Her geçen gün kadına karşı şiddetin arttığı ve aile içi şiddetin ülkenin çok ciddi bir yarası olduğu bu günlerde; kadın cinayetlerinin önlenmesi adına çok önemli bir hukuki belge olan İstanbul Sözleşmesinin irdelenmesi ve incelenmesi gerekmektedir.
Kadınlara Yönelik Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi; İstanbul’da 11.05.2011 tarihinde imzaya açılmış ve nihayetinde Sözleşme, İstanbul’da imzalanmış ve 08.03.2012 tarih ve 28227 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Resmi Gazetede yayınlanması ile birlikte 01.08.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin dayanakları
- İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi
- İnsan Ticareti’ne karşı Eylem’e ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi
- Cinsel Taciz Ve Cinsel İstismar’a Karşı Çocukların Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi
- Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
- Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nin 2002 tarihli Roma Statüsü
Türkiye, Avrupa Konseyinde İstanbul Sözleşmesini imzalayan ve onaylayan ilk ülke olmuştur.
Sözleşmenin 75. maddesi gereğince, sözleşme sekizi Avrupa Konseyi üyesi olmak üzere on devlet (Arnavutluk, Andorra, Avusturya, Bosna Hersek, Danimarka, İtalya, Karadağ, Portekiz, Sırbistan, İspanya, Türkiye) onayladıktan sonraki üç aylık sürenin sonunu takip eden ayın ilk günü yürürlüğe girecektir.
Sözleşmenin 10. ülke olarak 22 Nisan 2014 tarihinde Andorra tarafından onaylanmasından sonra yürürlük için aranan 10 ülke koşulu tamamlanmıştır.
Kasım 2015 itibariyle Ermenistan, Azerbaycan, Belçika, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Moldova, Monako, Hollanda, Norveç, Polonya, Romanya, Rusya, San Marino, Slovakya, Slovenya, İsveç, İsviçre, Makedonya, Ukrayna, Birleşik Krallık, Kanada, Japonya, Meksika, ABD, Vatikan tarafından imzalanmıştır.
Sözleşmenin kadına yönelik şiddetin nedenlerine ve yol açtığı olumsuzluklara ilişkin tespitleri;
- Kadına yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinden kaynaklanan tarihsel bir olgu olduğu;
- Bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde baskı kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların ilerlemelerini engellediği,
- Kadınlara yönelik aile içi şiddet, cinsel istismar, tecavüz, zorla evlendirme, sözde “namus” cinayetleri ve bir insan hakları ihlali olan şiddetin kadın erkek eşitliğini sağlamanın önündeki en büyük engel olduğu,
- Çocukların aile içindeki şiddete tanık olmak da dâhil, aile içi şiddet mağduru oldukları hususlarında anlaştıkları belirtilmiş; kadın ve erkek arasında yasal ve fiili eşitliğin gerçekleşmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede önemli bir unsur olduğu vurgulanmıştır.
Sözleşmenin Amacı;
- Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
- Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dâhil kadın ve erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek,
- Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmek,
- Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik etmek,
- Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütüncül bir yaklaşım benimsemek amacıyla etkili işbirliğini sağlamak için kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamaktır.
İstanbul Sözleşmesi’nde Tanımlar
“Kadınlara yönelik şiddet” bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır ve ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir.
“Aile içi şiddet” aile içerisinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da, eski veya şimdiki eşler ya da partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet anlamına gelir.
“Toplumsal cinsiyet” kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve toplumsal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir.
“Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” kadına kadın olmasında dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet anlamına gelir.
“Kadın” sözcüğü 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da kapsar.
Sözleşmede yer alan dört temel ilke;
Önleme (şiddeti önleme),
Koruma (şiddet mağdurunu koruma),
Kovuşturma (şiddet uygulayanı soruşturma),
Politikalar (kadına karşı şiddetin sonlandırılmasına yönelik politikalar).
İstanbul Sözleşmesine göre;
Taraflar; kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı kınar ve bunun önlenmesi amacıyla;
Kadın erkek eşitliği ilkesini kabul edip kendi ulusal anayasalarına ve diğer uygun mevzuatına dahil edip bu ilkenin uygulamada da gerçekleştirilmesini sağlar
Kadınlara yönelik ayrımcılık içeren kanunları ve uygulamaları yürürlükten kaldırarak gerekli yasal tedbirleri gecikmeksizin alır.
Taraf Devletler bu Sözleşme’nin hükümlerinin, özellikle de mağdurun haklarını korumaya yönelik tedbirlerin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya siyasi olmayan görüş, ulusal veya sosyal köken, ulusal azınlık ile ilişkilenme, mülkiyet, soy, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu, sakatlık, medeni hal, göçmen veya mülteci olma durumu ya da benzeri herhangi bir temelde ayrım gözetmeksizin uygulanmasını güvence altına alır.
Taraf Devletler kadına yönelik herhangi bir şiddet eylemiyle ilişkilenmekten kaçınması halinde devlet adına hareket eden devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun davranmalarını sağlar.
Taraf Devletler bu Sözleşme’nin kapsamına giren bütün şiddet biçimleriyle ilgili tüm tedbirleri kapsayacak şekilde ülke çapında etkili, kapsayıcı ve eşgüdümlü politikaların kabul edilmesi ve uygulanması için gereken yasal veya diğer tedbirleri alır ve kadınlara yönelik şiddete karşı bütüncül bir mücadele yürütür.
Taraf Devletler, kadınların aşağı bir cins olduğu veya erkekler ile kadınlar için alışılagelmiş rollerin bulunduğu düşüncesine dayanan önyargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve her türlü uygulamaları yok etmek amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesi için gerekli tedbirleri alır.
Alınacak tedbirler; hükümet organları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yetkililer, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum örgütleri gibi tüm ilgili aktörleri kapsar.
Taraf Devletler, tüm toplumu, özellikle erkekleri ve erkek çocukları bu Sözleşme kapsamına giren bütün şiddet biçimlerinin önlenmesine aktif bir şekilde katkıda bulunmaları için teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirleri alır.
Taraf Devletler, ev içi şiddet faillerinin daha fazla şiddet eyleminde bulunmalarını engellemek ve şiddet içeren davranış kalıplarını değiştirmek üzere kişiler arası ilişkilerinde şiddet içermeyen davranışı benimsemeleri için failleri eğitmeyi hedefleyen programların oluşturulması veya desteklenmesi için gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Taraf Devletler, bu Sözleşme’nin 20. ve 22. maddelerinde ayrıntısıyla sıralanan genel ve özel yardım hizmetlerine atıfta bulunmayı da kapsayacak şekilde, Sözleşme kapsamına giren bütün şiddet biçimlerinin mağdur ve tanıklarının korunması ve desteklenmesinde, iç hukuk kuralları doğrultusunda, yargı, cumhuriyet savcıları, kolluk kuvvetleri, yerel ve ulusal yetkililer dahil ilgili devlet kuruluşları ve yanı sıra hükümet dışı örgütler ve ilgili diğer örgütler ve yapılar arasında etkili bir işbirliğinin oluşturulması için uygun mekanizmaların mevcudiyetini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer önlemleri alır.
* Sözleşme sadece kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele etmiyor, aynı zamanda kadın-erkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesini amaçlıyor.
* Medeni durumlarına bakılmaksızın tüm kadınları şiddetten korumayı hedefleyen Sözleşme, şiddete uğramış kişilerin haklarını korumaya yönelik önlemler alırken cinsel kimlik ve cinsel yönelim de dahil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmamasını öngörüyor.
* Sözleşmeyi imzalayıp onaylayan devletler, en başta kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle uyumlu politikaların benimsenmesi ve uygulaması olmak üzere belli bazı sorumlulukları yüklenmiş oluyor.
* Sözleşme bütüncül politikaların bir parçası olarak veri toplama ve araştırma yapılmasını desteklemeyi amaçlıyor.
Bu sözleşmeyle;
- Güvenli konaklama sağlayan, kolayca ulaşılabilir sığınaklar hazırlanması için gerekli tedbirlerin alınması
- Şiddete uğrayanlara ülke çapında 24 saat kesintisiz ve ücretsiz danışmanlık hizmeti vermek için telefon destek hattı kurulması
- Şiddete uğrayanlara yönelik tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışmanlık sağlamak üzere tecavüz, kriz veya cinsel şiddet yönlendirme merkezleri kurulması
- Şiddet eylemlerinin gerçekleşmesine tanık olanların yetkili makamlara ihbarda bulunmasının teşvik edilmesi
- Şiddet mağdurlarına hukuksal başvuru yolları olanağının sağlanması
- Şiddete uğrayanlara tazminat ödenmesinin sağlanması
- Şiddet uygulayanların daha fazla şiddet eyleminde bulunmalarını engellemek için onları eğitmeyi hedefleyen programlar oluşturulması
- Şiddet suçları, mağdurun şikayetine ve ifadesine bağlı olmaması
- Şikayet geri çekilse dahi soruşturmanın devam etmesi, bir yetişkin ya da çocuğu evliliğe zorlamanın suç olarak kabul edilmesi gibi hususlar;
Taraf devletler tarafından sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle birlikte uygulanması gereken acil ve önemli başlıklar olarak kabul edilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan, bağlayıcı, bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına yer verilen ve şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme niteliği taşımaktadır.
Sözleşmenin en önemli yanı ise beraberinde getirdiği “denetim mekanizmasıdır”
Taraf Devletlerce Sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak üzere, “Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu” (GREVIO) adı altında Avrupa Konseyi bünyesinde bir denetim mekanizması oluşturulması öngörülmektedir.
GREVIO, Avrupa devletlerinden insan hakları, kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele uzmanı 10 ila 15 kişiden oluşacak, sözleşmenin yürürlüğe girmesinin ardından, taraf devletler hakkında düzenli denetim raporları hazırlayacak, raporlarda üye devletlere kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadelede önerilerde bulunulacak, bu önerilerin ne derece yerine getirildiği takip edilecek, bu raporlarla bir yandan Avrupa genelinde kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ortak normlar yaratılmasına, bir yandan da taraf devletlerde bu alanlarda ilerleme sağlanmasına ortam yaratılacaktır.
Grevio üyeleri;
- İnsan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet, mağdurların korunması ve onlara yardımcı olma alanında yetkinliğe sahip olarak bilinen yüksek ahlaki karaktere sahip olan veya bu Sözleşme kapsamında belirlenen alanlarda profesyonel deneyimini göstermiş olan kişiler arasından şeffaf bir prosedür içerisinde seçilir.
- GREVIO’nun herhangi iki üyesi aynı ülkenin vatandaşı olamaz;
- Üyeler temel yasal sistemleri temsil etmelidirler;
- Üyeler kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet alanında ilgili aktör ve organları temsil etmelidirler;
- Üyeler kendi şahsi sıfatlarıyla görev yaparlar. Görevlerini yerine getirirken bağımsız ve tarafsızdırlar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye hazırdırlar.
- Eylül 2015 tarihi itibariyle GREVIO’nun 10 üyesi Türkiye’nin yanında Sırbistan, Fransa, Portekiz, İspanya, İtalya, Avusturya, Arnavutluk, Malta ve Karadağ’dan seçilmiş olup; GREVIO’nun ilk başkanı da Türkiye temsilcisi Prof. Dr. Feride Acar olmuştur.
Maddi hukuk ve uyuşmazlık hali
Taraf Devletler mağdurların faile karşı yeterli hukuksal başvuru yollarına sahip olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Taraf Devletler, uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun biçimde, mağdurlara, kendi yetkileri kapsamında gerekli önleyici ve koruyucu tedbirleri alma görevini yerine getirmeyen devlet makamlarına karşı yeterli hukuksal başvuru yollarını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Taraf Devletler, mağdurların bu Sözleşme uyarınca kabul edilen suçlar için faillerden tazminat talep etme hakkına sahip olmalarını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Ciddi bedensel hasar gören ya da sağlıkları ciddi bir şekilde zarar gören ve uğradıkları zarar fail, sigorta ya da Devlete ait sağlık ve sosyal yardım hizmetleri gibi diğer kaynaklardan karşılanmayan kişilere Devlet tarafından yeterli tazminat sağlanır. Bu hüküm, mağdurun güvenliği için gereken özen gösterildiği müddetçe, Taraf Devletlerin verdikleri tazminatı failden geri talep etmelerine engel teşkil etmez. Alınan tedbirler, tazminatın makul bir süre içerisinde verilmesini sağlamalıdır.
Yargılama yetkisi
Taraf Devletler bu Sözleşme uyarınca belirlenen herhangi bir suç:
topraklarında; veya
bayrakları bulunan gemilerde; veya
yasalarında kaydı bulunan uçaklarda; veya
vatandaşları tarafından; veya
daimi ikameti kendi topraklarında bulunan bir kişi tarafından
işlendiğinde yargılama yetkisine sahip olmak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Taraf Devletler, bu Sözleşme uyarınca kabul edilen her suç, kendi vatandaşlarından herhangi birine veya daimi ikameti kendi topraklarında bulunan bir kişiye karşı işlendiğinde yargılama yetkisine sahip olmak üzere gereken tedbirleri almaya çaba gösterirler.
Taraf Devletler, bu Sözleşme’nin 36., 37., 38. ve 39. maddeleri uyarınca kabul edilen suçlar hakkında açılan kovuşturmalarda suçların işlendiği ülkede cezalandırılması koşulunun yargılama yetkisinin önüne geçmemesini sağlamak üzere gereken tedbirleri alır.
Taraf Devletler, fail olduğu iddia edilen kişinin kendi ülkelerinde bulunduğu ve Taraf Devletlerin faili, kendi vatandaşı olduğu ülkeye geri vermemeleri durumlarında bu Sözleşme uyarınca kabul edilen suçlar hakkında yargılama yetkisine sahip olmak üzere gereken tedbirleri alır.
Bu Sözleşme gereğince fail olduğu iddia edilen kişi üzerinde birden fazla Taraf Devletin yargılama yetkisini kullanmayı iddia ettiği durumda, Taraf Devletler, gerekirse, kovuşturma için en uygun yargılamaya karar vermek amacıyla görüşürler.
Uluslararası hukukun genel kuralları saklı kalmak kaydıyla, bu Sözleşme bir Taraf Devletin kendi iç hukukuna göre sahip olduğu herhangi bir cezai yargılama yetkisini dışlamaz.
Özetle, yargılama yetkisi hususunda Sözleşme hiçbir şart ve durum gözetmeksizin suçun failini yargılama yetkisini Taraf devletin yapması gerektiğini öngörmekte ve soruşturmanın başlamamasına bu nedenle herhangi bir gerekçe yaratılamayacağını kabul etmektedir.
Cezayı Ağırlaştırıcı Nedenler;
- bir suç iç hukuk tarafından tanınan eski veya şimdiki eş ya da partnere karşı ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik dışı ilişki yaşayan veya kendi otoritesini kötüye kullanan bir kişi tarafından işlenmişse;
- bir suç veya ilgili suçlar mükerreren işlenmişse;
- suç, çeşitli şartlar nedeniyle savunmasız durumdaki bir kişiye karşı işlenmişse;
- suç, bir çocuğa karşı veya bir çocuğun önünde işlenmişse;
suç, iki ya da daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmişse;
- suç işlenmeden önce ya da suç esnasında aşırı düzeyde şiddet uygulanmışsa;
- suç, silah kullanılarak veya silahla tehdit ederek işlenmişse;
- suç mağdur için ağır fiziksel veya psikolojik hasarla sonuçlanmışsa;
- fail, aynı nitelikteki suçlar nedeniyle daha öncesinde mahkum edilmişse
İç hukuk düzenlemeleri de gözetilerek cezanın ağırlaştırılması öngörülmektedir.