukarıda ifade edilen şartların birlikte gerçekleşmesi halinde şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilecektir.[43]
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmemesi
Şüpheli, erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlememesi halinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerekecektir. (CMK m. 171/4)
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi
Şüphelinin erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde, hakkında kamu davası açılacaktır. (CMK m. 171/4)
Zamanaşımı hükümlerinin uygulanması
Şüpheli hakkında Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmiş ise, erteleme süresince zamanaşımı işlemeyecektir. (CMK m. 171/4)
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararların takibi ve kaydı
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. (CMK m. 171/5) Uygulamada bu kararlar adli sicile kaydedilmektedir. Bu adli sicil kayıtları ile KDAE kararlarının takibi yapılabilmektedir. Özellikle UYAP sistemi üzerinden verilen uyarılar ile bu kararların takibi mümkün hale gelmiştir.
Bu konudaki adli sicil kayıtları, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesinde belirtilen amaçlar için kullanılabilir. (CMK m. 171/5)[44]
Zaten kişilerin kendi özel işleri için çıkardığı adli sicil belgelerinde bu kayıtlar gözükmemektedir.
KDAE kararlarına ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı suçlar
Yasa koyucu yasal düzenlemenin bazı suçlar açısından uygulanamayacağını hüküm altına almıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. Maddesinin altıncı fıkrasında[45] KDAE kararı verilemeyecek suçlar açıkça belirtilmiştir.
KDAE kararlarına ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı suçlar şunlardır:
1) Suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar, (CMK m. 171/6-a)
2) Kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle veya kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen suçlar ile asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar, (CMK m. 171/6-b)
3) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar. (CMK m. 171/6-c)
Yukarıda ifade edilen suçlarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilemeyecektir.
SONUÇ
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. Maddesinde hüküm altına alınan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, yasa koyucu tarafından soruşturma aşamasında filtre görevi yapsın diye monte edilen bir kurumdur.
Nitekim yasa koyucu bu amacını yasal düzenlemenin gerekçesinde belirtmiştir. Bu nedenle KDAE kurumuna ilişkin yasal düzenlemenin kapsamı yasa koyucu tarafından sürekli genişletilmektedir.
7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile KDAE kurumunun kapsamı iyice genişletilmiştir.
Yasa koyucu, soruşturma aşamasında bazı hukuki uyuşmazlıkların sona erdirilmesini ve her uyuşmazlık için kamu davası açılarak yargılama makamının meşgul edilmemesini temin etmeye çalışmakta ve bu amaçla sürekli olarak KDAE kurumunun kapsamını genişletmektedir.
Bu yüzden yasa koyucunun yasal düzenleme oluşturma amacına uygun olarak şartları tutan tüm özneler açısından KDAE kurumunun uygulanmasının yararlı olacağını, bu kurumun uygulanması ile kurumun soruşturma aşamasında filtre görevinin temin edileceğini, yasal düzenlemede uygulamanın takdiri bir deyimle ifade edilmesine rağmen şartları tutan özneler açısından bunun bir zorunluluk içerdiğini söyleyebiliriz.
KDAE kurumu şartları tutan tüm özneler için uygulanırsa, uygulama adaleti ve eşitliği sağlanacaktır.
Yasa koyucunun bu düzenlemeyi şartları tutan tüm özneler için getirdiğini, şartları tutmasına rağmen soyut gerekçelere dayanılarak veya gerekçe gösterilmeyerek bu uygulamadan vazgeçip kamu davası açılmasının yasa koyucunun ve yasal düzenlemenin amacına uygun olmayacağını, eski dönemlerdeki gibi bir uygulamanın yasal düzenleme ile getirilen hukuki faydayı sağlayamayacağını ifade edebiliriz.
Belki de, KDAE kararlarının zorunlu hale getirilip getirilemeyeceği sorununu tartışmaya açmak yararlı olacaktır. Bu aşamada uyuşturucu kullanma suçlarında sağlanan filtre faydasını ortaya çıkarmak bakımından zorunluluk ilkesi bir kez daha düşünülmelidir.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
--------------------------
[1] Yasal düzenlemenin ilk haline ilişkin gerekçede şu hususlar ifade edilmiştir: “Bunun anlamı yasallık sistemi yanında maksada uygunluk sistemine ne derecede veya ölçüde yer verilebileceğidir. Yasallık anlayışı Almanya, İtalya, İspanya'da, İsviçre'nin bazı kantonlarında ve hemen bütün doğu Avrupa ülkelerinde ve bugüne kadar ülkemizde geçerlidir. Hemen açıklanmalıdır ki, yasallık sisteminin anlamı da hemen davayı açmak hususunda Cumhuriyet savcısını bir otomatizme sevk etmek değildir: Birinci olarak Cumhuriyet savcısı bazen kamu davasının harekete getirilip getirilmeyeceğini, kendisine ulaşan olayların bir temeli bulunup bulunmadığını, söz gelimi ihbarın anonim olup olmadığını belirlemek için şekli olmayan bir araştırma yapar ve bunun sonucunda soruşturmayı sürdürmemeye karar verebilir yani yasallık otomatiklilik anlamını taşımaz. İkinci olarak örneğin İsviçre kantonları sosyal yarar zorunlu kılmadıkça, soruşturma yapmanın mecburî olmadığını kabul etmektedirler. Çağdaş eğilim, yasallık ve maksada uygunluk sistemleri arasında bir yakınlaşmayı ifade etmektedir.”
[2] Çocuk Koruma Kanunu , Kanun No. 5395 Kabul Tarihi : 3.7.2005, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi : 15 Temmuz 2005, Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı : 25876
[3] Çocuk Koruma Kanunu’nun “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” başlıklı 19. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 19 .(maddenin tamamı 19.12.2006 T. 5560 sk. değ.) — [1] Çocuğa yüklenen suçtan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından erteleme süresi üç yıldır.”
[4] Yasal düzenleme gerekçesinde bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: "Kamu davasının mecburiliği" ilkesini "takdirilik ilkesi"yle yumuşatan ve kamu davası açılmasıyla açılmaması arasında temelde kamu yararı bakımından bir değerlendirmeye dayanan "kamu davasının açılmasının ertelenmesi" müessesesi, ceza adaleti sistemimize ilk olarak 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile girmiş, bilâhare 5560 sayılı Kanunla Ceza Muhakemesi Kanununa taşınarak uygulama alanı yetişkinleri de içerecek biçimde genişletilmiştir. Bununla birlikte kurumun uygulanmasının, şikâyete tabi ve kanunda öngörülen hapis cezasının üst sınırı bir yıla kadar olan suçlarla sınırlandırılmış olması, bu usulün uygulanmasıyla elde edilmesi umulan hukukî faydaları sınırlamıştır.”
[5] Yasal düzenleme gerekçesinde bu hususta şu görüşler dile getirilmiştir: “Nitekim, 5560 sayılı Kanunun Adalet Komisyonuna sevk edilen metninde, uzlaşmaya tabi suçların yanı sıra, iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlar da kapsama dahil edilmiş, ancak Komisyon müzakerelerinde tedrici bir geçişin daha sağlıklı olacağı değerlendirilerek Komisyon Raporundaki ifadelerle kapsam, başlangıçta sınırlı tutulmuştur. Uzlaştırma ve önödeme kapsamına giren suçlar, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunun kapsamından hariç tutulmak suretiyle her üç kurumun kendi mecramda amacına uygun olarak uygulanması sağlanmaktadır. Diğer yandan, ikinci fıkrada yer alan 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrasının saklı tutulmasına ilişkin hüküm, uzlaştırma sürecinin devam ettiği soruşturmalarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilecek haller ondokuzuncu fıkrada ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, ayrıca burada atıf yapan hükme gerek kalmadığından, metinden çıkarılmaktadır. Ondokuzuncu fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesine engel bir hüküm getirilmemektedir.”
[6] Yasa koyucu bu amaca ulaşmanın bir çaresi olarak ceza adalet sistemini, imkan verdiği ölçüde boşaltmak, soruşturma evresindeki filtreyi etkinleştirmek için değişik hükümler getirmiş ve bu hükümlerden birisi de bu yasal düzenleme olmuştur.
[7] 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. Maddesi, 5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ve 7188 sayılı yasa ile değişikliğe uğramıştır.
[8] MADDE 171 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 19.12.2006 RG NO: 26381 KANUN NO: 5560/22) (MÜLGA MADDE RGT: 19.12.2006 RG NO: 26381 KANUN NO: 5560/22): “MADDE 171 - (1) Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmayabilir.
[9] 5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile getirilen değişiklikle 171. maddenin birinci fıkrası daha anlaşılır bir hale getirilmiştir. Maddeye, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile ilgili beş yeni fıkra ekleniştir.
[10] Y.8.CD, E: 2012/37416, K: 2013/5539, T: 14.02.2013: “…Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, karar verilir. Anılan Kanun'un geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında ise "Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur." hükümlerine yer verildiği, söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında 6352 sayılı Yasa gereği kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 171. maddesindeki şartların aranmayacağı, bununla birlikte şüphelinin kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin beyanının alınmasına yönelik kanun koyucu tarafından herhangi bir şarta yer verilmediği, ayrıca karara itiraz hakkının Ceza Genel Kurulunun 12.04.2011 gün ve 2010/7-218 esas, 2011/50 sayılı kararı da göz önünde bulundurularak 5271 sayılı Yasanın 171/2. maddesi gereğince sadece suçtan zarar gören tarafın itiraz hakkı olduğu ve itiraz üzerine kesin olarak verilen kaldırma kararı sonucu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 173/4. maddesi uyarınca şüpheli hakkında iddianame düzenlenerek mahkemeye verilmesi gerektiği, bu durumun ise şüphelinin aleyhine sonuç doğurabileceğinin anlaşılması karşısında, şüphelinin kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin beyanının alınmadığından bahisle itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi yasaya aykırıdır.
[11] Y.10.CD, E: 2018/3564, K: 2018/6152, T: 17.09.2018.
[12] Yasal düzenlemenin 1. fıkrası uzlaşmaya tabi olduğundan yasa koyucu KDAE kararı açısından bu fıkrayı hariç tutmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakkı olmayan yere tecavüz” başlıklı 154. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 154. - [1] (14.03.2009 Yür. T. 5841 sk. değ.) Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir (Asliye Ceza) [2] Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır. [3] Kamuya veya özel kişilere ait suların mecrasını değiştiren kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.”
[13] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” başlıklı 170. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: MADDE 170. - [1] Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda; a) Yangın çıkaran, b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan, c) Silâhla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan, Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza) [2] Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
[14] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 179. - [1] Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir. (Asliye Ceza) [2] (Değişik: 02/12/2016 YT-6763/16 md.) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. [3] Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (Asliye Ceza) İlgili Maddeler: TCK 89, 2918 sk 48/6-7-8
[15] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Gürültüye neden olma” başlıklı 183. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 183. - [1] İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)”
[16] İkinci fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “[2] Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.” (Asliye Ceza)
[17] Üçüncü fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “[3] Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” (Asliye Ceza)
[18] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Mühür bozma” başlıklı 203. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 203. - [1] Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” (Asliye Ceza)
[19] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 206. - [1] Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” (Asliye Ceza)
[20] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama” başlıklı 228. Maddesinin birinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 228. - [1] (Değişik: 02/12/2016 YT-6763/19 md.) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikiyüz günden aşağı olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.”
[21] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” 268/1 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 268. - [1] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır.” 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “İftira” başlıklı 267/1 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “MADDE 267. - [1] Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
[22] Ateşli Silahlar Ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun, Kanun Numarası : 6136, Kabul Tarihi : 10/7/1953, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 15/7/1953 Sayı : 8458, Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt : 34 Sayfa : 1542
[23] Birinci fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 13 - ( Maddenin tamamı 8.2.2008 T. 5728 sk. değ.) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” (Asliye Ceza)
[24] Üçüncü fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş günden yüz güne kadar adlî para cezasıdır.”
[25] Beşinci fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.” (Asliye Ceza)
[26] Birinci fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “Madde 15 - (Değişik madde: 12/06/1979 - 2249/10 md.) ( 8.2.2008 T. 5728 sk. değ.) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak 4 üncü maddede yazılı olan bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satanlar, satmaya aracılık edenler, satın alanlar, taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis ve yirmibeş günden az olmamak üzere adlî para cezasına hükmolunur.”
[27] İkinci fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “Bu madde kapsamına giren bıçak veya diğer aletlerin veya benzerlerinin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkraya göre hükmolunacak cezalar yarıdan bir katına kadar artırılır.”
[28] Üçüncü fıkra şu şekilde düzenlenmiştir: “( 8.2.2008 T. 5728 sk. Ek fık.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı olan yivli ve yivsiz silahlarla bıçak ve diğer aletleri, hal ve şartlara göre sırf saldırıda kullanmak amacıyla taşıyanlar, üç aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
[29] Orman Kanunu, Kanun Numarası: 6831, Kabul Tarihi : 31/8/1956, Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 8/9/1956 Sayı : 9402, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 37 Sayfa : 2457.
[30] Orman Kanunu’nun 93. Maddesinin birinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: Madde 93 – (Değişik : 23/1/2008-5728/200 md.) Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar
[31] Rulet, Tilt, Langırt Ve Benzeri Oyun Alet Ve Makinaları Hakkında Kanun, Kanun Numarası : 1072, Kabul Tarihi : 13/12/1968, Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 27/12/1968 Sayı : 13086, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 8 Sayfa : 172.
[32] Yasal düzenleme şu şekildedir: “Madde 2 – (Değişik: 23/1/2008-5728/325 md.) (2) Bu Kanuna aykırı hareket edenler bir yıldan beş yıla kadar hapis ve yüz günden bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
[33] Bu yasal düzenlemede ifade edilen suçun üst sınırının 5 yıl olmasına karşın, kanun koyucu bu suçu KDAE kararı verilebilecek suçlar kategorisinde değerlendirmiştir.
[34] Kooperatifler Kanunu, Kabul Numarası : 1163, Kabul Tarihi : 24/4/1969, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 10/5/1969 Sayı : 13195, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 8 Sayfa : 1955
[35] Yasal düzenleme şu şekildedir: “Cezai sorumluluk: Ek Madde 2 – (Ek: 6/10/1988 - 3476/26 md.; Değişik: 23/1/2008-5728/340 md.) 1. 8 inci maddenin üçüncü fıkrasına, 16 ncı maddenin beşinci fıkrasına, 56 ncı maddenin altıncı fıkrasına, 59 uncu maddenin dördüncü, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarına ve 90 ıncı maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket eden kooperatif ve üst kuruluşlarının yönetim kurulu üyeleri ve memurları üç aydan iki yıla kadar hapis ve elli günden beşyüz güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.”
[36] Gerekçede bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “Kişi hakkında yeterli şüphe bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gereken hallerde bu usul uygulanamayacaktır.”
[37] (DEĞİŞİK FIKRA RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19) (MÜLGA FIKRA RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19) (2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
[38] https://sozluk.gov.tr/?kelime=ET: 25.10.2019.
[39] (MÜLGA İBARE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19); (MÜLGA İBARE RGT: 24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19): “uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere”
[40] 5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun gerekçesine göre; önceden böyle bir mahkûmiyeti bulunan şüphelinin uzlaşma kapsamına giren bir suçunun soruşturmasında uzlaşma mümkündür. Böyle bir durumda, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi halinde; bu maddedeki şartlar aranmaksızın, uzlaşmayı kabul eden şüpheli hakkında soruşturma konusu suçla ilgili olarak yine de kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilecektir. Buna karşılık, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen şüphelinin kabul etmemesi halinde ise; bu maddedeki şartlar gerçekleşmiş olsa bile, şüpheli hakkında soruşturma konusu suçla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilecektir.
[41] (DEĞİŞİK İBARE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19); (MÜLGA İBARE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/19): “uğradığı zararın”
[42] Y2.CD, E:2014 / 8202, K: 2014 / 5565, KT: 03.03.2014. Ayrıca başka karar için bkz; Y2.CD, E:2014/8202,K: 2014/5565,KT: 03.03.2014: “...sanığa yüklenen konut dokunulmazlığının ihlali suçunun zarar doğuran suçlardan olmadığı, yine sanığa yüklenen hırsızlık suçundan da şikayetçinin duruşmadaki ifadesinde zarar talebinin olmadığını beyan ettiği de gözetilerek, ...”sanık müştekinin zararının gidermediğinden” biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlali suçlarından HAGB’ye yer olmadığına karar verilmesi,….Bozulmasina, 03.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi...”
[43] CMK m. 171/3 Kapsamına giren bir suç söz konusu olduğunda ve üçüncü fıkrada aranan şartlar gerçekleştiğinde, kamu davasının açılması, beş yıl süreyle ertelenebilecektir. Maddenin üçüncü fıkrası, kamu davasının açılmasının ertelenmesinin şartlarını düzenlemektedir. Söz konusu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
[44] Beşinci fıkrada ise, ertelemeye ilişkin kararların kaydı, bu kayıtların kimler tarafından, ne kapsamda ve hangi amaçla kullanılabileceği hususları düzenlenmektedir.
[45] (EKLENMİŞ FIKRA, RGT:24.10.2019, RG NO:30928, KANUN NO:7188/19)